Dünyanın belki de hiçbir zaman bulunmayacağınız bir noktasında koca koca heriflerin aldığı kararlarla yapılan işlerin sizi kolayca etkilemesine yaşadığımız çağda şaşırmıyoruz artık. Medeniyetin, iyi bir eğitim, kılık kıyafet şıklığı ve güzel konuşmakla olmadığını zor da olsa kabul ettik.
Ticari hırslarla şehirlere yağdırılan bombalar, askeri bir tankın sivilleri ezmesi, ülkesi işgal altında olan insanların korku içinde metro istasyonlarına sığınması medeniyet denilen canavarın sıradan hâlleri olarak yansıyor.
İlk insandan bu yana dünyaya neden gönderildiğinin ve yarın neden bu dünyada bulunmayacağının cevabını aramayanlar, dünyanın başına bela olup günahsız bebeklerden beli bükülmüş ihtiyarlara kadar herkesin canına kast edebiliyor.
Belki de tüm bu sebeplerden ötürü Rusya’nın Ukrayna’ya başlattığı işgal harekâtının görüntülerine aldırış etmiyor çoğunluk! “Medeni” toplumlara savaşı öyle bir benimsettiler ki artık “neden?” diye soran kalmadı. Öncesinde bunun denemesini Ortadoğu ülkelerinde fazlasıyla yaptılar tabii!
* * *
Rus edebiyatında Gogol, Çehov, Dostoyevski, Tolstoy, Turgenyev, Çernişevski, Gorki gibi önemli yazarlar bugün ülkelerinin Ukrayna’ya saldırmasını önleyemediyse kabahat onların mıdır, yoksa onları okuyup anlayamayan Rus devlet idarecilerinin midir?
En son seçimde aldığı yüzde 77’lik oyla ülkede bir korku imparatorluğunu tescilleyen Putin’in kitaplara ilgisi, onun bir cani oluşunu engelleyemedi. Demek, iş sadece okumakta değil, aynı zamanda anlamakta ve hayatını hırs ve nefretten arındırmakta. O da herkesin harcı olmayınca mendebur suratlı heriflerin yönettiği ülkeler bir katil hâline dönüşebiliyor. Peki Putin’e bu kadar oyu veren Rus halkı suçun neresindedir?
Tolstoy şimdi Putin’le görüşseydi herhâlde ona “İnsan Ne ile Yaşar” kitabındaki çok toprak sahibi olunca mutlu olacağını sanan ve bunu açgözlülükle elde etmeye çalışırken üç arşınlık mezara sığan Pahom’dan bahsedebilirdi. Putin bundan bir ders çıkarır mıydı, yoksa Rusya Savunma Bakanlığına yeni silah üretimi için emir mi verirdi?
Ukrayna’daki savaşta NATO’nun ismi çokça geçiyor. NATO’nun isminin verdiği korkuyla çok da sevgi dolu bir kurum olmadığını biliyoruz! “Ukrayna’nın, bu kurumun bir üyesi olmaması, Rusya’nın işgalini kolaylaştırdı.” yorumları öne çıkıyor.
Ukrayna’daki hükümet hem Rus yanlısı olmayıp hem de Batı’ya yakın görünmesine karşın AB, NATO gibi kurumlardan da güvence alamayınca ortaya bugünkü tablo çıktı. Savaşta Rusya kadar, Ukrayna’yla dalga geçen Batı’nın da payı büyüktür.
* * *
Çocuklar eğitim olarak ne kadar iyi yetişirse yetişsin savaşların bu kadar kolay çıkabildiği bir dünyayı değiştiremediğimiz sürece onlara hep borçlu kalacağız.
Yarınlara umut ve inançla bakmak, birtakım asık suratlı heriflerin basın toplantılarında dünyaya meydan okumalarıyla engelleniyorsa bu durumu normal mi sayacağız?
Haberler, yüzü gözü kan içindeki insanlarla dolu. Hiçbir şey yokmuş gibi yaşayanlar da olanlara üzülenler de gidişatı değiştiremiyor. Çok kötü bir tanıklık görevi verilen insanlık bundan sonra neyi yaparsa yapsın şaşırtmayacaktır artık! Çünkü bu yüzyılda medeniyetin yolu kandan ve umursamamaktan geçiyor, bunu başarabilenler çağa ayak uydurmuş oluyor! Büyük insanlık bu konuda pek de zorlanmıyor sanki!
Ukraynalı bir kadının, ülkesini işgal eden Rus askerine tepki gösterirken “Bizim topraklarımızda ne işin var?” diye bağırıp “Çekirdekleri cebine koymalısınız ki siz öldükten sonra Ukrayna topraklarında yetişsinler.” sözünün taşıdığı anlamı savaş baronlarının düşünmeyeceği kesin!
O baronların da ülkemizden Rusya’ya methiye düzenlerin de pek sevmeyeceği Bertolt Brecht’ten bir şiirle:
Gecenin geç saatlerinde
Sayıyordu telgraf telleri
Savaş alanında kalan ölüleri-
O zaman dost ve düşman sessizleşti.
Yalnız analar ağladı
Her iki yanda.