Selahattin DEMİREL

İnsanı hangi su temizler? / Yarın son gün!

Selahattin DEMİREL

  • 158

Bir yılı daha bitirirken yine yeni yıl için umutlar, “Harcama yap, sen de mutlu ol.” mantığıyla reklamlarda insanların zihinlerine işleniyor. Kapitalist çarklar içinde durup düşünmeye fırsat bulamayanlarsa ne sayfalarını çevirecekleri duvar takvimi kullanıyor ne de son iki yılının muhasebesini yapıyor. Sorduğumuzda “E bunu yapanların başı göğe mi ermiş sanki?” deseler biz de karşılık vermekte zorlanırız.

Yeni yılı hediyeleşmek ve zengin olmak için fırsat bilenler de hem esnafı hem de piyango bileti satıcılarını mutlu ediyor. Eskiden ellerinde biletleri ve “Milli Piyango” yazılı şapkalarıyla gezen seyyar biletçilere şimdilerde rastlamak gibi her yeni yıla büyük umutlarla bakabilmek de zorlaştı.

* * *

Eski Türk filmlerinin birinde gerilimli bir sahne oluşturmak amacıyla seyyar biletçi, senaryo icabı kederler içinde boğulmak üzere olan başrol oyuncusunun yanına yanaşıp “Yarın son gün!” derdi. Biletçinin sözünü tekrar eden oyuncu, kendisi için de bunun “Son gün” olduğunu bilmenin gerginliğiyle artık geride kalmış güzel günleri hatırlardı. Bu sahneyi izleyenlerin arasında az da olsa “Sahi yarın benim de son günüm olsa…” gibi bir şeyi düşünenler olur muydu, bilinmez ancak bu hız çağında kimsenin “Son”u değil hep “Daha fazla”yı düşünmesi isteniyor. Çünkü büyük patron öyle istiyor!

Bu patron da bizim gibi bir beşer elbet. Ama yeryüzündeki savaşların da kıtlıkların da yegâne sebebi onun ilahi mesajın tersine çalışan kafası! Bebeklerin kundağa bile girmeden cennet kokusuyla kanlara gömülüp katledilmesi, nicelerinin hiç suçu yokken boynuna yağlı ilmek geçirilmesi, kurşuna dizilmesi, sevgililerin birbirine doyamadan ayrı düşmesi, halkların toplum olmaktan ziyade tek başına “Gemisini yürüten kaptan” olmaya özendirilmesi… Evet, hepsi onun şeytani planına göre işliyor. Kirli planı fark edip buna göre yaşamaya çalışanlarıysa hiç de kolay şeyler beklemiyor.

* * *

Peki 2025’te insanlığı neler bekliyor? 2024’e girerken yapılan “Barış, mutluluk ve sağlık” dilekleri elbette bu yıl için de güncelliğini koruyor. Biten yılı özetleyen kelime ise takkeyi önümüze koyup çokça düşünmeyi gerektiriyor.

Türk Dil Kurumunun anketinde 2024’ün kelimesi “Kalabalık yalnızlık” olurken Değerlendirme Kurulu’nun açıklamasında sosyal medyadaki beğeni ve takipçi sayısı üzerinden yaşanan kalabalık algısının aslında insanın yalnızlığını artırdığına dikkat çekiliyor.

Açıklamada geçen “Hayatın giderek artan hızı, artan insan hareketliliğiyle birlikte toplumsal bağların zayıflamasıyla bağ kurmakta zorlanan bireyler, kendilerini kalabalıklar içinde yalnız hissetmektedirler.” ifadeleri de altı çizilecek türden.

“Bilmezler yalnız yaşamayanlar / Nasıl korku verir sessizlik insana” diyen Orhan Veli insandan uzak yaşamdan bahsederken bugünkü yalnızlık ise daha da dramatik bir hâl almış vaziyette. Çıkış yolu, yine insanın kendinde. Şunu da bir gün akledip soracaktır insanlık: “Binlerce takipçimin arasında kaçı benim cenazeme gelecek?”

Şimdilerde bu soru yerine yeni yayınlanan bir dizide geçen “Öldüğümde beni kim yıkayacak?” sorusu necip milletimizi yine ortadan ikiye bölmüşken bir başka soruyla daha ortamı hareketlendirmek gerek: İnsanı hangi su temizler?

Kimi buna “Çeşme suyu” kimi “Süt banyosu” diyebilir. Hatta durumu eksantrik bir hâle çevirip “Belediye hamamındaki su” diyenler de çıkabilir. Mevlânâ ise Mesnevi’de “İnleyen bostan dolabı gibi inleyerek gözyaşlarına sahip ol ki can sahranda yeşillikler bitsin.” sözüyle ağlamadan sonra gelecek rahmete işaret eder.

* * *

Son değişimin sonucu henüz şekillenmediğinden Suriye’yi beride tutarsak dünyayı yıllardır kan ve gözyaşıyla sınayan başta ABD, Rusya ve İsrail gibi süper devletlerin, mazlum halkları ağlatışının ardından bir rahmetin tecellisine şahit olamadık ama havadan yağdırılan bombaların Hakk’ın nice günahsız kulunu haberlere sadece bir ölü sayısı olarak yansıttığını kederler içinde gördük. Elimizdeki en namuslu silah ise dua ve çarşı-pazardaki alışverişlerde sürekli boykot listesine bakıp bir ürünü almaya öyle karar vermek. Böylece ölüm kusan ordulara köpeklik eden markalara “Zalimin zulmü varsa mazlumun Allah’ı var.” diye hatırlatırken kirli emelleri için ölüm makinesine dönen devletleri ve iş birlikçilerini bilmenin huzursuzluğunu da hiç yanımızdan eksik etmemeyi görev biliyoruz.

* * *

Ömür takviminden bir yıl daha biterken geçim kaygısındaki kitlelerin üzerinden silindir gibi geçen ekonomik göstergelerin seneye bu vakitleri neyi göstereceği merak ediledursun bizi nasıl bir senenin beklediği de yılın ilk günleriyle birlikte rengini belli etmeye başlar. Biz yine de asık suratlı gelişmelere inat “Hayırlısı” deyip sağlığı, barışı, huzuru, gönül ferahlığını Hak’tan dileyeceğiz. Bunu yaparken de geçen yıldan bu yana yanımızdan azala azala eksilenlerin varlığını bilmenin hüznünü taşıyacağız. Neyleyelim, insan olmak kolay mı?

Murathan Mungan’dan:

Bir yıl daha bitiyor
Düşlerim, tasalarım, yarım kalmış onca şey
Her yıl biraz daha kısalıyor bir öncekinden
Bana mı öyle geliyor
Yoksa daha mı hızlı ilerliyor zaman
İnsan yaşlanırken?

Yorumlar 1
Hikmet 30 Aralık 2024 22:32

Kaleminize sağlık????????

Yazarın Diğer Yazıları