Onca umut ve iyi dilekle karşılanan 2023’ün bitimine sayılı günler kala 2024 beklentileri de yavaş yavaş ortaya çıkarken ansızın akıllara “Sahi biz döne dolaşa aynı şeyleri mi yaşıyoruz?” sorusu gelebilir.
Birileri harekete geçecek, birileri dünyanın canına okuyacak, sözde duyarlılar yorum yapacak ve bunun adına da yaşamak denecek! Bu anlaşmayı ne sıra imzaladık, hatırlamıyoruz ama bu oyunda herkes şimdiye kadar görevini gayet iyi yerine getirdi!
* * *
Adana’da bir bit pazarından alınan montsa zihinleri meşgul edecek birçok konuyu ortaya çıkardı. 20 liraya alınan bu montun cebinden bir not, bir de 50 lira çıktı.
Notta “Bu mont kime nasip olur bilmiyorum. Gönül isterdi ki size daha fazlasını verip yardım edeyim ama elimden ancak bu kadar geldi. Dualarımız sizinle Allah yardımcınız olsun.” yazıyordu.
Haber, ajans tarafından “İnsanlık ölmemiş dedirten hareket” başlığıyla servis edilirken binlerce insanın can vermesine neden olan Kahramanmaraş merkezli deprem felaketi sonrası elindeki avucundakiyle “yaraya merhem ümidiyle” yola çıkan güzel insanlar sanki unutuluyordu.
Montun yeni sahibi parayı ihtiyaç sahiplerine bağışlayacağını ve hayatı boyunca bunu unutmayacağını söylüyordu. Sahi, depremzedeler için gönderilen bir montun bit pazarından çıkması pek ilginç değil miydi?
* * *
En az bunun kadar ilginç bir diğer konuysa Merkez Bankası Başkanı Gaye Erkan Hanım’ın verdiği röportajda İstanbul’da yüksek kiralar sebebiyle ev bulamayıp annesigile yerleştiklerini söylemesiydi.
Erkan, İstanbul’un Manhattan’dan daha pahalı olduğunu belirterek kiralardaki artışın da “sosyal konut yetersizliğinden” kaynaklandığını söylüyordu.
Geçim ve seçim cenderesinde kalan vatandaşsa bu gündem gelişmeleri içinde çaresiz kemer sıkmaya devam ediyordu.
* * *
“Gazze’ye ölüm yağdırılırken siz niye susuyorsunuz?” tartışması içinde yine birbirini yiyenlerse hem kendilerinin hem de susanların daha önce bu ülkedeki cinayetler, vurgunlar ve rezillikler karşısında hep birlikte tepkisiz kaldıklarını unutmuş gibiler.
4 yıldır Irak’ın kuzeyinde devam eden Pençe operasyonlarında şimdiye kadar kaç şehit verdiğimizi düşünmeyenlerin dünyanın bir başka yerindeki acıları dikkate almaması normal değil mi?
Tüm bunlara şaşırmamak için yazının başında “Birileri dünyanın canına okuyacak, sözde duyarlılar yorum yapacak ve bunun adına da yaşamak denecek.” sözünü etmemiz işte bundan ötürüydü.
Senenin bitimine iki hafta kala artık duvarlarda kolay kolay yerini almayan takvim yapraklarının her çevrilişinin aslında kendi ömrümüzden götürdüğünü bilmek de yarın o yaprakların biz olmadan da yırtıldığını düşünmek de insanın yükünün ağırlığını tescil ediyor. Bu yükü gökler ve dağlar bile yüklenmeye cesaret edememişti hani! Siz bu yükü üstlenme anlaşmasını ne zaman imzaladığınızı düşünmeye çalışırken Sezai Karakoç’tan bir şiirle bağlayalım yazımızı:
Sen kış güneşi misin
Yakarsın ısıtmazsın
Bir ırmağın ortası yoksa
Seni mi hatırlayacağım
Bu dünyada olup bitenlerin
Olup bitmemiş olması için
Ne yapıyorsun