Selahattin DEMİREL

Banu Alkan'ın Afrodit Yoksulluğu!

Selahattin DEMİREL

  • 676

2 ay önce bir magazin programında duyanlara hem hüzün(!) hem de ibret veren şu sözleri söyledi Banu Alkan:

“Herkes ekonomik olarak zor zamanlar geçirmiştir. Benim, zamanında yalımın mazotunu alamadığım günler olmuştu. Saçımı boyatmak için yurt dışına, Paris’e gider gelirdim. Paris’e saçımı boyatmaya gidemediğim zamanlar da olmuştu. Allah bir daha yaşatmasın.”

“Amin” dediğinizi duymadım sanmayın! Sanatçı dendiğinde nedense aklımıza yaşadığı ülkeden ve toplumdan haberdar bir kişilik geliyor değil mi? Nedense dedim çünkü böyle olmasının çok da önemli olmadığını Banu Hanım’ın sözlerinden anlıyoruz. Öğrenmenin yaşı yok, şaşırmayın!

Magazin, gazete ekleri ve TV programlarıyla “kim kiminle, nerede, ne yapıyor?” sorularına cevap arayıp izleyenleri de “mutlu” etmeye çalışan bir kavramdır. Sistem tarafından “sıradan” olarak görülen insan, bu tarz haberlerin dedikodusuyla vaktini öldürür ve eline mutsuzlukla beraber değerli vaktinin çöpe gitmesi kalır! Demek ki mutlu olan “sıradan” insan değil! Ya kim? Cevap, paragrafın içinde aziz okuyucu!

Banu Alkan, 70’li ve 80’li yıllardaki filmleriyle ününü elde etmiş, gündemde olmadığı 90’ların sonunda “Neremi” şarkısıyla kendinden uzunca bir süre bahsettirmiş, 2000 yılında da başka hiçbir çağrışım yapmaması gereken(!) “kaldıramazsan kaldırırlar” sözlerinin yer aldığı “Dansa Kaldır” şarkısıyla popülaritesini artırmıştı.

Alkan’ın 2 ay önce yaptığı “yokluk günleri” itirafının gündemde kalmayıp hemen geçiştirilmesi büyük ayıptır! Sanatçımızın açıklamaları eşliğinde ülkemizin saygın iktisat profesörlerini göreve çağırıyor, konu hakkında acil bir panel düzenlenmesini talep ediyorum!

İnanınız, Karl Marx’la Max Weber dünyada olsalardı gözlerine uyku girmez, yalıya alınamayan mazot ve Paris’te gidilemeyen kuaför üzerinden çok ciddi bir ekonomik teorem geliştirilir, hâlihazırdaki örnek üzerinden de işleri pekâlâ kolay olurdu! Heyhat ki TV’leri işgal eden ekonomistlerin neredeyse tamamı kapitalist sistemin memurları olduğundan farklı fikirlere ve çıkışlara da rastlayamıyoruz. Bildiğimiz bir şey varsa yakarsa dünyayı garipler yakar gerçeğidir!

Alkan, zeki biri olmasına karşın “aptal sarışın” rolünün hakkını eksiksiz veriyor ki Marilyn Monroe’yu hatırlamamak mümkün değil. O da Amerikan emperyalizminin ona biçtiği rolü oynamış, ünü, ülke politikası doğrultusunda dünyayı sarmıştı ama Banu Hanım kadar şanslı olmadığından intihar etmişti. İntiharına giden yol hâlâ şüphelidir ama kullanıldığı sistem tarafından yerine yenilerinin kolayca konabileceği gerçeğiyle harcanmıştır. Banu Alkan’sa hayat dolu tavırlarıyla sistemdeki yerinden emin ama onun yemi olmayacak kadar da akıllı. Bu sebeple bizlerin aklını test edercesine alaya alıyor sanki. Sahi öyle mi?

Banu Alkan; asgari ücretten, kadın ve işçi cinayetlerinden, ülkemizdeki ekonomik durgunluktan, aile içi huzursuzlukların günden güne artmasından, aşkların naylonlaşmasından, basın özgürlüğünden, dünyanın çivisinin çıktığından, ülkemizdeki ve dünyadaki gelir dağılımı adaletsizliğinden, YSK’nın İstanbul kararından ve tekrarlanan seçimden ve benzer konuların hiçbirinden bahsetmez. Bu yanıyla toplumdaki isyan birikimini söndüren bir itfaiyeci konumundadır bir bakıma. Popüler kültürün düzeni de budur zaten, “sorma-sorgulama ve asla okuyup eşeleme!” Ya ne yap? “Cinsellik ve magazin içinde kendini kaybet!” Sizden istenen budur! Buna başkaldırmanı dilerim aziz okuyucu!

Bir Başka Banu

Banu Alkan’ın her dediği her yaptığı olay ve gündem olurken bir başka Banu’nun yaptıkları nedense görmezden gelindi bunca yıl. Banu Kırbağ’dan bahsediyorum, yoksa siz hiç dinlemediniz mi?

Banu Kırbağ, Alkan kadar olmasa da(!) bir sanatçımızdır ve muhteşem şarkıları vardır. Mesela; Türküler Yolladım Sana, Ölsem de Bir Kalsam da Bir, Unutulur, Ah Yüreğim, Dert Olur ve bunlar gibi pek çok şarkının müthiş yorumcusudur. Orhan Veli’nin Anlatamıyorum şiirinden bestelenmiş şarkıyıysa bambaşka yorumlamıştır.

Banu Kırbağ’ın büyük yanlışı sadece sesiyle tanınmasıydı! Magazinden uzak duruşu ve o güzelim şarkıları naif ve dinleyene kâh hüzün kâh neşe veren sesiyle yorumlamasıysa affedilemeyecek günahıydı!

Bilenler biliyor ya Banu’yu, o yeter. Bilmeyenlerse yazı vesilesiyle şarkılarını dinlemeye başlayacaklardır. Banu’nun Sıla şarkısının sözleriyle bağlayalım:

“Sıladan ayrıyım gözümde yaşlar
Sel olup akacak bir gün derinden
Hasretin yücesi gurbette başlar
Silindi adımız dost defterinden

Rüzgâr, haber ilet dosttan bu yana
Yağmur neler sordu acep yar sana
Uzun gecelerde yalnız yatana
Kesildi dualar dost ellerinden

Ansızın kapımı açıver bir gün
Gör sevinmesini garip gönlümün
Sensin benim bayram ile düğünüm
Bıktım gayrı dünya güzellerinden”

Yazarın Diğer Yazıları