Kültürel miras oldukça geniş kapsamlıdır. Geçmişten günümüze kadar gelen anıt mezar, su kanalı, çeşme, cami, minare, sur, kapı, kilise, kale, saat kulesi gibi yapıları içerir. Günümüzde yapılanlar da bizden sonraki nesillere miras olarak kalacaktır.
Geçen gün, açık havada yürüyüş yaparken yolum bir parka düştü. Parkta Türk devlet büyüklerinin ve tarihe mal olmuş şahsiyetlerin büstlerini gördüm. Alp Tekin, Alparslan, Banu, Nene Hatun, Melikşah, Osman Gazi, Mustafa Kemal Atatürk gibi isimler vardı.
Büstlerin altındaki metal levhalarda; adı, doğum ve ölüm tarihleri, devlet adı, en altta heykeltıraşın adı yazıyordu. Ancak, çoğu levha zarar görmüştü; bazı levhalarda isim kısmı, bazılarında doğum ve ölüm tarihleri, bazılarında devlet adı, bazılarında ise heykeltıraşın adı, silinmişti. Hatta bazı levhalar tamamen sökülmüştü.
Levhalara zarar vermek zor olmalı; sert bir cisimle epey uğraşmak gerekmiştir. Bilgilerin görünmemesi için yapıştırıcı gibi bir cisimle üstleri kapatılmış. Nasıl sökmüşler, onu hiç anlayamadım? Acaba maddi değeri mi var? Küçük bir levha satsanız kaç lira eder?
Bu zararı verenlerin büstü yapılan şahsiyetlere gıcık olduğunu düşünebiliriz. Ancak, gıcık olmak için tarih bilgisine sahip olmak gerekir. Tarih bilgisi olan eğitimli biri ise böyle bir zararı vermez.
Parkta gördüğüm bu durumu, başka yerlerde de görmek mümkün. Tarihi yerleri gezerken; duvarlarının yıkıldığını, içinde ateş yakıldığını, boyalarla isim yazıldığını, hatta ahır olarak kullanıldığını bile görebilirsiniz. Tarihi mekanlara değerli eşya bulmak için dinamit patlatılarak ve kazılarak zarar veriliyor. Peki, o zaman neden çeşitli boyalarla yazılar yazılıyor?
Amsterdam’da neredeyse her adımda bir müze bulabilirsiniz. Van Gogh Müzesi, Rijkmuseum, Stedelijk museum, Elmas müzesi, Moco, Anne Frank Evi ve diğerleri. Bu şehri süsleyen önemli kültür duraklarıdır. Tüm bu müzelerin giriş biletleri online olarak alınır, ziyaretçi sayısı sınırlıdır ve hangi saatte giriş yapacağınız önceden bellidir.
İspanya’da da benzer bir durum gözlenir. Örneğin, daha önce şahsa ait olan Park Güell, devlet tarafından kamulaştırılmış ve turistik ziyaretlere açılmıştır. Bugün bu park, hem kültürel zenginliğin bir simgesi hem de devlet için önemli bir gelir kapısı haline gelmiştir.
Maalesef, ülkemizde bu mekanların sahipsiz olduğunu ve yeterince korunmadığını görürsünüz. Pek çoğu bakımsız ve harap halde. Adeta kaderine terk edilmiştir. Tarihimizin bu önemli eserleri, gerektiği gibi korunmadığı için zamanla yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadır. Oysa bu miraslar, yalnızca geçmişimizi değil, geleceğimizi de aydınlatacak kültürel hazinelerdir.
Okullarda, Kültürel mirasa sahip çıkılması konusunda dersler okutulmalı. Ayrıca öğrenciler zaman zaman düzenlenecek gezilerle bu mirasları yerinde görmeli, geçmişlerini öğrenmelidir. Eğitim, yalnızca bilgi vermekle kalmaz; aynı zamanda sorumluluk bilinci de kazandırır. Bu nedenle, kültürel mirasın korunması için eğitimin gücüne mutlaka başvurulmalıdır.