Her yaşın kendine has güzelliği vardır. Ama ekseri çoğunluğumuz, yaşlanmaktan daha doğrusu elden ayaktan düşmekten, bakıma muhtaç hale gelmekten korkarız. Çevremizde mağdur olan çocuklarından beklediği ilgiyi bulamayan yaşlılarımızı gördükçe, ‘Allah’ım, üç gün yatak dördüncü gün toprak’ deyip, beni başkalarına muhtaç etme diye dua ederiz. Gençliğin ihtiyarlığı kırk, ihtiyarlığın gençliği elli yaşı olup; gençler grup halinde, yetişkinler ikişer ikişer, yaşlılar ise teker teker yürür demiş büyüklerimiz. Evet yaşlılarımız teker teker yürür. Halk arasında söylenen ‘’kocası ölen yaşlı kadın, her yere sığar da hanımı ölen yaşlı erkek sığmaz‘’ sözünden hareketle; özellikle hanımını kaybetmiş yaşlılarımız vakit geçirmekte biraz sıkıntı çeker. Çünkü evlerdeki televizyonlar (diziler), bilgisayarlar (Internetler) çocukları gençleri kendine bağımlı hale getirmiş aile içi ve yaşlılarımızla olan sohbeti biraz daha azaltmış hatta toptan ortadan kaldırmıştır. Belki de çocuklarının yanında kalan yaşlıların evde kendilerini yalnız hissetmeleri nedeniyle erken dışarı çıkmasına ve geç eve dönmesine etken olmaktadır. Yaşlı erkekler genelde kışın çay ocaklarının kuytu bir köşesinde, yazın cami avlusundaki şadırvanlarda veya parklarda çok yanlış bir tabir olsa da vakit öldürmeye çalışırlar. Sanki lisan-ı haliyle çevresindeki insanların koşturmasına bakarak ‘’Gençliğim geri gelse de ihtiyarlığın başıma ne işler açtığını bir şikâyet etsem’’ derler. Eğer genç veya orta yaş birisi selam verip yanına oturursa ve hâl hatır sorarak biraz da samimi davranırsa sanki yeniden canlanır, gözlerine fer gelir;
‘’Hayat tomurcuklarını ümit yağmurları ıslatır, Gençlik gülleri solduğunda, hatıralar yaşatır’’ hesabı, bizim gençliğimizde diye… söze başlayıp aman oğul, hayat kısa vazife ağır fırsatlar geçicidir. Bu günlerinizin kadri kıymetini iyi bilin. Çünkü insan gençliğinde öğrenir yaşlılığında anlar diyerek yaşam sayfasından acı, tatlı hatıralarla size nasihatte bulunur. Eğer yaşlı amcanın anılarını ve hayat tecrübelerini sabırla dinlemeye devam ederseniz, ‘’En iyi okul tecrübedir, fakat okul masrafı biraz fazladır’’ sözüne inat masrafsız çok şeyler öğrenirsiniz. Yaşlı amca, evlat başını ağrıttım kusura bakma, sözün özü biraz latifeli olarak ‘’Yaşlılık kapıya konacak bir şey değil’’ ama ‘’amcana bak gör halini!’’ hesabı, size çok güzel ders verir. Tabi o ince noktayı yakalayabilirseniz. Ve evinin yolunu tutar, yarın mecburen aynı mekânlarda zaman öldürmek üzere… Şu bir gerçek ki, her gecenin neharı, her kışın baharı olduğu gibi bugünün gençleri yarının yetişkin ve yaşlıları olacaktır. Kim bir yaşlıya saygı gösterirse veya resmi dairede yardımcı olursa, zamanı gelince ona da mutlaka birileri aynı saygıyı gösterecektir. İnanmazsanız deneyin. Eee, ne demişler, gezen görür, yaşayan ölür, eden bulur. Teknolojinin şehirleşmenin ve apartman hayatının getirdiği kalabalıklar içerisinde yalnız kalan yaşlılarımıza ara sıra da olsa yolda yürürken yüksek sesle bir selam verelim mi? Bir çay ocağına girdiğimizde bir köşede yalnız oturan yaşlı amcamızın masasına konuk olup, çaycı getir benden sıcak çayları, amcamızla hem içelim hem de biraz hayat tecrübesinden istifade edelim diyelim mi? Bir bardak çayla hem gönüllerini alır hem de hayata dair çok şeyler kazanırız diye düşünüyorum.
Bir sohbetimizde, Kargı ilçesi İl Genel Meclisi eski üyesi Hüseyin Kısacık Bey, ‘’Ben çay ocaklarına gittiğimde hiç tanımadığım yaşlı amcaların masasına oturmayı, onlara çay ikram edip geçmişten geleceğe tarihi olayları ve hayat tecrübelerini dinlemeyi çok seviyorum’’ demişti. Bende içimden ne kadar güzel bir davranış o halde aynısını ben neden yapmıyorum diye kendime kızmış ve imkân buldukça yapmaya söz vermiştim. “Gelecek geçmişte gizlidir veya geçmişi iyi okumayan, gerekli dersi almayan milletler geleceği inşa ederken hata edebilirler” sözüyle orantılı olarak temennimiz, hayatın yükünü üzerlerinde taşıyan beli bükülmüş, dişi dökülmüş ama birer canlı tarih olan yaşlılarımıza sahip çıkabilmek. Tanıyıp tanımadığımıza bakmadan, parkta, yolda onların duyabilecekleri şekilde gerekirse beden dilini de kullanarak selam verebilmek. Hak ettikleri saygıyı gösterip onların engin hayat tecrübelerinden istifade etmeye çalışmaktır.
Bu arada Ankara'da Özel Bilge Hastanesi yoğun bakımında yaşam mücadelesi veren canım anneme ve şifa bekleyen tüm hastalara kalbi dualarınızı bekliyorum. Rabbim şifa versin…
Bir yıl daha geçti
Sevinsek mi, dövünsek mi?
Mazide acı tatlı hatıralar,
Atide, meçhul bir zaman!
Yarın başımıza ne gelecek,
Bilinmiyor, hiç bir zaman!
Yalnız, bir gerçek var,
O da ömrümüz olursa,
Bizde yaşlanacağız.
Bugün gösteremediğimiz ilgiyi,
Belki o zaman arayacağız
Ya bulup bulamamak
Onun için gençliğimize
Bakacağız.