Konumu ne olursa olsun insan annesini babasını seçme hakkına sahip değildir. Yaratan kimi uygun gördüyse onu kabullenmek zorundadır. Kimse annesinin babasının yerine keşke bir başkası olsaydı diye düşünmez. Bu da Allah’ın bir lütfudur. Yoksa insanoğlu muhayyer bırakılırsa bir kilo domates alırken bile kasanın altını üstüne getiriyor. Düşünebilir misiniz böyle bir durumda neler neler yaşanırdı. Bu durumda insanın içinden ‘’Rabbim sen ne büyüksün’’ diye haykırmak geliyor. Varlığında belki kadri kıymetlerini pek idrak edemesek te;
Baba duvar, anne ise yumuşak bir toprak
Şöyle oturup da geriye iyice bir yaslansak
Ama nafile, zemin çökünce, duvar yıkıldı
Biz evlatlar şu dünyada öksüz yetim kaldı
Misali yokluklarında eksikliklerini öyle hissederiz ki anlatmaya kelimeler kifayet etmez. Arada istisna problemli anne babalar çıksa da ‘istisnalar kaideyi bozmaz’
Değerli dostlar,
Geçmişte Antalya’dan gelirken Isparta’da yanıma köylü bir amca oturdu. Selam verip hayırlı yolculuklar dileyince, herkesin bir dünyası vardır o dünyadan da biz yazarçizerlerin alacağı çok malzemeler vardır niyetiyle azıcık da olsa sohbet etmek istedim. İnsanlar birbirlerine güvenmediği için maalesef çoğumuz 15-20 saatlik yolculuğu bile yanımızdakiyle iki cümle sohbet edemeden bitiriyoruz. Özellikle çocuklarımızı uzaklara gönderirken de bunu sıkı sıkı tembih ediyoruz. Günümüzde de külahlılar silahlılar birbirlerine karıştığı için birazcık da gerekiyor galiba.
Biz daha konuşmaya başlamadan amcaya telefon geldi. Muhtemel ki arayan oğluydu. Amca: ’’Yavrum, gece çok açılıyordun, üstünü iyi ört, boğazını sar. Bak astımın vardı aman dikkat et. İlaçlarını unutma. Başın ağrıyor diye sana gripin almıştım o da cebimde kalmış çok üzüldüm oğlum. Sen benim ağlamama bakma, kendine çok iyi bak…’’ türü konuşmayı birazda yüksek sesle sürdürdü. Telefonu kapatınca cebinden çıkardığı mendiliyle gözünü silmeye başladı. Ben askerdeki oğluyla konuşmasını anlamama rağmen moral motivasyon verebilmek adına amca ‘’Hayırdır yolculuk nereye?’‘ deyince ‘’Ben Orduluyum, oğlum Isparta’da asker. Yemin töreni vardı ona geldim. Bir gece otelde beraber kaldık. İkinci gecede ben tek kaldım. Evlada doyum olmuyor ama para su gibi akıyor. Mecburen ben de memlekete dönüyorum Son beşik olduğundan mı bundan ayrılmak çok zor geldi bana…’’ diye uzun uzun anlatmaya başladı. Belli ki içini dökecek birini arıyordu. Ben de biraz moral vermeye çalıştım. Galiba çok memnun oldu. Biraz sonra yorgunluğun ve sohbetin etkisiyle amcamız uyuya kaldı. Bende amcaya baktıkça rahmetli babamın biz okurken (1982) ‘’Oğlum, çok göresim geldiydi de ta Çorum’a kadar gelecektim’’ dediği aklıma gelince gözlerimden iki damla yaş süzüldü.
Evlatlarımızın yaşı kaç olursa olsun anne baba gözünde daima çocuktur. İlçeye her gittiğimde canım anneciğim de elinde minder peşimde dolaşır ki, ‘duvara yaslanınca arkana koy üşütme’ diye. Bu nedenle sevgili gençler anne babalarımızın kadri kıymetlerini hayattayken ne olur bilelim. Hayır dualarını alalım ki, ölünce kabirlerine giderken yüzümüz olsun… (29 Aralık 2024‘te canım annemi kaybettim. İnanın 7/24 aklımdan çıkmıyor. Daha toprağı kurumamış kabrine ziyarete gidip sohbet ediyorum. İyi bir evlat olmaya çalışmama rağmen hayatımda nice keşkelerim var, bir bilseniz…)
İsmi meçhul o amcamız Ordu’ya doğru yola devam ederken bana da aşağıdaki dörtlükleri karalamaya ilham oldu.
TAVSİYE: 50 yılın birikimi olan, muhtevasında 660 adet farklı nükteli nasihatin yer aldığı Mahirane Söylemler ve -hikâyeden şiire sızan- Susamak, Depremle Yaşamak ve Kazalar Geliyorum Demez kitaplarımı mutlaka okumanızı ve evlatlarınıza okutmanızı samimi olarak tavsiye ediyorum. 536 5681141 No.lu telefondan iletişime geçerek, (tanesi 150 TL) benden imzalı olarak temin edebilirsiniz.
ASKER OĞLUMA MEKTUP
Kar kış var mı oralarda, yavrum geceleri donuyor musun?
Annen hep seni sayıklıyor, alo deyiver de bir sesini duysun
Sakın buraları düşünme, iyiyiz, yeter ki senin canın sağ olsun
Bizleri habersiz bırakma oğul, kendine çok iyi bak, n’olur
Komutanların nasıl, hiç bu civarlardan olanlar var mı?
Memiş’in Hasan kızımı vereyim demiş, adını koyayım mı?
Yoksa sen askerden gelinceye kadar başkasını bulayım mı?
Bizleri habersiz bırakma oğul, kendine çok iyi bak, n’olur
Geçen hafta ilçeden kışlıklarını postaya verdim, aldın mı?
Annen çorabın içerisine azıcık para koymuş, buldun mu?
Sarı Hüseyin’in oğlu da orada asker diyorlar, gördün mü?
Bizleri habersiz bırakma oğul, kendine çok iyi bak n’olur
Seninle gurur duyuyoruz oğul, bahtın hep açık ola
Tanımasak da, selamlarımızı iletiver tüm arkadaşlarına
Hakkımız varsa sende yerden göğe kadar helali hoş ola
Bizleri habersiz bırakma oğul, kendine çok iyi bak n’olur
Bir tanem, yine eskisi gibi başın sık sık ağrıyor mu?
Yediğin yemekler ikide bir midene dokunuyor mu?
Gece soğukta nöbete kalkmak çok zor oluyor mu?
Bizleri habersiz bırakma oğul, kendine çok iyi bak n’olur
ODABAŞI der, ayrımsız her anne baba böyledir
Yazın sıcağı, kışın soğuğu hesap edip endişelenir
Bil ki, yavrunun yavrusu da hep yavruyla bütünleşir
Bizleri habersiz bırakma oğul, kendine çok iyi bak n’olur.