Meşhurdur;
Nasrettin Hoca, suya gönderdiği çocuğun eline testiyi vermiş ve;
"Testiyi kırmadan getir." diyerek bir de tokat patlatmış.
Yanındakiler hocaya söylenmişler:
"Hocam, çocukcağız testiyi kırmadı ki, neden tokat atıyorsun! Bu yaptığın doğru bir iş değil"
-Hoca istifini bozmadan cevap vermiş:
"Doğru söylüyorsunuz; ancak testiyi kırdıktan sonra tokat atmanın ne faydası olur?"
Burada tokat, tasvip edilecek bir şey değil tabi ki. Fakat anlatılmak istenen mesele, son derece de önemli. Çünkü hayatın akışı içinde insanın en çok yaşadığı handikap bu.
Çoklarının ancak testi kırıldıktan sonra aklı başına gelir. O da fayda vermez. Hele ki ömür testisi kırıldıktan sonra yapacak hiçbir şey yoktur.
O halde yapılması gereken tek şey, testi kırılmadan önce yapılmalı.
Neyse gelelim şimdi bizim testiye…
Fethiyespor karşısında deplasmanda 4-3 galip gelmişti bizim vilayetin takımı. Bu galibiyetin ardından teknik direktör Adem Çağlayan’ın yerel basına yansıyan bir açıklaması vardı.
"Bu sene Kastamonuspor’un 2.Lig’deki son senesi. Biz istediğimiz anda oyuna hükmederiz ve istediğimiz dakikada gol atarız, bu yeteneğe sahibiz!" diyordu Adem Hoca.
Evet aynen böyleydi bizim hocanın açıklaması.
Bu beyanatın üzerine bir yorum yapmak istedim ama biraz erken olduğunu düşünerek evimizde oynadığımız sezonun ilk maçı olan Batman maçına gidip çıplak gözle izledim bizim takımı.
Yoğun yağmur altında oynanan maçı, rakip kalecinin hatasından kaynaklı bir gol bulabildik ve zar zor kazanabilmiştik.
Sonra deplasmanda Altay’ı 2-0 yenince taraftarlar gibi bende umutlanmadım dersem yalan olur. Maçı izlemedim ama izleyenlere sordum nasıl oynadı bizim takım diye.
Kontrataktan bulduğumuz iki gol ile maçı kazandık diyordu izleyenler.
Neyse bir kez daha kalkıp bugün Gazi Stadına gittik adını ilk defa duyduğum Karaköprü Belediyespor maçını izlemeye.
Basın tribünündeki diğer gazeteci arkadaşlarla maçı izlerken bizim takımın oyunundan adeta strese girdik.
Daha bir iki hafta önce takıma sürekli yan top yaptırdığı için Trabzonspor’un taraftarlarının tepkisinden istifa etmek zorunda kalmıştı Abdullah Avcı. Bu örnek Adem Hoca'nın önünde duruyorken; Bizim takıma tek öğrettiği şey yan top olmamalıydı diye düşünüyorum.
Üç-beş olsa neyse bir takım maç boyunca sürekli yan top yapar mı?
Şayet tribünde seyirci olsaydı başta Adem Hoca olmak üzere tüm futbolculara tepki göstermişti.
Yine zar zor attığımız golün ardından Adem Hoca'nın oyuna yeni aldığı Mustafa Alptekin Çaylı’nın hemen şeref tribünü önünde kaptırdığı top sonrası kalemizde golü görüverdik!
M. Alptekin Çaylı ile takım adeta 10 kişi oynuyordu ve Adem Hoca sürekli gözünün önünde top kaptıran oyuncusuna müdahale bile edemedi bu maçta.
Maç 0-0 bizim takım yan top yapıyor. Bizim takım 1-0 galip yine yan top yapıyor, maç 1-1 bizim takım yine yan top yapıyor! İlginç değilmi?
Ne Adem Hoca'nın oyunundan ne de bu yan toptan hiçbir şey anlamadım. Anlayan varsa lütfen bana da anlatıversin.
Maçı rakip alanda oynamak önemli ama bu oyuna hükmettiğimiz anlamına gelmez ki!
Ne demişti sezonun ilk galibiyetini aldıktan sonra Adem Hoca.
"İstediğimiz zaman oyuna hükmederiz ve istediğimiz zaman golü atarız!"
Bugün ne oldu da gol atamadık Sayın hocam…
Lafı fazla uzatmayacağım. Bu oyun anlayışı ile Kastamonuspor evinde kolay kolay maç kazanamaz! Deplasmanı bilemem lakin evimizde kapanan takımlara karşı işimiz çok zor. Benden söylemesi…
Ha unutmadan bir şey daha Adem Hoca'nın kapanan takımlara karşı B hatta C ve D planları olmalı öyle değil mi?
Testi kırılmadan birileri Adem Hoca'ya Nasrettin Hoca'nın testi hikayesini lütfen anlatıversin.
GÜNÜN SÖZÜ
"Gereğini yapabilmeye yüreğin yoksa eğer; dile getirmeye de tenezzülün olmamalı!"