Kastamonu'ya 5. kez Vali olmayan ama burada ilk valiliğini yapacak yüksek dereceli bürokrat ataması gerçekleşmiştir!
"Hayırlı olsun" cümlesi herkesin temennisi. Hayırlı mı, hayırsız mı onu zaman gösterecek.
Yeni valimiz şimdikilere göre değişik bir profil çizdi.
Göreve başlamadan önce 'müftü' ile Şeyh Şaban-ı Veli'yi (Hazreti Pir) ziyaret ederek karşılanacağı Hükümet konağına gitmiştir ve resmi karşılama böyle yapılmıştır!
Ayrıca ilk ziyaretçisinin Cide'li 15 Temmuz şehidi Onur Ensar Ayanoğlu ve gazi olan Emin Oğuz Ayanoğlu'nun babası İhsan Ayanoğlu ve Cide Onur Ensar Ayanoğlu İmam Hatip Lisesi (İHL) Müdürü Mustafa Kirencikaya ile görüşmesi dikkat çekicidir.
İnsanın aklına "yine cemaatler, tarikatlar devlet katında mı?!" sorusu akla gelmektedir! Sanırım makul ve mantıklı açıklaması olur.
Ayrıca henüz merkezdeki kamu kuruluşlarını, STK'ları ziyaret etmeden ilçe ziyaretleri de farklı bir yaklaşım olmuş.
Bugün 23 Ağustos… Atatürk'ün Kastamonu'ya gelişinin 98. yıldönümü! Atatürk ve Cumhuriyete gönül vermiş Kastamonu o günden bu güne nasıl gelmiş kısaca hatırlayalım.
Neden Kastamonu?
Şapka inkılabı ve kıyafetle ilgili düzenlemenin ilanı için Kastamonu'nun, ilçelerden de İnebolu'nun seçilmesi tesadüfi değildir. Bu noktada Kastamonu'nun Milli Mücadele'de oynadığı rol öne çıkmaktadır. Edebiyat araştırmacısı Mustafa Baydar, Atatürk'ün Kastamonu'yu tercih ediş sebeplerini şöyle izah eder. "Kurtuluş Savaşı'nın başlangıcında Mustafa Kemal ve arkadaşlarının idamına dair şeyhülislâm Dürrizade'nin fetvasına mukabil, Anadolu müftüleri de bunun tam karşıtı bir fetva çıkarmışlardı. Bu fetvadaki imzaların çoğunluğu Kastamonululara aitti."
"Kurtuluş Savaşı'nda Anadolu'nun birçok yerinde irili ufaklı iç ayaklanmalar olduğu halde Kastamonu ve çevresinde böyle bir hareket görülmemiştir. İsyanlar yüzünden birçok bölgeden asker toplanamadığı için gerek isyanların bastırılmasında, gerekse Batı Cephesine gerekli asker, subay ve askeri malzemenin sağlanmasında, Kastamonu çevresinin pek büyük hizmeti dokunmuştur."
Milli bilinçle Köroğlu ve Açıksöz gibi iki gazetenin yayınlandığı bu şehirde, modern zihniyetli, milliyetçi öğretmenler, Kastamonu eğitim kurumlarında görev yapmış, İnebolu kayıkçıları da Anadolu'nun kalbi Ankara'ya cephanenin ulaştırılmasında önemli rol oynamışlardır. İnebolu kayıkçılarının, zaman zaman dönemin valisi Muhiddin Paşa'nın da aralarında olduğu İneboluluların, İstanbul'dan gelen cephaneyi hangi zor şartlarda vapurlardan kayıklara, oradan da İnebolu içlerine taşımışlardır.
Atatürk'ün Kastamonu'ya davet edilişi
1913-22 yılları arasında Kastamonu Sultanisi'nde edebiyat öğretmenliği yapan İsmail Habip, Mustafa Kemal'i 1922 Temmuzunda Çankaya Köşkü'nde ziyaret eder. İsmail Habip'in köşke yaptığı bu ziyaretin asıl amacı Mustafa Kemal'i Kastamonu'ya davet etmektir.
11 Ağustos 1925'te Atatürk tarafından kabul edilir. Ulus'taki meclisin bahçesinden toplanan çiçeklerle Ata'nın huzuruna çıkan heyetin reisi Hüsnü Açıksöz, hemşehrilerinin hasretini ifade ederek Atatürk'ü şehirlerine davet eder. Atatürk kararını vermiştir. Uzun süredir davet edildiği bu şehri görmeye gidecektir. Ancak bu gezi herhangi bir Anadolu şehrine yapılan geziden farklı olacaktır. Kastamonu gezisi başladığında Kastamonu halkı, coşkulu bir şekilde Atatürk'ü karşılar. 24 Ağustos Pazartesi günü mareşal üniforması ile kışlayı ziyaret eden Atatürk meşhur "Bir Türk dünyaya bedeldir." özdeyişini burada söyler. Belediye binasında uygarlık kavramı etrafında bir konuşma yapan Atatürk giyim konusunda da uygar olmanın lüzumundan bahseder:
"Biz her nokta-i nazardan medeni insan olmalıyız. Acılar gördük. Bunun sebebi dünyanın vaziyetini anlamadığımız içindir. Fikrimiz, zihniyetimiz medeni olacaktır. Şunun, bunun sözüne ehemmiyet vermeyeceğiz. Medeni olacağız. Bununla iftihar edeceğiz. Bütün Türk ve İslam alemine bakınız. Zihinleri medeniyetin emrettiği şümul ve tealiye uyamadıklarından ne büyük felaketler, ne ıstıraplar içindedirler. Bizim de şimdiye kadar geri kalmamız ve nihayet son felaket çamuruna batışımız bundandır. Medeniyet öyle kuvvetli bir ateştir ki, ona bigane olanları yakar ve mahveder."
25 Ağustos Salı günü, Atatürk ve beraberindekiler İnebolu'ya hareket eder İnebolu'ya gelen misafirleri, coşkulu bir kalabalık karşılar.
Bu serpuşun adına şapka derler
26 Ağustos Çarşamba günü, mareşal üniformasıyla belediye binasına gelen Atatürk, burada başlarında kahyaları ile birlikte İnebolu kayıkçıları ile diğer heyetleri kabul eder. Kayıkçılara iltifat eden Atatürk, akşam üzeri İnebolu çarşısını sivil elbise ve elinde şapkası olduğu halde dolaşır. Gece İnebolu kayıkçılarının gösterilerini ve fener alaylarını izler. 27 Ağustos Perşembe günü sivil elbise ve elinde şapkası ile 'İnebolu Türk ocağı' binasına gelen Atatürk, medeniyet kavramına ve kıyafetin medeniyetle alakasına dair bir konuşma yapar:
Atatürk'ün Kastamonu'daki en önemli konuşmasının bir yerinde, "Efendiler ve ey millet iyi biliniz ki; Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru ve en hakiki tarikat, tarikatı medeniyedir. Medeniyetin emir ve talep ettiğini yapmak insan olmak için kafidir."
Kastamonu Atasına ve Cumhuriyetine bağlıdır, gurur duyarız.