EVET, GÜZEL İNSANLARIZ
Sevgi, seviyorum demekle birini asla sevemeyiz.
Sevebilmek için gönül bağının kurulması gerekir.
İnsanlarla gönül bağı nasıl kurulur dediğimizde ise; birlikte bir şeyler yapabilmek, bir değeri paylaşabilmekten geçer. Bu bazen bir etkinlik, bazen bir şiir, bazen de bir kitap olur…
Sevgi dediğimiz olay hep farklıdır. Sevginin içini doldurmakla sevgi, gerçek sevgi olur.
Sevgi, bir anlamda fedakâr olabilmek ve karşı taraf için bir şeyler yapabilmekten geçer.
Sevgi, aynı zamanda değer verebilmektir.
- Yenikapı Kastamonu Günleri-2023-1
- Yenikapı Kastamonu Günleri-2023-2
- Yenikapı Kastamonu Günleri-2023-3
İnsanın fikirleri okuyarak değişebiliyor. Görülen, duyulan ya da algılanan çoğu kez yanlış, hatalı olma olasılığı büyüktür. Bilginin doğru kaynağı yine doğru yazılan kaynaklardan geçiyor.
Bu yüzden kendimi bildim bileli okuyan, araştıran insanları hep sevmişimdir. En çokta rahmetli annemi sevmiştim. Sonra sevdiğim, derinden bağlandığım kadınlar da oldu elbette ama birçoğu beni terk edip gittiler. Aşkı bulduğumu sandığım, peşinden koştuğum, sevdiğine inandığım ama bir türlü istediğim sevgiyi bulamadığım, bu yüzden sahte sevdaların yollarında yıllarımı, günlerimi heba ettiğim, aldandığım, kandığım, boşa geçmiş bir sürü günlerim oldu. Sevdiğim kadınlardan hep koşulsuz ve olduğu gibi, içinden geldiği gibi beni sevmesini, sadece iç dünyasını vermesini istedim ama sevgilerinin de bir zaman sonra çıkara döndüğünü gördüm. İnsanların en çok sevgi konusunda yalancı olduklarını görünce, içimdeki yalnızlığımla baş başa kaldığımı fark ettim. Bir kadının sevgisinin aslında bu dünya da her şeye değer olduğuna inandım. İnsanlar da biraz yalnızdı. Tebessüm eden yüzlerinin ardında acıları, gerçekleşmemiş hayalleri, yıkıntıları vardı. Belki de bu yüzden benim sevdiğim, benim âşık olduğum kadınların da geçmişte böylesi acı hatıraları olduğundan, sevmek isteseler de aradığım ve özlediğim o derinliğini bana vermemekte haklıydılar. Belki de ben hatalıydım. Çevreme baktığımda tatlı bir heyecanla başlayan aşkların, evliliklerin hayatları bölünüyor, birisi başka insanlara yönelirken diğer taraf acısını sadece ve sadece kendi içinde yine tek başına yaşıyordu. Tıpkı benim gibi, belki de tıpkı sizin gibi. Ve belki de dünyanın çoğunluğu gibi. Bu durum hayatın bir çıkmazıydı. Ve acının ve hüznün ve gözyaşının, az da olsa biraz kırıklığın, biraz kırgınlığın olmadığı bir ev, bir oda, bir aile var mıydı? Bunu gerçekten bilmiyorum. "Doya doya yaşıyorum, her şeyim tamam" diyen kimler vardı acaba? Ya da bu Dünyanın en büyük aşkını, en büyük sevgisini hissedebilenler kimlerdi? Bunu da bilmiyorum. Bazen düşünüyorum da, bir deniz kenarında maviliğe bakarken ya da ağaçlı yollarda dökülen yaprakların üstünde yürürken; diyorum ki kendime, "sen yirmi beş kitap yazdın, yüzlerce gazetelerde yazılar yazdın, yıllarca yayınlarda konuştun da, sen ne biliyorsun ki?" Aşkı bilsen sevdiğin seni terk edip gitmezdi. Sen aşkı da sanırım bilmiyorsun. Ve o karanlık duyguların içinde, dökülmüş yaprakların üstüne usul usul basıp gidiyorum. Sanki o yaprakların da sevgiliden ayrılan bir kalpmiş gibi düşünüp, hüzünlü adımlarla geçip gidiyorum yol boyunca. Ve gecenin içinde kendi yalnızlığımda tekrar inşa ediyorum bana ait olan dünyamı…
Siz de sever misiniz bu tür yollarda yürümeyi…
Siz de sever misiniz sahilde saatlerce oturup denizi seyretmeyi…
Siz de sever misiniz bazı gecelerde sadece kendi kendinize arkadaş olmayı…
Sevmeseniz de bir deneyin derim. Ve mutlaka okuyun, araştırın. Çünkü okuyanın görüş, algılama ve farkındalık gözü daha farklıdır, düşünce gücü daha gelişmiştir.
Bazı insanların bakışları yüreğinden gelir, sanki gözleriyle değil kalpleriyle bakarlar desem yanlış olmaz. Bizler o tür alanlarda, imza günlerimizde yazarlar ve şairler olarak, yüreğini ortaya koymuş, gönül sesini herkesle paylaşabilecek kadar içinde özgürlüğü ve cesareti hissetmiş, sevdanın en dip heyecanlarını yaşamış, ayrılıkların acısını gözyaşıyla yıkamış güzel insanlarız. Evet, güzel insanlarız. Bizler güzeliz. Dünyanın en güzel şeyi insan, değil mi zaten?
Sanatın içinde olan herkes güzel insandır. Vatana, millete, yakınlarına zarar gelmeyen insanlardır. Zarar, vatan sevgisi içinde olmayan yazarın yazdıkları da yeri geldiğinde en derin zehir olabilmektedir, bu gerçeği de unutmamak lazım.
07-08.10.2023 tarihlerinde Yenikapı Kastamonu Günlerinde bulundum. Yenikapı Fuar Alanı'nda bizleri ziyaretiyle mutlu eden, o sıcak sohbetiyle günümüze renk katan, bizlere her zaman sahip çıkan, dostluk yönüyle gönlümüzde ayrı bir yere sahip olan kıymetli büyüğüm, ağabeyim Mehmet Öz başkana çok teşekkür ederim. Her etkinlikte, özel toplantı günlerinde mutlaka mesajını gönderir, davetini alırım.
Yine buradan, mali müşavir değerli başkan Mustafa Umur beye selamlar, kıymetli eşlerine acil şifalar diliyorum.
Ayrıca paylaşımlarıyla tanıdığım Sayın Feride Tekşen standımıza gelip kitaplardan satın almış, sohbetiyle güzel bir hatıra bırakmış ve o günün hatırası olarak notunda şunları yazmış, yazdığı gibi alıyorum; [Yenikapı Memleket Günleri organizasyonunda memleketimizin değerli aydını yazarı Mustafa Çifci ile tanışma şansını yakaladım. İmzalı kitabını doğum günün hediyesi olarak kitaplığımda en değerli yerini aldı. Kendisine çok teşekkür eder, başarılar dilerim. Bu memleket ancak değerli üzerinden değerlidir. Değerlerimize sahip çıkalım. Feride Tekşen]
Yine uzak yollardan gelip, o tatlı sürpriziyle çok güzel bir hatıra bırakan Dayı Kızı Emine Kuru'ya kucak dolusu sevgiler, selamlar olsun. İyi ki varsın ve harikasın. O kadar uzak yollardan gelip orada karşılaşmamız o kadar güzel oldu ki… Buradan sevgi dolu mesajlarıyla bizi tebrik eden Kastamonu'da bulunan Aynur Aynur'a da selamlarımı gönderiyorum. Kendileri de memleket sevdalısı biri olarak, mücadele ruhuyla işlerinde kolaylıklar diliyorum. Tatlı sohbetinin hep devam etmesi dileklerimi gönderiyorum.
Ayrıca oralarda, o kalabalıkta beni yalnız bırakmayan, arayıp sorup bulan, neredeyse tüm aileyi toplayıp gelen, değerli insan Emine Danacı başta olmak üzere, Melek Uçal, Arzu Yılmaz, Koray Danacı ve İbrahim Yılmaz büyüğüme de çok selamlar selam olsun.
Yine Hüseyin Karadeniz'e, ses sanatçıları Ahmet Aykın'a, Seyfi Çullu'ya da buradan çok selamlar olsun…
Kalabalıkta orada beni bulup benim ve yanımdaki yazar arkadaşlarımın kitaplarıyla tanışan Sayın Gülay Demirci'ye de çok selamlar olsun. Kısa notunda şöyle yazmış: "Kastamonu Günleri'nde internet alışverişinde bir türlü elime geçmeyen kargodan geri giden ve ısrarla teslim edilmeyen kitaplarıma kavuştum." diye yazdıklarını okuyorum…
Ayrıca işini severek yapmak deyince, buradan Sayın Hocam Önce Vatan Gazetesi editörü Nihat İlikcioğlu'na da bir selam gönderiyorum. Hocam işini o kadar düzenli, tertipli güzel olması için zaman harcıyor ki, bir yazının, bir görselin en iyisi olsun diye defalarca arar, sorar, iyi olması için elinden geleni yapar. Üşenmez, bana böyle gelmiş, böyle olsun, bitsin demez, arar daha iyisini ister, en iyisini yapar.
Nazif Çalıkoğlu dostumu da bu vesile ile orada görmüş oldum. Kendileri yerli felsefecimiz olup, fikirleri ve düşünceleri oldukça farklıdır. Hatta orada ayaküstü, daha çok bilgiye erişmelisin, daha çok farklı konularda topluma bilgi aktarmalısın, demiştim. Kendisi de, "Toplum henüz buna hazır olmayabilir" diye karşılık vermişti. Kendilerine buradan selam gönderiyorum. Doğru ama yalnız, yeni fikirleri, devrimleri, buluşları halk değil liderler, bilimciler buluyor. Tekerin icadı, ampulün bulunuşu, denizlerin kaldırım gücü, buharın bulunuşu gibi…
Bir şeye değer verebilmek aslında insana, yazara, şiire, kitaba değer vermektir. İnsana değer veren, bu dünyada en kıymetli insandır. Çünkü insanın değerini en çok yine bir insan bilebilir. Ve yine insan, en çok bir insanı sevebilir.
Son olarak diyorum ki, yaşayacağımız hayat, yaşadığımız hayattan binlerce defa daha güzel, daha verimli, daha çok mutlu, daha çok güzellik dolu, daha çok sağlıklı yarınlar getirsin hepimize. Ve yeni yıl sevgiyle, dostlukla, aşkla gelsin.
Etkinlik için tüm emeği geçenlere teşekkür ediyorum.
Sevgiyle, Dostlukla…
[Yenikapı Kastamonu Günleri, 08.10.2023]