Yeşilköy Atatürk Havalimanında 17. düzenlenen Kastamonu Memleket Günlerinde Kastamonulu Şair Yazar ve Ozanlar Topluluğu (KASYOT) olarak eserlerimizle yerimizi aldık.
Ev sahipliğini KAS-DER ve KAS-KON derneklerinin yaptığı etkinlik günleri 04-07 Ocak 2024 tarihleri arasında gerçekleşti. Bu günlerde insanlar memleketinden gelenlerle görüşme imkânı buldular.
*
Memleket dediğimiz önemlidir.
Genelde yeni tanıştığımız birisine hemen “Nerelisin” diye sorarız.
“Memleket Neresi?”
Bunu sormamızın psikolojik arka planında beynimizde şu soru oluşur;
“Bana ne kadar yakın, ne kadar uzak?” olduğunu öğrenmek istememizdendir.
Bize yakınlığı veya uzaklığına göre uyanır içimizdeki dostluk sevgisi, arkadaşlık bağımız, sohbetimiz….
Bize yakınsa hiç şüphesiz kendimize daha yakın hissederiz.
Uzaksa uzak…
Bu değişmeyen genel ana kuraldır.
Toprağım diye boş yere söylenmemiştir.
Yazarın memleketi olmaz ama hepimiz yetiştiğimiz ortama göre şekil alırız.
Yani bir anlamda kişi, yetiştiği ortamın ürünüdür. Aile, akraba, arkadaş, evdeki kitaplar, çevrenin kültürü ve eğitimi şekillendirir insanı…
Bir de yaşadığımız duygusal ilişkiler kalbimizin ve düşüncelerimizin ana temelini oluşturur.
Aşkta böyledir.
Aşkın yapıcı gücünü, siz, siz olun asla küçümsemeyin!
Çünkü insanın kalbine en çok sevginin hükmü geçer.
Erkek çocukların annesi ile duygusal yakınlığı ileri ki yaşlarında eşiyle ilişkisini; kız çocuklarının babayla olan duygusal paylaşımları da yine kocasıyla yaşayacağı ortamı tayin eder.
Bu tür şeyler asla şaşmaz, nereden bakarsanız bakın hep aynı yola çıkar.
Ve aşkın gücü ne kadar yüksekse, nefretin gücü de aynı derecede yıkıcı ve yakıcıdır.
Bu olaylara bölgesel, psikoloji ve siyasi olarak yaklaşmak faydalı ve doğru olandır.
Siyasi tarafı da ekliyorum çünkü ülkelerdeki siyasi düzenin durumu herkesi etkilemektedir.
Bu ayrı bir bilimin dalıdır…
Biz konumuza dönelim…
Demek istediğim, hepimiz nerede büyümüşsek o toprağın değerleriyle değerleniriz. Değersiz görülen şeyler içimize nasıl işlenirse düşüncelerimiz de ona göre şekillenir, böylece kişiliğimiz ortaya çıkar.
Bildiklerimiz bizim kendi doğrularımız olur…
Bildiklerimizi ve inandıklarımızı doğru olarak kabul ederiz.
Nasıl bir işin uzmanları bir konuda anlaşamayınca, hepsinin doğrusu kendi bildiği oluyorsa bu işlerde böyledir.
Bazı şeyler asla değişmez…
Çünkü eğitim, kimi davranışları değiştirebilir ama insanın iç dünyasında eksik kalmış, yaralanmış, hırpalanmış taraflarını değiştiremez. Hastalıkların, ruhsal boşlukların ve psikolojik hastalıkların bu yüzden tedavisi hep yarımdır. Bazı hastalıklar bir ömür boyu sürer. En büyük kötülükler hep mutsuz insanlardan gelir.
Mutsuzluk, insanların hayatlarını karartan, çekilmez kılan, çevresini zehirleyen, her güzelliğe karşı çıkan insana özgü bir zehirdir.
İnsanın zehri, zehirlerin en kuvvetlisidir.
Zenginlik dediğimizde böyledir; maddi imkanlar eğer ki eğitimle ve insan sevgisiyle, insan olmanın vasıflarıyla örtüşmüyorsa sonradan görmelerin ve nankörlüğün egemenliği altına girecektir. Ve zor kazanılmışsa, yetişkinlik süreci hep yokluk içinde geçmiş ve sonradan servet gelmişse, gençliğinde para yiyememişse ve içinde yokluğa dair bir açlık, bir korku kalmışsa sonra ne olur biliyor musunuz? Yine yiyemez!
Çünkü içindeki özleme her ne kadar kavuşmuş olsa da, özlemin tadı, yokluğun acısını yenemez... Yokluğun yarası, gönül yarası gibi iyileşse de izi kalan yaralardandır…
Stok yapmaya, para biriktirmeye devam eder.
“Yemeyenin malını yerler” diye bunun için söylenmiştir.
*
Değişim gösterebilen insanlar kendilerini denetlemesini bilirler, neye doğru dediklerini sorgulayıp yanlışı gördüğü anda değişmeye başlarlar…
Yani bir anlamda gerçeği kişinin kendisinin görmesi gerekmektedir.
Görebilirse değişir.
Göremeyenler ise asla değişmeden ve sorgulamadan yaşamına devam ederler.
İşte bu yüzden ortak kurallar genelde modern insana göre uyumlu hale gelmiştir.
Örnek mi dediniz, çok var…
Misal, kadına uzaklaştırma cezası verilen adam eğer belli bir seviyede ise istenilen yerden uzak durur, kanuna uyar. Ya değilse ne olur? Ne olacak, kanunu, hâkimi, polisi anlamaz dayanır kadının kapısına ve kafasındakini gerçek yapar…
Çünkü o yaptığı kendi doğrusudur.
Öte yandan eğitimli erkeklerin de kadına ve her şeye karşı şiddet gösterdiği de bir gerçektir.
Gelişmemiş kafanın sevgiye bakışı da farklıdır. Karısının, sevgilisinin onu sevip sevmemesine bakmaz, dinlemez ve anlamaz da. Kendi seviyorsa, ya onundur ya da kara toprağın…
Yine aşk kavramında ilk bakılan, ilk önem verilen karşıdakinin fiziksel güzelliğidir.
Zaten sorun burada başlar, coşkuyla başlayan aşk ilişkisi, fiziksel güzele doyum başladığı anda uyuşmazlıklar da başlar.
Zaman zaman şahit oluyoruz; “Evden uzaklaştırma cezası vardı ama gitti, yapacağını yaptı yine”, gibi haberleri…
Tüm bunlar ve bunun gibi olaylar genel anlamda bölgesel olarak da benzerlikler gösterir.
Memleketli olmanın şöyle bir yanı da vardır; Kendi ortamlarında ne kadar kavga etseler de kendilerinden olmayan bir yabancıda birlikte olurlar.
Bu her zaman böyledir.
*
Memleket anlamında, kurtuluş savaşımızın en önemli vilayetlerin başında KASTAMONU gelir.
Yüreklidir bizim insanımız, kadınımız, çoluk çocuğumuz..
Devletine, milletine son derece bağlıdır.
Tepeden tırnağa, dedesinden torununa vatanseverdir. Atatürk kırmızı çizgimizdir. Ne anlamda olursa olsun bu böyledir. Çünkü hepimiz bilinçle biliyoruz ki, bizim bu durumumuz LAİKLİK sayesindedir.
Laikliğin tanımı ise adam olmaktır…
Kastamonu kadını vefakârdır, anadır, bacıdır. İlk kadın mitingi ile, ilk milli duruşa imzasını atmıştır. Arabasında taşıdığı silahlar vatan söz konusu olunca sırtında taşıdığı bebesinden önce gelir…
Bu anlamda kutsaldır bizim için vatan. Canı pahasına hiç düşünmeden yavrusunu ve canını vatanı uğruna şehit vermeye her an hazır oluşuyla kutsaldır Kastamonu kadını…
Bunu tarih yazmıştır.
Dünya tarihinde Türk kadınının yeri bambaşkadır.
Biz böyle insanların çocuklarıyız işte…
Biz böyle yüce insanların torunlarıyız…
Tüm halkımızla, hepimiz, yediden yetmişse vatan söz konusu olunca yapılması gerekeni en mükemmel haliyle yapmış olanların gururunu taşıyan evlatlarıyız.
Bu ortak gurur hepimizindir, hepimiz bunu içimizde taşırız.
Ne mutlu bize, Ne Mutlu Türküm diyebilene…
Atatürk Havalimanı etkinliğinde Kastamonu yazarlarıyla buluştu
Bizlerde KASYOT olarak bu tanıtım günlerinde kitaplarımızla yerimizi aldık. Etkinlikte emeği geçen herkese teşekkürler.
KASYOT olarak katılım sağlayan değerli üyelerimize de buradan selamlar olsun.
Katılım sağlayan üyelerimiz:
Prof. Dr. Sakine Eruz, Hidayet Yünsel, Ahmet Tığlı, Rafettin Ayvacı, Aşk yazarı Mustafa Çifci, Şengül Yücel, Türkan Kebeci, Tahsin Şentürk, Şengül Yıldırım, Nazlı Kübra Çevik, Ayşe Okay, Hacer Yakudi katılım sağlayıp kitaplarını imzaladılar.
*
Ne zaman bir etkinlikte yazar dostlarla bir arada olsam mutlaka onları da köşemde misafir ederim.
Bu bir sevgi paylaşımıdır.
Bu dostluk bölüşümüdür.
Bu etkinlikte yine aynısı oldu.
Yeşilköy memleket günlerinde bir araya geldiğimiz birbirinden değerli yazarlarımızın bana iletmiş oldukları kısa notları buradan paylaşmak isterim.
*
Türkan Kebeci: Türkan Hocamız günün anlamını şu sözlerle açıkladı: “Kasyot olarak büyüyerek farklı projelerle ilerleyeceğiz. Derin kültüre sahip Kastamonu’muz çok daha iyilerine layık. Uzun yolculuğumuzu bizden sonra gelen nesillere hakkıyla devretmeyi hedefledik. Her bir Kasyot yazarlarımıza teşekkür ederiz.”
*
Ahmet Tığlı: Ahmet Hocamız, günün anlam ve önemine yönelik düşüncelerini ise şöyle özetledi: “Kültür Sanat edebiyat toplumdan kopuk olamaz. STK'larla işbirliği yapıp elbette Kasyot olarak bu konularda inisiyatif biz de olması koşuluyla daha faydalı olacağımız konusunda mutabık kaldık. Topluma ulaşma çerçevesinde bu işbirliğini gerekli görüyoruz. Katılımcı bir çabayı ve eylemi topluma birikimlerimizi aktarma açısından son derece yararlı olacağı kanısındayım. Ayrıca aydın kimliğimizi halkçı bir alana ve toplumsal yapıya taşımamızın kültür sanatla olabileceği düşüncesindeyim. Toplumu aydınlatma gibi bur görevimiz var. Bu fikirdeyim.”
*
Rafettin Ayvacı: Ayvacı Hocamız duygularını şu güzel ve anlamlı sözlerle iletti: “Söz bizim, saz bizim, memlekette bizim, sözler türküler şarkılar bizim. Bu ülkenin geleceği bu milletin elindedir. Ya yeniden tarih yazılacak ya da boyun bükük yaşanır bağımlı kalınacak. Sessiz çoğunluğun sesi olalım. Ezilmişe fakire haksızlığa uğrayanlara sahip çıkalım.” Ayvacı aynı zamanda Araç Dernek başkanı olup, bu alanda sayısız hizmetleri ve destekleri vardır.
*
Ayşe Okay: Şair “geceye özlemin düştü” şiir kitabıyla şiir sevenlerin kalplerini bir kez daha şiirleriyle dolduran kıymetli şairimiz. Hemen belirtmek isterim ki, Ayşe Hanımla ne zaman bir etkinlikte birlikte olsak kâğıt kalemleri benden önce masamda hazır eder. Çünkü bilir sürekli notlar yazdığımı. Sevgi dolu, içtenlik dolu, iyilik dolu, şiir dolu, bir dost, bir arkadaştır. Kitabından her gün bir iki şiir okuyorum. Tadını ala ala, tane tane acele etmeden. Bugün de Veda şiirini çok severek okuduğum şiirlerinden birisi odu. Şöyle sesleniyor şair sevdiğinin ardından;
“Bitirdik birbirimizi sevgi saygı kalmadı
Dağladı yüreğimi nasılsın diye sormadı
Biz bizi yok ettik, başkasına hacet kalmadı
Yorgun düştü yürekler birbirini duymadı..”
İyi ki varsınız kıymetli insan, değerli dost…
*
Hidayet Yünsel: Yüzüne baktığımda binlerce tecrübe, deyim yerindeyse hayatı dibine kadar yaşanmışlıkların izleri, insanların kötü yanlarını unutup iyilikleriyle değerlendirebilen, gönül koymayan, sevgiyle kucaklamasını bilen, her zaman nazik ve kibar olan bir babayiğit... Bir dost, bir ağabey… İstiklalin Karargâhı adlı dev araştırma eseri ile gönlümüzde ayrı bir yer kazanan değerli bir şahsiyet. Kendi adıma konuşursam benim elliden fazla Atatürk’le ilgili ulusal yayında çıkan gazete köşe yazım var ama bu eserden öğrendiğim, hatta ilk defa okuduğum çok şey oldu. Bu yüzden bu eser için daha fazla benim yorum yazmam beni aşar! Aşk konusunda herkese bir yanıtım, yorumum olur ama böyle kıymetli, vatan ve Atatürk olunca, fazla bir ek yazacak kadar büyümedim! Bu eser için kendilerini tebrik ediyor, memlekete en güzel hizmetlerden birisini gerçekleştirmiş oldular, ne mutlu kendisine. Öte yandan ne mutlu bana ki, böyle bir büyükle dostluk kurabildim. Bazı insanlarla bir konuyu paylaşırken, konuşurken, tartışırken insan zorlanır. Anlaşmanın ve anlaşamamanı temeli bu süreçten geçer. Yanlış anlaşılmalar çok fazla olur. Hidayet Hocamla herkes her konuyu tartışabilir, konuşabilir, bilgi paylaşabilir çünkü kendilerinin anlayış seviyesi son derece yüksektir.
(Hidayet Yünsel- Aşk Yazarı Mustafa Çifci)
Etkinlik alanında ayrıca yiyecek, içecek, gıda dalında yarışmalar yapıldı. Gıda satışları yapıldı. Her zaman olduğu gibi yiyecek satışları elbette bizim kitaplarımızdan çok çok fazlaydı…
*
Hatice Işık: Kastamonu yöresel yemekler dediğimizde aklımıza ilk gelen bizim Executıve-yönetici şef-dalında uzman şefimiz Hatice Işık’tır. Aramızda sevdiğimiz büyüğümüzdür. Memleket için koşturan, çalışan kıymetli gönül insanımızdır. Aynı zamanda Şerife Bacı ve Kahraman Kadınlarımızı Anma ve Yaşatma Dernek başkanıdır. Önceki zamanlarda birçok yemek yarışmalarında dereceye girmiş, birincilik ödülleri vardır. Bu etkinlik günlerinde yemek yarışmasının genel organizasyon ve yöneticiliğini, aynı zamanda jüri üyesi olarak yer alan Işık, duygularını şöyle dile getirdi: “Kastamonulu olan birbirinden kıymetli kadınlarımızın çok lezzetli yemeklerini ünlü şeflere tattırdılar. Sunumları mükemmeldi. Benim gözümde yarışan her kadın birinciydi. Onları kutluyorum ve tebrik ediyorum.” Bizlerde kendilerini tebrik ediyor başarılarının devamını diliyorum. Harikasınız.
(Şengül Yücel, Şengül Yıldırım, Ayşe Okay ve yazarımız Mustafa Çifci)
Şengül Yücel: Şair dediğin zaten her zaman yüreği paylaşıma açık, sevgi dolu olabilmekten geçer. Bunu söylememe gerek yok zaten. Yücel Hocam paylaşım konusunda her zaman çok duyarlıdır. Nerede bir etkinlik var, nerede bir imza günü olacak hemen arar, sorar, bilgi verir, katılmamız için bizi teşvik eder. Bu paylaşımı gerçekten son derece önemlidir. Bu hizmetinden dolayı kendi adıma çok teşekkür ediyorum. Fuar notu olarak bana ilettiği notta şunları yazmış: “Okumak nedir? Dil ve zihnin aydınlanması kendini geliştirme kısacası okumak bir aşktır. Düzenli okuma alışkanlığı kazanıldığında kelime haznesi gelişir, ifade yeteneğin gelişin bunun yanı sıra uyku ve yaşam kalitesi artar. Okuyalım okutalım bilinçli bireyler olalım.”
Şengül Yıldırım: Nerede bir şiir etkinliği var, şair oradadır. Nerede bir edebiyat toplantısı var sormanıza gerek yok, eğer çok ciddi bir işi ya da sağlık sorunu yoksa kesin orada olur. Mekânın uzaklığı yakınlığı ise hiç sorun değil, nerde olursa olsun gider. Aynı zamanda halk şairidir kendileri. Fuar notu olarak bana ilettiği yazıda şunları yazmış: “Yaşamı her daim her yönüyle sırtında taşıyabilen aydınlık yüzlü kadınlara binlerce selam olsun. Kitap hayattır. Kadın hayattır, yaşamın kendisidir. Topraktır kadın doğurur yetiştirir bilhassa kadının okumasını şiddetle tavsiye ediyorum ederim. Çünkü okuyan kadının yetiştirdiği çocuklar daha bir olgun daha aydınlık olur.”
*
Yine aramızda olmasa da bizlere bilgisiyle, tecrübesiyle, akademik unvanıyla Cumhuriyetin yetiştirdiği Prof. Sakine Eruz Hocama da bir selam gönderiyorum. İyi ki varsınız sayın hocam…
*
Ayrıca etkinlik alanında SMA hastası olan Mehmet Aslan için yapılan etkinlikler de vardı. İşin her adımında koşturan Sayın Gülay Demirci Hanımı gerçekten buradan tebrik ediyorum. Bir işi sahiplenmenin en güzel örneğini verdi, Kastamonu evladının sahipsiz olmadığını hepimizi tek tek arayıp küçük miktarlarda destekler toplayarak gösterdi. Sürekli çalışma ekibi canlı tuttu, yönlendirmeleri hep sonuç verdi. Bu anlamda gerçekten yeri doldurulamaz biri oldu. Bu durumlarda hepimiz elimizden geldiğince az çok demeden destek vermemiz bir insanı görevimizdir. “Veren el, alan elden üstündür” demişler büyüklerimiz, biz bunu, bu kampanyada yaşadık. Orada, etkinlik alanında tanıştığım yardımsever gönüllü kadınlarda şunu gördüm; TÜRK KADINI gerçekten güçlüdür. Kadının gücü, kadının iradesinin her zaman yenilmez olduğunu hepsinin yüzlerinden okudum. Kastamonu kadını bir başkadır. Kastamonu kadınının güçlü bir iradesi vardır. Kastamonu kadını gerçekten tuttuğunu koparandır. Çünkü Kastamonu kadınları Atatürk kızlarıdır. Mehmet Aslan bebeğin valilik izni hesap numarasını bir kez daha buradan paylaşıyorum, yardımseverler mutlak soracaktır, afişleri sosyal medyada paylaşıldı, destek geceleri yapıldı ve tamamlanmasına çok az kaldı. Valilik izni olan hesap no, (TR980006400000124220498169 Yiğitcan Özcan) Diliyorum yakın zamanda beklenen sonuç olacaktır. Bu organizasyonu gerçekten gönüllüler olarak en güzel şekilde yürüttünüz, hepinizin inanılmaz çabası, desteği var. Mehmet Kebapçı, Kadir Demir ve hepinizi tebrik ediyor, selamlarımı saygılarımı gönderiyorum.
Görsel sarı yazmalılar grubundan sadece bir kesittir.
(Soldan sağa, Elmas Tutkun, yazarımız Mustafa Çifci, Gülay Demirci)
Fotoğraf çekimleriyle bizi yalnız bırakmayan profesyonel fotoğrafçı Zekeriyya Çınar’a da çok selamlar olsun.
Ayrıca kıymetli hocam Sayın Hüseyin Özbek Beyle fuar alanında karşılaşma imkânım olmadı, kendilerine buradan çok selamlarımı iletiyorum.
Ayrıca etkinlik alanında masama Abana Muhabir Gazetesi bırakılmış, şimdi okuyorum. Yayın yönetmeni Sayın Selime Hilal Çevik ve Miray Çevik’e de bir selam gönderiyorum. Yolunuz açık olsun. Zor ve yorucu bir iş olsa da gazetecilik zevkli bir iştir. Güzellikler, kolaylıklar diliyorum. Bu genç yaşta olan iradenizi tebrik ediyorum. Başarı sizinle olsun. Abana’ya selamlar…
Bu etkinlik için Kas-Der, Kas-Kon derneklerinin değerli yöneticilerine bu etkinlik günlerinde sanata, kitaba ve yazıya kıymet verip bizlere yer verdikleri için teşekkürlerimizi gönderiyoruz. Dernek başkanları, Sayın Mehmet Alver ve Sayın Remzi Şen Bey'e çok teşekkürler…
Bu arada yazar standartlarımızı ziyaret eden, sohbetini bizimle paylaşan dostlarımıza, tanıdıklarımıza da kocaman selamlar olsun. Alanda ekip arkadaşlarıyla yazarları tek tek ziyaret eden Sayın Avukat Kübra Korkmazer’e de selamlarımızı gönderiyorum.
Yine aynı alanda bizleri ziyaret edip sohbetimize ortak olan, işletme öğrencisi Esra Sandal da kısa not olarak ilettiği kâğıda şunları yazmış: “Türkiye’nin bugün gelmiş olduğu sosyal yapının sonucunda sosyal eğitimler sonucunun insanlarıyız. Bu süreçte asimile olan saygı ve sevgi davranışlarını göstermektedir. Bir Atatürk genci olarak herkesin ihtiyacı olan kuvvetin kendi zihni ve azmi ile yükseltmesi lazımdır.” Bu güzel kısa not için teşekkür ediyorum.
KASYOT Kurucu Kurulu -Kastamonulu Şair Yazar ve Ozanlar Topluluğu- Mustafa Yaşar Dilsiz, Türkan Kebeci, Rafettin Ayvacı, Aşk Yazarı Mustafa Çifci, Ahmet Tığlı olup Kastamonu Kasyot temsilcisi İzzet Sarı’dır.
*
Bizler birlikte güçlüyüz,
Bizler birlikte daha da güzeliz,
Birler birlikte olursak gücümüze güç katarız…
*
Yeni bir etkinlik günlerinde, yeni oluşumlarda tekrar bir arada olmak dileğiyle, bu yazım için bana notlarına ileten dostlara, bizi tanıyan, tanımayan herkese kocaman selamlar olsun.
[Aşk Yazarı, Sosyolog Mustafa Çifci®- İstanbul, 08.01.2024]