“Yaşlı ve ihtiyar” kelimesinden korkan öyle çok kişi var ki! Bu iki kelimeyi hakaret olarak algılayanlar da çok. Bu gidişle yaşlı, yaşlılık, ihtiyar, ihtiyarlık kelimeleri kullanımdan kalkacak. Bu kelimeleri sözlüklerden silsek, yaşlılık veya ihtiyarlık adı verilen uzun bir ömrün finale yakın bölümünü yok etmiş olacak mıyız? Bir yandan herkes uzun ömür sürmek istiyor bir yandan da kimse ihtiyar olmak istemiyor. Ne yaman çelişki.
Yaşlılığına lânet okuyan, ihtiyarlığından tiksinen ve ötanazi isteyen kişi olarak hafızamda yer eden ilk isim Alain Delon’dur. Alain Delon, sinema dünyasının en şöhretli artistlerinin başındaydı. 1960'ların başından, 1980'lerin ortalarına kadar yakışıklılığının, gençliğinin, parasının ve şöhretinin zirvelerinde yaşadı. Sinema dünyasındaki lakabı “Bebek Surat”tı. Onu sinema dünyasına taşıyan da bebek yüzü oldu. Her filmi çok izlendi. Hiçbir filmi ona hayal kırıklığı yaşatmadı. Avrupa gazetelerinde en çok haberi yapılan ve fotoğrafı kullanılan sanatçılardan biriydi.
Gün geldi gençlik geride kaldı. O gençliğin ve şöhretin bir gün biteceğini hiç düşünmemiş olmalı ki, sağlık sorunları artıp, felç adlı balyozla sarsılınca ‘yaşam boşluğu’na düştü. Düştü ve bir daha çıkamadı. Sağlığı da asla eskisi gibi olmadı. Ülkesi Fransa'dan, ötanaziye izin veren İsviçre'ye taşındı. 86 yaşına girdiğinde ötanazi için başvurmaya karar verdiğini açıkladı. Bu konuda oğlu Anthony Delon'dan yardım istedi.
Ötanazi, etimolojik olarak “güzel ölüm” anlamını taşıyor. Alain Delon’un ötanaziyi dillendirmesi, konuyu yeniden tartışmaya açtı. Hem ötanazi hem yaşlılık gündem konuları arasındaydı.
Olmadı. Ötanazi talebini yapıp yapmadığını duymadık. Yaptıysa da izin alamamış olmalı ki, doğal ölüm halini bekledi. Ölüm herkes için. Mutlaka gelir. Geleceği vakti bildirmez. Sürprizcidir. Ölmek, isteğe bağlı bir eylem değil. Onun sistematiğini henüz çözmüş değiliz. Her fani gibi Alain Delon da öldü.
Yaşlılıkta iki tür tansiyonumuz olur. Biri bedenimize, diğeri ruhsal durumumuza aittir. Beden tansiyonunu ilaçlarla kontrol altına almak mümkün ama ruhsal tansiyonu yüksek olanlara maalesef tıp bir ilaç bulmuş değil.
Ruhsal tansiyon beden tansiyonundan tehlikeli. Alain Delon ruhsal tansiyonunu kontrol altına alamadı. 2002 yılında ağır bir depresyon geçirdi ve intihar girişiminde bulundu. İki yıl önce de artık yaşamak istemediğini, hastalıklarla, hastanelerle, ilaçlarla uğraşmak yerine sessizce bu dünyadan ayrılmak istediğini açıklamıştı.
Kişiyi ihtiyarlatan, ideallerini gömmesi, heyecanını yitirmesidir. Yıllar bedeni buruşturur, ruhu değil. Yaşlanmak bir dağa tırmanmak gibidir. Tırmandıkça yorgunluğunuz artar, nefesiniz daralır ama görüş açınız genişler.
Alain Delon, çocukluğunu yaşayamamış. Yaşlılık çocukluğun devamıdır. Bu yüzdendir ki, ihtiyarlık ona yük oldu. “Yaşlanmak berbat bir şey. Görünüşümüz değişiyor, görme duyumuzu kaybediyoruz ve bunu değiştirebilmek için hiçbir şey yapamıyoruz” demiş.
Onun yaşamı ve ölümü “trajik bir kader.” Her yaşam biricik, her ölüm kişiye özel. Duam, güzel hayat, güzel ölüm için.
Not: Sözleri Hüseyin Siret Özsever, bestesi Şükrü Tunar’a ait Hüseynî makamdaki “Geçti Sevdalarla Ömrüm adlı Behiye Aksoy’un okuduğu şarkı, ihtiyarlara ve ihtiyarlığıyla barışık olanlara gelsin.