Ahmet TEK

Bir kuş baktı pencereden, 'Lulu' diye seslendi: Sakla beni!

Ahmet TEK

  • 440

Kardeş Türküler’in müziklerinin tadı bir başka. Onlar bize kardeşlerimizin ezgilerini getirdiler; unuttuğumuz, birbirimizden ayrıldığımız, savrulduğumuz, uzak diyarlar olarak gördüğümüz topraklardaki yakınlarımızın, insan kardeşlerimizin türküleriyle ruhumuza seslendiler.

İsrail’in Filistin’deki vahşetiyle yüreği yanmayanımız var mı? Bebek ve çocuk cesetleri göz bebeklerimizin içinde. Kan kokusu dünyayı sardı, hepimizin eline, ayağına, yüzümüze, gözümüze bulaştı. Batmadık yerimiz kalmadı. Minik kuşların titreyen yüreklerinin sesini duymayan var mı?

Minnacık, Ürkek Serçeler

Lübnanlı sanatçı, söz yazarı ve udi Marsil Halife’nin Filistin için yazdığı “Asfour” şarkısını hatırladım. Ben de unutkan kardeşlerim gibiyim. Hiç olmayacak şeyleri unutuyorum. Kardeş Türküler’in, 1999’da çıkardıkları Doğu albümündeki “Asfour”u dinlediğimde içime adeta kurşun akıtılmıştı. Hüzünlendiren, kedere keder ekleyen bir acıklı şarkıydı. Selda Öztürk okuyordu.

Arapça bir kelime olan ‘asfour’, küçük kuş demek. Serçeden sığırcığa, bülbülden güvercine küçük kuşlara verilen genel isim. Benim gözümün önüne serçeler gelir daha çok. Minicik, cıvıl cıvıl, ürkek, uçmaya da konmaya da çekinen serçeler…

Şarkının Türkçe sözleri şöyle:

Bir kuş baktı pencereden /
“Lulu" diye seslendi: /
“Beni yanında sakla, sakla beni, /
Ne olursun Lulu!"
*
“Sen neredensin" diye sordum ona. /
“Göğün sınırından" dedi. /
“Nereden geliyorsun" dedim. /
“Komşunun evinden" dedi.
*
“Kimden korkuyorsun?" dedim. /
“Karga kafesinden" dedi. /
“Tüylerin nerede?" dedim. /
“Zaman uçurdu" dedi.
*
Bir damla gözyaşı süzüldü yanağından, /
Kanatları büküldü. /
“Yere sağlam basıp, kendi yolumda / Yürüyeceğim" diyordu.
*
Onun yaralı hâli gibi /
Kalbimin yaraları da acı veriyordu bana. /
Zindanın demirlerini kıramadan /
Kesildi sesi, kırıldı kanatları…

Gazze, Ölü Kuşlar Diyarı

Bu şarkı özgürlüğe özlem ve mazlumların ağıdı olarak yankılandı. Birçok müzisyen seslendirdi. Şimdi bir kez daha ağlatıyor vicdanlı insanları. Filistin’de açık cezaevine çevrilen ve iki haftadır füzelerle vurulan insanlar birer serçe gibi, uçamadan avlanıyor. Serçelerin kanatları al kanlar içinde, boyunları kopmuş.

Rahmetli Sezai Karakoç “Kanadı kırık kuş merhamet ister” demiş. Merhametsiz dünyada bu gidişle kuş kalmayacak. Gazze, ölü kuşlar diyarı oldu. Çocukların alçakça katledildiği bir dünyada merhametin kırıntısına muhtacız. Kalpler mahzunlar için çarpmazsa, kuşların kanadı kırılır.

Gazze’yi anlatacaktım. Surlarla ve tel örgülerle çevrilen bahtsız şehri… Akdeniz’in kıyısında, işgalci İsrail’in önce hapishaneye şimdi de harabeye çevirdiği Gazze’yi…

Bana Gazze’yi Anlat

Hz. Muhammed’in büyük dedesi Hâşim b. Abdümenâf’ın mezarının bulunduğu, Hz. Ebubekir döneminde İslam topraklarına katılan belde…

Selâhattin Eyyübî’nin Haçlılardan aldığı şehir… Yavuz Sultan Selim döneminde Osmanlı’ya bağlanan şehir… Evliya Çelebi’nin “Bu sancak gāyetü’l-gāye mâmur ve âbâdandır” (Son derece şenlikli ve imar edilmiştir) dediği şehir… 1917’de İngilizler’e geçen ve 400 yıl devam eden Osmanlı hâkimiyetinin sona erdiği şehir...

Kelime anlamı, güçlü, güçlü yer, güçlü kale olan şehir… Mavi Marmara şehitlerimizin adını caddelerinde yaşatan şehir… İlk gördüğümde klostrofobimi (kapalı yer korkusu) tetikleyen şehir…

Gazze ‘dev bir açık hava hapishanesi’ydi. Şimdi İsrail vahşetinin kan gölüne çevirdiği bir toplu mezar. Füzeler hastaneyi bile vurdu, artık Filistin’in serçeleri için her yer ölüm kapanı.

Pazar yerlerinde, mabetlerde, parklarda, cadde ve sokaklarda üzerine ateş yağan serçelerin konacak dalı mı kaldı? İnsanlık vicdanının ölüm ilânı verildiğini duymadınız mı?

Serçeler ışıksız, aç, susuz, ürkek. Gazze toz duman. Gazze harabe, yerle yeksan. Nereye gider bu serçecikler, kim duyar seslerini, kim saklar?

Bir kuş baktı pencereden /
“Lulu" diye seslendi: /
“Beni yanında sakla, sakla beni, /
Ne olursun Lulu!"

Mehmet Akif’in Bülbül’ü

Maalesef, Lulu geç kaldı. Seni saklamaya gücümüz yetmedi. Karga kafesine dönen Gazze adlı şehir mezarın oldu. Merhametsiz dünyada Lulu’yu da unuttuk.

Mehmet Akif’in “Bülbül” şiirini hatırlamanın vaktidir. “Benim hakkım, sus ey bülbül, senin hakkın değil mâtem!” diyerek, işgale karşı feryat ettiği içli şiir.

Not: Kardeş Türküler’den Selda Öztürk, Feyruz, Umeyme el Halil (Marsil el Halil’in eşi, yalın bir ses, yağmur damlası gibi, enstrümansız seslendirmiş), Aida el Ayoubi, Tamar İlana&Ventanas, Amal Murkus “Asfour”u dinleyebileceğiniz sanatçılar.

Yazarın Diğer Yazıları