Ahmet TEK

Ankara'nın güz günleri

Ahmet TEK

  • 513

Öyle güzel, öyle serin, öyle tatlı bir sonbahar sabahı… Güneş cömert, altın ışıklarını her yere serpmiş. Ağaçlara daha cömert, iltimas geçmiş ve tüm yaprakları som altınla kaplamış. Her yaprak bir altın çiçek. Yüzüme, sakalıma, elime, kalemime, masamın üzerine, kitaplarıma, defterime düşen ışığın saçtığı altın tozu aynı yoğunlukta değil. Varsın olsun, ben nasibime düşene razıyım.

Başkent, iftiraya uğrayıp siciline 'gri' damgası vurulan hüzünlü şehir olarak içimi sızlatır. Ona yapılan haksızlığa üzülürüm. O kadar, elimden başka ne gelir? Ankara’ya gri etiketi yapıştıranlar ya kasıtlı ya gözleri kapalı gezenler olmalı.

Ankara’ya en yakışan mevsim güz, ay ise ekimdir. Ankara bu günlerde kendisine zorla giydirilmiş olan 'gri şehir' adlı iğreti kostümünden kurtulur.

Bir dolanın Kızılay’da, Sıhhiye’de, Kurtuluş’ta… Ya da Cebeci, Bahçeli, Maltepe, Ayrancı, Dikmen ve Esat’ta… Bir soluklanın Atapark’ta, Seğmenler’de, Ahlatlıbel’de, Kuğulu’da, Botanik’te, Gençlik Parkı’nda… Eymir, ODTÜ, Hacettepe, Atatürk Orman Çiftliği, Kızılcahamam, Beypazarı, Nallıhan, Çubuk ve Işık Dağı’na yolunuzu düşürün…

Bir bakın etrafınıza, grilik nerde? Bir vakitler Ankara için bir şablon tanım vardı. Kuru fasulye, kuru soğan ve pilav üçlemesini hatırlatırdı. Kömür karası, kükürt sarısı ve çamur bozu… Herkes damak tadına göre hazırlar, her yazıda karşımıza çıkardı.

Ankara, sarıdan turuncuya, alev alev yanmaya hazır kızılın binbir tonuna büründü çoktan. Sonbahara en iyi ev sahipliği yapan şehir oldu. Gün batımları doyumsuz. Ufku boydan boya pastel renkler sardı. Bulutlar kana kana grubun kızıl şurubundan içiyor. Sonbaharın doya doya yaşandığı en serin şehir Ankara’dır artık.

At kestaneleri ve meşelerin geniş damarlı dev yaprakları yeşilden turuncuya dönmüştür. İster sabah, ister gece bir yürüyüşe çıkın. Kaldırımlara halı gibi yayılmış yaprakların çıtır çıtır seslerini, hiçbir müzik enstrümanı çıkaramaz. Yaprakların, hafif esintinin ve ılık havanın ezgisi sizi sarıp sarmalar.

Sinema, tiyatro, kitapevleri, kütüphane, üniversite öğrencileri, mont, spor ayakkabı, yağmurluk, şemsiye, kitap, çay, kahve, Hamamönü, Kale, Beytepe, Fen Fakültesi, resim galerileri, müzeler, Cer Modern, Güvenpark, Cinnah, Kuğulu, Mogan… Bunlar Ankara’nın ekim ayı sözlüğünün değişmez kelimeleri.

Bir de yağmur yağmaya görsün; işte Ankara o vakit bir aşk şehrine dönüşür. Ekimi güzelleştiren yağmurdur. Yağmurun ıslattığı toprağın kokusu Ankara’da bir başkadır.

Bu yıl ülke mevsim normallerinin üzerinde sıcaklardan bunaldı. Yaz bitse diyenlerin sesleri ilk kez bu kadar yüksek çıktı. Tabiat, sıcaktan yakınanlardan da soğuktan şikayet edenlerden de habersiz, kendi rotasında yolculuğunu sürdürüyor.

Havalar soğuyor, sonbaharı ortaladık. Bir de rahmet yağsa; kara bulutlardan damla damla düşen güz yağmurları önce solgun yaprakları, sonra kaldırımları yıkasa. Her yer yaprak, toprak, yağmur koksa. Ankara güz koksa.

Yazarın Diğer Yazıları