Tarihi şahsiyetimiz İhsan Yavuz Ballık ile söyleşi

Haber sitemiz köşe yazarı Emin Eğri, yaşamı boyunca hukuk alanında çalışmış ve Türkiye'nin modernleşme dönemine birebir tanıklık etmiş İhsan Yavuz Ballık'la söyleşi yaptı.

  • 938
Tarihi şahsiyetimiz İhsan Yavuz Ballık ile söyleşi
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Haber sitemiz köşe yazarı Emin Eğri, yaşamı boyunca hukuk alanında çalışmış ve Türkiye'nin modernleşme dönemine birebir tanıklık etmiş, önemli bir tarihsel belleğe sahip İhsan Yavuz Ballık'la özel röportaj yaptı.

Eğri, "İhsan Yavuz Ballık'ın Atatürk’ü görmüş olması, onu Cumhuriyet tarihinin ilk dönemlerine ait eşsiz bir tanık haline getirmiştir. Ayrıca  şairlik yönü de vardır. 'Bir Ömrün Muhasebesi YAŞ DOKSAN' şiir kitabı yazmıştır. Varlığı ile onur duyduğumuz değerli büyüğümüze bizlere yol gösterdiği için minnettarız." dedi.

Emin Eğr: Yavuz Ballık kimdir?

Yavuz Ballık: Kendimi şöyle açıklayabilirim. 1928 yılında Kastamonu’da doğdum. İlkokul birinci sınıfı Ankara’da okudum. Sonrasında tahsilimi yine Kastamonu’da tamamladım. Üniversite eğitimimi Ankara Hukuk Fakültesinde yaptım. Babamın işi nedeniyle Ankara’ya gitmiştik. İlkokula orada başladım. Ankara’da ilkokula başlamamın benim için en büyük değeri ve anısı Atatürk’ü bizzat görmemi sağladı diyebilirim. Babamın bir arkadaşı vardı şimdiki Atatürk Orman Çifliği olan, o zaman sadece çiftlik denen yerde çalışıyordu.

Babam hafta sonları arkadaşının çağırması ile çiftliğe giderken bizleri de götürürdü. Orada da arkadaşının çocukları olduğu için hafta sonları onlarda gelir, oyun oynardık.

Atatürk bazen çiftliğe gelir, incelemede bulunurdu. O zamanın çorak arazisi Atatürk sayesinde mükemmel bir çiftlik oldu yıllar içinde. Çocukları sevdiği için bizim yanımıza gelirdi. Elinde baston, çalışanlara 'şöyle yapın, böyle yapın' diye öğütler verirdi. Bazen yanında olursa bize şeker falan verirdi. Biz de 'Paşam çok yaşa' der, asker selamı verirdik, çok mutlu olurdu. Etrafında bir kalabalık insan veya koruma falan olmazdı. Birkaç kişi ile gelirdi. O zamandan gerçekten hayranlık duyacak bir kişi olduğunu hissederdik. Atatürk’ü gören kaç kişi yaşıyor şu an bilmiyorum ama, o bir kurtarıcı ve liderdi. Benim içinde en değerli bir anıdır.

Sonra Kastamonu’ya geldik. 2-3 sene 'ÇATLAK KAPI' (Abdulhakhamit İlkokulu) ilkokulunda okuyunca sonrasında da o zamanki adı 'Muratbey İlkokulu' olan şimdiki Gazipaşa İlkokulunda okudum. Sonrasında ortaokul ve liseyi Abdurrahmanpaşa'da okudum. O zaman okulun alt tarafında giriş katında 'Mevlevihane' vardı, şimdi yok. Yani tarihi Abdurrahmanpaşa lisesi mezunuyum.

Emin Eğri: O zaman sizin gibi üniversiteye gidebilen sayısı ve imkanı varmıydı emsalleriniz arasında?

Yavuz Ballık: Beş altı kişi ancak vardı. O zamanki şartlar zordu. Şimdi ismini hatırlayamadığım değerli Dadaylı bir doktorumuzun babası vardı. Yani üniversiteyi o zaman okuyabilen değerli Kastamonuluların başarılı çalışmalarını duyardık.

Emin Eğri: Üniversite hayatı nasıl başladı ve devam etti?

Yavuz Ballık: Üniversitede hukuk okudum. Avukat oldum ve Kastamonu’da avukatlık yaptım. Baro Başkanlığı yaptım. Aşağı yukarı 15 sene Kastamonu’da çalıştım. Daha sonra kısmet oldu İstanbul’a gittim. Orada da 20 yıl çalıştıktan sonra emekli oldum.

İstanbul’da çalışırken genelde işi olan hemşehrilerim mutlaka bana gelir destek, yardım isterdi. Bende her birine yardımcı olmaya çalışırdım. Sonrasında düşündük ki, Kastamonu için bir dernek kuralım ve birlik olalım arzusu doğdu. Beş altı arkadaş birlik olduk ve KASDER’i kurduk. İlk Başkanı Selahattin Çelenligil’i yaptık. O biraz daha atılgandı, olmasını istemiştik. Üç ay sonra ben yapamıyorum diye çekildi, başkanlığı bana devretti. Sonrasında ben de 5-6 yıl devam ettim. Sonra gençler geldiler 'abi biz daha iyi yaparız' diye talip oldular. Bizde uygun gördük. Gerçekten biz iyi çalışmıştık. Muhteşem geceler düzenlerdik her önemli zamanda, üst düzey zevatlar gelirdi. Çok iyi tanıtımda bulunurduk. Hatta bir gecemizi şimdiki tarihi YILDIZ SARAYINDA yapmıştık.

Bir süre sonra yeni seçilenlerin bir mülk edinme talepleri vardı. Bizlerde yardımcı olarak bir yer aldık. Halen KASDER’in malı olarak durur Üsküdar’da. Sanırım şimdi kirada.

Daha sonra Kastamonu Holdingi kurdular. Başlangıçta çok iyi çalışma ile devam etti. Bakanlar, Başbakanlar gelirdi. Bizlere faydalanmamız için ne istersek verdiler. Çok yerimiz olmuştu. Şimdiki Gölköy askeri birliğin yeri holdingindi. Bazı projelerimiz vardı. Yer çok, para da vardı. Hayvancılık yapalım, et kombinası yapalım dedik. Yurt dışından o zaman da hayvan ithali yapılıyordu. Maalesef olmadı.

Emin Eğri: Neden 'maalesef' olmadı?

Yavuz Ballık: Liyakatsizlikten!.. Kendileri büyük adam olduk havalarına girdiler. Ilgaz’daki Kastamonu Holdinge ait kayak merkezini kurdular daha sonra işletemediler. Bende vardım o zaman içlerinde. Liyakat olmayınca olmuyor bu işler. O zaman yüz kişi para vererek Kastamonu Holdingi kurmuştuk. Adliyenin karşısındaki şimdi jandarmanın olduğu yer, o zaman et kombinasıydı, bizimdi. Onu askeriyeye verdik, iyi oldu, işletemedik yani.

Sonrasında Kastamonu’da gazeteci rahmetli Kadir Bilici vardı. İstanbul’da KASDER’i kurarken o da vardı. Benden 'abi benim diploma yok, bir gazete çıkaracağım sizin adınıza ne dersiniz?' demişti. Ben de yap, dedim destek oldum, ben de yazı işleri müdürlüğü yapmıştım. Bu da basının sesi rahmetli Kadir Bilici’nin hizmetiydi.

Emin Eğri: Siz, çocukluk, gençlik ve emeklilik dönemlerini yaşayan bir kişi olarak Türkiye’nin durumunu çok eskiden bu güne nasıl özetlersiniz gidişatı?

Yavuz Ballık: Sosyal hayat yok şimdi. Bizim gençlik dönemlerimizde 3 tane sinema vardı. Haftada bir tiyatro gelirdi. Konserler gelirdi. Sosyal hayat vardı ve canlıydı. Onbeş günde bir toplanılır arkadaş topluluklarıyla dağa gidilir, sazlı sözlü eğlence yapılırdı. İki gün sürerdi. Cumartesi pazar. Pazartesi herkes işine giderdi. Spor konusunda da futbol, voleybol, tenis, yüzme havuzu hepsi faaldi. Vali Avni Doğan zamanında şampiyonalar yapılırdı, at yarışları yapılırdı. Mutlaka her hafta veya ayda bir çok aktivite yapılırdı. Yazın İzbeli dağında çadırlar kurulur, bütün Kastamonu oraya taşınırdı. Herkesin çadırı vardı. Orda yenilir, içilir, yatılır sonra herkes işine dönerdi. Tam bir sosyal hayat vardı.

Köylü fakirdi, şehre gelir sadece lambayı yakmak için gazyağı alır, sabun alır köyüne dönerdi. Başka bir şeye ihtiyacı yoktu. Ama mutluydu, huzur vardı.

Köyde bir araya toplanılır, saz çalınır, kuzular kesilir, topluca ziyafetler yapılırdı tüm bunlara rağmen. Yüzük dedikleri oyunlar ve başka oyunlar oynanırdı. Kaybedenlerin cezaları ağırdı ve kimse itiraz etmeden çekerdi. Herkes güler eğlenirdi. Mesela kışın soğuğunda elbisesi ile su dolu oluğa batırma cezası vardı ve mutlaka cezasını çekmesi gereken çekerdi. Yani eğlencenin her türlüsü yapılırdı.

Şimdi bu güzelliklerden bir şey kalmamış. Kimsenin yüzü gülmüyor. Birbirini tanımıyor, saygı ve sevgi yok denecek kadar azalmış.

Buna rağmen ben de geleneğimiz sürsün diye 26 yıldır Ballık köyümüzde Kurban Bayramının ikinci günü bağışlananlarla kuyu kebabı yapar, her tanrı misafirine ikram ederiz. Bu adetimiz devam ediyor.

Emin Eğri: Engin tecrübenize göre, şimdinin gençlerine ne tavsiyeniz olur?

Yavuz Ballık: Okusunlar… okusunlar… okusunlar. Kimsenin sözüne bakmasınlar. Kendi akılları ile karar versinler. Kimsenin peşinden körü körüne gitmesinler.

Kitabımda da yazmıştım. Kervankıran yıldızı konusunu. Eskiden kervanlar yola çıkar, yönlerini ve zamanını Kervankıran yıldızı sayesinde bulurlarmış. Kervancı başı Kervankıran yıldızı görününce sabahın yaklaştığını anlar ve kervanı uyarırmış. Sonra da kervan yoluna devam edermiş.

Bir gün yine kervancı başı Kervankıran yıldızını takip ederken yalancı Kervankıran yıldızını görüp kervancıları uyarmış. Kalkmışlar ve yola revan olmuşlar. Kış günü, git git bir türlü hava ağarmamış. Kervancıların yarısı soğuktan helak olmuş. Onun için diyorum ki gençler, yalancı Kervankıran yıldızı gibilerinin peşinde koşmayın.

Eğer hakiki yıldız arıyorsanız, Dinimiz var, peygamberimiz var. Onu okuyun anlamaya çalışın. Okuyup anlayarak peşinde koşun.

Eğer rehber arıyorsanız, ATATÜRKÜMÜZ var. Çünkü o bir kutup yıldızıdır, her zaman doğru yönü gösterir.

Emin Eğri: Sayın Yavuz abim, ne kadar teşekkür etsek az kalır. Size sağlıklı ve çok uzun ömürler diler, varlığınızdan her zaman mutlu olduğumuz duygularımla teşekkür ederim.

Yavuz Ballık: Geldiğiniz için ayağınıza sağlık, ben de teşekkür ederim. 100'e bir şey kalmadı şunun şurasında. Herkese sevgi ve muhabbetlerimi iletirim.

KERVANKIRAN YILDIZI

Eskiden saat yokken

Kervanlar yıldızlara bakarak

Yola çıkarlarmış

Kervanbaşı,'yıldız doğdu kalkın' dermiş

Çıkmışlar yola

Bir türlü sabah olmuyor!

Kış, kıyamet, soğuk…

Kervan perişan

Yarısı kırılmış soğuktan

Cennette mekanları aşiyan

Meğerse kervanbaşı

Yalancı Kervankıran yıldızına bakmış

Onun için parlayan her yıldız

Her süslü söze aldanmamak lâzımmış

İnanmak istiyorsanız

Büyük Allah

Hazreti Peygamber

Kuran-ı Kerim yeter

Yol gösterici ararsanız

Atatürk ve onun ilkeleri yeter

O bir kutup yıldızıdır

Her zaman doğru yolu gösterir.

(İhsan Yavuz Ballık 25.12.2021)