'Siyasi partiler birbirinin düşmanı değil rakibidirler'

Türkiye Değişim Partisi Parti Kurucusu Kastamonu İl Başkanı Ender Karahasanoğlu 'Siyaset zenginleşme ve kibirleşme makamı değil hizmet ve tevazu makamıdır' dedi.

  • 1919
'Siyasi partiler birbirinin düşmanı değil rakibidirler'
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Karahasanoğlu; "Son zamanlarda batının doğusu yatırım yoksunu evliyalar şehri kadim şehrimiz Kastamonumuzda; merkezi iktidar, yerel iktidar ve ana muhalefet partisine mensup siyasilerin özellikle basın ve sosyal medya üzerinden hararetli tartışmalarına, kavgalarına ve siyasi üsluptan ve siyasi nezaketten uzak açıklamalarına üzülerek çokca şahit oluyoruz.

Siyasi partiler; birbirlerinin düşmanı değiller, birbirlerinin rakibidirler ve elbette birbirlerini eleştirme hakkına sahiptirler.Bu eleştiriyi yaparken siyasi nezaket ve siyasi uslup ve kullanılan dil cok önemlidir.

Halkımızın içinde bulunduğumuz ekonomik ve sosyal sorunların çözümü için beklenti içerisinde olduğu böyle bir zor dönemde siyasetçilerin; bu hoş karşılanmayan görüntülere sebebiyet vermeleri, ilimiz siyaseti açısından üzücü ve düşündürücüdür.

Siyasi nezaketten uzak bu olaylar ilimizde siyaset kurumunu itibarsızlaştırmakta, siyaset kurumuna olan güveni azaltmakta ve ilimizde kutuplaşmayı artırmaktadır.

Biz siyasilerden beklenen; Üslupta ölçüye riayet etmemiz, sağduyulu ve seviyeli davranmamız ve topluma örnek olmamızdır.

Siyasetin tarifinde; Kavga ve çatışma yoktur; birleştirme, kaynaştırma ve uzlaştırma vardır. Milletin ve memleketin yararını düşünmek vardır. Toplumun faydasına olacak bir husus söz konusu olduğunda bireysel çıkarları bir kenara bırakıp ortaya konulan projeyi desteklemek ya da projenin eksikliklerini tespit edip katkıda bulunmak vardır.

Siyaset; zenginleşme ve kibirleşme makamı değil hizmet ve tevazu makamıdır.

Türkiye Değişim Partisi olarak çağrımız;

İlimiz de oluşan siyasi gerilimin bir an önce son bulması, gerilimden, tartışma ve kavgalardan uzak bir ortamın en kısa zaman da oluşmasıdır.

Bundan sonraki açıklamalar da hem iktidar hem muhalefet partileri yetkililerinince; temkinli, ihtiyatlı, ölçülü, seviyeli ve sorumlu bir dilin kullanılması ve toplumun çıkarına dayalı siyasi bir anlayışın hâkim olması için uğraş verilmesidir. Dileğimiz ve beklentimiz bu yöndedir. Umarız bugüne kadar yapılan yanlışlardan dersler çıkarılır ve bundan sonra aynı yanlışlara düşülmez.

Bilinmeli ki, siyasiler arasındaki üslup sorunu çözülürse, ülkede toplumsal bir birlikteliğin oluşmasının önündeki engellerin en önemlisi aşılmış olacaktır.

Aziz Veysel Nuroğlu’nun dizeleri tüm yazdıklarımızı en güzel ifade etmektedir.

'Bu dünya, senden olmayanlarla hoştur. 
Onların sana verdiği ilimlerle, kıymetlerle, gönüllerle hoştur. 
Sadece senin gibiler değil, senden olmayan da çok yaşasın ki, sen de yaşa. 
Hele bir de onun gözüyle gör şu fani dünyayı. 
Herkes beyaz olsa, o zaman beyazı fark edemezsin ki. 
Değil mi? 
Veyahut da siyah. 
Beyaz en güzel siyahta  belli eder kendini. 
Beni ben yapan yegane şey, benden olmayandır. 
O yoksa, sen de yoksun. 
Ne anlamın kalır, ne rengin belli olur, ne de tadın…'"