"Başkanlık gelmezse Türkiye bölünür"
Başbakan Binali Yıldırım, 'Bu darbe anayasası artık Türkiye'nin ihtiyaçlarını karşılamaktan uzakta. Bütün siyasi partiler seçimlerde anayasa değişikliği sözü verdiler. Biz diyoruz ki gelin şu anayasa meselesini halledelim" dedi. Başbakan Yıldırım, başkanlık sistemi tartışmalarına ilişkin ise, 'Başkanlık gelirse Türkiye bölünür. Asıl başkanlık gelmezse Türkiye'nin bölünme riski vardır. Başkanlık üniter yapıyla olacak' dedi.
Başbakan Binali Yıldırım, Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen AK Parti İstanbul İl Başkanlığı Genişletilmiş Danışma Meclisi Toplantısı'nda konuştu. Anayasa değişikliği konusuna değinen Başbakan Yıldırım, “Bu darbe anayasası artık Türkiye’nin ihtiyaçlarını karşılamaktan uzakta. Bütün siyasi partiler seçimlerde anayasa değişikliği sözü verdiler. Biz diyoruz ki ‘gelin şu anayasa meselesini halledelim’. Millet bize bu görevi verdi. Bir araya gelme çağrısı yaptık. Nitekim üç parti temsilcileri bir araya geldi ve ortak bir çalışma yaptılar. 7 maddelik bir metinde anlaşıldı. Benim buradan teklifim şu. En azından anlaşılan bu 7 maddeyi AK Parti, CHP ve MHP olarak birlikte geçirelim. Ancak bu yetmez. Bu üçlü çalışmada yer alan CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan’a Aydın’da çirkin bir saldırı yapıldı. Kendisine Allah’tan şifa diliyorum, Sayın Kılıçdaroğlu ile ve Sayın Tezcan ile görüştüm. Sağlık durumu iyi. Siyaset silahla olmaz, hizmetle olur. Siyasette şiddete asla yer yoktur. Bu gibi yollara girenleri biz siyasetçi dahi kabul etmiyoruz. Şimdi bu 7 maddeyi hallettikten sonra işimiz bitmiyor” dedi.
“Yeni anayasayı ve hükümet sistemini de ele alıp çözmemiz lazım”
“Asıl milletin beklediği yeni anayasayı ve hükümet sistemini de ele alıp çözmemiz lazım” diyen Başbakan Yıldırım, “Bu konuya Cumhurbaşkanının millet tarafından seçildiği günden beri dikkat çekiyoruz. Cumhurbaşkanı artık halk tarafından seçilmiştir, dolayısıyla siyasi sorumluluğu vardır. Mevcut anayasada sorumsuz diye yazılmış olması bu gerçeği değiştirmez. O halde yapılacak olan mevcut durumu, mevcut anayasa ile uygun hale getirmektir. Bunun için başkanlık sistemi de dahil anayasamızda ihtiyaç duyulan değişiklikleri gelin birlikte gerçekleştirelim. Meclis'te konuşalım ama yetmez işi sahibine götürelim” diye konuştu.
“Türkiye’de başkanlık sistemi vatan toprağının bir karışının bile bölünmediği bir sistemdir”
MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin ‘Bu iş böyle yürümüyor. Ya gelin parlamenter sistemi güçlendirelim, yoksa bu mevcut durumu düzeltelim’ sözlerini hatırlatan Başbakan Yıldırım, “Doğru söze ne denir. Eyvallah. Biz dedik ki ‘Gelin bu durumu düzeltelim’. Anayasa değiştirildi, Cumhurbaşkanını millet seçiyor. Millet iradesine sahip Cumhurbaşkanının anayasal olarak da sorumlu olması gerekir. Ama mevcut anayasa buna imkan vermiyor. O halde yapılacak değişiklikle Meclis'in yasama iradesinin daha da güçlendirilmesi, yürütmenin tek başına iktidarı garanti edecek şekilde yeniden dizayn edilmesi, Türkiye’nin birliği beraberliği, gelişmesi için, 2023 hedeflerini gerçekleştirmesi için, bölücülerle mücadele etmesi için güçlü, tek başına iktidar çıkarması lazım her seçimde. Bunun da yolu başkanlık sisteminden geçiyor. Başkanlık gelirse Türkiye bölünür. Asıl başkanlık gelmezse Türkiye’nin bölünme riski vardır. Başkanlık üniter yapıyla olacak. Yani başkanlık demek federasyon demek değildir. Federasyon olan yerler de var, olmayan yerler de var. Türkiye’de başkanlık sistemi vatan toprağının bir karışının bile bölünmediği bir sistemdir. Bunu bir kenara koyalım. Hiç kimse başkanlık eyalet sistemi getirecek diye yalan yanlış beyanlarda bulunmasın. Türkiye’nin ülkesi ile, milleti ile bölünmez bütünlüğünü esas alan, üniter yapıya sahip çıkan, yargı, yürütme, yasama alanlarını birbirinden ayıran modern bir anayasadan bahsediyoruz. Bu anayasaya göre yapılacak başkanlık sistemi ile Türkiye artık koalisyonlarla yönetilen zayıf iktidar dönemlerini geride bırakacak. Sürekli tek başına iktidar çıkaracak, istikrarı ve güveni seçimden seçime sağlayacak yeni bir dönemle tanışmış olacaktır. Başkanlık sistemini ben vatandaşlarım daha iyi anlasın diye şöyle anlatıyorum. Başkanlık sistemi ile belediye başkanlığı arasında fark yok. İstanbul Belediye Başkanı seçimle geliyor hizmet ediyor. Onun bir meclisi var. Meclis de başkanı denetliyor. Mecliste değişik partiler var. CHP var, MHP var. Ama meclisin çalışması kendi içinde. Bazı işlere birlikte ‘evet’ diyorlar. Bazı işlere itiraz ediyorlar. Bu da demokrasinin gereği. Ama ne oluyor meclis ile başkanın seçimi aynı anda oluyor. Aynı başkanlık sistemi gibi. Meclis de seçilecek, başkan da seçilecek. Vatandaş ayrı ayrı sandığa gitmeyecek. Bir seferde ikisini de halletmiş olacak. Burada büyük bir zaman tasarrufu, kaynak tasarrufu var. Aynı zamanda başkanın ve oluşturacağı bakanlar kurulunun işlerini takip edecek, denetleyecek bir meclis var. Bugün meclis parlamenter sistem. Aslında bu sistemin adı da yok, dünyada örneği de yok. Darbeciler o zaman anayasayı yazarken konu Cumhurbaşkanına gelince dünyada ne varsa oraya doldurmuş. Bir yandan parlamenter sistem diyorsunuz, bir yandan başkanlığın yetkilerini koyuyorsunuz. Bir yandan da başkanı meclisten seçtiriyorsunuz. Bunun mutlaka düzelmesi lazım. Millet iradesi en üstün iradedir. Millet iradesinin önünde herkes şapka çıkarmaya mecburdur. Başkan da millet iradesine tabidir, meclis de. Bu konu önümüzdeki günlerde bütün ayrıntıları ile konuşulacak” şeklinde konuştu.
“CHP bu işe destek vermezse de biz bu hedefimizden vazgeçecek değiliz”
CHP’nin de desteğini beklediklerini ifade eden Başbakan Yıldırım, “İstiyoruz ki katılım, uzlaşma yüksek oranda olsun. Türkiye’yi gelecek kuşaklara taşıyacak bu onuru birlikte yaşayalım. Milletimizin bütün renklerini temsil etsin. Ama CHP karışmazsa, bu işe destek vermezse de biz bu hedefimizden vazgeçecek değiliz. Anayasa değişikliğimizi en kısa sürede Meclis'e getireceğiz. Meclisimiz gerekli görüşmeleri yaptıktan sonra inşallah inanıyorum ki işi millete havale edecek. Millete havale edilen her sorun çözülür. Bugüne kadar milletin görevi krizleri çözmek olmuştur. Hükümetler işin içinden çıkamadığı her işi millete götürmek mecburiyetindedir. Bu önemli değişikliği, Türkiye’nin yeni nesil demokrasisini belirleyecek bu değişimin de mutlaka milletin onayından geçmesi gerekiyor" dedi.
“Terörle mücadele, Türkiye’nin her köşesinde vatandaşlarımız huzur ve güven içinde oluncaya kadar devam edecek”
Türkiye'nin bir yandan kalkınma ve 100. yıl hedeflerini gerçekleştirmek için emin adımlarla çalışmaya devam ederken, diğer yandan da içeride ve dışarıda terör örgütleri ile amansız bir mücadele verdiğine vurgu yapan Başbakan Yıldırım, “Bugün güvenlik kuvvetlerimiz Doğu ve Güneydoğu’da, yurdun her köşesinde teröristlere göz açtırmıyor. Bununla da yetinmiyoruz. Suriye’den ülkemize olan DEAŞ, YPG, PYD tehdidini önlemek için de Fırat Kalkanı ile gereken tedbiri alıyoruz. Bizim hedefimiz ve amacımız bölgede huzurun ve barışın gelmesi. Hiç kimsenin birliğinin, beraberliğinin bozulmasını istemiyoruz. Ne Irak’ta ne Suriye’de bölünmeye karşıyız. Terörle mücadele Türkiye’nin her köşesinde vatandaşlarımız rahatça, korkusuzca, can tehlikesi yaşamadan, işinde gücünde huzur ve güven içinde oluncaya kadar devam edecek. Ayrıca güvenlik kuvvetlerimize yönelen silahlı saldırılar tamamen bitinceye kadar devam edecek. Bir yandan teröristlerin sebep olduğu yaraları sararken, bir yandan da vatandaşlarımızın güvenliğini sağlamak için her tarafta güvenlik güçlerimiz çalışmalarını büyük bir fedakarlıkla sürdürüyorlar. Vatandaşlarımız şunu iyi bilsin. Alçak terör örgütünün Kürtler diye bir sorunu yok. Kürtlerin ve Türklerin bu milletin PKK terör örgütü gibi bir sorunu var. Bu sorunu da milletin gündeminden kaldırma görevimiz var. İnşallah terörü Türkiye’nin gündeminde en alt sıralara düşüreceğiz. Darbeyi denediler olmadı, terörü denediler olmadı, şimdi ekonomiye zarar vermek ve böylece Türkiye’yi dize getirmek için yeni bir faaliyet içine girdiler. Burada da bölücüler ve FETÖ’cüler kol kola. Dışarıda da bunları seven taraftarları var. Onlar da buna güvenerek oralara gidince ağızlarına geleni memleket hakkında söylüyorlar. Bölücülere destek veren partinin eşbaşkanı Almanya’da bağırıyor; ‘Biz PKK’yı terör örgütü olarak görmüyoruz’. Gel onu sen Diyarbakır’da söyle de göreyim. Tanışık köyünde masum 16 vatandaşımızın katledildiği o yerde söyle. Oradan alçak terör örgütüne destek vermekle olmaz. Bu destekleri verenler, hesabını da Türk adaletine verecekler. Şüpheniz olmasın. Ekonomimiz üzerinde de ne yapmaya çalışırsanız çalışın başarılı olamayacaksınız. Ekonomimiz de ayakta, millet de ayakta. 15 Temmuz sabahı bu millet ekonomiye de yol verdi, can verdi” dedi.