"12 Eylül'e giden süreçte büyük resim görülemedi"

Büyük Birlik Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Yelis, 12 Eylül yıldönümü nedeni ile basın açıklamasında bulundu.

  • 784
&quot12 Eylül'e giden süreçte büyük resim görülemedi"
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Yelis; 12 Eylüle giden süreçte; Ormanın içinde ağaçlarla uğraşıp, ormanın tamamının  görülemediği misali; Herkes olaylara mikro pencereden, parçalanmış küçük alanlardan baktığı için, büyük resme bakamadık, göremedik. Bu tespitim sol için de, sağ için de geçerli. 12 Eylül'de bir düdük çaldı, oyun bitti denildi, oyun bitince herkes kendi alanına çekildi ve herkesten her yaptığının hesabı, adaletsizce, denge politikasıyla soruldu. Toplumun; Eşitliğin adalet getireceği algısıyla oynanarak.

12 Eylül öncesinde; Ülkücüler olarak devletten, bayraktan, milletten ve dinden yana tavır almış bir hareket idik. İnandığımız değerler uğurunda bedel ödedik. Sol kesim de kendi penceresinden, işçi haklarını ve emeği savunduğunu, daha beynelminel hareket olduklarını, sermayeye ve sömürüye karşı olduklarını iddia ediyorlardı. Onlar da o pencereden bakarak mücadelenin içerisindelerdi. Biz de; 'Vurguncu düzene karşı, Yeniden Nizam-ı Alem' Ülküsü diyorduk. Fakat herkes olaya mikro pencereden, parçalanmış küçük alanlardan baktığı için büyük resmin dışında ki küçük meseleleri gördük. Fatura herkese kesildi. 12 Eylül öncesinde toplumda büyük bir bölünme vardı. Okullar, mahalleler, bürokrasi, gençlik ve hatta sokaklar dahi bölünmüştü. Her iki taraf olarak, mahalli pencerelerden, yerel pencerelerden meselelere bakıyorduk.

Biz, mücadelemizden hiç pişman olmadık

Bizim ülkü davamız; hakça bir paylaşımın olduğu, inançlarımızı rahatça yaşayabileceğimiz  bir Türkiye hayaliydi. Düşmanımız ise emperyalizmdi. Bu açıdan bakıldığında hareketimizden pişman değiliz. Ancak, doğru fotoğrafı göremediğimiz, görmemiz engellendiği için; 'yeni dünya düzeni', diğer ismiyle emperyalizm, diğer ismiyle sömürü düzeninin oluşturduğu "sun'i kutupların" varlığını göremedik. Dolayısıyla, daha çok karşılıklı konuşmak, daha çok birbirimizi anlamak gibi çaba içinde olamadık. Aynı gemi içerisinde, farklı yönlere hareket ettiğimizde geminin bizim istediğimiz yöne gittiğini zannettik. Halbuki, gemi emperyalizmin istediği yöne gidiyordu. Hep beraber, bu değirmene su taşıdık.

Büyük resmin bugün de görülebildiğini zannetmiyorum

15 Temmuz darbe girişimine dikkat çekmek istiyorum. Büyük resmin bugün de çok fazla görülebildiğini zannetmiyorum. 15 Temmuz buna en son örnektir. Elin oğlu, '1980 darbesini bizim çocuklar yaptı' diyebildi. Bu ne demektir? 'Siz ülkenizde çocuklarınıza hakim değilsiniz' demektir. Onlar, bizim çocuklar diyebildiklerine göre, çocuklar bizim olmaktan çıkmış demektir. 15 Temmuz'a baktığınızda yine; Türkiye üzerinde kurulmaya çalışılan hakimiyet mücadelesini, bir takım odaklarla hareket edildiğini görebiliyorsunuz. Bu kadar çok operasyona maruz kalıyorsak, yine 'BİZ' olamamışız demektir. İnşallah bundan sonra aklı selim oluruz. Aklımızı ve geleceğimizi kimseye emanet ya da ipotek etmeden, 'BİZ' olmayı başarırız. Sorunlarımızı; çözecek de, çare bulacakta 'BİZ'oluruz.

Doktor da 'BİZ', ilaç da 'BİZ' oluruz

Artık Ülkemizde; Alevi'siyle, Sünni'siyle, Lazı'yla, Kürt'üyle, Türkmeniyle, Çerkez'iyle, liberaliyle, muhafazakarıyla, milliyetçisiyle; Büyük Türk Milleti ailesi olarak, 'BİZ' olmayı, ortak yaşam sanatını, ortak ülkü'lere sahip olmayı öğreniriz. Tarihte geçirdiğimiz evrelerden, tarihsel bütünlüğü kaybedip, yeni çatışma alanları, yeni faturalaşmalar üretmek, toplumu 'BİZ' olmaktan çıkarmaktan başka bir işe yaramaz, yaramadı da. Bu çatışma alanlarını gösterip, toplumsal algı ile oynayarak, devletin kademelerinin ele geçirilmeye çalışılmasının en son örneği 15 Temmuz’dur.

Yaşanan mağduriyetlerle ilgili bir burukluğumuz tabi ki oldu. 12 Eylül darbecilerinin uygulamaları sonucu bir kırgınlık, bir burukluk oldu tabiki. Niye oldu? Siz bir haklı mücadele yaptığınıza inanıyorsunuz. Bu haklı mücadelenizin, Türk milletinin ortalama değerleriyle örtüştüğüne inanıyorsunuz. Çünkü savunduğunuz değerler, milletimizin değerleri; din, ezan, bayrak, millet, vatan, bağımsızlık. Bu değerleri savunmak için vermiş olduğunuz mücadele sonucunda, karşılaştığınız muamele; işkence, cezaevi ve mağduriyetler olduğu zaman da çok da memnun olmazsınız. Ülkücü hareketin bir özelliği vardır.Kendi devletini, kendi milletini şikayet etmez. Kol kırılır, yen içinde kalır mantığıyla derdini içine atar. Biz de öyle yaptık zaten. İşin açıkçası, bize yapılan kötü muameleleri hak ettiğimize inanmadık.

12 Eylül darbesi faillerine yönelik yargılamalarda sembolik kalmıştır

12 Eylül darbecileri, işkence yapanları, ve haksız yargılamaların sorumluları; hepsi yargı önüne çıkarılmadı, bundan sonra çıkarılacağına inanmıyorum. 12 Eylül darbecilerine yönelik yargılamalar sonuçta sembolik kalmıştır. Ama biz; Allah'a inanan insanlarız, mahkemeyi kübra da o işkenceci ve insanlıktan nasibini alamamış güruhla mutlaka hesaplaşacağız. HAKKIMIZI HELAL ETMİYORUZ. Rahmetli Muhsin Başkanımıza, şehitlerimize ve ahirete göç etmiş tüm Ülküdaşlarıma Allah'tan Rahmet diliyorum."