Öcalan'dan Radikal İslam Gruplara Sert Eleştiri
Diyarbakır'da bugün başlayan Demokratik İslam Kongresi'ne 6 sayfalık mesaj gönderen İmralı'da tutuklu bulunan Abdullah Öcalan'ın İslami radikal gruplara sert eleştirilerde bulundu.
(CHA) - Diyarbakır’da bugün başlayan Demokratik İslam Kongresi’ne 6 sayfalık mesaj gönderen İmralı’da tutuklu bulunan Abdullah Öcalan’ın İslami radikal gruplara sert eleştirilerde bulundu. Öcalan, “İki zalim merkezden kaynaklanan “Hizbullah” ve “El Kaide” bozguncuları esasında kapitalist hiçleştirmenin İslam ümmetinin başına bela ettikleri güncel faşizmi temsil etmektedirler. İdam sehpaları kelle koparmalarıyla korkunç faşizmi başta Kürdistan halkı olmak üzere tüm İslam olan ve olmayan halklara insanlara karşı uygulamaktadırlar. Otoriter laikçi ve milliyetçi faşizmin dünün ve bugünün halen acımasızca uygulanan devletçi faşizmi iken sözde daha güncel ve radikal dinciliğin faşizmi de bu adı geçen akım ve partiler eliyle olmaktadır.” dedi.
HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken tarafından okunan mesajda Öcalan, kongreye katılanlara ‘Mümin kardeşlerim' diye hitap etti. Öcalan, “İslamın ana merkezlerinde büyük bir savrulmayı, ihanet ve isyanı yaşarken, 'Kürdistan' ve 'Demokratik' kavramlarını, eksik ve yanlış anlamada yol açabileceğinin bilincinde olarak yine de daha büyük yanlışları önlemek ve özdeki doğrulara yol açmak açısından kullanmaktan çekinmedim. Özellikle İslamın iki büyük merkezi olarak kendini günümüze de dayatan iktidarcı Arabi, Selefi akımlarla İrani Şia akımların devletçilik bağlamında yol açtıkları büyük tahribatlara karşı mekan, halk ve demokrasi merkezli kavramlarla mücadele bayrağı açmayı aynı dinin özündeki doğruya sadakatla bağlı olmanın gereği saymaktayım. İki iktidarcı devletçi merkeze karşı demokratik ve mekan merkezli karşı çıkışların en büyük toplumcu ahlaki ve politik ifadesi olarak İslami yanıt aramayı bulmayı ve iradeleştirmeyi kongrenizin en temel görevi saymakta ve selamlamaktayım.” ifadelerini kullandı.
Öcalan’ın mesajı şöyle: "Her iki ana ana merkezci iktidarcı ve devletçi akım, kapitalist emperyalist yükselişin bağlamında gelişmiş olup dönemin egemen saltanat bloğu olan Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünde kullanılmıştır. Özellikle yeni dünya hegemonu olarak yükselen İngiliz İmparatorluğu tarafından. Halen de sıkı sıkıya kullanma durumu devam etmektedir. Her 2 merkezde milliyetçilik mikrobunu İslamın özüne karşı sonuna kadar kullanmışlardır. Kendi ulus devletlerini doğuşunda kapitalist emperyalizmin ana zor kavram ve uygulaması olan ulus devletçi sistemi en zorba tarzda kendi halklarına zalimce dayatmaktan asla tereddüt etmemişlerdir. Halbuki İslami ümmet anlayışı öz itibariyle ulus devletçilikle asla bağdaşmaz. Zaten İngiliz İmparatorluğu İslam ümmetini parçalamak için ulus devletçiliği onun başat ideolojisi milliyetçiliği çok bilinçli olarak İslam ümmetinin bağrına beynine ve rahmine yerleştirmiştir. Son 200 yıllık tarih bir nevi İslamın mekanlarında ve halklarında İslamın bütün değerlerini neredeyse onulmaz bir biçimde tahrip etmiştir.
KAPİTALİSTLER HİZBULLAH VE EL KAİDE’Yİ İSLAM ÜMMETİNİN BAŞINA BELA ETTİ
İslam gerçekten din adına söylenebilecek en son evrenselliği temsil etmektedir. Hem dili hem de felsefesi sayesinde önemli bir evrensellik kazanmıştır. Bundan kuşku yok. Amma çok önemli bulduğum bu aynı felsefenin dini yeni İslamın bir de 'tekil' kavramı itibariyle ifade ettikleri ve yaşamsallaştırdıkları gerçekliği vardır. Evrensel yan kendini 'Allahın birliği' olarak güçlü ifade ederken muazzam bir külliyata kavuştururken bunun üzerinden inşa edildiği 'tekiller' üzerinde aynı önemle durulmamış çok sayıda eksik yanlış çatışmacı yorum ve uygulamalara tabi kılınmış, oluruna bırakılmıştır. Temel görevlerimizin başında mekana ve zamana bağlı olmayan Allah’ın nasları kadar önce oluşturulan tekil nasları da aynı sorumluluk ve yetkinlikle ele almalı ve haklarını teslim etmeliyiz. Bilimsel ifade ile söylersem; genel ilkelerin somut uygulanışını adil ve özgürce başarmalıyız. Daha somut olarak genelde tüm canlılara, özelde insana özgü topluluklara İslam evrenselliğinin özünde yatan adil ve özgürce yaklaşımları uygulamalıyız. Kul hakkı yememek ve karıncayı ezmemekle dile getirilen budur. Ama iki zalim merkezden kaynaklanan Hizbullah ve El Kaide bozguncuları esasında kapitalist hiçleştirmenin İslam ümmetinin başına bela ettikleri güncel faşizmi temsil etmektedirler. İdam sehpaları kelle koparmalarıyla korkunç faşizmi başta Kürdistan halkı olmak üzere tüm İslam olan ve olmayan halklara insanlara karşı uygulamaktadırlar. Otoriter laikçi ve milliyetçi faşizmin dünün ve bugünün halen acımasızca uygulanan devletçi faşizmi iken sözde daha güncel ve radikal dinciliğin faşizmi de bu adı geçen akım ve partiler eliyle olmaktadır.
MİLLET BİRLİĞİ ANLAMLI AMA 'TEK DEVLET, TEK MİLLET VE TEK BAYRAK' ZIRVALAMALARI ANLAMINA GELMEMEKTEDİR
Kürdistan’daki özgürlük hareketi asla ne bu otoriter laikçi milliyetçi ne de radikal dinci geçinen iki ana merkezli sapkınlığa düşmeyecek ve fırsat tanımayacaktır. İnanıyorum ki temsil ettiğiniz özgürlük hareketi her türlü milliyetçi dinci cinsiyetçi bilimci geçinen kapitalist ataerkil iktidarcı anlayış ve uygulamalara karşı radikal demokrasinin ve özgür mekanı kendisi olacaktır. Çağdaş İslami ümmetin 'millet birliğini' anlamlı buluyorum. Ama bu asla 'Tek devlet, tek millet, tek bayrak' zırvalamaları anlamına gelmemektedir. Tersine ilgili ayetteki 'birbirinizi tanıyasınız diye sizi farklı kavimler halinde yarattık' hükmü gereğince çoğul demokratik eşit ve özgür bir İslami ve birliğinde olan diğer kavimlerin 'milletler birliğini' ifade etmektedir. Kongrenizin hem İslamın evrenselliği hem tekilliği bağlamında gerek İslami Milletler Birliği gerekse bağrındaki çoğulculuğun ifadesi olan her mezhebi tekiller sorununa doğru yaklaşımlar ve uygulama esaslarını gerçekleştireceğine dair inanç ve umudumu ifade etmek isterim.
ÇARE DİYANET İSLAMİ DEĞİLDİR
İslami diyarların genelinde olduğu gibi, Kürdistan’da sürekli yeni bir İslami kurumlaşmaya şiddetle ihtiyaç vardır. Küresel kapitalizmin türevleri olmaktan öteye gidemeyen, sulta kökenli Şia, Selefi ve İhvan’i kökenli cemaatleri aşmak, yeni kurumsallaşma için gereklidir. Çare elbette resmi Diyanet İslam’ı değildir. Resmi Diyanet İslam İğdiş edilmiş' İslam olup gayri resmi İslam’dan daha anlamsız, zıddına hizmet eden bir İslam karikatürüdür. Faşizmden liberalizme kadar geniş hizmet sahaları vardır. Bun anlam da karşı İslam rölü oynarlar. Gerek resmi, gerek 'gayri siyasi' cemaat, İslam’ın son Türkiye’de denenen pratikleri, kapitalizmin en talancı, en çevre düşmanı, en iktidarcı örneğiyle toplumu karşı-karşıya bırakmıştır. Adil, özgür ve demokratik İslam bu gerçeğin alternatifi olarak, kendini anlamlandırmak ve sürekli bir kurumsallaşmaya tabi kılmak durumundadır. Yeni kurumsallaşmanın adını, örgütlenme esaslarını ve amel biçimlerini derin bir vûkuf ve iradeyle oluşturacağınıza dair inancımı belirtmek isterim. Çağdaş bir Hüseyni, çağdaş bir Selahadini hareketin sentezi olmak, en önemli mutluluk, dolayısıyla iman kaynağımdır. Hepinizi paylaşamaya, iradeleşmeye, eyleme çağırıyorum. Toplumsal esinin adil, özgür adı olan Allan’ın birliğine davetle birlikte güven olmanızı diliyor ve kongresini tekrardan selamlıyorum."