O söz, boşanma sebebi sayıldı
Yargıtay, 'On tane karı bulurum ama bir tane ana bulamam' sözünü boşanma sebebi saydı.
Bir boşanma davasının temyiz müracaatını değerlendiren Yargıtay, "On tane karı bulurum ama bir tane ana bulamam" sözünü boşanma sebebi saydı. Yüksek Mahkeme; bu söze maruz kalan kadının manevi tazminat almasının önünü açtı.
Bir süredir geçimsizlik yaşayan çift, Aile Mahkemesi’ne müracaat etti. Tarafları dinleyen Mahkeme, karı - kocayı eşit kusurlu bulup, tarafları boşadı. Kararı davacı - karşı davalı kadın temyiz etti. Emsal nitelikte bir karara imza atan Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, "On tane karı bulurum ama bir ana bulamam" diyen kocayı ağır kusurlu saydı. Kararda şöyle denildi:
"Mahkemece, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğu gerekçesiyle davalı-karşı davacı kadının tazminat talepleri reddedilmiştir. Oysa ki, ilk derece mahkemesince kadına yüklenen ’Elindeki bıçak ile davalıya saldırma’ vakıasından sonra evlilik birliği devam etmiştir. O halde davacı erkeğin, kadının bu kusurlu davranışını affettiği ve en azından hoşgörü ile karşıladığının kabulü gerekir. Affedilen ve hoşgörülen olaylar karşı tarafa kusur olarak yüklenemez. Mahkemece tespit edilen ve gerçekleşen olaylara göre eşine ’Sürtük, kaltak’ şeklinde hakaret eden, ’Yüzüğünü bırakıp eşyalarını da alıp git’ diyerek evden kovan, eşini kastederek tanığa, ’Nerede kaldığı, ne yaptığı belli değil, ben 10 tane karı bulurum, ancak bir tane ana bulamam’ dediği anlaşılan erkeğin, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda ağır kusurlu olduğu anlaşılmıştır. Hal böyle iken; tarafların eşit kusurlu kabul edilmesi ve bu hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak, kadının maddi ve manevi tazminat isteklerinin reddi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir. Mahkemece davalı-karışı davacı kadının çalışması sebebiyle sabit geliri olduğu ve boşanma yüzünden yoksulluğa düşmeyeceği gerekçesi ile yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmiştir. Yapılan yargılama ve toplanan delillere göre, kadının yargılama aşamasında asgari ücretle işe başladığı, yalnız yaşadığı, kira giderinin bulunduğu ve adına kayıtlı herhangi bir malvarlığının olmadığı, buna karşılık davalı erkeğin ise: polis memuru olduğu ve arkadaşları ile birlikte kiralık evde oturduğu anlaşılmıştır. Asgari ücret seviyesindeki gelirin kişiyi yoksulluktan kurtarmayacağı ortadadır. Asgari ücret seviyesinde gelir elde eden davalı karşı davacı kadın yararına yoksulluk nafakası koşulları gerçekleşmiş olup, elde ettiği gelir kadını yoksulluktan kurtaracak düzeyde değildir. Mahkemece davalı karşı davacı kadın lehine Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesi gereği uygun bir miktarda yoksulluk nafakası takdiri gerekirken, yazılı şekilde isteğin reddi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir. Mahkeme kararının bozulmasına oy birliği ile hükmedilmiştir."