Mantar merakı! 205 çeşit mantarın tadına baktı
Mantar araştırmacısı Naim Güleç, doğayı sevdiği ve mantarları merak ettiği için son 20 yılda bine yakın mantarı doğada inceleyip tanımladı.
Uzun yıllardır mantarlar üzerine araştırmalar yapan araştırmacı Naim Güleç, çocukluğundan beri merak duyduğu, üniversite sonrasında ise hobi edindiği mantarları araştırıyor.
Türkiye’nin birçok bölgesinde yaptığı saha araştırmaları neticesinde bine yakın mantarı doğada bulup inceleyen ve hangi tür olduğunu araştırarak cins ve tür tespitinde bulunan Naim Güleç, zehirsiz ve lezzetli olan 205 mantar türünün de tadına baktı.
Çocukluğundan beri mantarlara ilgi duyduğunu belirten Naim Güleç, “Yüzde 70’e yakını ormanlarla kaplı olan Kastamonu’da doğup büyümek mantarlara ilgiyi de beraberinde getiriyor. İlk önce amca ve teyzelerle mantara giderdik. 15 yaşına geldiğimde artık tek başıma keşfe çıkıyordum. 18 yaşıma geldiğimde 20’ye yakın mantarı tanıyordum. Üniversite için geldiğim İstanbul’da da neden mantarlar olmasın diye düşündüm. İlk etapta Üsküdar Çamlıca korularına baktım ancak yeterli çeşit yoktu. Beykoz ormanları ikinci durağım oldu. Araştırmalarım Şile, Belgrat, Aydos ormanlarıyla devam etti. Zamanla Uludağ’dan Erzincan yaylarına, Karadeniz ormanlarından Toros ve Amanos dağlarına kadar yüzlerce ormanlık alanda mantarları araştırdım. Önce ’amanita phalloides-köy göçüren’, entoloma sinuatum- ağulu kıvrıkbaş’ mantarı gibi yaygın olan en zehirli türleri ve ’boletus edulis-çörek mantarı’, cantharellus cibarius ’tavuk ayağı’ mantarı gibi en lezzetli türleri yakından öğrenmeye odaklandım. Ardından başta ’cordyceps militaris - tırtıl mantarı’, ’ganoderma lucidum - reishi’ olmak üzere bazı tıbbi mantarlara yöneldim” dedi.
“Mantarların tadına bakmak bilgi ve deneyim ister”
Ormanlık alanda bulduğu mantarların tadına bakmayı sevdiğini ve bugüne kadar 205 mantar türünü tattığını belirten Güleç, “Zehirli ile zehirsiz mantarı ayır etmek tamamen bilgi ve deneyimle ilgilidir. Ormanda ilk kez gördüğünüz bir mantara denk geldiğinizde doğru tanımlama için iki yol var. İlki yerli ve yabancı kaynakları tarayarak mantarı araştırmaya, tanımlamaya çalışmak. İkincisi de mantarlarla ilgili bilgi ve deneyim sahibi olan uzmanlara sormak. Bir mantar doğru tanımlansa ve türünden emin olunsa dahi ilk kez tüketiliyorsa en fazla 40-50 gram yenilmeli. Neden, tanımlamada yanılıyor olabilirsiniz ya da mantar zehirsiz de olsa alerji yapabilir. Bir de bildiğiniz ve her zaman tükettiğiniz bir mantar dahi olsa pişirmeden önce birkaç tanesini bir kenara koymalısınız. Herhangi bir zehirlenme durumunda bu mantarlar doktora gösterilmelidir” diye konuştu.
“Yeni mantar türleri keşfetmek büyük mutluluk kaynağı”
Türkiye’de yaklaşık 2 bin 500 mantar türünün mikologlar tarafından kayda alındığını ifade eden Naim Güleç, “Her ne kadar Türkiye’de 10 bin mantar türünün yetiştiği ifade edilse de yeni türlere denk gelmek, denk gelinse bile keşfetmek o kadar kolay değil. 10 bine yakın mantarı az çok bileceksiniz ki yeni türü keşfedebilesiniz. Bu nedenle ben de son 10 yıldır, Türkiye için yeni tür keşfini yapmaya gayret ediyorum. Bunlardan ilki mikolog Ilgaz Akata hocaya 2013 yılında gönderdiğim bir ramaria türüydü, kayda alındı. Ardından birçok keşif yaptım. Bazen de şöyle oluyor. Bir arkadaşımız mantar fotoğrafını sosyal medyada paylaşıyor. Onun yeni tür olduğunu fark ediyor ve mikologlara gönderilmesine aracılık ediyorum. Gürkan Göçmen arkadaşımızın bulduğu colus hirudinosus türünün Türkiye için ilk kaydının yapılması bu şekilde olmuştu. Türkiye için yeni kayıt olabilecek birkaç amanita türü kuruttum. İncelemeleri için mikolog hocalarımız Hatıra Taşkın ve Fuat Bozok’a göndereceğim” dedi.
“Mantarlar fobiniz değil hobiniz olsun”
Misel yapısına zarar vermemek kaydıyla mantarın kökünden koparılmasının hiçbir sorun teşkil etmeyeceğini kaydeden araştırmacı Güleç, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Misel yapısına zarar vermeden gerek tanımlama maksadıyla, gerekse temizleme amacıyla mantarları kökünden kopartmak, istiridye mantarı gibi birkaç tür hariç mantarların azalmasına, neslinin azalmasına sebebiyet vermez. Mantarları toplamayı bir ağaçtan elma koparmaya benzetebiliriz. Mantarlar, yer altındaki misellerin bir nevi meyvesidir. Esas ağaç, esas yapı miselyumdur. Mantarı kökünden kopartıp öylece sepete koymuyoruz. Bir çakıyla ve fırçayla iyice temizliyoruz. Köklerini ormanda bırakıyoruz. Yenilmeyen yahut zehirli olanları kopardıksa incelememizi yapıp tekrar doğaya bırakıyoruz. Mantarları kesinlikle sepetle toplamalıyız. Bunun birkaç sebebi var. Birincisi mantarlar hava alacağı için bozulmaz. İkincisi mantarlar ezilmez ve bütün olarak sepette kalır. Üçüncüsü sepetin aralıklarından mantarın sporları ormana yayılır. Bu da gelecek yıl daha fazla mantarın çıkmasına yardımcı olur. Mantar toplamak çok yönlü bir spordur. Hem mantarları yakından tanırsınız hem de doğal trekking yapmış olursunuz. Yön duygunuz gelişir. Zor şartlarla mücadele etme yetiniz gelişir. Mantarları tanıdıkça ormandan çıkmak istemeyeceksiniz. Güzel bir hobi edinmiş olacaksınız. O nedenle biz diyoruz ki mantar fobisini yenmenin en güzel ve sağlıklı yolu mantar hobidir. Herkesi mantar hobiye davet ediyoruz.”
“Tek başınıza mantar toplamak için ormana girmeyin”
Güleç, “Mantar toplamak için ormanlık alanda özellikle telefonların çoğu zaman çekmediği yüksek rakımlı köknarlık alanlarda tek başınıza dolaşmayınız. En büyük riskiniz kaybolmak. Yönünüzü şaşırdığınızda tersiniz döner ve nereye gideceğinizi bilemezsiniz. Güneşi, güneş yoksa ağaçların yosun bağlayan kuzey taraflarına bakarak ilerleyin. Önlem olarak, cep telefonu çekiyorsa, araçtan inince önce arkadaşınızla konum paylaşınız. İkinci büyük tehlike yabani hayvanlar. Unutmayalım ki, ormandaki yabancı biziz, hayvanlar değil. Ayı, domuz, çakal gibi orman sakinleriyle karşılaşmamak için birbirinize bağırarak ormanda ilerleyin. Sizi duyan hayvanlar uzaklaşacaktır. Bir diğer tehlike ise ağaç köklerine takılarak düşmek yahut dikkat etmediğiniz dal/budakların sizi yaralamasıdır. Yanınızda arkadaşınız olursa size yardım edecektir. Bir diğer tehlike ise dağ bayır gezerken kalp krizi dahil bazı rahatsızların ortaya çıkmasıdır. Yine su olmadan ormana girilmemelidir. Su hayattır” dedi.