İstanbul'un fethi anlatıldı

İstanbul'un Fethi'nin 571. yıl dönümü nedeniyle TÜRKAV tarafından söyleşi gerçekleştirildi.

  • 1413
İstanbul'un fethi anlatıldı
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Türkiye Kamu Çalışanları Kalkınma ve Dayanışma Vakfı (TÜRKAV) tarafından İstanbul'un Fethi'nin 571. yıl dönümü nedeniyle "571. yılında Fatih ve Fetih" konulu söyleşi gerçekleştirildi.

TÜRKAV konferans salonunda gerçekleştirilen söyleşi, saygı durusu ve İstiklal Marşı'nın ardından Kur'an-ı Kerim tilaveti ile başladı.

Kastamonu Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Kıldıroğlu tarafından sunum gerçekleştirildi.

"571. yılında Fatih ve Fetih" konulu sunumda, Fatih Sultan Mehmed'in kim olduğu ve İstanbul'un fethi anlatıldı.

"KOSTANTİNİYYE'NİN TÜRKLER İÇİN ÖNEMİ BÜYÜKTÜ"

İstanbul'un öteden beri kara ve deniz ticaret yollarının üzerinde bulunması sebebiyle ekonomik bakımdan büyük önem taşıdığını belirten Doç. Dr. Mehmet Kıldıroğlu, "Buranın Türklerin eline geçmesi ekonomiye önemli ölçüde canlılık getirecekti. Nihayet Peygamberimizin 'Kostantiniyye elbette fetholunacaktır. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandandır! Onu fetheden askerler ne güzel askerlerdir!' sözleri İstanbul’un alınmasına kutsi bir anlam da kazandırmıştı. İşte bütün bunları dikkate alan II. Mehmed Türkler için hayati önem taşıyan İstanbul’un fethi meselesini kesin halletmeye karar verdi." dedi.

İstanbul'un fethi anlatıldı

"İSTANBUL SURLARINI YIKACAK GÜÇTE TOPLAR DÖKTÜRÜLDÜ"

Genç padişah II. Mehmed'in, emrindeki kuvvetlerle İstanbul surlarını denetleyip gerekli tedbirleri aldıktan sonra Edirne’ye dönmüş olduğunu ve burada büyük bir divan toplayarak İstanbul’un kuşatılması hususunu müzakere ettiğini belirten Kıldıroğlu, "Edirne meclisinde savaş kararı alındıktan sonra bütün beylerbeyi, sancakbeyi ve subaşılara emirler yazılarak bahara kadar toplanmaları emredildi. İslam alemine haber verildi. İstanbul surlarını yıkacak güçte toplar döktürüldü. Dökülen bu toplardan bazıları o derece büyüktü ki her birini 40-50 çift öküz veya 2 binden fazla insan çekiyordu. 6 Nisan 1453 günü müthiş Türk toplarının ateşlenmesiyle mücadele başladı." ifadelerini kullandı.

"67 GEMİ KARADAN HALİÇ'E İNDİRİLDİ"

İstanbul’a karşı ilk genel hücumun 18 Nisan’da yapıldığını, 20 Nisan’da ise ilk deniz savaşının gerçekleştiğini belirten Kıldıroğlu, "Deniz mağlubiyetinin arkasından 21 Nisan’ı 22 Nisan’a bağlayan gece içinde 67 gemi karadan çekilmek üzere Kasımpaşa sırtlarından Haliç’e indirildi. Bu suretle Haliç’e inen Osmanlı Donanması Latin gemicilerin düzenlediği 28 Nisan baskınını başarısızlığa uğratmış, müdafilere dehşet saçarak şehrin deniz tarafından da muhasarasını sağlamıştır. Bir taraftan donanmanın ani görünüşü diğer taraftan da Kumbarahane ile Defterdar arasında bir köprünün inşası üzerine müdafiler arasında ümitsizlik belirmiş, halk ise paniğe kapılmıştır." ifadelerini kullandı.

Doç. Dr. Mehmet Kıldıroğlu, "Asıl büyük savaş 30 bin kişilik bir kuvvetin Bayrampaşa Deresi üzerindeki surlara tırmanması ile başladı. Bunu 12 Mayıs’ta 50 bin kişilik diğer bir kuvvetin Tekfur Sarayı ile Edirnekapı arasındaki surlara hücumu takip etti. Müdafilerin direnişi yüzünden bu hücumlar başarısızlıkla sonuçlandı. 16 Mayıs’tan itibaren karşılıklı lağım muharebeleri başladı. Bütün bunlardan sonra genç hükümdar İstanbul’un fethi ile sonuçlanacak genel bir taarruza karar verdi." ifadelerini kullandı.

Kastamonu Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Kıldıroğlu şöyle devam etti:

"Türkler, 29 Mayıs Salı günü öğleden sonra bütün şehre hakim oldular. İlk Cuma namazı 1 Haziran 1453'te Ayasofya Camisinde kılındı. Fatih, elde ettiği başarılarla başka devletlerin idarecilerine de örnek olmuş bir şahsiyettir.

Fatih; Akşemseddin, Molla Gürani gibi alimlerin tedrisatından geçmiş, zamanının ileri görüşlü devlet adamı, çağ açıp çağ kapayan lider, maddi kalkınmanın anahtarının insan olduğuna inanan büyük bir gönül fikir ve kültür adamı, siyasi ve askeri hareketlerini gizli tutmakla meşhur bir sır küpü, istilacı değil, bilakis planlı programlı bir fetih makinesi, şahi toplarını icat etmiş bir mühendis, diplomasi kurdu ve teknoloji aşığı bir deha, güçlü bir insani ve vicdani devlet felsefesine sahip hükümdar, dünya ile ahireti, tevekkül ile tedbiri, iman ile orduyu hayatında kaynaştırmış kişi, Osmanlı’da ilk üniversite örneği olan Sahn-ı Seman adlı üniversitede devrin hakimlerinin, hekimlerinin, mühendislerinin yetişmesini sağlamış, bu okullarda Ali Kuşçu gibi zamanın alimlerine ders verdirmiş ilme ve ilim adamlarına önem veren bir şahsiyet, 'ormanlarımdan bir dal kesenin başını keserim' diyecek kadar çevre sevgisi ile dolu bir lider ve devlet adamıdır."

"FATİH, KASTAMONU İÇİN ÖNEMELİDİR"

Kıldıroğlu, "Fatih, şehrimiz Kastamonu için de önemlidir. Çünkü annesi Tacünnisa Halime Hatun İsfendiyar Bey’in oğlu İbrahim Bey’in kızıdır. İsfendiyar Bey’in annesi Osmanlı Şehzadesi Süleyman Paşa’nın kızıdır. Fatih’in yaşadığı dönemde İsfendiyar Beyliği de güçlü bir beylikti. Kastamonu, Çankırı, Sinop, Samsun İsfendiyaroğullarının hakimiyeti altında idi. Kastamonu ve çevresi Fatih Sultan Mehmed zamanında 1461’de Osmanlı hakimiyetine girerek bu tarihten sonra Osmanlı Devleti’nin bir sancağı olmuştur." ifadelerini kullandı.

Program sonunda TÜRKAV Kastamonu Şube Başkanı Kamil Çonkor, programa katkılarından dolayı Doç. Dr. Mehmet Kıldıroğlu'na teşekkür belgesi takdim etti.