Hain saldırılarla ilgili ilk açıklama

Cumhurbaşkanı Erdoğan hain saldırılarla ilgili çok sert açıklama yaparak, 'Son günlerde yaşanan terör olayları vesilesiyle, şu hususu paylaşma istiyorum. Türkiye aynı saiklerle hareket eden terör örgütlerinin ortak saldırısı altındadır' dedi.

  • 837
Hain saldırılarla ilgili ilk açıklama
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin Fethullah Gülen’in iadesi için Amerika’ya 85 koli belge gönderdiğini belirterek, Türkiye’nin Amerika’nın istediği teröristleri verdiğini, şimdi ise Türkiye’nin Amerika’dan bir teröristi istediğini söyledi. Erdoğan, Türkiye’deki gelişmelerin farklı noktalara gittiğinin altını çizerek, işin bu kadar uzatılmasının bir anlamı olmadığını ifade etti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği (İDSB) Heyetini Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde kabul etti. Kabulde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin terörist başı Fethullah Gülen’i iade etmesi için 85 koli belgeyi Amerika’ya gönderdiğini belirtti. Amerika’ya seslenen Erdoğan, “Biz stratejik ortak değil miyiz, bizim aramızda suçluların iadesi yok mu? Öyleyse siz bizden teröristleri istediğiniz zaman biz sizden belge istemedik ki. Sadece suçluların iadesi anlaşmasına dayalı olarak o teröristleri hemen size verdik. Bizde sizden bir teröristi istiyoruz. Bu teröristin bize verilmesi suçluların iadesine tabi ve bununla ilgili verilmiş olan mahkeme kararları elimizde var, bunları size gönderdik. Bırakın da biz yargılayalım. Bunu bu kadar uzatmamızın anlamı yok. Ülkemizdeki gelişmeler çok daha farklı istikamete gidiyor. Bir stratejik ortak, stratejik ortağı için işini zorlaştırmamalı, kolaylaştırmalı” dedi.

“Türkiye FETÖ denilen ihanet şebekesi ile mücadele ederken PKK ile mücadeleyi bırakmadı, bırakmayacak”
Türkiye’nin adları farklı olsa da aynı saiklerle hareket eden, birbirleri ile ilişki içinde olan trör örgütlerinin saldırısı altında olduğunu belirten Erdoğan, “Son günlerde yaşadığımız saldırılar vesilesi ile şu hususu sizlerin huzurunda, milletim ve tüm dünya ille paylaşmak istiyorum, Türkiye adları farklı da olsa aynı saiklerle hareket eden, birbirleri ile ilişki içinde bulunan terör örgütlerinin ortak saldırısı altındadır. 15 Temmuz’da FETÖ milletimize saldırdı. Bu hain yapı başarılı olamayınca nöbeti hemen diğerleri devraldı. Bölücü terör örgütü PKK tarafından 15 Temmuz’dan bu yana saldırılarda çok sayıda polisimiz, askerimiz, korucumuz ve sivil vatandaşımız şehit oldu, yaralandı. Son olarak bomba yüklü araçlarla yapılan saldırılarla Diyarbakır’da 7 şehidimiz ve 45 yaralımız, Van’da 3 şehidimiz ve 70 yaralımız, Elazığ’da 5 şehidimiz ve 217 yaralımız var. Son olarak da birkaç saat önce Bitlis’te mayın patlaması sonucu 5 askerimiz ve 1 korucumuz şehit oldu, 5 askerimiz yaralandı. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralılarımıza şifalar diliyorum. Başbakanımız beraberinde Genelkurmay Başkanı ve bakanlar ile hadiseyi yerinde incelemek ve gerekenleri yapmak üzere Elazığ’a gitti. Elazığ gibi uzun zamandır çevresinde terör eylemleri yaşanmasına rağmen huzur ve kardeşliğin şehri vasfını korumuş bir yere saldırılmasını önemli görüyorum. Tek başına bu son saldırı dahi amacın sadece kan dökmek, acı yaşatmak, ülkenin ve milletin huzuruna kastetmek olduğunu ortaya koymaktadır. Esasen son günlerdeki hadiseleri milletimizin şanlı 15 Temmuz destanına ve arkasından gerçekleştirdiği demokrasi nöbetlerine yapılmış misilleme saldırıları olarak görüyorum. FETÖ ile PKK’nın, DAEŞ’in arasında fark olmadığı, hepsinin aynı amaca hizmet ettiği bul saldırılarla bir kez daha ortaya çıkmıştır. Milletim şundan emin olsun, şehitlerimizin, yaralılarımızın kanları asla yerde kalmadı, kalmıyor ve kalmayacaktır. Sadece 15 Temmuz’dan bu yana yurt içinde ve dışında yapılan operasyonlarda 182 terörist etkisiz hale getirilmiştir. Güvenlik güçlerimiz terör örgütlerine yardım ettiği belirlenen 3 bine yakın kişiyi gözaltına almış, 318’i mahkemeler tarafından tutuklanmıştır. Yani Türkiye FETÖ denilen ihanet şebekesi ile mücadele ederken PKK ile mücadeleyi bırakmadı, bırakmayacak. Zaman zaman bazı dostlar bize şu tür ifadeler kullanıyorlar; ‘cepheyi büyütmeyelim.’ Bizim için zaten dar bir cephe söz konusu değil. Biz bu mücadeleyi satıhta veriyoruz, belli bir hatta veriyoruz. Bu mücadeleyi bu millet nerede gerekiyorsa orada verecektir. Suriye’nin Kuzeyinde YPG’nin saldırıları var, ülkemize tehdit oluşturuyor, gerekirse orası, her yerde bu mücadeleyi sürdüreceğiz. Batı dünyası bu mücadele bizi anlamıyor. Dürüst davranmadılar, davranmıyorlar, farkındayız” dedi.

“Bu devlet bir çadır devleti değildir”
Gerek askeri operasyonlar, gerek polis ve adliye teşkilatının yürüttüğü çalışmaların kesintisiz devam edeceğini söyleyen Erdoğan, “PKK’nın son günlerdeki saldırılarının gerisinde bilgi paylaşımı ve teşvik anlamında FETÖ örgütünün de bulunduğunu anlamak için kahin olmaya gerek yok. Türkiye’yi iç meselelerine mahkum ederek Suriye’de ve Irak’ta ülkemizin bekasını tehdit edecek gelişmeleri oldu bittiye getirmek isteyenlere şunu diyorum, biz her şeyin farkındayız. Türkiye hem bu ihanet örgütlerinin içerideki eylemleri ile baş edebilecek hem de bölgedeki tezlerinin arkasında durabilecek güce, imkana sahiptir. 15 Temmuz darbe teşebbüsünün TSK’nın, Emniyet Teşkilatımızın işleyişini felce uğrattığını sananlar yanıldıklarını operasyonlarda etkisiz hale getirilen PKK’lı teröristlerle gözaltına alınana, tutuklanan işbirlikçileri ile görmüşlerdir. Sınırlarımız ötesinde gelişmeleri de 15 Temmuz’da yaşadıklarımızdan bağımsız olarak yakından izlediğimizi, izlemeye devam edeceğimizi, verilen taahhütlerin yerine getirilip getirilmediğini takip etmeyi sürdürüyoruz. Bu devlet bir çadır devleti değildir. Türkiye 2 bin 200 yıllık devlet geleneğine, düzenli ordu tecrübesine sahip bir ülkedir. Cumhurbaşkanlığı forsumuzun etrafındaki yıldızlar oraya estetik anlamda şık dursun diye konulmamıştır. Her berisinin anlamı vardır, anlamayanları bu yıldızların ifade ettiği tekrar hatırlatmaktan, söz yetmiyorsa bunu göstermekten çekinmedik. Türkiye terör örgütleri ile mücadele noktasında tecrübeler ve yaşadığı diğer krizler ışığında köklü bir yeniden yapılanma sürecindedir. Bir musibet bin nasihatten evladır. Özellikle güvenlik alanında yürüttüğümüz çalışmalarla istihbarat zafiyeti, operasyonel birimlerin koordinasyonu, teknolojik imkanların daha etkin kullanımı konularındaki eksikleri, aksaklıkları ortadan kaldıracağımıza inanıyorum. Nasıl 15 Temmuz meselesi ülkemizin ve milletimizin bünyesine sızmış FETÖ denilen kanser hücrelerini atmamıza vesile olmamıza vesile olmuşsa, bu tür eylemlerde daha güçlü bir güvenlik yapısı inşa etme sürecimizi hızlandırmaktadır. Bu vesile ile Diyarbakır, Van ve Elazığ saldırıları başta olmak üzere son dönemde verdiğimiz güvenlik görevlisi ve sivil tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına ve milletimize başsağlığı, yaralılara şifalar temenni ediyorum” diye konuştu.

“15 Temmuz darbe girişimi İslam dünyasının son imtihanı mahiyetindedir”
Türkiye’nin terör örgütleri ile yürüttüğü mücadele ve bölgesel sorunlar konusunda geliştirdiği inisiyatifler yanında gündemindeki tüm meseleleri takip etmeyi sürdüren bir ülke olduğunu belirterek, “Bu çerçevede bizim üzerinde en çok durduğumuz ve üzüldüğümüz hususlardan birisi de İslam dünyasının kendi içindeki sıkıntıları çözemeyişidir” diyen Erdoğan, İslam dünyasında yaşanan çatışmalara bakıldığında ölenin de öldürenin de Müslüman olduğunu söyledi. Erdoğan, “Yürek parçalayıcı bu manzara karşısında bizlere düşen birliğimizi, kardeşliğimizi, dayanışmamızı güçlendirmektir. Mehmet Akif Ersoy şöyle diyor, ‘Girmeden tefrika bir millete düşman giremez, toplu vurdukça yürükler onu top sindiremez.’ Tefrikaları bin kenara bırakamadığımız, yüreklerimizi hep birlikte çarpıtamadığımız sürece bu acıları yaşamaya devam ederiz. Türkiye’nin 15 Temmuz gecesi yaşadığı darbe girişimi bu bakımdan İslam dünyasının son imtihanı mahiyetindedir. Zira o birlik, beraberlik son asrın değil, belki de asırların en güzel örneğidir. Bir millet ki, tankların altına kendisini atabiliyor, bir millet ki F-16 bombalarından yılmıyor, helikopterlerden gelen mermilere aldırmıyor, Allah’ın izni ile bu millet mağlup edilemez, yok edilemez. Milletimle iftihar ediyorum. İnanıyorum ki, bu ümmet son dönemdeki bu gelişmeyi çok iyi değerlendirmelidir. Bunun üzerinde ısrarla durmalıdır. İstanbul Yenikapı 5 milyonluk o toplantısı ile dünyaya bir mesaj vermiştir. O birliktir, beraberliktir, dayanışmadır. Orada ayrışma yoktu. Orada şu parti bu parti yoktu, Alevi-Sünni yoktu. O çağrıyı herkese yaptık, herkes koştu geldi, 5 milyon İstanbul’da, 80 vilayette herkes dev ekranlardan takip etti. Sizlerin bu darbe girişimi karşısında ülkemize, milletimize olan desteğini dualarınızı ifade etmek üzere burada olduğunuzu biliyorum. Vefanız için, kadirşinaslığınız, kardeşliğiniz, dayanışmanız için sizlere şahsım ve milletim adına teşekkürlerimi iletiyorum. Bu manzaranın yeterli olmadığını belirtmek mecburiyetindeyim. Pakistan’ın milletvekilleri buradaydı, o temsilce heyetle de bunları konuştum, onlar da başından itibaren sürekli görüşmeler yaptık. TBMM’yi gördükleri zaman durumun vahametini çok iyi anladılar. ‘Bu nasıl bir anlayıştır ki milletin temsilinin olduğu bir yeri bu milletin kendi paraları ile aldığı uçaklarla bombalıyorlar’ dediler. İşte işin püf noktası burası. Batılı ülkelerin, kurumların bu konudaki ikircikli tutumunu tasvip etmesek de anlayabiliyoruz. Paris’te teröristler 5-10 kişiyi öldürüyor, dünya liderleri Paris’te, Belçika’da olduğunda Brüksel’de. Burada bir darbe yapılıyor, bu darbe milletin oyları ile işbaşına gelmiş bir siyasi iktidara yapılıyor, bu demokrasiye karşı yapılan bir darbe. Bu darbe yapıldığı halde bize hala akıl veriyorlar. Dedikleri ‘geçmiş olsun, özgünüz.’ Arkasından ‘birçok asker ve memurlar görevinden alınıyor, bunu anlamakta zorlanıyoruz, endişelerimiz var.’ Biz de onlara ancak şunu söylüyoruz, siz işinize bakın, biz işimizi biliyoruz. Bunlar hep bu güne kadar kendilerine karşı emir kulu aramışlar, bulmuşlar. Biz kula kul olmayacağız, biz sadece Hakka kul olacağız. Bütün bunlar olurken İslam dünyasının da birkaç samimi dostu ve ülkeyi bir kenara koyarsak önemli ölçüde böyle bir tavrın içinde olmasını anlayabilmemiz mümkün değildir. Kimin ne olduğunu, ne düşündüğünü, hangi hesaplar içinde olduğunu biliyoruz, gün ola harman ola. Hangi sınırları içinde yaşarsa yaşasın, İslam dünyasındaki halkların toplumların kalplerinin bizle attığını gayet iyi biliyoruz. Gönül sınırlarımızın fiziki sınırları aşan bir güce sahip olması önemlidir ama yeterli değildir” şeklinde konuştu.

“İslam dünyası silah tüccarlarının bir pazarı haline gelmiştir”
Uluslararası ilişkilerin, ülkelerin BM başta olmak üzere farklı platformlarda ortaya koyduğu dayanışmanın gücü ile doğru orantılı olarak yürüdüğünün altını çizen Erdoğan, “Türkiye olarak uzun bir süredir uluslararası sistemin çarpıklıkları konusundaki itirazlarımızı ‘dünya 5’ten büyüktür’ ifadesi ile sembolleşen şekli ile her platformda dile getirdim. Dünya 5’ten büyüktür. Bu 5 ülkenin iki dudağının arasına dünyadaki 196 ülkeyi mahkum edemeyiz. Bu 5 ülkenin içinde Müslüman yok, her kıta orada temsil edilmiyor. Dünyada 1 milyar 700 milyon Müslüman var, 5 ülkenin içinde yok. Bu dünya adil olamaz. Öyleyse bu bir 1 milyar 700 milyon Müslümanı temsil eden ülkelerin yöneticileri bu işi zorlamak zorundadır. Hakkımızı arıyoruz. Artık 1. Dünya Savaşının şartları altında yaşamıyor. Dünya değişim geçirdi. Öyleyse BM eğer dünyada barışın, dayanışmanın temsili konumunda bir kurumsa, bunun adımlarını atmak zorundadır. Öyleyse bunu hep birlikte yapmak zorundayız. Biz dünyadaki tüm mazlumlar, mağdurlar, ezilenler adına düşüncelerimizi gündeme getiriyoruz. Bunların böyle bir derdi yok. Dünyada en az gelişmiş ülkeler veya en az gelişmiş ülkelerin insanlarına yönelik yardım kampanyalarına bakıyorsunuz, Türkiye Amerika’dan sonra ikinci sırada. GSMH’ye göre baktığınızda Türkiye birinci sırada. Nerede bu zenginler. Hani o GSMH’sı kişi başına 100 bin dolarları aşanlar nerede, bu desteği neden vermiyorlar. Onların derdi ‘acaba Afrika’nın ülkelerinde altın, gümüş, petrol nerede daha fazla, oralara nasıl ineriz’ bunun derdindeler. Bu mazlumların ve mağdurların çok büyük bir bölümü Müslüman toplumlardan oluşuyor. Kendisi tevhit dini, yani birlik dini, vahdet dini olan bir inancın mensuplarının bir birlerinden uzak, bu kadar çatışma içinde olmasını ben kabullenmekte zorlanıyorum. Rabbimiz ‘Müminler ancak kardeştirler’ emri ile birlikte ‘Allah’a karşı etmekten kaçının ki size merhamet edilsin’ buyuruyor, Eğer bugün Rabbimin merhametine nail olamıyorsak dönüp kardeşliğimizin gereğini ne derece yerine getirebildiğimiz konusunda kendimizi sorgulamayız. Ortadoğu yanarken, Kuzey Afrika ısınırken, Avrupa’daki, Amerika’daki Müslümanlar sıkıntıdayken hala bu muhasebeyi yapamıyorsak yazık bize. Türkiye’nin maruz kaldığı 15 Temmuz darbe girişiminin sebeplerinin ve milletimizin bu tehdit karşısında ortaya koyduğu onurlu tavrın dahi tek başına bizlere bir çıkış yolu gösterdiğine inanıyorum. Bizim medeniyetimiz merhamet, şefkat, sevgi ve adalet medeniyetidir. Müslümanlar olarak ne zaman ki birliğimizi ve beraberliğimizi kaybettik, işte o zaman bu değerlerden uzaklaştık. İslam ve Müslümanlar adına mücadele ettiğini söyleyen, sadece Müslümanlara zarar veren anlayışlarda eksik olan bu ulvi değerlerdir. Kendimiz olmaktan çıktığımızda, başkalarının oyuncağı piyonu haline dönüşmemiz kaçınılmazdır. Türkiye olarak özellikle son 14 yıldır kendimiz olmanın, özümüze dönmenin gayreti içindeyiz. Demokrasi ile yönetilen bir hukuk devleti olan Türkiye’nin geçmişi ile bugününü buluşturmada gösterdiği ahenk çok önemlidir. Tüm İslam dünyasının muhtaç olduğu bu anlayıştır. Müslümanlar olarak ihtiyacımız olan tek şey Kur’an-ı Kerim’in ve sevgili Peygamberimizin bize gösterdiği yoldan yürümektir. Bu yol tüm dünyanın referans aldığı demokrasiyi de, hukuk devletini de, temel hak ve özgürlükleri de kapsayan çok daha zengin, çok daha geniş, çok daha emin bir yoldur. İslam’ı ve Müslümanları terör örgütleri ile vahşetle, sefaletle özdeşleştirmeye çalışanların amacı medeniyetimizin ışığını örtmektir. İslam vahşet, terör dini değildir. Huzurumda ulema var, ben onlara ders verecek değilim, ama bir talebiniz olarak öğrendiğim bir şey var, İslam ‘silm’ kelimesinden gelmedir. Anlamı barıştır. Barış dini olan İslam’a kimse terörü yakıştıramaz ve terörü bir sıfat olarak İslam’ın önüne koyamaz. Terörle İslam’ı bir araya getirmeye çalışanlar dünyadaki tüm Müslümanlara saygısızlık yapmaktadır. DAEŞ İslam’ın temsilcisi değildir, DAEŞ İslam’ı tamamıyla gölgeleyen, karanlık bir atmosfere düşüren terör örgütüdür. Bizler DAEŞ’in yanında yer alamayız. Bize ‘DAEŞ’e yardım ediyorsunuz’ diye saygısızlık edenler bunu bilmeleri lazım, kendilerini aynaların karşısına geçirmeleri lazım, bunu söyleyenler DAEŞ’e yardım ediyorlar. Biz Suriye’ye mühimmat atmayın, attığınız mühimmatların yarısı YPG’ye, yarısı da DAEŞ’e gider dediğimizde bize inanmayanlar, daha sonra DAEŞ’in elinden kendi silahlarının çıktığını gördüler. Dünyaya biz görüntüleri ile verdik, kimi aldatıyorsunuz. Pakistan’dan alın Afganistan’a gelin, Irak’a gelin, Suriye, Filistin, Mısır, Libya, Tunus, bütün bu hilal gibi olan bölgede dönen dolapların arkasında kimlerin olduğunu gayet iyi biliyoruz. İslam dünyası silah tüccarlarının bir pazarı haline gelmiştir. Pazarlama tekniklerini gayet iyi biliyorlar. Önce yardım, sonra sendeki madenler, paraları ver diyorlar. Böyle çözüyorlar işi. Güneş nasıl balçıkla sıvanmazsa ne yaparlarsa yapsınlar medeniyetimizin ışığını da söndüremeyeceklerdir. Bugün Batı’da oluşturulmak istenen havanın adını ‘İslamofobi’ diyerek basitleştirmeye gerek yok. Yapılan işin adı açıkça İslam ve Müslüman düşmanlığıdır. İslam düşmanlığı yapanlara ihtiyaçları olan malzemeyi ise Müslümanların kendileri veriyor. İşte El Kaide, DAEŞ, Boko haram, Eşşebab gibi terör örgütlerinin bizzat İslam düşmanları tarafından bu aziz dine zarar vermek üzere kurdurulduğuna ve desteklendiğine inanıyorum. Bu örgütlerin faaliyet gösterdikleri yerlerde zulümleri, çarpıklıkları, cehaleti istismar etmeleri, asıl amaçlarının İslam’a karşı malzeme üretmek olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Müslümanlar kendileri bu örgütlerin önünü kesemedikleri için İslam coğrafyası dış güçlerin müdahalesine açık hale geliyor. Suriye’de, Irak’ta, Libya’da, Afganistan’da ve Yemen’de aynı oyun oynanmakta. Müslüman feraset sahibi olmak zorundadır. Bizde bir söz var, ‘zor oyunu bozar’ derler. Birliğimizi, beraberliğimizi sağlayarak bu oyunu bozamazsak daha çok Müslümanının Müslümana yaptığı zulümlerin ahını çekeriz. Biz Türk milleti olarak 15 Temmuz’da zorun oyunu bozacağının en güzel örneğini gösterdik. Tanktan, toptan, uçaktan, helikopterden daha büyük zor var mı? Fitne, fesat, riyakarlık, gizlenme, yalan, dolan derseniz onlardan da bolca olan bir ihanet örgütü ile karşı karşıyaydık. Maalesef takıyyeyi ve tedbiri inanç kaidesi haline getiren, itikadi bir konu haline getiren, amaçlarını gerçekleştirmek için her türlü yolu mubah gören bu örgütün asıl niyetinin bizde farkına varamadık. Görünüşte Müslüman, ama özünde İslam’ın düşmanı olanlara hizmet eden bu ihanet çetesi işte 2010’dan bu yana kendini ele vermeye başlamıştı. 15 Temmuz ise bu örgütün en son, en bariz ve en alçak ihanet girişimi olmuştur” ifadelerini kullandı.

“Batı ‘demokrasi’ diyor, ne demokrasisi”
Türkiye’nin “15 Temmuz gecesi FETÖ örgütüne mensup bir grup asker elbisesi giymiş teröristin darbe girişimine maruz kaldığını hatırlatan Erdoğan, “Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, TBMM, Genelkurmay Başkanlığı, MİT yerleşkesi, Emniyet Özel Harekat, Boğaziçi Köprümüzün üstü, çok yoğun saldırılara uğramıştır. Emniyet Özel Harekat’ta 53 aslanımız şehit oldu, Boğaz Köprüsü ve civarında 9 kardeşimiz şehit oldu. Burada 6 kardeşimiz şehit oldu. 240 kardeşimiz. Bunların içinde destansı kahramanlarımız var. Bir hanım kardeşimiz vücudu zırhlı taşıyıcı ile ikiye parçalandı. Bir genç yavrumuz tankın altına kendisini atıyor, bir tankın altından çıkıyor öbür tankın altına kendisini atıyor. Bu bir iman meselesidir. Ben onlara hayran kalıyorum. Tarihimizde ilk defa milli iradenin sembolü olan TBMM uçaklar tarafından bombalanmıştır. Batı ‘demokrasi’ diyor. Ne demokrasisi. Almanya’da toplantı yapılacak, darbeye karşı demokrasinin yanında diye, oradaki Türk kökenli STK’lar Köln’de bir toplantı yapacaklar, ‘Cumhurbaşkanımız da video konferansla katılsın’ diye müracaat ediyorlar, yerel mahkeme ‘hayır’ diyor. Anayasa mahkemesi 2 saat içinde ‘hayır’ diyor. 2 yıl önce terör örgütü olarak kabul ettikleri PKK’nın terörist liderlerini video konferansla Almanya’da konuşturuyorlar. 4 bin terörist dosyası verdim Almanya’nın Şansölyesine. ‘Ne oldu bunların akıbeti‘ dedim, ‘500 tane daha geldi, yargı bağımsızdır, çalışıyor’ dedi. ‘Çok uzun sürmedi mi, geciken adalet adalet değildir hükmünü nereye koyacaksınız’ dedim. İşlerine geldiğinde 2 saatte karar veriyorlar, teröristlerin listesini veriyoruz 3-4 senedir bir karar veremiyorlar. Bunu söylediğimiz zaman rahatsız oluyor beyler. İsteseniz de istemeseniz de biz doğruyu söylemeye devam edeceğiz. Bu son hadise sebep olduğu onca acıya, yıkıma rağmen ülkemiz, milletimiz ve tüm İslam dünyası için hayırlara vesile olmuştur. 15 Temmuz darbe girişimi ile FETÖ’nün 40 yıldır hizmet, eğitim, diyalog diyerek gizlemeye çalıştığı kirli yüzü ortaya çıkmıştır. Tüm dünya bu örgütün ne kadar cani olabileceğini, emellerini gerçekleştirmek için masum kani dökmek dahil her tünlü yola başvurabileceğini göstermiştir. Bu örgüt sadece Türkiye için değil, faaliyet gösterdiği tüm ülkeler için tehdit teşkil ediyor. Bu örgütün hepinizin ülkesinde faaliyetleri var, buna karşı sizlerin süratle kuruluşlarının kapatılmalarını, Maarif Vakfı, Yunus Emre Vakfı, TİKA var, bunlarla ülkeleriniz Milli Eğitim Bakanlıkları ile müşterek çalışma içine girme şansınız var. Biz 15 Temmuz’da yaşadığımız tecrübeyi başka dostlarımızın yaşamasını istemeyiz. 40 yıldır milletimizin emeğini sömüren, kanser hücresi gibi devlete sızan bu örgütü temizlemekte kararlıyız. Dünyadaki tüm dostlarımızı da örgütün faaliyetleri ve niyeti konusunda bilgilendiriyor, gerekli önlemleri almaları için onlara çağrıda bulunuyoruz. Nitekim bazı dost ülkeler kendilerini bekleyen tehlikenin farkına vararak, FETÖ’ye bağlı kurumlar ve şahıslar hakkında tedbir almaya başladılar. Yılanın başını küçükken ezmeli. Bu gerçi bayağı olgunlaşan bir yılan, bayağı büyüdü. FETÖ ile mücadeleye ne kadar önce başlanırsa bu örgütün tehdit oluşturmasının önüne o kadar erken geçilecektir” dedi.

“85 koli şu anda Amerika’ya gönderdik”
ABD Başkanı Obama’dan terörist başı Fethullah Gülen’i istediğini söyleyen Erdoğan, “Evraklar, belgeler’ dediler. Son bu olaylardan sonra tekrar istedim. 85 koli şuanda Amerika’ya gönderdik. İncelendiğini söylediler, bizde bilgileri göndermeye devam ediyoruz. Bizler bu konuda tüm dost ülkelere, kardeşlerimize yardımcı olmaya, örgütün işgal ettiği ne kadar alan varsa orada boşluk oluşmaması için elimizden gelen her türlü yardımı yapmaya hazırız. Biz Amerika’ya diyoruz ki, biz stratejik ortak değil miyiz, bizim aramızda suçluların iadesi yok mu? Öyleyse siz bizden teröristleri istediğiniz zaman biz sizden belge istemedik ki. Sadece suçluların iadesi anlaşmasına dayalı olarak o teröristleri hemen size verdik. Bizde sizden bir teröristi istiyoruz. Bu teröristin bize verilmesi suçluların iadesine tabi ve bununla ilgili verilmiş olan mahkeme kararları elimizde var, bunları size gönderdik. Bırakın da biz yargılayalım. Bunu bu kadar uzatmamızın anlamı yok. Ülkemizdeki gelişmeler çok daha farklı istikamete gidiyor. Bir stratejik ortak, stratejik ortağı için işini zorlaştırmamalı, kolaylaştırmalı. Sağlam bir dost insana verilmiş en kıymetli hediyedir. Şundan emin olun, FETÖ ile mücadele sadece Türkiye’nin meselesi değildir, bu örgütle mücadele tüm Müslümanların, sahih İslam geleneğini muhafaza etmeyi düstur edinen tüm alimlerin, liderlerin, kanaat önderlerinin de meselesidir, böyle olmak zorundadır. FETÖ’nün dine, insan hayatına, bizi biz yapan değerlere yaklaşımları itibariyle diğer terör örgütlerinden farkı yoktur, hatta daha da tehlikelidir. Bunlar FETÖ’yü kendilerine şah damarından daha yakındır diyecek kadar İslam dışı. Bize şah damarından daha yakın olan sadece Allah’tır. Eğer buna eş bir ifade kullanılıyorsa benim öğrendiğim kadarıyla bu şirktir ve dolayısıyla kişiyi sapkınlığa götürür. Bunlarda da zaten bu var. İslam ve değerlerini istismar ederek ortaya çıkan bu terör örgütlerinin ülkemizde zemin bulmasına, kanımızı dökmesine izin vermemeliyiz. Liyakat ve ilim sahibi din adamlarımız, müfessirlerimiz üzerlerine düşen görevi yapmalı ki, ortalık FETÖ elebaşı gibi şarlatanlara, insan müsveddelerine kalmasın. Ben Müslümanların el ele verdiği taktirde canımıza kast eden tüm bu kukla örgütlerinin üstesinden geleceğimize inanıyorum” diye konuştu.