Erdoğan, kendi hikayesini anlattı
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Beyaz TV'de hazırlanan 'Ustanın Hikayesi' adlı kendi hayatını anlatan belgeselin ilk bölümüne konuk oldu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Beyaz TV'de hazırlanan 'Ustanın Hikayesi' adlı kendi hayatını anlatan belgeselin ilk bölümüne konuk oldu. Başbakan Erdoğan çocukluğundan, evliliğine, siyasete girişinden Başbakanlığa kadar geçen süreci kendi ağzından anlattı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de banttan yayınlanan röportajında Başbakan Erdoğan'a ilişkin duygu ve düşüncelerini anlattı. Gül, Başbakan Erdoğan'ı anlatırken "Bizimkisi mahalle arkadaşlığı değil. Vatan millet, dava arkadaşlığı." ifadelerini kullandı. Gül, Tayyip Bey'le birlikte yaptıkları en önemli şeyin Ak Parti'yi kurmak olduğunu söyledi. Cumhurbaşkanı Gül, ayrıca "Başbakan'a Allah sıhhat, afiyet versin. Kendisi daha nice hizmetler verecektir" ifadelerini kullandı.
Öte yandan Twitter'da ustanınhikayesi hashtagi de dünya da Trend Topic oldu. Bu başlık adı altında hem Erdoğan'ı övücü hem de eleştiren çok sayıda tweet atıldı.
TAYYİP İSMİ NEREDEN GELİYOR?
Başbakan Erdoğan, soru üzerine ismini babası Ahmet Erdoğan'ın verdiğini söyledi. Recep ayında doğduğunu ifade eden Erdoğan, dedesi Tayyip'in de ismini aldığını kaydetti. Erdoğan, "Ahmet ve Tenzile Erdoğan'ın size özel bir hitabı var mıydı" sorusunu yanıtlarken "Teyyüp" hitap ettiklerini belirtti.
"BİSİKLET ALACAK DURUMDA DEĞİLDİK"
Erdoğan, bir soru üzerine, çocukluğunda sakin değil hareketli olduğunu, mahalle komşuluğu yaşadığını, annesi ve babasının nahiyesindeki her insanı tanıdığını, Kasımpaşa'da sokaklardaki herkesi tanıdıklarını ifade etti. Erdoğan, sokaklarda çelik çomak, uzun eşek ve yakantop, evde ise dama, dokuz taş gibi oyunlar oynadıklarını, kandillerde ise kule oluşturup ateş yaktıklarını anlattı. Erdoğan, bisikleti olup olmadığına ilişkin bir soruyu ise "Maalesef bisiklet alacak durumda değildik" diye yanıtladı.
"BABAMIN VASİYETİ ÜZERİNE"
Çocukluğunda Rize'de çay ve fındık topladığını aktaran Erdoğan, "Gittiğimizde babam beni yalnız bırakmazdı, okulum sebebiyle. Yine orada bir hocaefendiye teslim eder, imam hatip yıllarında Kuran-ı Kerim, Arapça derslerine orada ayrıca gitmişimdir ve oradan aldığım derslerin de benim hakikaten gelişmemde çok büyük faydası oldu" dedi. Rize'ye gittiklerinde yakın akraba ve arkadaşlarını ziyaret ettiklerini ifade eden Erdoğan, babasının vasiyeti üzerine hala bu ziyaretleri gerçekleştirdiğini kaydetti. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bir diğer soru üzerine Karadeniz mutfağının zengin olduğunu ve annesinin çok maharetli olduğunu anlattı. Evlerinin misafirsiz kalmadığını, babası Ahmet Erdoğan'ın haber vermeden misafirler getirdiğini, sofranın hızla hazırlandığını ve yerde, sinide yenildiğini belirtti.
"BABAM OTORİTERDİ"
Erdoğan, "Babama 'Kaptan Amca' diye hitap ederlerdi, lakabı buydu. Babam aynı zamanda da bizim hemşehrilerin kasasıydı. Yurt dışında gemilerde çalışan bizim hemşehriler, bunların illa akraba olması da şart değil. Köylüler, komşu köylerden olanlar, onu bir yediemin olarak görürlerdi. Paralarını babama bırakırlardı, giderlerdi. Babam oradan hepsinin birer zarfı vardı, hesapları ben tutardım. Köyde eşine onlara parayı oradan, onlar ne kadar isterse sağlam güvenilir insanlarla otobüslerle gönderirdi. Bundan dolayı da çok güvenilen bir insandı" diye konuştu. Babasının çok otoriter olduğunu, yetişmelerinde, karakter yapılarının oluşmasında Ahmet Erdoğan'ın ciddiyetinin çok ciddi katkısı olduğunu ifade eden Erdoğan, ağızlardan kötü söz çıktığında cezasının çok ağır olduğunu anlattı. "Küfür ettiğiniz anda faturasını çok ağır ödersiniz onun içinde zaman zaman babam bizimle hesaplaşmıştır" dedi.
"KARTPOSTAL, SİMİT, SU SATIP PARA KAZANDIM"
Yatılı okuduğu zaman babasının kendisine haftada 2,5 lira verdiğini onunla kartpostal alarak sattığını, bunun yanında simit ve su satarak para kazandığını ve bu paralarla kitap almaya başladığını belirtti. Erdoğan, kitaplara olan ilgisini fark eden babasının kendisine ihtiyaçlarına uygun bir kütüphane yaptırdığını söyledi.
İLK ALDIĞI ÖDÜL
"O aralarda, şu anda mevcut gazetelerden bir tanesinin düzenlemiş olduğu bir şiir yarışması vardı. Türkiye Teknik Ressamlar Cemiyeti aslında düzenleyen. Fakat o dediğim grup da bir ödül koymuştu. Teknik Ressamlar Cemiyeti duvara monte bir kütüphane, yayın grubu da bir kitap serisi ödül olarak koymuştu. Mithatpaşa Kız Sanat Enstitüsü, Kız Meslek Lisesindeydi yarışma. O yarışmaya katılmıştık ve o yarışmada ben birinci olmuştum. Aklımda kaldığı kadarıyla 500 lira gibi bir para ödülü almıştık. O zaman o benim için çok büyük bir ödüldü. Bir taraftan duvara monte kütüphane, kitaplar falan, ilk aldığım ödül de buydu."
"DERECE YAPARAK BİRİNCİ OLDUM"
"Aklımda kaldığı kadarıyla iki tane şiir yarışma vardı biri buydu diğeri daha sonra olmuştu. O zamanlar çocuk rollerindeki artistlerden Parla Şenol vardı, onun da katıldığı bir yarışmaydı. Biz derece yaparak ben birinci oldum. O yarışmayı kazandık, kütüphanedeki ilk adımı atış, kendi kitaplarıma sahip oluş orada başladı."
"MÜNAZARA YARIŞMALARI ZENGİNLİK KATTI"
"Liseler arası münazaralara okulumuz adına katılmam hasebiyle o zaten sizi iki şeye sevk ediyordu: Bir araştırmaya, iki okumaya. Araştırma yapacaksın, okuyacaksın ki o tezi en iyi şekilde hazırlayabilesin. Bunlar bize ciddi zenginlik kazandırdığı gibi bir de tabii kitleler karşısındaki konuşma cesaretimizi artırdı." Banka kumbarası şeklinde değil ama anacığımın verdiği bir kumbara vardı. Bayramda seyranda o ufak bir şey katar 'Bak sana paranla bunu aldık' derdi. Babam iznini hep bir aylık döneme getirirdi. Zaman zaman büyüklerimizle birlikte bizde fındık bahçelerine girmişliğim vardır. Ama oralarda imam hatip liselerinde aldığım eğitim gelişimime çok faydalı oldu."
"HOCA LAKABI TAKTILAR"
"İlkokul 5. sınıfta namaz kılmayı bilen olmayınca kendisi "Ben kılarım" deyip çıkınca "Hoca" lakabı taktılar. Yani ilkokulda benim lakabım Hoca idi. Ben bu lakabı yadırgamadım. Biz çünkü hocaya da hoca derdik. Öğretmene de. İmam Hatip süresince ise Tayyip adı ile anıldım."'
"EN AZ 3 ÇOCUK BEKLİYORUM"
"Arkadaşlarımın arasında öğrencilik dönemimde iyi yaptığım tek şey, menemen, sucuklu yumukta ve pastırmalı yumurtaydı. Eşim sağlıklı beslenme konusunda çok titiz. Kendisi yediklerimde içtiklerimde ileri derece hassastır. Hamur işlerini iyice azaltmaya başladım. Evlat sevgisi bambaşka. Fakat torunlar evlatları bize aratmadı. O bambaşka bir sevgi bize getirdi. Hele hele ufak kızım onların sürekli yanımda olması, gittiğimizde hemen bakarım ki nerde işte yeğenlerin yayında. Allah onların muhabbetini eksik etmesin. Onlardan da en az 3 bekliyorum. Torunlarım, biz çekildikten sonra siyasete girmesi neden olmasın. Eğer böyle bir kabiliyet varsa bu işte bir heyecan duyuyorlarsa olmasını isterim. Zaman zaman beni zorladıkları için çizgi film seyrediyorlar. Ama anneleri limit koyuyor. Torunlarımla 15 dakika çizgi film izliyoruz. Parka gidiyoruz. Büyük torun topu çok sever çok da hırslı. Torunlarımı bize ayrı bir sinerji katıyor."
"BABACIM BİR GÜNÜNÜ DE BİZE AYIR"
"Emine Hanım'ın evlendiğimiz andan itibaren bugün STK diye ifade edilen bir derneği vardı, hizmetlerini sürdürüyordu. Bugüne kadar bir kez bile neden geç geldin demedi. Bir kez büyük kızım böyle bir serzenişte bulundu. O zaman da dönem çok sıkıntılı. Bir gece yatak odamızın kapısına büyük kızım Esra pusula asmış Babacım bir gününü de bize ayır. Duygulandım. Eşimin bu noktada çok büyük bir yükü almış olması işimizi kolaylaştırdı. Kılık kıyafet konusunda eşime ve kızlarıma yük olmam ben kendim hallederim."
"ANNEM ÇOK MAHARETLİYDİ"
" Annem rahmetli çok maharetliydi. Hamuru ince açar onu kuzinede hazırlar, sarması çok meşhurdu. Rize'de mıhlama Trabzon'da kuymak deriz onu yeme imkanımız oldu. Pilavımız hep güzeldi. Ev misafirsiz kalmazdı. Babam memleketten misafirimiz gelince alır gelirdi. Bizde sini derler, orda yemeğimizi yerdik. O da gelen giden arasındaki muhabbet için çok önemli bir köprü. Babam çok güvenilir biriydi. Bizim yetişmemizde onun yapısının çok çok büyük etkisi olmuştur."
"BABAM HAFTADA 2,5 LİRA VERİRDİ"
"İsmail diye bir arkadaşım vardı. Babam haftada 2.5 lira verirdi. Sirkeci'de keskin color diye bir kartpostal şirketi vardı. Balat'tan tramvaya biner akşam etüde yetişirdim. O arkadaşından ben ilk kaynak kitaplarımı almaya başladım. Aynı şekilde bir tefsir kitabı aldım. Bunu almışken babam benim bu teşebbüsümü görünce bana kitaplarımı saklayabilecek biçimde bir kütüphane yaptı. Teknik ressamlar cemiyeti kız sanat enstitüsünde düzenlediği yarışmaya katılmış ve ilk duvara monte edilen kütüphane ödülü almıştık. Bunlar bana kitleler karşısında konuşma kabiliyetimi artırdı."
"KADİR BEY DE KASIMPAŞA'NIN ESKİLERİNDENDİR"
"Kasımpaşa Osmanlı'nın denizcilikte müstesna olan kesiminin oturduğu yerdir. Yani şu andaki hali Kasımpaşa değildir. Bizim biraz daha ileri gittiğimizde eskiden dut bahçelerini görürdük. Bu dönemler daha sonra doğru bulmadığımız mafyanın içinden tipler çıkmaya başladı. Daha sonra onlar da değişime uğradı. Daha sonra özellikle romanlardan gelen arkadaşlarımız oldu. Mesela şu anda onlar hala orada oturur. Kasımpaşalılık karşıdan bir söz ister. Getirilmediği zaman bedeli ağır olur. Kasımpaşa bize sözüyle özü bir olmayı verdi. Kadir Bey de Kasımpaşa'nın eskilerindendir. Hala orda dostlarım hemşehrilerim var."
"İMAM HATİPLERİ ÖTEKİLEŞTİRDİLER"
"İmam hatibe gidince "ölü mü yıkayacaksanız? Burdan rahat rahat her üniversiteye gidemezsiniz. Fark dersleri verdikten sonra normal üniversiteye gidecekseniz." dediler. Gittim altı dersi eyüp Lisesi'nde bitirdim gittim ordan üniversiteye girdim. Dışarıdan lise bitirdik oradan gidip üniversiteyi bitirdik. 28 şubatla birlikte tekrar imam hatiplerin önü kapandı. bizim dönemlerde diğer liseler 6 seneyken biz 7 sene okuyorduk. Böyle haksızlıklar karyışında buralara gelindi. Benim 4 çocuğunum dördünü de biz imam hatipe gönderdik. Üniversiteyi okumada erkeklere katsayı kızlara başörtü engeli. E şimdi inanç ayrımı yapmıyoruz derken başörtüsü kullanan çocuğa eğitim iş imkanı vermeyeceksiniz. Türkiye laik, laiklik ne demek, bütün inanç gruplarına eşit mesafede olmak demek . Burda bir ayrıma gidemezsin. Şimdi bu aşılıyor. Biz şimdi hepsi aynı haklara sahip olsun bu toplum birbirini kucaklasın dedim. O şartları gerçekleştirdiler, gittiler yurtdışına okudular geldiler."
" FENERBAHÇE SEVGİM LEFTER'LE BAŞLADI"
" Lefter ile Fenerbahçe sevgim başladı. 15-16 yaşında amatörde İstanbul genç karmaya seçildim Statlara serbest giriş kartı aldım. Yıkılmış olan İnönü Stadı'na bedava girebildik. İmam hatipte futbol oynadığımdan babamın haberi yoktu, daha sonra oldu. Son yaşanan olaylardan sonra aile epeyce soğudu. Emine Hanım, Beşiktaş taraftardır. Fatih Terim futbola hırsıyla zevk katan biri. Bana hocam da oğlum topu yiyeceksin derdi. Onun için sporu siyasetle özdeş tutarım. Başarıya inanacaksın kolektif anlayış bu. Fatih Hoca'da bu var. Hidayet kardeşim de ABD'deyken basketbol milli takımımızdayken başarısından ötürü kendisin kutluyorum."
"BİR AŞIK OLDUK PİR AŞIK OLDUK"
" Tepebaşı Gazinosu vardı. O gün partimizin toplantısında bizim hanımın tasarımcılık yönü vardır. Dikkatimi çekti. Elektriklenme ile tabir edilen aşık olmak denen durum meydana geldi. Aşk kişinin sevdiğinde yok olmasıdır. Biz bir aşık olduk pir aşık olduk. Geçenlerde önceki milli eğitim bakamımız Ömer Bey'in oğluna kız istemeye gittik. Kızımız oğlumuzu kahvesine tuzu fazla kaçırmış olacak mı baktık oğlumuz kıvranıyor. Sağolsun eşim böyle bir şey yapmadı. Biz babam annem yengem birlikte gittik giderken de kakaolu çikolatalı bir baklava yaptırmıştım. O gün isteme işini yaptıktan sonra öğrendim ki ben çok kızarmışım. Biz hemen hemen bir sene içinde nikahımızı ve düğünümüzü kıyıverdik."
"KANTİN SUBAYLIĞI YAPTIM"
"Milli Türk Talebe Birliği ile olan süreç orta öğretim faaliyetleri ile başladı. Milli Türk Birliği'nde iki görev üstlendim. Milli Türk Birliği o zaman çok aktifdi, çok faaldi. Milli Türk talebe birliğinde çalıştığım sürade o zamanki Milli Selamet Partisi'nden bir teklif gelmişti. Beyoğlu'da ilçe gençlik koluna seçildim. Daha sonra İstanbul il gençlik koluna seçildim. O zaman terör yoktu ama anarşi vardı. Şiddet eylemlerinden teşkilatımızı uzak tuttuk. 12 Eylül 1980, bu zamanda hem okuyor, hem futbol oynuyor ve siyasetle okul devam ediyordu. 12 Eylül bizim üniversiteyi bitirmemize katkısı oldu. Gittik Tuzla'da kura çektik. Hasdal çıktı. Ben o zaman Hasdal'ın nerede olduğunu bilmiyordum. Evime yarım saat. Sabah servis arabasıyla gidip akşam aynı araçla evimize dönüyoruz. Kantin subaylığını üstlendim. 77'nci piyade alayında bu görevimi sürdürdüm."
NEDEN SİYASET
"İnsan için siyaset, ülke için siyaset. İnsan için siyaset yaptığınızda aileniz için de siyaset yapmış oluyorsunuz. Şimdikiler gibi gökden zembille gelmedik biz bu yere. Aslında bu dönüşüm 89. 89'da partinin il başkanı ve MKYK üyesiyim. Rahmetli Hocamıza dedim ki ben Beyoğlu'ndan aday olmak istiyorum. Biz de bir anlayış var görev istenmez verilir. Bizde de bir şey vardı. 89'da Beyoğlu'nda aday olduğumuzda çok ufak bir farkla kaybettik. Çok ilginç gece yarısı tabi oylar çalındı vs oldu. Üniversiteden 75 kişilik kızlı erkekli bir çalışma anket grubumuz son haftaya kadar çalıştılar. 94'te biz İstanbul'u alıyoruz. Bunun adı inanmaktır. İstanbul ifade edildiği gibi tempo farklı. İlk defa kadın hareketi İstanbul'da yer tutmuştur. Ankara'da Melih bey. Bu iki yer çok önemlidir. ANkara İstanbul deyip geçme. Türkiye'nin özeti bu. Teşkilatımda kadınlar 40 gramlık kahve yaptılar. Bu kahveleri ev ev dağıttılar. Tamam inşallah İstanbul'da asılan 500 bin afişin bir tanesidir."
"İSTANBUL'UN SORUNLARI VARDI"
"İstanbul'un büyük sorunları vardı. Biz ne dediysek bitireceğiz hedef bu. 2,5 milyar dolar borçla almışız. Mesela belediye seçiminde sayımlar yapılıyor biz tv'ler vs neticeyi hazırlamadan biz online sistemi kurmuşuz. Hiç unutmuyorum, o zaman ki sabah gazetesinin bir temsilcisi geldi. Geçmiş olsun seçimi kaybettiniz dedi. Ben hayır kazandık dedim. Yarın görürsünüz dedim. Öyle de oldu. Yaşam biçimine müdahale diyorlar. Kimseye böyle bir müdahale AK Partili hiç bir belediyeden veya bizden olmamıştır. Halkımız eğer bizi kucaklıyorsa onlar dışlanmamanın olduğunu görüyor. Bunu gördükleri zaman yüzde elli Ak Partiye oy veriyor."
ÜNLÜLERİN DİLİNDEN ERDOĞAN
Belgeselin en dikkat çekici bölümlerinden biri de ünlülerin Başbakan Erdoğan’ı anlattığı sahneler oldu. Acun Ilıcalı'dan Ajda Pekkan'a, Kenan Işık'tan Fatih Terim'e kadar pek çok ünlü isim Başbakan Erdoğan hakkındaki düşüncelerini ve Erdoğan'la olan anılarını anlattı. Programda görüşlerini paylaşan ünlüler ve Erdoğan'a ilişkin sözleri şöyle:
ACUN ILICALI
"Yurtdışında benim en gurur duyduğum olay. Bundan yaklaşık 2 yıl önce Yunanistan'daki krizin yeni başladığı dönemde taksiye bindik ve taksici 'Nereden geliyorsunuz' diye sordu. “Türkiye 'den geliyoruz” dedik. Taksici “Erdoğan” dedi. Ben de “Evet bizim Başbakanımız” dedim. Hiç unutmuyorum ve şu anda gururla söylüyorum. Taksici döndü ve bize “Buradan adaylığını koysa seçilir” dedi. Türkiye'nin dünyadaki sorunlarını bilen biri olarak bu noktaya gelmiş olmamız, Başbakanımızın bir Yunanlı tarafından takdir edilmesi, benin için her zaman bir gurur kaynağı oldu."
ORHAN GENCEBAY
"Sayın Başbakanla bir gün kız istemeye gittik. Giderken hatta takıldık; 'Kızı vermezlerse ne yaparız' diye. Kaçırırız falan gibi şakalaştık. Sohbetten sonra kızı isteme faslı geldi. Ben kendisine “Buyurun siz isteyin” dedim. “Hayır, ben isteyemem sen iste” dedi. “Rica ederim” dedim. Bana “Sen benim büyüğümsün, ağabeyimsin” karşılığını verdi. Bana vermişti bu görevi. Ben de “Allah'ın emri Peygamberin kavliyle kızınızı verir misiniz” dedim. Neyse, kızı verdiler rahat ettik."
AJDA PEKKAN
"Brüksel seyahati o da bir çıkartmaydı. Bizim Türk kadınlarını Avrupa'da gösterebilmek, onların nasıl durduklarını görmelerini çok istedik. Başta ben olmak üzere sadece bayanlar gidildi. İçlerinde çok da önemli isimler vardı. Bir öğlen yemeği dönüşünde özellikle Hanımefendi ve kızları benimle olmak istediler. O samimiyet içinde şöyle dendi: “Ajda Hanım merak ediyoruz sizin yalın sesinizi. Bizi bir şarkı söyler misiniz.” Ben de “seve seve” dedim. O samimiyeti ve sinerjiyi yaşamak o kadar keyifliydik ki o anda. Devamını diledim tabi ama hep protokollerde bu durumlar söz konusu oluyor. İnşallah yakında yeniden karşılaşırız."
ŞAHAN GÖKBAKAR
"Meşhur Dolmabahçe kahvaltıları vardı, sanatçıların katıldığı ve Başbakan'ın da teşrif ettiği. Onlarında birine bana da davet geldi. Kendimce birkaç bir şey buldum. Bana şöyle derse böyle derim, şöyle yaparsa böyle ederim. Gün geldi, çattı gittik. Büyük bir salon büyük de bir masa var. Sayın Başbakan içeriye girdi ve tek tek tokalaşarak geldi. Tam karşı karşıya geldik “Tombişim nasılsın” dedi. Bir ara durakladım “İyiyim, sağolun. Siz nasılsınız Başbakan 'ım?” dedim. “İyiyim, hala erimedin mi” dedi. Yok, daha eriyemedim derken yan tarafa geçti. Sonra kahvaltılar dağıtıldı. Karnım da aç, tombiş lafını da yedikten sonra yemek yemeyeyim dedim. Ata da var orada. O üç kaşık yiyorsa ben tek kaşık yiyeyim. Kendimi zor tuttum. Tam servisler toplanırken masada kalan salamı ağzımı atarken bir baktım konuşurken göz göze geldik. Çatalı geri bıraktım. Aç kalmıştım o kahvaltıda."
KENAN IŞIK
"Şöyle bir şey söyledi: “Ben dedi biraz önce Bakırköy 'de seçimler var, oraya aday arkadaşa yardım etmek için gitmiştim. O kalabalıkta bir ihtiyar amca bastonuna dayanarak ilerde duran kısa etekli bir kadını göstererek 'Bak sen belediye başkanı oldun bunlar hala böyle giyiniyorlar' dedi. Bende 'Ya amca boşver dedim, onlar öyle giyinsin sen de böyle giyin, ne sakıncası var' dedim"
HİDAYET TÜRKOĞLU
"Bana göre Sayın Başbakanımızın dünya çapındaki imajı, kendine olan güveni bir lider sıfatı olması. Sanırım bütün dünya çapında herkes tarafından bence gözlemlenmiş bir şey. Sayın Başbakanımız kendine çok güvenen bir insan. Nitekim de yaptığı işleri de herkes görüyor ve bu yönünü takdir ediyor."
FATİH TERİM
"Bugün savaşların yerine spor var. Herkes sporun her dalını kendi ülkesinin propagandası ya da iyiliği için kullanıyor. Bizim de ülkemizi özellikle sporu seven bir başbakanımız olduğu için, yaklaşımı, düşüncesi, sağladığı imkanlar bir şanstır. Herkes bu şansı iyi kullanmalı."
KENAN İMİRZALIOĞLU
"Başbakanlığa taziye için bir telefon açmıştım. Başbakanımız teyzesi rahmetli olduktan sonra. Aradan birkaç gün geçti ve Başbakanlık'tan aranıyorsunuz diye bir not geldi. Telefonda Başbakanımız vardı bana teşekkür ediyordu taziyede bulunduğum için. 4-5 dakika sohbet ettik. Ailemden konuştu, Ankaralı olduğumu biliyordu memleketten konuştuk. Kendisine teşekkür ettikten sonra telefonu kapattım ve durup düşündüm. Çünkü dizilerde çalışırken çok yoğun oluyoruz ve eşimize, dostumuza ve ailemize “Çok yoğunuz o yüzden dönemiyoruz sizlere” gibi durumlar oluyor sitemler karşısında. Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı bana geri dönüş yaptıysa –ki binlerce kişi aramıştır- Bir durup düşündüm. Bir utandım, oradan kendime bir ders çıkardım."