Ercan, Kastamonu'da 'Atatürkçü Düşünce Sistemi'ni Anlattı

Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Bilim Kurulu Başkanı Prof. Dr. D. Ali Ercan, Kastamonu'da '21. Yüzyılda Atatürkçü Düşünce Sistemi' konulu konferans verdi.

  • 648
Ercan, Kastamonu'da 'Atatürkçü Düşünce Sistemi'ni Anlattı
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Bilim Kurulu Başkanı Prof. Dr. D. Ali Ercan, Kastamonu’da “21. Yüzyılda Atatürkçü Düşünce Sistemi” konulu konferans verdi.


Şehit Şerife Bacı Öğretmenevinde gerçekleştirilen konferansa çok sayıda davetli katıldı. Konferansta ADD Bilim Kurulu Başkanı Prof. Dr. D. Ali Ercan, ideolojinin bir düşünce sistemi olduğunu belirterek, “Toplumsal işlemlere uygulanan ve dolayısıyla temel politikaları oluşturan soyut bir düşünce sistemi olarak ideoloji, asgari sürtüşme ile ve kamu yönetiminde azami kontrol sağlayacak biçimde, toplumsal yaşamda köklü bir yenilik ve değişiklik sunmak savındadır. Bu açıklamaların ışığında kısaca, “Bilimi rehber alan 1, ulus devlet 2” anlayışı olarak tanımlayabileceğimiz Kemalizm’in de evrensel bir ideoloji olduğu görülür. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluş felsefesini oluşturan Kemalizm/Atatürkçü düşünce sistemi iki temel aksiyom üzerine inşa edilmiştir” dedi.


Atatürkçü düşünce sisteminin bilim var olduğu sürece var olacağını vurgulayan Ercan, “Toplumsal yaşama bilimsel akılcılık yön verdiği sürece laiklik, laik devlet sistemi işleyecek, yurttaşlar arasında toleransın, hoşgörünün, empatinin ve dayanışmacı işbirliğinin geliştiği barış ortamı oluşacaktır. İşte gerçek Demokrasi (Atatürk’ün tanımıyla Halkçılık, yani halkın, halk tarafından, halk için yönetim erkini kullanması) bu temel üzerinde mümkün olabilir. Demokrasinin olmazsa olmaz koşulu, doğurganı Laikliktir. Bu doğurganlık sıralamasını takip edecek olursak sonuçta barış, güvenç ve erinç içerisinde yaşayan bir toplum düzenine ulaşırız” diye konuştu.


Zor ve dayatmayla gerçekleştirilen sükunetin gerçek anlamda bir barış olmadığını belirten Prof. Dr. Ercan, “Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk milleti denir’ ifadesiyle Türk milletinin veciz ve gerçekçi bir tanımını vermiştir. Dikkat edilirse, Atatürk “Türk halkı” demiyor, “Türkiye halkları” da demiyor. Çünkü Türkiye’de halklar yoktur ve “Türk” bir halkın, bir etnik grubun adı değil, bir milletin adıdır. Unutmayalım ki; binlerce yıllık geçmişi boyunca bu topraklarda, Türkiye coğrafyasında, 3 büyük imparatorluk, 7 büyük krallık, onlarca beylik, sultanlık kurulmuş, değişik kültürler yaşamıştır. Büyük akınların, kavimler göçlerinin hallaç pamuğu gibi attığı Anadolu kültürel ve genetik anlamda dünyanın en yoğun karışıklığına sahne olmuştur. Böyle bir coğrafyada yaşayan insanların gerçekle uyuşmayan, bilimsel tutarlığı olmayan ırkçı söylemlerde bulunması, artık tarihi hatıralar olmuş etnisitelerden söz ederek ayrımcılık yapması, saçmalıktır, “abesle iştigaldir”. Her şeye karşın, yurttaşlarımızdan bazıları kendilerini hala Kürt, Arap, Çerkez, Türkmen, Pomak, Gürcü, Abaza, Yörük, Tatar, Rum, Zaza, Boşnak, Alevi, Sünni, Ermeni, Musevi, gibi betimleseler de, sonuçta hepsi 82 milyonluk büyük Türk Ulusu’nun eşit bireyleridir. Türklük, bir kan meselesi, bir ırka aidiyet değil, bir kültür meselesi ve bir millete bilinçli mensup oluştur” şeklinde konuştu.


Ercan, şöyle devam etti: “Yurtta ve Dünyada barış amacına erişmek için tüm dünyaya Kemalist önerin; Bilimin rehberliğindeki Ulus devlet modelidir. 21. yüzyılın devasa sosyo-ekonomik problemlerinin batağından 22. yy’a salimen çıkacak ülkeler, adını doğrudan, açıkça telaffuz etmeseler de, sonuçta Atatürkçü düşünce sistemini başarıyla uygulayan ülkeler olacaktır”