Efsane eğitimci H. Sırrı Şener
Efsane eğitimci Şener ile haber sitemiz köşe yazarı Emin Eğri özel röportaj yaptı.
Haber sitemiz köşe yazarı Emin Eğri, efsane eğitimci H. Sırrı Şener ile özel röportaj yaptı.
Eğri, "Bazı kişiler vardır alanında benzeri olmayan başarı öyküsü yatar. Gelecek nesile örnek bir eğitimci olmak herkesin harcı değildir. Gurur ve onurla hatırlayacağımız, örnek alacağımız, binlerce öğrencisini hayata hazırlamış bir eğitimcidir efsane hocamız H. Sırrı Şener.
Orta yaş ve üzeri hatırlar. Binlerce öğrencinin üzerinde emeği vardır.
1959 yılında Kastamonu’ya bir gelmiş, pir gelmiş denebilir. Eğitimciliğinin yanında disiplini, MATEMATİK hocalığı, idareciliği, dershane kurarak eğitime katkı sağlaması, çiftçiliği, arıcılığı, adeta bir insanın ömrü kadar sürmüştür.
Yüksek inşaat mühendisi bir oğlu, yüksek mimar bir kızı olan, benim de yıllarca Sanat Okulunda Matematik öğretmenliğimi yapan hocamla, geleceğe miras olsun diye söyleştik. Keyifli bir röportaj, herkesin de ders alabileceği örnek bilgiler aktardı." dedi.
Emin Eğri: Hocam siz kendinizi nasıl tanıtmak istersiniz?
Sırrı Şenel: Beni bir eğitimci olarak tanımlayabilirsiniz. Önce, 1,5 yıl ilkokul öğretmenliği yaptım. Sonra 2 yıl eğitim alarak Amasya Endüstri Meslek Lisesinde göreve başladım. Buradan da askere gittim. Askerde de kıta hizmeti olarak Kuleli Askeri Lisesinde öğretmenlik yaptım. Terhis olunca Ankara’da kura çekildi, Kastamonu çıktı. 1959 yılı Şubat ayında Kastamonu’ya geldim. Pınarhisar/Kırklareli doğumluyum. Demek ki 65 yıldır buradayım. Kastamonu’da 20 bin civarında öğrenciye hocalık yaptım.
Emin Eğri: Kastamonu’ya geldiğinizde ilk göreviniz ne idi?
Sırrı Şener: Sanat Okuluna geldim, o zaman rahmetli müdürümüz Ahmet Kaya vardı. 'Gel seni müdür muavini yapayım, bana yardımcı ol' dedi. Ben de kabul ederek, hem müdür muavinliği, hem de matematik hocalığı yaptım uzun yıllar.
Emin Eğri: Başka okulda görev yaptınız mı?
Sırrı Şener: Evet, benim disiplinli olmam nedeniyle o zamanlar Kastamonu Ticaret Lisesinde biraz başıbozukluk vardı. 'Sen düzeltirsin' diye beni oraya müdür olarak görevlendirdiler. Ben de şart koştum. Militan öğrenciler vardı. Kastamonu dışından gelen, velileri burada olmayanların kaydını sildim. Bir yıl içinde okul düzene girdi. Yıl 1977.
Emin Eğri: Sizin öğrencilik yıllarınız ile bu günü biraz kıyas edersek, imkanlar çok gelişmiş olmasına rağmen farkı nedir?
Sırrı Şener: O zamanlar eğitim çok daha kaliteliydi. Öğretmen politikası şu şekilde olurdu. Ortaokulu bitiren öğrenciler, öğretmenler kurulu tarafından değerlendirilir, kimler öğretmen olabilir yeteneği olanlar tespit edilirdi. Ancak onlar öğretmen okullarına gidebilirdi. Yani 100 öğrenciden beşi veya onu ancak seçilebilirdi. Ben de bu seçimle öğretmen okuluna gittim ve öğretmen oldum. Yani, kaliteli öğretmen olunca, öğrencisi de iyi yetiştirilmiş oluyor.
Emin Eğri: Avrupa halen dediğiniz gibi öğrenciyi yönlendiriyor hocam. Demek doğru bir sistem mi oluyor?
Sırrı Şener: Belki de Avrupa bizden aldı bilemiyorum. O zamanki eğitim, köy enstitüleri mükemmeldi. Maalesef gelenler hepsini harcadılar yok ettiler!
Emin Eğri: Sizin zamanınızda okuma imkanları nasıldı?
Sırrı Şener: Çok zordu. Bizim ailenin maddi durumu kendimize yetecek kadar olsa da iyi sayılırdı. Buna rağmen zorlanırdık. Abim ilkokulu bitirince ortaokula gidemedi. Çünkü Pınarhisar’da o zaman ortaokul yoktu. Ben Vize’ye ortaokula gidince o da yeniden başladı. O zaman birkaç öğrenci ailesi ortak ev tutardık, okula öyle giderdik. Yani her öğrenci için zordu. Maddi durumu iyi olmayanların çocuğu okuyamazdı. O zaman koskoca ilçe olan Pınarhisar’dan belki on kişi okumaya gidebilmiştir.
Emin Eğri: Uzun yıllar müdür yardımcılığı yaptınız, çok disiplinli ve sert hoca olarak bilinirdiniz. Sizin için 'Sırrı Bey'in eline düşme' diye konuşulurdu. Bu sert tavrınız neden kaynaklanıyordu?
Sırrı Şener: Ben öğrencilerini çok seven ama öğrencinin benim sevdiğimi bilmeyen bir öğretmendim. Ama hiçbir zaman sert de olsam öğrenciyi harcamadım. Hatırlarsanız, İstiklal Marşı'na geçtiğimiz zaman pazartesi veya haftanın sonu ben söylettirirdim. Ondan sonra dışarıda yanlışlarını gördüğüm bazı öğrencileri 'sen geç, sen dur' diye ayırırdım. O zaman gençtim, akşamları bazı kahveleri dolaşırdım alışmasınlar diye. Beni gören öğrenciler bir şekilde içtiklerinin parasını bile veremeden kaçarlar, kahveciye borçlarını sorar ve ben öderdim.
Ben askerde iken Kuleli Askeri Lisesinde ders veriyordum ve oranın çok ciddi disiplini vardı hepimiz için. Demek ki disiplini oradan dolayı uyguluyordum.
Emin Eğri: O zaman öğrenci yetiştirmenin prensibi nasıldı?
Sırrı Şener: Çok değerli hocalarımız vardı. Her biri en iyi şekilde öğrenciyi yetiştirmeye gayret ederdi. Ben müdür muaviniydim, İhsan Ozanoğlu bizim de hocamızdı. Türkçe dersi verirdi. Ayrıca müzik için koro falan kurardım sosyal aktivite olsun diye. Daha bir çok şeyler yapardım.
Emin Eğri: Değerli eşiniz rahmetli Nihal Hocam da (Mekanı cennet olsun, saygı ile anıyorum) TARİH öğretmenimizdi. Beraber gelip giderdiniz. Başka da sizin gibi eşi öğretmen olan yoktu. O zaman bunun zorlukları var mıydı?
Sırrı Şener: Hayır yoktu. İkimizde 'ibadet' gibi gelir giderdik. Tabi ki, çocuklar olunca biraz zorluklar olsa da onu da çözmek durumundaydık. Büyüttük, yıllar oldu tabi, iki evladımda biri yüksek inşaat mühendisi, diğeri de yüksek mimar olarak Kastamonu’da çalışıyorlar.
Emin Eğri: Hayatınız matematik öğretmenliği ile geçti. Türkiye ise matematik konusunda AB’deki araştırmalarda sonuncu ülke durumunda oluyor. Neden biz matematiği sevmiyoruz?
Sırrı Şener: Tam teşhis koymak zor, bazen de çok başarılı matematikçilerimiz de çıkıyor. Bana göre ilkokul öğretmeni bu konuda bilen ve üzerine düşen durumda olsa daha iyi oluruz diyebilirim.
Emin Eğri: Emekli olduktan sonra NİLŞEN dershanesini açtınız, ne kadar süre yaşadı ve başarılı mıydı?
Sırrı Şener: Evet, 1984 yılında Nilşen dershanesini açtık, 21 yıl yaptık. İyi hocalarla çalıştık. Dışarıdan en iyi hocaları getirip ders veriyorduk. Başarılıydık. İlçelerden gelen öğrencilerimizi servis ile alır, servis ile bırakırdık. 21 yılın sonunda artık bırakma vakti geldi diye kendi kararımızla bıraktık.
Emin Eğri: Bu arada 15 yıl falan önce arıcılık kursunda beraber öğrenciydik hocam hatırlıyorsunuz. Arıcılık devam ediyor mu?
Sırrı Şener: Uzun yıllar yaptım. Biz çiftçi ailenin çocuğu olduğumuz için topraktan, tabiattan yani köy işlerinden anlardım. Geçen yıla kadar arıcılık yaptım. Bir ara 200 kovana kadar çıktı, tek başıma uğraşıyordum. Geçtiğimiz yıl arılar söndü, hiç kalmadı artık onu da yapmayacağım gibi.
Emin Eğri: Sayın hocam, yeni nesil genç hocalarımıza tavsiyeleriniz ne olabilir?
Sırrı Şener: Genç öğretmenler şunu biliyorlardır, eğitim bu ülkenin temelidir. Doğru eğitim yapamıyorsak, Atatürk ilke ve değerlerine bağlı öğrenci yetiştiremiyorsak ülkenin esenliğe kavuşması mümkün değildir.
Genç öğretmenler bilsinler ki; yarın Türkiye yücelecekse gelişmiş ülkelere yetişip geçecekse ancak onların, genç öğretmenlerin çalışmaları ile olacaktır. Gece gündüz çalışarak, öğrencileri en iyi şekilde yetiştirmelerini sağladıkları takdirde ülkemiz de yükselecek ve diğer ülkeleri geçecektir. Öğrencileri ile aralarında birlik olmalarına rağmen yine de bir mesafe olması gerekmektedir. Şunu da duyuyorum ben, toplanıyorlar, öğrenciler ile beraber sigara içiyorlar! Bu çok yanlış. Öğrenci öğretmenini örnek alması lâzım.
Emin Eğri: Çok haklısınız ama şu da gerçek, bırakın sigarayı, çocuklarımız gencecik yaşlarında sizin, bizim zamanımızda olmayan uyuşturucunun esiri oluyorlar, bu çocuklarımızın sonu ne olur?
Sırrı Şener: Bir şey olmaz(!) Mahvoluruz, yok oluruz!
Sayın hocama çok teşekkür ediyor, uzun ve sağlıklı bir ömür diliyorum.