CHP'li başkanlar Kastamonu'da toplandı
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Batı Karadeniz il başkanları seçim sürecini değerlendirmek üzere Kastamonu'da toplandı.
Cumhuriyet Halk Partisi'nin Batı Karadeniz bölgesindeki il başkanları Kastamonu'nun ev sahipliğinde bir araya geldi.
CHP Kastamonu İl Başkanı Hikmet Erbilgin'in ev sahipliğinde gerçekleştirilen toplantıya, Düzce İl Başkanı Semih Cemşit, Bolu İl Başkanı Ersan Türkoğlu, Sinop İl Başkanı İnan Savaş Yüksel, Karabük İl Başkanı Vedat Yaşar, Zonguldak İl Başkanı Murat Pulat, Çankırı İl Başkanı Galip Ağaoğlu, Bartın İl Başkanı Cemal Selim Karakaş ve Tokat İl Başkanı Murat Yazıcı katıldı.
Toplantıya katılanlarca düzenlenen sonuç bildirgesinde şu hususlar yer aldı:
"Biz, Batı Karadeniz illeri Cumhuriyet Halk Partisi örgüt başkanları olarak seçim sürecini değerlendirmek üzere bir araya geldik ve karşılıklı müzakeremiz sonucunda görüşlerimizi kamuoyu ile paylaşmayı görev olarak kabul ettik.
Öncelikle seçim sürecinde, saha çalışmalarında, sokakta heyecanını bizimle paylaşan, alanları dolduran, sandıklarda görev alan, bizlere oy veren tüm yurttaşlarımıza saygılarımızı sunarken onları anlamaya çalışıyor ve bir özür borcumuz olduğunu da ifade etmek istiyoruz. Türkiye’de değişim irademizde ortaklaşan milyonlar da, değişim vizyonumuza dair ikna etmemiz gereken milyonlar da süregelen mücadele kararlılık ve azmimizin kaynağı olmaya devam ediyorlar, edecekler.
Türkiye’nin yarınlara dair bu mücadele kararlılığımızın hiçbirimizi memnun etmeyen seçim sonuçlarının geriye dönük, sağlıklı ve kapsamlı değerlendirme zorunluluğu olduğunun bilincindeyiz.
Seçim atmosferi iktidar tarafından oluşturulan asimetrik koşullarda ve ağır anti demokratik zeminde biçimlenmiştir. Ancak, iktidarın baskısıyla oluşturulan dışsal nedenler kadar içsel süreçlerin değerlendirilmesi de vazgeçilmezdir. Bu anlamda bir yüzleşme ve özeleştiri süreci bizim için kaçınılmaz, ertelenemez bir gerekliliktir. Hiçbirimizi memnun etmeyen bu seçim sonuçlarının pek çok nedeni var.
Her şeyden önce, biz il başkanları olarak üzerimize düşen kısmında bu sonuçların sorumluluğunu üstleniyor ve bizler de dâhil olmak üzere herkesi sorumluluk almaya ve demokratik olarak hesap vermeye davet ediyoruz.
Partimizde uzun süreden bu yana bir yönetim tarzı olarak tercih edilen merkezileşme anlayışı, merkez ve örgütler arasında dinamik bir alışveriş olanağını ortadan kaldırmıştır. İl başkanlıkları merkezin rutin işlerinin takip edildiği atıl örgütler haline dönüştürülmüş, siyasetsizlik bir siyaset hattı olarak yerleştirilmiştir. Parti politikalarının belirlenmesinde özne olmaktan çıkarılan örgütlerin en kritik konularda bile karar süreçleri dışında tutulması, değersizlik ve anlamsızlık duygusunu tetiklemiş, motivasyon kaybına yol açmıştır.
Partideki tüm seçme ve seçilme iradesi Genel Merkezin tasarrufuna mahkûm edilmiş, her organdaki üye ve seçilmişlerin seçme hakkına müdahalede bulunulmuş, seçilme hakkı adaletten uzak bir biçimde kontrol altına alınmıştır. Bu durum siyasetin, merkez yörüngede bulunan siyasi aktörlerin kariyerizmine hapsolmasına sebep olmuştur.
Kurultay iradesi tarafından yetki ve karar sorumluluğu verilmeyen, yani Parti Meclisimize seçilmeyenler Genel Başkanımız tarafından danışman atanmış ve merkezi politikaların belirlenmesinde etkin hale getirilmiştir. Yani atanmışların karar süreçlerinde tayin edici olduğu fiili bir durum yaratılmıştır. PM ve MYK karar organı olmaktan çıkarılmış, parti kurullarının dışında alınmış kararların onay makamı haline getirilmiştir.
Olağan kongrelerin ertelenmesi örgütün tazelenme imkânını engellemiş, örgütsel yorgunluk yaratmıştır.
Aday listelerinin kompozisyonu örgüt vicdanını zedelemiştir. 5-6-7 dönemdir milletvekili olmayı makul gören, bunu sindiren ve bunun önüne geçmeyen irade kamuoyu tarafından mahkûm edilmiştir. Özellikle ittifak partilerine verilen kontenjanların ölçüsüz, hesapsız, verisiz bir biçimde sunulması örgütlerin ve seçmenin tepkisine yol açmış ve seçmen bu konuda ikna edilememiştir.
Parti fikri zenginliğini önemsemeden, ideolojik bir bulanıklığa hapsolmuş, sağdan oy alma kaygısı içinde rotasını kaybetmiştir.
Sonuç olarak;
Cumhurbaşkanlığı seçiminde, toplumun yarıya yakını muhalefet cephesinde, Türkiye’de değişim iradesinde ortaklaşmıştır. Bu çok önemli bir güçtür. Buna karşın Cumhuriyet Halk Partisi seçim sonuçları itibarıyla beklenen ivmeyi yakalayamamıştır. Yeni dönem hem toplam muhalefet hattını müşterek bir zeminde tutmayı hem de özel olarak partinin güçlenmesini sağlayacak yeni araçların, siyaset yapma biçimlerinin ve örgütlenme modellerinin tesis edilmesini gerektirmektedir.
Tam da bu bağlam içinde; Cumhuriyet Halk Partisi yeni dönemi yeninin gerekliliklerini de gözeterek inşa etmelidir. Yenilenme kaçınılmazdır.
Genel Merkez-örgüt-seçmen ekseninde siyaseti yeniden örecek, Türkiye’nin yarınlarında yeniden güçlü bir seçenek olmamızı sağlayacak bir değişim acil bir ihtiyaçtır.
Bu değişim öncelikle siyasi bir tazelenmeyi içermeli, siyaset yapma biçimini de değiştirebilen kadroları donatacak bir ufka sahip olmalıdır.
Bugünün ihtiyacı, siyaseti Genel Merkez koridorları dışına taşıran, seçmen odaklı, sokakla ve hanelerle sürekli ve hayatın doğal akışı içinde bir alışveriş içinde olan, siyaseti teknik bir uğraşı olarak değil bizzat toplumsal bir mücadele aracı olarak gören bir anlayışın bir yönetim tarzı haline gelmesidir.
Elbette bu değişim ancak yeni bir liderlik anlayışı ve yeni bir vizyonda ortaklaştırılacak merkezi ve örgütün bütününü kavrayan zengin ve güçlü kadrolar ile vücut bulacaktır."