Yargıtay'dan Emsal Sosyal Devlet Kararı
Sakarya'da 5 yıl önce sosyal güvencesi olmadığı için ablasının sağlık karnesiyle doğum yapan, hakkında dolandırıcılık suçundan açılan davada, sosyal bir devlet olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kendisine asgari yaşama şartları...
(CHA) - Sakarya'da 5 yıl önce sosyal güvencesi olmadığı için ablasının sağlık karnesiyle doğum yapan, hakkında dolandırıcılık suçundan açılan davada, sosyal bir devlet olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kendisine asgari yaşama şartları sağlayacak bir gelir temin etmemesi ve en azından yaşama hakkını koruyacak kadar sağlık güvencesi sağlamaması karşısında zorunlu olarak suçu işlediği gerekçesiyle ceza verilemeyen Saynur Kandemir hakkındaki karar Yargıtay'ca onandı.
Yüksek mahkeme, maddi durumu olmayan ve sosyal güvencesi bulunmayan kadının doğacak çocuğunu tehlikeden kurtarma zorunluluğu içerisinde olduğunu, dolayısıyla bu yaşamsal tehlikeden korunmak ve doğumu gerçekleştirmek amacıyla zorunluluk halinde ablasının sağlık karnesini kullandığını belirterek mahkemenin verdiği kararın isabetli olduğuna hükmetti.
Devleti mahkum eden ve emsal niteliğindeki olay, 4 Şubat 2009'da Karasu Devlet Hastanesi'nde meydana geldi. Sosyal güvencesi bulunmayan ve maddi durumu da iyi olmayan Saynur Kandemir, doğum yapabilmek için hastaneye ablasının sağlık karnesiyle yatış yaptırdı. Doğumu kardeşi yapmış gibi gösteren kadın, bir erkek çocuğu dünyaya getirdi. Gerçek anlaşılınca Kandemir ve kardeşi ile eniştesi hakkında Sosyal Güvenlik Kurumu'nu 400 lira zarara uğrattıkları gerekçesiyle suç duyurusunda bulunuldu. Soruşturma sonucunda Kandemir ve ablası ile eniştesi hakkında SGK'yı dolandırdıkları iddiasıyla Sakarya 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açıldı.
Sanık Saynur Kandemir, maddi durumunun bozuk olması ve eşinin kendisiyle ilgilenmemesi nedeniyle ablasının sağlık karnesini kullandığını söyledi. Hastane yönetiminin sonradan bunun farkına vardığını anlatan Kandemir; 'Eylemi tamamen ekonomik olarak zor durumda olmam nedeniyle işledim. Pişmanım. Karneyi aldığım sırada ablam felçli ve yatalak olan annemle ilgileniyordu. Karneyi aldığımdan haberi yoktu.' dedi.
Karnesi kullanılan abla A.D. ise kardeşinin ekonomik sorunlarının bulunduğunu, eşinin de kendisiyle ilgilenmediğini, kardeşinin kendisinin haberi olmadan karnesini kullandığını ifade etti.
Olaydan 8 ay sonra davayı karara bağlayan mahkeme heyeti, Saynur Kandemir'e ceza vermedi. Ablası ve eniştesinin ise beraatine karar verdi. Mahkeme heyeti, gerekçeli kararında, Saynur Kandemir'in içinde bulunduğu olumsuz koşullar içerisinde gerek kendi sağlığı gerekse doğacak çocuğunun sağlığı ve yaşama hakkını düşünerek ve içerisinde bulunduğu çaresizlik içerisinde ablasının sağlık karnesini kullandığını belirtti. Anayasa'nın 2. maddesine göre, T.C. Devleti'nin sosyal bir devlet olduğunun güvence altına alındığının hatırlatıldığı kararda; 'Sosyal bir devlet olduğunu Anayasasında düzenleyen bir devletin zor durumda olan vatandaşlarına sosyal olarak yardım etmesi özellikle sağlık yardımı konusunda mağdur duruma düşürmemesi ve bu konuda her hangi bir endişelerinin olmamasını sağlaması gereklidir. Anayasasında sosyal devlet olduğunu belirtmesine rağmen vatandaşlarına sosyal haklarını sağlamamış , en temel haklarından olan sağlık haklarını tam olarak temin edememiş olan devlet kurumu nedeni ile sanık bu yola başvurarak kendisinin ekonomik durumu olmaması nedeni ile sağlayamadığı ve devletin sosyal devlet olduğunu vurgulamasına rağmen sağlamadığı imkanlar nedeniyle kendisinin ve doğacak çocuğunun yaşama hakkını dikkate alarak ablasının sağlık karnesini kullanmak suretiyle dolandırıcılık suçunu işlemek zorunda kaldığı ortadadır' denildi.
DEVLET ANAYASA İLE ÜZERİNE YÜKLENEN GÖREVİ YERİNE GETİRMEDİ
Sanığın, sosyal bir devlet olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kendisine asgari yaşama şartları sağlayacak bir gelir temin etmemesi ve en azından yaşama hakkını koruyacak kadar sağlık güvencesi sağlamaması karşısında zorunlu olarak söz konusu suçu işlediğine kanaat getiren mahkeme heyeti, devletin anayasa ile üzerine yüklenen görevlerini yerine getirmemesi ve sanığın da suçu bu nedenle işlemek zorunda kalması karşısında sanığa ceza verilmesine yer olmadığına karar verildiğini vurguladı.
YÜKSEK MAHKEME KARARI ONADI
Savcılık, mahkemenin kararına itiraz etti. Dosya temyiz için Yargıtay 15. Ceza Dairesi'ne gitti. Yüksek mahkeme, TCK'nın 25/2 maddesine göre, ağır ve muhakkak bir tehlikeden kurtulmak ve başkasını kurtarmak zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmeyeceğinin hüküm altına alındığını kaydetti.
Maddi durumu olmayan ve sosyal güvencesi bulunmayan kadının doğacak çocuğunu tehlikeden kurtarma zorunluluğu içerisinde olduğunu, dolayısıyla bu yaşamsal tehlikeden korunmak ve doğumu gerçekleştirmek amacıyla zorunluluk halinde kardeşinin sağlık karnesini kullandığını belirten yüksek mahkeme, yerel mahkemenin verdiği kararın isabetli olduğunu ifade ederek kararı oy birliyle onadı.
Yüksek mahkeme, maddi durumu olmayan ve sosyal güvencesi bulunmayan kadının doğacak çocuğunu tehlikeden kurtarma zorunluluğu içerisinde olduğunu, dolayısıyla bu yaşamsal tehlikeden korunmak ve doğumu gerçekleştirmek amacıyla zorunluluk halinde ablasının sağlık karnesini kullandığını belirterek mahkemenin verdiği kararın isabetli olduğuna hükmetti.
Devleti mahkum eden ve emsal niteliğindeki olay, 4 Şubat 2009'da Karasu Devlet Hastanesi'nde meydana geldi. Sosyal güvencesi bulunmayan ve maddi durumu da iyi olmayan Saynur Kandemir, doğum yapabilmek için hastaneye ablasının sağlık karnesiyle yatış yaptırdı. Doğumu kardeşi yapmış gibi gösteren kadın, bir erkek çocuğu dünyaya getirdi. Gerçek anlaşılınca Kandemir ve kardeşi ile eniştesi hakkında Sosyal Güvenlik Kurumu'nu 400 lira zarara uğrattıkları gerekçesiyle suç duyurusunda bulunuldu. Soruşturma sonucunda Kandemir ve ablası ile eniştesi hakkında SGK'yı dolandırdıkları iddiasıyla Sakarya 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açıldı.
Sanık Saynur Kandemir, maddi durumunun bozuk olması ve eşinin kendisiyle ilgilenmemesi nedeniyle ablasının sağlık karnesini kullandığını söyledi. Hastane yönetiminin sonradan bunun farkına vardığını anlatan Kandemir; 'Eylemi tamamen ekonomik olarak zor durumda olmam nedeniyle işledim. Pişmanım. Karneyi aldığım sırada ablam felçli ve yatalak olan annemle ilgileniyordu. Karneyi aldığımdan haberi yoktu.' dedi.
Karnesi kullanılan abla A.D. ise kardeşinin ekonomik sorunlarının bulunduğunu, eşinin de kendisiyle ilgilenmediğini, kardeşinin kendisinin haberi olmadan karnesini kullandığını ifade etti.
Olaydan 8 ay sonra davayı karara bağlayan mahkeme heyeti, Saynur Kandemir'e ceza vermedi. Ablası ve eniştesinin ise beraatine karar verdi. Mahkeme heyeti, gerekçeli kararında, Saynur Kandemir'in içinde bulunduğu olumsuz koşullar içerisinde gerek kendi sağlığı gerekse doğacak çocuğunun sağlığı ve yaşama hakkını düşünerek ve içerisinde bulunduğu çaresizlik içerisinde ablasının sağlık karnesini kullandığını belirtti. Anayasa'nın 2. maddesine göre, T.C. Devleti'nin sosyal bir devlet olduğunun güvence altına alındığının hatırlatıldığı kararda; 'Sosyal bir devlet olduğunu Anayasasında düzenleyen bir devletin zor durumda olan vatandaşlarına sosyal olarak yardım etmesi özellikle sağlık yardımı konusunda mağdur duruma düşürmemesi ve bu konuda her hangi bir endişelerinin olmamasını sağlaması gereklidir. Anayasasında sosyal devlet olduğunu belirtmesine rağmen vatandaşlarına sosyal haklarını sağlamamış , en temel haklarından olan sağlık haklarını tam olarak temin edememiş olan devlet kurumu nedeni ile sanık bu yola başvurarak kendisinin ekonomik durumu olmaması nedeni ile sağlayamadığı ve devletin sosyal devlet olduğunu vurgulamasına rağmen sağlamadığı imkanlar nedeniyle kendisinin ve doğacak çocuğunun yaşama hakkını dikkate alarak ablasının sağlık karnesini kullanmak suretiyle dolandırıcılık suçunu işlemek zorunda kaldığı ortadadır' denildi.
DEVLET ANAYASA İLE ÜZERİNE YÜKLENEN GÖREVİ YERİNE GETİRMEDİ
Sanığın, sosyal bir devlet olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kendisine asgari yaşama şartları sağlayacak bir gelir temin etmemesi ve en azından yaşama hakkını koruyacak kadar sağlık güvencesi sağlamaması karşısında zorunlu olarak söz konusu suçu işlediğine kanaat getiren mahkeme heyeti, devletin anayasa ile üzerine yüklenen görevlerini yerine getirmemesi ve sanığın da suçu bu nedenle işlemek zorunda kalması karşısında sanığa ceza verilmesine yer olmadığına karar verildiğini vurguladı.
YÜKSEK MAHKEME KARARI ONADI
Savcılık, mahkemenin kararına itiraz etti. Dosya temyiz için Yargıtay 15. Ceza Dairesi'ne gitti. Yüksek mahkeme, TCK'nın 25/2 maddesine göre, ağır ve muhakkak bir tehlikeden kurtulmak ve başkasını kurtarmak zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmeyeceğinin hüküm altına alındığını kaydetti.
Maddi durumu olmayan ve sosyal güvencesi bulunmayan kadının doğacak çocuğunu tehlikeden kurtarma zorunluluğu içerisinde olduğunu, dolayısıyla bu yaşamsal tehlikeden korunmak ve doğumu gerçekleştirmek amacıyla zorunluluk halinde kardeşinin sağlık karnesini kullandığını belirten yüksek mahkeme, yerel mahkemenin verdiği kararın isabetli olduğunu ifade ederek kararı oy birliyle onadı.