Yapıcıoğlu: Temel hakların tanınmasının şarta bağlanması kabul edilemez
Hüda-Par Genel Başkanı Avukat Zekeriya Yapıcıoğlu, Allah'ın insana doğuştan verdiği hakların pazarlık konusu yapılmayacağını, bu hakların tanınmasının şarta bağlanmasının kabul edilemez olduğunu söyledi.Hüda-Par (Hür Dava Partisi)…
Hüda-Par Genel Başkanı Avukat Zekeriya Yapıcıoğlu, Allah'ın insana doğuştan verdiği hakların pazarlık konusu yapılmayacağını, bu hakların tanınmasının şarta bağlanmasının kabul edilemez olduğunu söyledi.
Hüda-Par (Hür Dava Partisi) Genel Başkanı, Avukat Zekeriya Yapıcıoğlu, partisinin Batman'da verdiği iftar yemeğine katıldı. Kristal Et Lokantası'nda verilen iftar yemeğinde konuşan Yapıcıoğlu, çözüm süreci ve Mısır'da yaşanan darbeyi değerlendirdi.
Doksan yıldır sürdürülen inkar ve asimilasyon politikasının kısmen durduğunu belirten Yapıcıoğlu, Kürt sorununun seksen doksan yıl hatta daha öncesine dayandığına dikkat çekerek, 'Buna Kürt sorunu denmesini de biz doğru bulmuyoruz. Çünkü bu sorun Kürtlerden oluşan bir şey değil. Rejimin yanlış uygulamalarının ta Osmanlıdan, ittihat ve terakki döneminde uygulanan yanlış uygulamaların getirdiği bir şeydi. Biz buna Kürt meselesi demeyi tercih ediyoruz.' dedi.
Çözüm sürecinde sorunların bitmediği, tarafların takındıkları tavırlar nedeniyle sürecin kör topal da olsa bir şekilde yürüdüğünü belirten Yapıcıoğlu, süreçte katılmadıkları, yöntem olarak doğru bulmadıkları bir sürü şey olduğunu, ama sürecin tıkanmaması adına yüksek sesle itirazlarını dile getirmediklerini ifade etti.
Yapıcıoğlu konuşmasında şunları dile getirdi: 'Kısaca şunu söyleyebiliriz. Sadece Kürt meselesi değil Kürdistan meselesi de var. Bu topraklarda yaşayan diğer halkların da bazı sorunları var. Sistem de kaynaklanan sorunlardır bunlar. Uzun yıllar burada yaşayan halkların birçok insani ve İslami hakları gasp edildi. Bugün ise bu haklar yavaş yavaş tanınmaya ve verilmeye başlıyor ama yöntem olarak şu hata yapılıyor. Hakların tanımında şu vardır, bunlar doğuştan verilen haklardır. Devredilemeyen, vazgeçilemeyen haklardır. Seküler bakış açısına göre bunların temeli İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi veyahut İnsan Hakları Sözleşmesi gibi temele dayanır. Bizim inancımıza göre de bu hakların kaynağı ilahidir. Allah bizleri insan olarak yaratırken bize tabii olan bazı haklar vermiştir. Bu haklar Allah tarafından bütün insanlara verilmiştir. Dolayısıyla bunlar pazarlık konusu yapılmaz. Hakların tanınmasının şarta bağlanması kabul edilemez.
Yani anadilde eğitim hakkı diyoruz. Anadilinizi öğrenebilirsiniz ama ana dilde eğitim hakkı diye bir şey yoktur. Ama eğer şu şu yapılırsa, elinde silah olanların silahları bırakıp yurt dışına çekilme şartına bağlıyoruz demeleri yöntem olarak yanlıştır, felsefi olarak yanlıştır, siyasi olarak yanlıştır. Çünkü ana dilde eğitim tabii bir insan hakkıysa bunun herhangi bir şarta bağlanması birilerinin başka bir hareketinin şartına bağlanması kabul edilir değildir.'
Yapıcıoğlu, Almanya'daki Türklere anadilde eğitim isteyen Başbakanın bunu kendi ülkesinde yaşayan halklara tanımamasının üzücü olduğunu söyledi.
Bu sürecin önünde takoz olmaya çalışan bir takım kesimlerin olduğunu, onlardan bir tanesi olmamak için çok sefer ses çıkartmadıklarını belirten Yapıcıoğlu, öte taraftan Kürtlerin bazı etnik, kültürel kişisel veya grup haklarını talep eden kişilerin kendi grup ve siyasi çıkarlarını Kürtlerin çıkarları önüne geçirdiğinin de görüldüğüne vurgu yaptı.
Mısır'da yapılan darbeye de değinen Yapıcıoğlu, 'Mısırda yüzde 52 ile seçilen Mısır'ın ilk sivil cumhurbaşkanı Mursiye karşı yapılan darbeye demokrasi havarisi olan, demokrasi götürüyoruz diye demokrasi kültürü bahanesiyle ülkeler işgal edenler, milyonlarca lira masraf ederek kilometrelerce mesafeye askerler gönderenler, Mısır'da seçimle iş başına gelmiş yönetimin devrilmesine destek oldular, yapılan darbeye darbedir bile diyemediler.
Bu bize şunu gösteriyor Batı'nın değerler sistemi, batının inanıyoruz dediği değerler aslında kendisi içinmiş. İnsan hakları kendileri için, demokrasi, fikir, ifade kendileri ve kendilerine benzeyen zihniyetler için. Söz konusu Müslümanlar olunca onların ne fikir hürriyeti vardır, ne düşüncelerini açıklama hürriyeti vardır. Onlar, halkın desteğinin yarısından fazlasının desteğini alsa dahi yönetme hakkı söz konusu değildir.' dedi.
Mısır'da yapılan darbe ile Güney Afrika'dan başlayan Arap Baharı'nın önünün kesilmek istendiğine vurgu yapan Yapıcıoğlu konuşmasını şöyle tamamladı: 'Arap baharı olarak isimlendirilen bizim İslami uyanış dediğimiz Güney Afrika'dan başlayan gelişmeler Mısır'a oradan Suriye'ye gelip tıkanmıştır. Bu darbeyle bunun önü tamamen kesilmek istendi. Belki bir daha diğer ülkelerde buna benzer bir şekilde buradaki diktatörleri devirmeyi aklından geçiren halklara da bir gözdağı verilmek istendi. Ama Mısır halkı direnir ve bu görevini tamamlayabilirse inşallah o zaman ikinci bir darbe gelecek. Bütün bir İslam coğrafyasına özellikle Arap yarımadası ve civarındaki diktatörlüklerin hepsi yıkılacak. Buradaki halklar belki kendi kendilerini yönetebilecek. İnşallah bunun olumlu sonuçları bizim memleketimize de gelecek.'
Hüda-Par (Hür Dava Partisi) Genel Başkanı, Avukat Zekeriya Yapıcıoğlu, partisinin Batman'da verdiği iftar yemeğine katıldı. Kristal Et Lokantası'nda verilen iftar yemeğinde konuşan Yapıcıoğlu, çözüm süreci ve Mısır'da yaşanan darbeyi değerlendirdi.
Doksan yıldır sürdürülen inkar ve asimilasyon politikasının kısmen durduğunu belirten Yapıcıoğlu, Kürt sorununun seksen doksan yıl hatta daha öncesine dayandığına dikkat çekerek, 'Buna Kürt sorunu denmesini de biz doğru bulmuyoruz. Çünkü bu sorun Kürtlerden oluşan bir şey değil. Rejimin yanlış uygulamalarının ta Osmanlıdan, ittihat ve terakki döneminde uygulanan yanlış uygulamaların getirdiği bir şeydi. Biz buna Kürt meselesi demeyi tercih ediyoruz.' dedi.
Çözüm sürecinde sorunların bitmediği, tarafların takındıkları tavırlar nedeniyle sürecin kör topal da olsa bir şekilde yürüdüğünü belirten Yapıcıoğlu, süreçte katılmadıkları, yöntem olarak doğru bulmadıkları bir sürü şey olduğunu, ama sürecin tıkanmaması adına yüksek sesle itirazlarını dile getirmediklerini ifade etti.
Yapıcıoğlu konuşmasında şunları dile getirdi: 'Kısaca şunu söyleyebiliriz. Sadece Kürt meselesi değil Kürdistan meselesi de var. Bu topraklarda yaşayan diğer halkların da bazı sorunları var. Sistem de kaynaklanan sorunlardır bunlar. Uzun yıllar burada yaşayan halkların birçok insani ve İslami hakları gasp edildi. Bugün ise bu haklar yavaş yavaş tanınmaya ve verilmeye başlıyor ama yöntem olarak şu hata yapılıyor. Hakların tanımında şu vardır, bunlar doğuştan verilen haklardır. Devredilemeyen, vazgeçilemeyen haklardır. Seküler bakış açısına göre bunların temeli İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi veyahut İnsan Hakları Sözleşmesi gibi temele dayanır. Bizim inancımıza göre de bu hakların kaynağı ilahidir. Allah bizleri insan olarak yaratırken bize tabii olan bazı haklar vermiştir. Bu haklar Allah tarafından bütün insanlara verilmiştir. Dolayısıyla bunlar pazarlık konusu yapılmaz. Hakların tanınmasının şarta bağlanması kabul edilemez.
Yani anadilde eğitim hakkı diyoruz. Anadilinizi öğrenebilirsiniz ama ana dilde eğitim hakkı diye bir şey yoktur. Ama eğer şu şu yapılırsa, elinde silah olanların silahları bırakıp yurt dışına çekilme şartına bağlıyoruz demeleri yöntem olarak yanlıştır, felsefi olarak yanlıştır, siyasi olarak yanlıştır. Çünkü ana dilde eğitim tabii bir insan hakkıysa bunun herhangi bir şarta bağlanması birilerinin başka bir hareketinin şartına bağlanması kabul edilir değildir.'
Yapıcıoğlu, Almanya'daki Türklere anadilde eğitim isteyen Başbakanın bunu kendi ülkesinde yaşayan halklara tanımamasının üzücü olduğunu söyledi.
Bu sürecin önünde takoz olmaya çalışan bir takım kesimlerin olduğunu, onlardan bir tanesi olmamak için çok sefer ses çıkartmadıklarını belirten Yapıcıoğlu, öte taraftan Kürtlerin bazı etnik, kültürel kişisel veya grup haklarını talep eden kişilerin kendi grup ve siyasi çıkarlarını Kürtlerin çıkarları önüne geçirdiğinin de görüldüğüne vurgu yaptı.
Mısır'da yapılan darbeye de değinen Yapıcıoğlu, 'Mısırda yüzde 52 ile seçilen Mısır'ın ilk sivil cumhurbaşkanı Mursiye karşı yapılan darbeye demokrasi havarisi olan, demokrasi götürüyoruz diye demokrasi kültürü bahanesiyle ülkeler işgal edenler, milyonlarca lira masraf ederek kilometrelerce mesafeye askerler gönderenler, Mısır'da seçimle iş başına gelmiş yönetimin devrilmesine destek oldular, yapılan darbeye darbedir bile diyemediler.
Bu bize şunu gösteriyor Batı'nın değerler sistemi, batının inanıyoruz dediği değerler aslında kendisi içinmiş. İnsan hakları kendileri için, demokrasi, fikir, ifade kendileri ve kendilerine benzeyen zihniyetler için. Söz konusu Müslümanlar olunca onların ne fikir hürriyeti vardır, ne düşüncelerini açıklama hürriyeti vardır. Onlar, halkın desteğinin yarısından fazlasının desteğini alsa dahi yönetme hakkı söz konusu değildir.' dedi.
Mısır'da yapılan darbe ile Güney Afrika'dan başlayan Arap Baharı'nın önünün kesilmek istendiğine vurgu yapan Yapıcıoğlu konuşmasını şöyle tamamladı: 'Arap baharı olarak isimlendirilen bizim İslami uyanış dediğimiz Güney Afrika'dan başlayan gelişmeler Mısır'a oradan Suriye'ye gelip tıkanmıştır. Bu darbeyle bunun önü tamamen kesilmek istendi. Belki bir daha diğer ülkelerde buna benzer bir şekilde buradaki diktatörleri devirmeyi aklından geçiren halklara da bir gözdağı verilmek istendi. Ama Mısır halkı direnir ve bu görevini tamamlayabilirse inşallah o zaman ikinci bir darbe gelecek. Bütün bir İslam coğrafyasına özellikle Arap yarımadası ve civarındaki diktatörlüklerin hepsi yıkılacak. Buradaki halklar belki kendi kendilerini yönetebilecek. İnşallah bunun olumlu sonuçları bizim memleketimize de gelecek.'