'Türkiye'de olağanüstü bir durum varmış gibi yansıtılan manzara gerçek dışıdır'
Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Taksim Gezi Parkı ile başlayan gösterilerde yaşanan manzaraların uluslararası basın ve bazı çevrelerce Türkiye'de olağanüstü bir durum varmış gibi yansıtılmasının tamamen gerçek…
Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Taksim Gezi Parkı ile başlayan gösterilerde yaşanan manzaraların uluslararası basın ve bazı çevrelerce Türkiye'de olağanüstü bir durum varmış gibi yansıtılmasının tamamen gerçek dışı olduğunu açıkladı.
Avrupa ülkeleri ve AB yetkilileri tarafından halen süreci istismar eden çevrelere cesaret veren açıklamaların yapılmasının anlaşılabilir bir durum olmadığını belirten Bağış, 'AB üyesi bazı ülkelerde ifade, basın ve toplanma özgürlüğü konusundaki kötü uygulamalar hala hafızlarda ve göz önündeyken, bunlara karşı herhangi bir tepki göstermeyen Avrupa Birliği'nin Türkiye'de bunlardan çok daha düşük ölçekli gösterilere haddinden fazla hassasiyet göstermesini manidar buluyoruz.' dedi.
Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış'ın ev sahipliğinde 28. Reform Grubu (RİG) Toplantısı düzenlendi. Avrupa Birliği Bakanlık binasında gerçekleştirilen toplantıya AB Bakanı Bağış'ın yanı sıra Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, İçişleri Bakanı Muammer Güler, Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve ilgili yetkililer katıldı. Toplantının ardından bakanlar ile birlikte Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Başkanı Arif Demirkıran ve Başbakanlık Müsteşarı Efkan Ala'nın da katıldığı basın toplantısı düzenlendi. Basın toplantısında AB Bakanı Egemen Bağış açıklamalarda bulundu.
AB İLİŞKİLERİNDE EN ÖNEMLİ MESELE REFORM SÜRECİYLE HİÇBİR İLGİSİ OLMAYAN SİYASİ ENGELLER
Reform İzleme Grubu toplantılarının Türkiye'nin ileri demokrasi kararlılığını çağdaş hukuk standartlarını yakalama iradesinin ve reform sürecini güçlendiren bir platform olarak çalışmalarına aynı ivmeyle devam edeceğini belirten Bağış, 'Her ne kadar son dönemde olumlu bazı gelişmeler yaşansa da Türkiye'nin AB müzakere sürecinde halen 16 fasıl sadece siyasi nitelikli engellemeler nedeniyle açılamamaktadır. Şu hususu özellikle ve altını çizerek ifade etmekte fayda görüyorum. Halihazırda Türkiye-AB ilişkilerinde en önemli ve öncelikli mesele Türkiye'nin reform süreciyle hiçbir ilgisi olmayan siyasi engellerdir.' diye konuştu.
Türkiye ile Avrupa Birliği arasında yarım asrı aşkın devam eden ilişkilerin stratejik, tarihi, kültürel, coğrafi ve insani birçok kazanımı da beraberinde getiren ortak çıkarlar temelinde devam ettiğini kaydeden Bağış, 'Bundan sonra da ancak aynı anlayışla devam edebilecektir. Ülkemiz içerisinde yaşanan bazı günlük tartışmalar Avrupa Parlamentosu'na ve Avrupa kamuoylarına abartılı bir fotoğrafla sunularak, gerçek fotoğrafın üzeri örtülmeye çalışılmaktadır. Maalesef Avrupa Parlamentosu'nda kabul edilen son Türkiye Raporu da bu gözlemlerimizdeki haklılığı teyit etmiş, Parlamento kürsüsü Türkiye'yi haksız ve mesnetsiz tezlerle karalama platformuna dönüşmüştür. Türkiye'nin reform sürecinde aldığı mesafenin üzerine perde çekilmesi asla kabul edilemez.Daha önce de belirttiğimiz gibi Hükümet ve Reform İzleme Grubu olarak Avrupa Parlamentosu'nun sözkonusu Raporu'nu tanımıyor ve yok hükmünde kabul ediyoruz.' şeklinde konuştu.
Hükümet olarak her türlü yapıcı eleştiriye sonuna kadar açık olduklarını vurgulayan Bağış şunları söyledi; 'Ancak eleştiri sınırlarını aşan, ülkemize hakaret boyutuna ulaşan hiçbir tavrı kabul etmeyiz. Bugün bu toplantıyla da gösterdiğimiz üzere hükümetimizin gerek AB müktesebatına uyum, gerek ileri demokrasi standartları ve özgürlükler konusunda hiçbir çekincesi, hiçbir tereddüdü yoktur.Aksine şu anda Türkiye'de tarihinin en reformist, en şeffaf, en özgürlükçü, en kararlı ve en güçlü hükümeti işbaşındadır. Hükümet olarak son 10,5 yılda gerçekleştirdiğimiz reformların Türkiye'de demokrasinin güçlenmesi, hiçbir ayrımcılığa maruz kalmaksızın vatandaşlarımızın hak ve özgürlüklerinin önündeki engelleri kaldırmaya yönelik olduğu görülecektir.Türkiye Cumhuriyeti gerek farklı inanç gruplarına, gerek bireysel özgürlüklerin genişletilmesine yönelik reform adımlarını atma kararlılığını sürdürmektedir. Bununla ilgili yasa taslakları üzerinde teknik heyetlerimiz çalışmalarını devam etmektedir. Türkiye'de artık tabu olan, üzerinde tartışılamayan, konuşulamayan, rahatlıkla ifade edilemeyen hiçbir konu yoktur.'
TÜRKİYE'DE OLAĞANÜSTÜ BİR DURUM VARMIŞ GİBİ YANSITILAN MANZARA TAMAMEN GERÇEK DIŞI
Taksim Gezi Parkı'yla ilgili başlayan, ancak daha sonra marjinal ve illegal grupların istismarıyla başka bir boyut kazanan gösterilerin Türkiye'nin demokratik atmosferinin güçlenmesinin de bir tezahürü olarak algılanması gerektiğini hatırlatan Bağış, 'Müdahale sınırlarını zorlayan güvenlik güçlerimiz hakkında açılan soruşturma ve bu soruşturma kapsamındaki bazı neticeler kamuoyumuzun bilgisi dhilindedir. Ancak, buna rağmen uluslararası basın ve bazı çevrelerce Türkiye'de olağanüstü bir durum varmış gibi yansıtılan manzara tamamen gerçek dışıdır. Diğer taraftan, Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan başından itibaren meselenin diyalog yoluyla çözülmesi için önemli bir hassasiyet göstermiş, farklı kesimlerle diyalog içerisinde bulunmuştur. Aynı şekilde hükümet üyelerimiz ve yerel yöneticilerimiz de konuya aynı hassasiyetle yaklaşmışlar ve diyalog sürecini hiçbir zaman kesmemişlerdir.Buna rağmen, Avrupa ülkeleri ve AB yetkilileri tarafından halen süreci istismar eden çevrelere cesaret veren açıklamaların yapılması anlaşılabilir bir durum değildir. AB üyesi bazı ülkelerde ifade, basın ve toplanma özgürlüğü konusundaki kötü uygulamalar hala hafızlarda ve göz önündeyken, bunlara karşı herhangi bir tepki göstermeyen Avrupa Birliği'nin Türkiye'de bunlardan çok daha düşük ölçekli gösterilere haddinden fazla hassasiyet göstermesini manidar buluyoruz.' açıklamasında bulundu.
Türkiye'nin Kopenhag Siyasi Kriterleri'ni karşıladığı Avrupa Birliği tarafından da teyit edildiği cihetle Türkiye-AB katılım müzakereleri artık teknik bir süreç olarak kabul edilmesi gerektiğini ifade eden Bağış, 'Buna rağmen Türkiye sözkonusu olduğunda teknik süreç yerine sürekli siyasi meselelerin konuşuluyor olması da Avrupa Birliği tarafından üzerinde düşünülmesi gereken bir durumdur .Türkiye demokratik bir hukuk devletidir, kendi iç meselelerini de hangi mekanizmalarla, hangi yollarla çözeceğine karar vermeye muktedirdir. Türkiye türlü bahanelerle oyalanacak, daha fazla kapıda bekletilebilecek ve kendisine yapılan tehditlere boyun eğecek bir ülke değildir.' şeklinde konuştu.
AB ile ilişkilerde vatandaşlar açısından en sıkıntılı husus olarak gündeme gelen vize konusunda da önemli bir dönemecin eşiğinde olunduğunu anlatan Bağış şunları söyledi: 'Vatandaşlarımızın AB'ye yönelik giderek azalan güvenini yeniden tesis etmek için vize alanında yaşanabilecek gelişmeler en somut ilerleme olacaktır. Bu konuda en azından diğer aday ülkelere uygulanmış olan koşul ve yöntemlerin, AB ile ilişkileri yarım asrı aşkın süredir devam eden ve üyelik müzakereleri yürüten aday ülke sıfatıyla ülkemize de uygulanmasını bekliyoruz. Türkiye elbette kendi stratejik tercihleri ve tepkileri gereği her zaman değerlendirmesini yapacaktır. Milletimizin ve Hükümetimizin Avrupa Birliği'nden beklentisi ve samimi arzusu artık bu sürecin hak ettiği zeminde ilerlemesidir. Hükümetimizin reformlar konusunda gösterdiği samimiyet ve kararlılığa artık AB tarafı da sahip çıkmalı, bu kararlılığımıza karşılık vermelidir.'
Avrupa ülkeleri ve AB yetkilileri tarafından halen süreci istismar eden çevrelere cesaret veren açıklamaların yapılmasının anlaşılabilir bir durum olmadığını belirten Bağış, 'AB üyesi bazı ülkelerde ifade, basın ve toplanma özgürlüğü konusundaki kötü uygulamalar hala hafızlarda ve göz önündeyken, bunlara karşı herhangi bir tepki göstermeyen Avrupa Birliği'nin Türkiye'de bunlardan çok daha düşük ölçekli gösterilere haddinden fazla hassasiyet göstermesini manidar buluyoruz.' dedi.
Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış'ın ev sahipliğinde 28. Reform Grubu (RİG) Toplantısı düzenlendi. Avrupa Birliği Bakanlık binasında gerçekleştirilen toplantıya AB Bakanı Bağış'ın yanı sıra Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, İçişleri Bakanı Muammer Güler, Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve ilgili yetkililer katıldı. Toplantının ardından bakanlar ile birlikte Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Başkanı Arif Demirkıran ve Başbakanlık Müsteşarı Efkan Ala'nın da katıldığı basın toplantısı düzenlendi. Basın toplantısında AB Bakanı Egemen Bağış açıklamalarda bulundu.
AB İLİŞKİLERİNDE EN ÖNEMLİ MESELE REFORM SÜRECİYLE HİÇBİR İLGİSİ OLMAYAN SİYASİ ENGELLER
Reform İzleme Grubu toplantılarının Türkiye'nin ileri demokrasi kararlılığını çağdaş hukuk standartlarını yakalama iradesinin ve reform sürecini güçlendiren bir platform olarak çalışmalarına aynı ivmeyle devam edeceğini belirten Bağış, 'Her ne kadar son dönemde olumlu bazı gelişmeler yaşansa da Türkiye'nin AB müzakere sürecinde halen 16 fasıl sadece siyasi nitelikli engellemeler nedeniyle açılamamaktadır. Şu hususu özellikle ve altını çizerek ifade etmekte fayda görüyorum. Halihazırda Türkiye-AB ilişkilerinde en önemli ve öncelikli mesele Türkiye'nin reform süreciyle hiçbir ilgisi olmayan siyasi engellerdir.' diye konuştu.
Türkiye ile Avrupa Birliği arasında yarım asrı aşkın devam eden ilişkilerin stratejik, tarihi, kültürel, coğrafi ve insani birçok kazanımı da beraberinde getiren ortak çıkarlar temelinde devam ettiğini kaydeden Bağış, 'Bundan sonra da ancak aynı anlayışla devam edebilecektir. Ülkemiz içerisinde yaşanan bazı günlük tartışmalar Avrupa Parlamentosu'na ve Avrupa kamuoylarına abartılı bir fotoğrafla sunularak, gerçek fotoğrafın üzeri örtülmeye çalışılmaktadır. Maalesef Avrupa Parlamentosu'nda kabul edilen son Türkiye Raporu da bu gözlemlerimizdeki haklılığı teyit etmiş, Parlamento kürsüsü Türkiye'yi haksız ve mesnetsiz tezlerle karalama platformuna dönüşmüştür. Türkiye'nin reform sürecinde aldığı mesafenin üzerine perde çekilmesi asla kabul edilemez.Daha önce de belirttiğimiz gibi Hükümet ve Reform İzleme Grubu olarak Avrupa Parlamentosu'nun sözkonusu Raporu'nu tanımıyor ve yok hükmünde kabul ediyoruz.' şeklinde konuştu.
Hükümet olarak her türlü yapıcı eleştiriye sonuna kadar açık olduklarını vurgulayan Bağış şunları söyledi; 'Ancak eleştiri sınırlarını aşan, ülkemize hakaret boyutuna ulaşan hiçbir tavrı kabul etmeyiz. Bugün bu toplantıyla da gösterdiğimiz üzere hükümetimizin gerek AB müktesebatına uyum, gerek ileri demokrasi standartları ve özgürlükler konusunda hiçbir çekincesi, hiçbir tereddüdü yoktur.Aksine şu anda Türkiye'de tarihinin en reformist, en şeffaf, en özgürlükçü, en kararlı ve en güçlü hükümeti işbaşındadır. Hükümet olarak son 10,5 yılda gerçekleştirdiğimiz reformların Türkiye'de demokrasinin güçlenmesi, hiçbir ayrımcılığa maruz kalmaksızın vatandaşlarımızın hak ve özgürlüklerinin önündeki engelleri kaldırmaya yönelik olduğu görülecektir.Türkiye Cumhuriyeti gerek farklı inanç gruplarına, gerek bireysel özgürlüklerin genişletilmesine yönelik reform adımlarını atma kararlılığını sürdürmektedir. Bununla ilgili yasa taslakları üzerinde teknik heyetlerimiz çalışmalarını devam etmektedir. Türkiye'de artık tabu olan, üzerinde tartışılamayan, konuşulamayan, rahatlıkla ifade edilemeyen hiçbir konu yoktur.'
TÜRKİYE'DE OLAĞANÜSTÜ BİR DURUM VARMIŞ GİBİ YANSITILAN MANZARA TAMAMEN GERÇEK DIŞI
Taksim Gezi Parkı'yla ilgili başlayan, ancak daha sonra marjinal ve illegal grupların istismarıyla başka bir boyut kazanan gösterilerin Türkiye'nin demokratik atmosferinin güçlenmesinin de bir tezahürü olarak algılanması gerektiğini hatırlatan Bağış, 'Müdahale sınırlarını zorlayan güvenlik güçlerimiz hakkında açılan soruşturma ve bu soruşturma kapsamındaki bazı neticeler kamuoyumuzun bilgisi dhilindedir. Ancak, buna rağmen uluslararası basın ve bazı çevrelerce Türkiye'de olağanüstü bir durum varmış gibi yansıtılan manzara tamamen gerçek dışıdır. Diğer taraftan, Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan başından itibaren meselenin diyalog yoluyla çözülmesi için önemli bir hassasiyet göstermiş, farklı kesimlerle diyalog içerisinde bulunmuştur. Aynı şekilde hükümet üyelerimiz ve yerel yöneticilerimiz de konuya aynı hassasiyetle yaklaşmışlar ve diyalog sürecini hiçbir zaman kesmemişlerdir.Buna rağmen, Avrupa ülkeleri ve AB yetkilileri tarafından halen süreci istismar eden çevrelere cesaret veren açıklamaların yapılması anlaşılabilir bir durum değildir. AB üyesi bazı ülkelerde ifade, basın ve toplanma özgürlüğü konusundaki kötü uygulamalar hala hafızlarda ve göz önündeyken, bunlara karşı herhangi bir tepki göstermeyen Avrupa Birliği'nin Türkiye'de bunlardan çok daha düşük ölçekli gösterilere haddinden fazla hassasiyet göstermesini manidar buluyoruz.' açıklamasında bulundu.
Türkiye'nin Kopenhag Siyasi Kriterleri'ni karşıladığı Avrupa Birliği tarafından da teyit edildiği cihetle Türkiye-AB katılım müzakereleri artık teknik bir süreç olarak kabul edilmesi gerektiğini ifade eden Bağış, 'Buna rağmen Türkiye sözkonusu olduğunda teknik süreç yerine sürekli siyasi meselelerin konuşuluyor olması da Avrupa Birliği tarafından üzerinde düşünülmesi gereken bir durumdur .Türkiye demokratik bir hukuk devletidir, kendi iç meselelerini de hangi mekanizmalarla, hangi yollarla çözeceğine karar vermeye muktedirdir. Türkiye türlü bahanelerle oyalanacak, daha fazla kapıda bekletilebilecek ve kendisine yapılan tehditlere boyun eğecek bir ülke değildir.' şeklinde konuştu.
AB ile ilişkilerde vatandaşlar açısından en sıkıntılı husus olarak gündeme gelen vize konusunda da önemli bir dönemecin eşiğinde olunduğunu anlatan Bağış şunları söyledi: 'Vatandaşlarımızın AB'ye yönelik giderek azalan güvenini yeniden tesis etmek için vize alanında yaşanabilecek gelişmeler en somut ilerleme olacaktır. Bu konuda en azından diğer aday ülkelere uygulanmış olan koşul ve yöntemlerin, AB ile ilişkileri yarım asrı aşkın süredir devam eden ve üyelik müzakereleri yürüten aday ülke sıfatıyla ülkemize de uygulanmasını bekliyoruz. Türkiye elbette kendi stratejik tercihleri ve tepkileri gereği her zaman değerlendirmesini yapacaktır. Milletimizin ve Hükümetimizin Avrupa Birliği'nden beklentisi ve samimi arzusu artık bu sürecin hak ettiği zeminde ilerlemesidir. Hükümetimizin reformlar konusunda gösterdiği samimiyet ve kararlılığa artık AB tarafı da sahip çıkmalı, bu kararlılığımıza karşılık vermelidir.'