SGK, Sosyal Güvenlik Haftasında Sınıfta Kaldı
Türk Büro-Sen Kastamonu Şube Başkanı Ali İhsan Bayram Sosyal Güvenlik Haftası ile ilgili basın açıklamasında bulundu.
Bayram; 'Bilindiği üzere her yıl 13-19 Mayıs tarihleri arası Sosyal Güvenlik Haftası olarak kutlanmaktadır. Sosyal Güvenlik Sistemi, toplumun tüm kesimlerini bir şemsiye altına toplaması gereken bir sistemdir. Bu şemsiyenin altında; fiilen çalışanlar, çalıştığı halde kayıt dışında bulunanlar, henüz çalışma hayatına başlamamış olan çocuklar ve gençler ile dul ve yetimler varsa işte o zaman Sosyal Devlet olgusundan bahsedilebilir.
Türkiye'de %45'leri aşan kayıt dışı istihdam oranı, iş tanımları skalasının yapılmaması, taşeron işçilik ve kamuda farklı statülerde istihdam politikaları neticesinde, Sosyal Güvenlik şemsiyesi delik deşik edilmiştir. Bu şemsiye altında olmalarına rağmen, insanların parasız teşhis ve tedavi imknları yoktur. Kurumun sunduğu sağlık hizmetleri tamamen kar-zarar ilişkisine dayandırılarak, piyasalaştırılmıştır. Sosyal Güvenlik sistemindeki finansal açığı kapatmak üzere kurgulanan reform, vatandaştan alınan katkı paylarını artırmış ve sağlık hizmetlerini paralı hale getirmiştir.
SGK çalışanları mutsuzdur. SSK ve Emekli Sandığı birleştirilerek, Sosyal Güvenlik Kurumu'nun meydana getirilmesinin üzerinden 10 yıl geçmiş olmasına rağmen, kurumsal kimliği henüz oturmamıştır. 666 sayılı KHK ile kurum çalışanlarının fazla mesai ve ikramiye ödemeleri kesilmiş, performans ücretleri kaldırılmış, SGK çalışanlarının kazanılmış hakları ellerinden alınmıştır. Kurum; tüm ülke vatandaşlarına hizmet sunmak için mesai mefhumu tanımaksızın görev yapan çalışanlarının özlük haklarını korumakta isteksiz davranmıştır.
Türkiye nüfusuna sahip AB ülkelerinde Sosyal Güvenlik sisteminde çalışanların sayısı 80 binleri bulurken, Türkiye'de 29 bin civarında SGK çalışanı bu hizmetleri gerçekleştirmektedir. İş yoğunluğu, adaletsiz uygulamalar, hak ettikleri ücretleri alamamak çalışanların kurumdan ayrılmalarına sebep olmaktadır.
Geçtiğimiz yıllarda Kurumun internet sitesinde bir anket gerçekleştirilmiştir ancak ankete katılanlardan sicil numarası ve TC Kimlik numarasıyla giriş yaptırılarak, ankette bile mobbing uygulanmıştır.
Türk Büro-Sen olarak Kurum çalışanları arasında gerçekleştirdiğimiz ankete 37 ilde toplam 3249 kişi katılmıştır. Ankete katılanların %86,6'sı Kurum yönetiminin adil olmadığını düşünmekte, %90,7'si hak ettiği unvanlara ulaşacağına inanmamaktadır. Çalışanların, %91,1'i atamalarda liyakat ve birikime önem verilmediği yönünde görüş bildirmekte, yapılan il müdür yardımcılığı ve merkez müdürlüğü atamalarında, ankete katılanların %91,7'si atananların makamlarını hak etmediğini düşünmektedir. Çalışanlarının %90'ı görev yaptığı Kurumun adaletine inanmıyorsa, burada bir sorun olduğu açıktır. Bu nedenle yetkililer, çalışanlarla ilgili bu sorunları mutlaka çözmelidirler.
2015 yılında Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği sınavı yapılmış ve sınav sonrası başarılı olanlar atanmışsa da SGK yönetimi, hala sınavsız atama yöntemine başvurmaktadır. Şube Müdürlüklerine, kurum dışından hülle yoluyla atamalardan bir türlü vazgeçilmemiştir.
Başta dar ve sabit gelirliler olmak üzere vatandaşların sağlık harcamaları yükü her geçen gün artmaktadır. 2008 yılından bugüne kadar yazılan her reçete başına para ödenmekte, belli sayının üzerinde ilaç alınırsa fazladan reçete parası ödenmekte, ayaktan tedavilerde dahi katkı payı ödenmekte, hastanede birden fazla serviste muayene olma durumunda katkı payı ödenmekte, 18 yaşını aşmış, okumayan çocuklarımız için genel sağlık sigortası primi ödenmekte, hastaneye belli bir defadan fazla başvurma halinde ayrıca para ödenmektedir.
Emeklilik yaşı yükseltilmiş, emekli aylığı bağlama oranları düşürülmüştür, gözlük ve gözlük camı gibi, tıbbi malzeme değiştirme süreleri uzatılmıştır, işitme cihazı gibi analog ve dijital cihazlar için Kurumca yapılan ödemelerin üst limiti azaltılmıştır, Emeklilik yaşı yükseltilmiş ama sosyal güvenlik açıkları azalmak yerine artmıştır. Bunun sebebi ise Kurumun kaynaklarının anlaşmalı özel hastanelere aktarılmasıdır.
Türkiye'de memur emeklileri büyük bir haksızlığa uğramaktadır. Devlet memurlarının çalışırken aldıkları maaş ile emeklilik maaşları arasında çok büyük farklılıklar vardır.
Memurlara çalışırken döner sermaye, ek ödeme, ek ders ücreti gibi ödemeler yapılırken; bu tür ödemeler prime esas kazançtan sayılmamakta ve emekliliklerinde de bu ödemeler maaşlarına dhil edilmemektedir. Yapılan bu tür ödemelerin emeklilik maaşlarına yansımaması, memurların çalışırken aldıkları maaş ile emekli maaşları arasında büyük bir uçurumun oluşmasına sebebiyet vermemektedir. Bu nedenle, devlete yıllarca hizmet etmiş memurların emekliliklerinde yoksulluk sınırının altında maaş almaları kaçınılmaz bir son olmaktadır.
5510 sayılı Kanun, işçiler ile memurlar arasında sosyal güvenlik ve emeklilik hakkı bakımından eşitlik getirmek amacıyla çıkarılmış olsa da Kanun, bu amaca hizmet etmemiştir.
1 Ekim 2008'den önce işe başlayan memurla, bu tarihten sonra işe başlayan memurların emeklilik hakları aynı değildir. Bu durum, çalışırken brüt maaşları ve çalışma süreleri aynı olan bir memur ile işçinin emekli olması durumunda, memurların %15 ile %60 oranında daha az emekli maaşı almasına; yarı yarıya daha az emekli ikramiyesi almasına yol açmaktadır.
Öncelikle kayıt dışı istihdamın kayıt altına alınması, istihdam yaratacak yatırımlara öncelik verilmesi, prim yükünün hafifletilmesi, makul olmayan yaş ve prim ödeme gün sayılarının çalışanlar üzerinde oluşturduğu 'bu sistemden dolayı ancak mezarda emekli olurum' psikolojisinin ortadan kaldırılması ve sigortalılığı özendirecek tedbirlerin alınması gerekmektedir.
Türk Büro-Sen olarak SGK'nın kurumsallaşmasını önemsemekle beraber; kurum personelinin çalışma koşullarından mutlu olduğu, atamaların herkese eşit ve adaletli bir şekilde yapıldığı bir kurum olmasını arzu etmekteyiz. Bu duygu ve düşüncelerle Sosyal Güvenlik Haftasını kutluyor, daha mutlu bir Türkiye temenni ediyoruz.' dedi.
Türkiye'de %45'leri aşan kayıt dışı istihdam oranı, iş tanımları skalasının yapılmaması, taşeron işçilik ve kamuda farklı statülerde istihdam politikaları neticesinde, Sosyal Güvenlik şemsiyesi delik deşik edilmiştir. Bu şemsiye altında olmalarına rağmen, insanların parasız teşhis ve tedavi imknları yoktur. Kurumun sunduğu sağlık hizmetleri tamamen kar-zarar ilişkisine dayandırılarak, piyasalaştırılmıştır. Sosyal Güvenlik sistemindeki finansal açığı kapatmak üzere kurgulanan reform, vatandaştan alınan katkı paylarını artırmış ve sağlık hizmetlerini paralı hale getirmiştir.
SGK çalışanları mutsuzdur. SSK ve Emekli Sandığı birleştirilerek, Sosyal Güvenlik Kurumu'nun meydana getirilmesinin üzerinden 10 yıl geçmiş olmasına rağmen, kurumsal kimliği henüz oturmamıştır. 666 sayılı KHK ile kurum çalışanlarının fazla mesai ve ikramiye ödemeleri kesilmiş, performans ücretleri kaldırılmış, SGK çalışanlarının kazanılmış hakları ellerinden alınmıştır. Kurum; tüm ülke vatandaşlarına hizmet sunmak için mesai mefhumu tanımaksızın görev yapan çalışanlarının özlük haklarını korumakta isteksiz davranmıştır.
Türkiye nüfusuna sahip AB ülkelerinde Sosyal Güvenlik sisteminde çalışanların sayısı 80 binleri bulurken, Türkiye'de 29 bin civarında SGK çalışanı bu hizmetleri gerçekleştirmektedir. İş yoğunluğu, adaletsiz uygulamalar, hak ettikleri ücretleri alamamak çalışanların kurumdan ayrılmalarına sebep olmaktadır.
Geçtiğimiz yıllarda Kurumun internet sitesinde bir anket gerçekleştirilmiştir ancak ankete katılanlardan sicil numarası ve TC Kimlik numarasıyla giriş yaptırılarak, ankette bile mobbing uygulanmıştır.
Türk Büro-Sen olarak Kurum çalışanları arasında gerçekleştirdiğimiz ankete 37 ilde toplam 3249 kişi katılmıştır. Ankete katılanların %86,6'sı Kurum yönetiminin adil olmadığını düşünmekte, %90,7'si hak ettiği unvanlara ulaşacağına inanmamaktadır. Çalışanların, %91,1'i atamalarda liyakat ve birikime önem verilmediği yönünde görüş bildirmekte, yapılan il müdür yardımcılığı ve merkez müdürlüğü atamalarında, ankete katılanların %91,7'si atananların makamlarını hak etmediğini düşünmektedir. Çalışanlarının %90'ı görev yaptığı Kurumun adaletine inanmıyorsa, burada bir sorun olduğu açıktır. Bu nedenle yetkililer, çalışanlarla ilgili bu sorunları mutlaka çözmelidirler.
2015 yılında Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği sınavı yapılmış ve sınav sonrası başarılı olanlar atanmışsa da SGK yönetimi, hala sınavsız atama yöntemine başvurmaktadır. Şube Müdürlüklerine, kurum dışından hülle yoluyla atamalardan bir türlü vazgeçilmemiştir.
Başta dar ve sabit gelirliler olmak üzere vatandaşların sağlık harcamaları yükü her geçen gün artmaktadır. 2008 yılından bugüne kadar yazılan her reçete başına para ödenmekte, belli sayının üzerinde ilaç alınırsa fazladan reçete parası ödenmekte, ayaktan tedavilerde dahi katkı payı ödenmekte, hastanede birden fazla serviste muayene olma durumunda katkı payı ödenmekte, 18 yaşını aşmış, okumayan çocuklarımız için genel sağlık sigortası primi ödenmekte, hastaneye belli bir defadan fazla başvurma halinde ayrıca para ödenmektedir.
Emeklilik yaşı yükseltilmiş, emekli aylığı bağlama oranları düşürülmüştür, gözlük ve gözlük camı gibi, tıbbi malzeme değiştirme süreleri uzatılmıştır, işitme cihazı gibi analog ve dijital cihazlar için Kurumca yapılan ödemelerin üst limiti azaltılmıştır, Emeklilik yaşı yükseltilmiş ama sosyal güvenlik açıkları azalmak yerine artmıştır. Bunun sebebi ise Kurumun kaynaklarının anlaşmalı özel hastanelere aktarılmasıdır.
Türkiye'de memur emeklileri büyük bir haksızlığa uğramaktadır. Devlet memurlarının çalışırken aldıkları maaş ile emeklilik maaşları arasında çok büyük farklılıklar vardır.
Memurlara çalışırken döner sermaye, ek ödeme, ek ders ücreti gibi ödemeler yapılırken; bu tür ödemeler prime esas kazançtan sayılmamakta ve emekliliklerinde de bu ödemeler maaşlarına dhil edilmemektedir. Yapılan bu tür ödemelerin emeklilik maaşlarına yansımaması, memurların çalışırken aldıkları maaş ile emekli maaşları arasında büyük bir uçurumun oluşmasına sebebiyet vermemektedir. Bu nedenle, devlete yıllarca hizmet etmiş memurların emekliliklerinde yoksulluk sınırının altında maaş almaları kaçınılmaz bir son olmaktadır.
5510 sayılı Kanun, işçiler ile memurlar arasında sosyal güvenlik ve emeklilik hakkı bakımından eşitlik getirmek amacıyla çıkarılmış olsa da Kanun, bu amaca hizmet etmemiştir.
1 Ekim 2008'den önce işe başlayan memurla, bu tarihten sonra işe başlayan memurların emeklilik hakları aynı değildir. Bu durum, çalışırken brüt maaşları ve çalışma süreleri aynı olan bir memur ile işçinin emekli olması durumunda, memurların %15 ile %60 oranında daha az emekli maaşı almasına; yarı yarıya daha az emekli ikramiyesi almasına yol açmaktadır.
Öncelikle kayıt dışı istihdamın kayıt altına alınması, istihdam yaratacak yatırımlara öncelik verilmesi, prim yükünün hafifletilmesi, makul olmayan yaş ve prim ödeme gün sayılarının çalışanlar üzerinde oluşturduğu 'bu sistemden dolayı ancak mezarda emekli olurum' psikolojisinin ortadan kaldırılması ve sigortalılığı özendirecek tedbirlerin alınması gerekmektedir.
Türk Büro-Sen olarak SGK'nın kurumsallaşmasını önemsemekle beraber; kurum personelinin çalışma koşullarından mutlu olduğu, atamaların herkese eşit ve adaletli bir şekilde yapıldığı bir kurum olmasını arzu etmekteyiz. Bu duygu ve düşüncelerle Sosyal Güvenlik Haftasını kutluyor, daha mutlu bir Türkiye temenni ediyoruz.' dedi.