"Bu sistem hekimi tüccar, hastayı müşteri gören bir anlayışa sahip"
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacı, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu'ndaki ilk kürsü konuşmasını Sağlıkla İlgili Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine gerçekleştirdi.
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu'ndaki görüşmelerde gergin anlar yaşanmasına neden olan kanun teklifinin ilk 22 maddesini kapsayan ve kabul edilen birinci bölümünün 16'ncı maddesinde 5 dakikalık söz alan Milletvekili Hasan Baltacı, hastaların hastane hastane gezdiği, randevu sisteminin ihtiyaca cevap vermediği, acil servislerin yoğun bakım ve poliklinik gibi hizmet verdiği, hekim ve sağlık çalışanı sayısının yetersiz kaldığı ve sağlığa yeteri kadar bütçe ayrılmadığı mevcut şartlarda sağlık çalışanlarına şiddeti engellemenin pek mümkün gözükmediğini söyledi.
Ülke ekonomisini ayakta tutan üretici güçlerin; işçi, emekçi, memur, köylü, genç ve kadınların sağlıklı yaşatmanın devletin öncelikli sorumluluğu olduğunu kaydeden Milletvekili Baltacı şunları söyledi;
MECLİSİN ÇATISI ALTINDA UZLAŞMA KÜLTÜRÜNÜ HAKİM KILMALIYIZ
'Her şeyden önce şunu belirtmeliyim; Bu kanun teklifinin en çok tartışılan 5'nci maddesinde kısmende olsa bir iyileştirme getirilmiştir ama yeterli değildir. Meclisin bundan sonra yapacağı tüm yasama faaliyetlerinde, toplumun tüm kesimlerinin çıkarlarını gözeten ve uzlaşmaya dayalı bir tutumun öne çıkması için daha çok çaba harcamamız gerekiyor. Çünkü; özellikle bu yasada olduğu gibi, yani sağlıkta şiddeti önlemek istiyorsak, kadına şiddetle mücadele etmek istiyorsak, toplumsal barışı yeniden tesis etmek istiyorsak, bu meclisin çatısı altında uzlaşma kültürünü hakim kılmalıyız. Ortak değerlerimizi daha fazla öne çıkartmalı, ortak kaygılarımızı daha fazla konuşmalıyız.'
HEKİM VE SAĞLIK ÇALIŞANLARININ, ÇALIŞMA KOŞULLARINI İYİLEŞTİRMELİYİZ
'Eğer sağlıkta şiddeti önlemek istiyorsak, başta hekimler olmak üzere tüm sağlık çalışanlarının, çalışma koşullarını iyileştirmeliyiz. Her şeyden önce sağlık hizmeti ulaşılabilir, yerinde ve ücretsiz olmalıdır. Düşünün; hastalar hastane hastane gezerken, randevu sistemi ihtiyaca cevap vermezken, acil servisler yoğun bakım ünitesi gibi, poliklinik gibi hizmet verirken, acil servislere başvuru 100 milyon kişiyi aşmışken, hekim ve sağlık çalışanı sayısı yetersizken, sağlığa yeteri kadar bütçe ayırmamışken, ambulanslar hastaneler arasında mekik dokurken, önleyici ve koruyucu sağlık hizmeti verilemezken, nasıl olacakta şiddeti engelleyeceğiz?'
BU SİSTEM; HEKİMİ TÜCCAR, HASTAYI MÜŞTERİ GÖREN BİR ANLAYIŞA SAHİP
'Gerçekçi olmamız lazım. Şiddeti önlemek için; şiddet uygulayan her kim olursa olsun bunun cezasız kalmayacağını bilmeli, verilen cezanın uygulanacağını herkes bilmeli. Ama bunlar yeterli değil. Biz her şeyden önce sağlık sistemimizi bir bütün olarak ele almalıyız. Hastaların hekime ulaşmasının önündeki tüm engelleri kaldırmalıyız. Hekim ve sağlık çalışanlarının sayısını arttırmalıyız. Onlara barışçıl bir çalışma ortamı sunmalıyız. Hekim ve sağlık çalışanlarına uygulanan siyasi ve idari tüm baskılara son vermeliyiz. Hekimleri olumsuz etkileyen Sağlıkta Performans Sistemi'ni kaldırmalıyız. Dünya Tabipler Birliği'nce belirlenen standartlara göre; hekimin hastasına ayırması gereken süre en az 20 dakika, bu Avrupa da 25 dakika. Bizde ise bir doktor günde 80 ila 200 hastayı muayene ediyor. Psikiyatrı kliniklerinde 8 dakika, diğer kliniklerde 5 dakika arayla randevu veriliyor. Bu sistem hekimi tüccar, hastayı müşteri gören bir anlayışa sahiptir. Hasta kendini müşteri olarak görürse, bu sefer devreye müşteri memnuniyeti gibi sağlık hizmetiyle alakasız bir kavram girer. Tüm bunlar yapılmazsa zaten kendisi tedaviye muhtaç olan sağlık sistemini ayağa kaldıramayız, sağlıkta şiddeti önleyemeyiz.'
SAĞLIĞI TİCARİ BİR META OLARAK GÖRÜYORSUNUZ
'Ayrıca; sağlığı devletin vatandaşına borçlu olduğu bir toplumsal hizmet olarak, bir kamu malı olarak değil de ticari bir meta olarak görüyorsunuz. Sağlık sistemini sizi ayakta tutan rant ekonomisinin bir parçası yaptınız. Şimdi şehir hastaneleriyle sağlığı yandaşa kaynak aktaracak bir araç olarak görüyorsunuz. Hastalar hekim beklerken, hekimlik hakkını satışa çıkarıyorsunuz. Yani sağlık sizin için bir hizmet değil, kriz çıkaran ekonomik sisteminize kaynak yaratan bir araç oldu.'
ÜRETİCİ GÜÇLERİ SAĞLIK İÇİNDE YAŞATMAK ZORUNDAYIZ
'Eğer bu ekonomik krizle mücadele etmek istiyorsak, ekonomimizi ayakta tutan üretici güçleri; işçiyi, emekçiyi, memuru, köylüyü, gençleri ve kadınları sağlıklı yaşatmak zorundayız. Üretici güçlerin sağlığını yeniden ayakları üzerine dikmek zorundayız. Aksi takdirde derinleşen ekonomik krizle mücadele etme şansımız yok.'