PKK, Öcalan'ın söylediklerini sadece yapar gibi görünüyor
PKK'yı en iyi bilen Kürt siyasetçi ve yazarlardan İbrahim Güçlü, Öcalan'ın İmralı Adası'ndan gönderdiği son mesajları ile ilgili önemli tespitlerde bulundu.
PKK'yı en iyi bilen Kürt siyasetçi ve yazarlardan İbrahim Güçlü, Öcalan'ın İmralı Adası'ndan gönderdiği son mesajları ile ilgili önemli tespitlerde bulundu. PKK'nın Öcalan'ın söylediklerini yapmadığını sadece yapar gibi göründüğünü anlatan Güçlü, 'PKK yöneticileri Öcalan'ın söylediklerini yapar görünüyor asıl kendi çıkarlarına, kendilerini yöneten güç odaklarının ve devletlerin çıkarlarına uygun hareket ediyorlar.' dedi. Güçlü, PKK'nın değişmediğini, aksine her geçen gün nüfuz alanını genişlettiğini vurguladı.
Abdullah Öcalan'ın Stalinist, Baasçı, Kemalist bir yapı ve düşünceye sahip olduğunu belirten Güçlü, Cihan Haber Ajansı'na (Cihan) yaptığı açıklamada, 'Bu düşünce akımlarının hepsi otoriter laikliği savunmaktadırlar. Öcalan da böyledir. Buna rağmen, Öcalan İslamcılara kongre yapma önerisini yaparken, gerçekten İslamcıları meşru görmesinden dolayı değil, İslam'ı kullanma ve araçsallaştırma amacıyla yapmaktadır. PKK ve Öcalan'ın amacı, kendi otoriter egemenlik ve nüfuz alanlarını genişletmektir. Bu amacı gerçekleştirmek için de insanlığa ait olan bütün değerleri rahatlıkla kullanma ve araçsallaştırma zihniyet ve uygulamasına sahiptirler. Bu akımlar, Öcalan ve PKK eliti de tanrı tanımaz bir yapıya sahip oldukları halde, İslam'ı her zaman kullanmışlardır. PKK, sahte İslamcı yapılar oluşturmuştur. PKK, kendi egemenlik ve nüfuz alanlarını genişletmek için bütün kesimleri kontrol altına almak için bu tür yapılar, toplantılar, konferanslar yapmaktadır. PKK, kendi Alevileri, kendi İslamcıları, kendi hukukçuları, kendi mühendisleri, kendi kadınları, kendi gençleriyle ilgili konferans yapmaları, örgüt yapılarını oluşturmaları bunun sonucudur.' diye konuştu.
Öcalan'ın son İmralı mesajında Diyarbakır'da 'Demokratik İslam Kongresi' yapılmasını istediğini hatırlatan Kürt siyasetçi Güçlü, Öcalan'a göre demek ki bir de 'demokratik olmayan İslamcılığın' olduğunun anlaşıldığını kaydetti. Güçlü, şunları söyledi: 'İslam'la ilgili böyle bir kategorileştirme zaten başlı başına Öcalan'ın konuyla ilgili cahilliğini ortaya çıkarıyor. Bilinen bir şey var ki, 'İslam İslam'dır. İslam'ın demokratik olanı ve olmayanı yoktur.' PKK ve Öcalan'ın kendisi tek lider, tek parti, tek ideoloji egemenliğini; otoriter ve totaliter bir sistem savunmasını yapmasına rağmen, demokrasi adına önermelerde bulunması da başlı başına abesle iştigaldir.'
Ortadoğu'da çok büyük İslami birlik ve teşkilatlar olduğunu anlatan Güçlü, 'Öcalan bunlardan, bunların faaliyet ve çabalarından habersiz bir önerme yapmaktadır. Bu da Öcalan'ın İslam gerçeğine ne kadar uzak olduğunu ortaya koyuyor. Bu İslam birlikleri ve teşkilatları Öcalan'dan önce kendilerini ilgilendiren sorunları çözümlemek için bir çaba içindeler. Ama bu sorunların çözümlenmesinin o kadar kolay olmadığı görülmekte.' dedi.
'PKK KONTROL ALTINDA OLMAYAN ALAN BIRAKMAK İSTEMİYOR'
PKK'nın kendi egemenlik ve nüfuz alanlarını genişletmek için bütün kesimleri kontrol altına almak için bu tür yapılar, toplantılar, konferanslar yaptığını dile getiren Güçlü, örgütün kendi Alevileri, kendi İslamcıları, kendi hukukçuları, kendi mühendisleri, kendi kadınları, kendi gençleriyle ilgili konferans yapmaları, örgüt yapılarını oluşturmalarının bunun sonucu olduğunu vurguladı. PKK ve BDP'nin yakın bir zaman önce de bütün dinler ve inançlardan insanlarla ilgili aynı kullanma mantığıyla toplantı yaptığını hatırlatan Güçlü, şu görüşlere yer verdi: 'Ama bu toplantıya olan ilginin derecesi ortaya çıktı. Bu konferanslardan hiçbir sonuç çıkmadı. Kimse bu konferansları inandırıcı da bulmadı. PKK ve BDP kendi Alevileriyle de bir konferans yaptı. Aleviler de kendi adına dikte ettirici bu tür konferanslara itibar etmediler. PKK/BDP kendi Apocu Alevileriyle baş başa kalmaya devam ettiler. PKK ve Öcalan'ın kendisi tek lider, tek parti, tek ideoloji egemenliğini; otoriter ve totaliter bir sistem savunmasını yapmasına rağmen, demokrasi adına önermelerde bulunması da başlı başına abesle iştigaldir. Öcalan, ayrıca kendisinin inkarını da ifade eden, Şeyh Said ruhundan ve tarihi kişiliğinden bahsederken de, samimiyetsizliği ve ciddiyetsizliği ortaya çıkıyor. Bilindiği gibi Öcalan ve örgütü, Şeyh Sait, Cibranlı Halit Bey'lerin, Kürdiatan İstiklal Örgütü'nün öncülük ettikleri 1925 Ulusal Ayaklanma Hareketi'ni bir miras olarak kabul etmemektedirler. Diğer Kürt Ulusal Ayaklanmalarla ilgili de aynı mantık ve yaklaşıma sahiptiler. Öcalan ve örgütü, Kürt ulusal hareket tarihini, kendileriyle, 1978 ile başlatmaktadır. Öcalan ve örgütüne göre Şeyh Sait ve arkadaşları gericidirler. İngiliz emperyalistlerinin de uşağıdırlar. Şeyh Sait ve arkadaşları ulusal ayaklanma içine girerek M. Kemal Atatürk'ün demokratikleşme hareketini ve Kürtler ilgili çözümü engellediği görüşündedirler. Ne oldu da Şeyh Sait'in tarihi kişiliği ve ruhundan bahsedilmeye başlandı? Bu yaklaşım, Öcalan ve PKK'nın değiştiği anlamına gelmiyor. Öcalan'ın Şeyh Sait'in kişiliğini de kendi egemenlik ve nüfuz alanını genişletme bağlamında araçsallaştırdığının, yararcı bir mantıkla kullandığının somut delili durumundadır.'
Abdullah Öcalan'ın Stalinist, Baasçı, Kemalist bir yapı ve düşünceye sahip olduğunu belirten Güçlü, Cihan Haber Ajansı'na (Cihan) yaptığı açıklamada, 'Bu düşünce akımlarının hepsi otoriter laikliği savunmaktadırlar. Öcalan da böyledir. Buna rağmen, Öcalan İslamcılara kongre yapma önerisini yaparken, gerçekten İslamcıları meşru görmesinden dolayı değil, İslam'ı kullanma ve araçsallaştırma amacıyla yapmaktadır. PKK ve Öcalan'ın amacı, kendi otoriter egemenlik ve nüfuz alanlarını genişletmektir. Bu amacı gerçekleştirmek için de insanlığa ait olan bütün değerleri rahatlıkla kullanma ve araçsallaştırma zihniyet ve uygulamasına sahiptirler. Bu akımlar, Öcalan ve PKK eliti de tanrı tanımaz bir yapıya sahip oldukları halde, İslam'ı her zaman kullanmışlardır. PKK, sahte İslamcı yapılar oluşturmuştur. PKK, kendi egemenlik ve nüfuz alanlarını genişletmek için bütün kesimleri kontrol altına almak için bu tür yapılar, toplantılar, konferanslar yapmaktadır. PKK, kendi Alevileri, kendi İslamcıları, kendi hukukçuları, kendi mühendisleri, kendi kadınları, kendi gençleriyle ilgili konferans yapmaları, örgüt yapılarını oluşturmaları bunun sonucudur.' diye konuştu.
Öcalan'ın son İmralı mesajında Diyarbakır'da 'Demokratik İslam Kongresi' yapılmasını istediğini hatırlatan Kürt siyasetçi Güçlü, Öcalan'a göre demek ki bir de 'demokratik olmayan İslamcılığın' olduğunun anlaşıldığını kaydetti. Güçlü, şunları söyledi: 'İslam'la ilgili böyle bir kategorileştirme zaten başlı başına Öcalan'ın konuyla ilgili cahilliğini ortaya çıkarıyor. Bilinen bir şey var ki, 'İslam İslam'dır. İslam'ın demokratik olanı ve olmayanı yoktur.' PKK ve Öcalan'ın kendisi tek lider, tek parti, tek ideoloji egemenliğini; otoriter ve totaliter bir sistem savunmasını yapmasına rağmen, demokrasi adına önermelerde bulunması da başlı başına abesle iştigaldir.'
Ortadoğu'da çok büyük İslami birlik ve teşkilatlar olduğunu anlatan Güçlü, 'Öcalan bunlardan, bunların faaliyet ve çabalarından habersiz bir önerme yapmaktadır. Bu da Öcalan'ın İslam gerçeğine ne kadar uzak olduğunu ortaya koyuyor. Bu İslam birlikleri ve teşkilatları Öcalan'dan önce kendilerini ilgilendiren sorunları çözümlemek için bir çaba içindeler. Ama bu sorunların çözümlenmesinin o kadar kolay olmadığı görülmekte.' dedi.
'PKK KONTROL ALTINDA OLMAYAN ALAN BIRAKMAK İSTEMİYOR'
PKK'nın kendi egemenlik ve nüfuz alanlarını genişletmek için bütün kesimleri kontrol altına almak için bu tür yapılar, toplantılar, konferanslar yaptığını dile getiren Güçlü, örgütün kendi Alevileri, kendi İslamcıları, kendi hukukçuları, kendi mühendisleri, kendi kadınları, kendi gençleriyle ilgili konferans yapmaları, örgüt yapılarını oluşturmalarının bunun sonucu olduğunu vurguladı. PKK ve BDP'nin yakın bir zaman önce de bütün dinler ve inançlardan insanlarla ilgili aynı kullanma mantığıyla toplantı yaptığını hatırlatan Güçlü, şu görüşlere yer verdi: 'Ama bu toplantıya olan ilginin derecesi ortaya çıktı. Bu konferanslardan hiçbir sonuç çıkmadı. Kimse bu konferansları inandırıcı da bulmadı. PKK ve BDP kendi Alevileriyle de bir konferans yaptı. Aleviler de kendi adına dikte ettirici bu tür konferanslara itibar etmediler. PKK/BDP kendi Apocu Alevileriyle baş başa kalmaya devam ettiler. PKK ve Öcalan'ın kendisi tek lider, tek parti, tek ideoloji egemenliğini; otoriter ve totaliter bir sistem savunmasını yapmasına rağmen, demokrasi adına önermelerde bulunması da başlı başına abesle iştigaldir. Öcalan, ayrıca kendisinin inkarını da ifade eden, Şeyh Said ruhundan ve tarihi kişiliğinden bahsederken de, samimiyetsizliği ve ciddiyetsizliği ortaya çıkıyor. Bilindiği gibi Öcalan ve örgütü, Şeyh Sait, Cibranlı Halit Bey'lerin, Kürdiatan İstiklal Örgütü'nün öncülük ettikleri 1925 Ulusal Ayaklanma Hareketi'ni bir miras olarak kabul etmemektedirler. Diğer Kürt Ulusal Ayaklanmalarla ilgili de aynı mantık ve yaklaşıma sahiptiler. Öcalan ve örgütü, Kürt ulusal hareket tarihini, kendileriyle, 1978 ile başlatmaktadır. Öcalan ve örgütüne göre Şeyh Sait ve arkadaşları gericidirler. İngiliz emperyalistlerinin de uşağıdırlar. Şeyh Sait ve arkadaşları ulusal ayaklanma içine girerek M. Kemal Atatürk'ün demokratikleşme hareketini ve Kürtler ilgili çözümü engellediği görüşündedirler. Ne oldu da Şeyh Sait'in tarihi kişiliği ve ruhundan bahsedilmeye başlandı? Bu yaklaşım, Öcalan ve PKK'nın değiştiği anlamına gelmiyor. Öcalan'ın Şeyh Sait'in kişiliğini de kendi egemenlik ve nüfuz alanını genişletme bağlamında araçsallaştırdığının, yararcı bir mantıkla kullandığının somut delili durumundadır.'