Milletvekili Baltacı, Bakan Turhan'ı istifaya davet etti

Yüksek Hızlı Tren kazası TBMM'nin 33'üncü birleşiminde de gündemi oluşurdu. Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacı, Bakan Mehmet Cahit Turhan'ı istifaya davet ederek 'Sizde bizim için olmazsa olmaz değilsiniz' dedi.

  • 590
TAKİP ET

Ankara'da meydana gelen Yüksek Hızlı Tren (YHT) kazası, Ulaştırma ve Alt Yapı Bakanlığı'nın bütçesinin görüşüldüğü Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)'nin 33'üncü birleşiminde de gündemi oluşturdu.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) grubu adına söz alan Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacı, yürütme adına Meclis'te olan Bakan Mehmet Cahit Turhan'a, kazanın ardından yaptığı 'Sinyalizasyon sistemi demiryolu işletmeciliği için olmazsa olmaz bir sistem değil' açıklaması üzerinden yüklendi.

Yakın geçmişte çeşitli ülkelerde benzer kazalar sonucu istifa eden ulaştırma bakanlarını hatırlatan Milletvekili Baltacı, 'Açıklamalarınızı okuduk. 'Sinyalizasyon sistemi demiryolu işletmeciliği için olmazsa olmaz bir sistem değil' demişsiniz. Sayın bakan, siz de bu ülke için, bizler için olmazsa olmaz değilsiniz. Çünkü siz kendinizi bu halka karşı sorumlu hissetmiyorsunuz. Ama şunu unutmayın, bugün sorumluluk almayanlar, sorumluluk almayı reddedenler meşru olamazlar' diye konuştu.

'Bırakın istifa etmeyi, bir kişi özür bile dilemedi'
Sözlerine kazada hayatını kaybedenleri anarak başlayan Milletvekili Hasan Baltacı, '8 Temmuz'da Çorlu'da meydana gelen tren kazasında kaybettiğimiz vatandaşlarımızın acısı halen tazeyken, Perşembe günü Ankara'da yeni bir facia daha yaşandı. 9 vatandaşımız hayatını kaybetti. Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, ailelerine sabır, yaralılara acil şifa diliyorum. Bilime inanmama, liyakatsizlik ve kaderciliğin doğurduğu ihmaller bir tarafa, sadece daha fazla oy almak için sinyalizasyonu bile tamamlanmamış tren hattını açanlar, çocukları babalarından, anaları evlatlarından ayırdı. Bilirkişi raporları ve kazaların meydana geliş nedenleri açık ihmal olduğunu ortaya koyduğu halde, sorumluluk alan oldu mu? Tabi ki olmadı. Bakın sayın bakan; Makedonya'da tekne faciası sonucu 20 turist hayatını kaybetti, Ulaştırma Bakanı istifa etti, sene 2009. Mısır'da tren kazası sonucu 49 kişi hayatını kaybetti, Ulaştırma Bakanı istifa etti, sene 2012. Kosta Rika'da köprü çöktü, 5 kişi hayatını kaybetti, Ulaştırma Bakanı istifa etti, sene 2017. Bulgaristan'da trafik kazasında 17 kişi hayatını kaybetti, Ulaştırma Bakanı, Bölgesel Geliştirme Bakanı ve İçişleri Bakanı aynı anda istifalarını açıkladı, sene 2018. Ama sizin hükümetinizde bunca kazaya rağmen bir kişi bile istifa etmedi. Bırakın istifa etmeyi, bir kişi özür bile dilemedi. Ve eminim ki bir kişi bile utanmadı. Açıklamalarınızı okuduk. 'Sinyalizasyon sistemi demiryolu işletmeciliği için olmazsa olmaz bir sistem değil' demişsiniz. Siz de bu ülke için, bizler için olmazsa olmaz değilsiniz. Çünkü siz kendinizi bu halka karşı sorumlu hissetmiyorsunuz. Ama şunu unutmayın, bugün sorumluluk almayanlar, sorumluluk almayı reddedenler meşru olamazlar.' ifadelerini kullandı.

'Çocuklarımızın geleceği şirket çıkarlarına rehin bırakılıyor'
Ulaştırma ve Alt Yapı Bakanlığı'nın 2017 yılı Sayıştay raporlarına da konuşmasında dikkat çeken Milletvekili Hasan Baltacı, 'Ulaştırma Bakanlığı'nın bütçesi konuşulurken Sayıştay raporlarından da bahsetmemiz gerektiğini düşünüyorum. Raporlara baktığımızda; Kamu İhale Kanunu'na uygun şartlar oluşmadığı halde yapılan ihaleler, belediyenin yapması gerekirken üstlenilen yatırımlar, maliyetinin çok üzerinde bedelle ve gecikmeli olarak tamamlanan projeler, yaklaşık maliyeti 231 milyon lira olan imalat karşılığında firmaya, 427 milyon lira daha fazla yapılan ödemeler, ne yazık ki bakanlığın kamusal hedef ve amaçlarından çok uzak olduğunu göstermektedir. Kamu kaynaklarının uzun yıllar sömürülmesi anlamına gelen ve çocuklarımızın geleceğini şirket çıkarlarına rehin bırakan, yap-İşlet-kırışalım projeleriyle vatandaşın sırtına ağır bir yük saran bu bakanlığın, Kanal İstanbul başta olmak üzere benzer projelerle bu yükü misliyle arttıracağı aşikardır. Vatandaşın cebi de, mutfağı da yangın yeriyken, sadece 2 köprü ve 1 otoyol için müteahhitlere geçiş garantisi olarak, yani geçmeyen araçlar için iki yılda toplam 4,5 milyar lira ödendi. Bu parayla 750 bin üniversite öğrencisine 1 yıl boyunca burs verilebilirdi. Garanti yolcu sayısındaki yüzde 96'lık yanılma payı nedeniyle, Kütahya Zafer Havaalanı'nı işleten şirkete Hazine'den yaklaşık 21 milyon Euro aktarıldı. Yani 80 bin asgari ücretlinin bir aylık maaşı. Peki bunları kim ödedi? Elektrik faturası, doğalgaz faturası bir önceki yıla göre iki kat artan, pazarda soğanı, patatesi sayıyla almak zorunda bırakılan vatandaş ödedi. Göreve geldiği günden bu yana yol yapmakla övünenlere hatırlatmak isterim; Cengiz'in, Makyol'un, Kalyon'un, Kolin'in hafriyat kamyonu yatmasın diye projeler ürettiniz, ihaleler gerçekleştirdiniz. Bu projelere 15-20 yıllık garantiler verdiniz. Ama asgari ücretliye 1 aylık bile garanti vermediniz. Yol yaptınız ama; bir ucunu fabrikalara, bir ucunu tarıma, bir ucunu turizme ulaştırmak yerine yandaşların kasalarına bağladınız.' dedi.

'Ekonomik krizin nedeni AKP'nin kurduğu düzen'
Türkiye'nin yaşadığı ekonomik krizin nedeninin AKP hükümetinin bilerek ve isteyerek kurduğu düzen olduğunu belirten Milletvekili Hasan Baltacı, sözlerini şöyle tamamladı;
'10 Kasım'dan 12 Aralığa, konkordato ilan eden şirket sayısı 356'dan 856'ya çıkmışken, büyük dediğimiz şirketler kimleri işten atacaklarını belirlemişken, Cumhurbaşkanı Erdoğan isterse 2019 yılında sadece örtülü ödenekten, 284 bin Bağ Kur emeklisinin 1 yıllık maaşı kadar, yani 4 milyar 800 milyon lira harcayabilecek. Bu bütçeyle vatandaşın sırtındaki vergi yükü 2018'e göre yüzde 20 artacak. 2019'da sadece faize 117 milyar ödeyeceğiz. Bugün hukuk ve demokrasi kriziyle birlikte konuşulması gereken ekonomik yıkımın nedenlerinden biri de aslında meşruluk krizidir. Yapılan seçimlerde meşruluk krizini aşmaya yetmiyor, yetmeyecek. Çünkü meşru olmak; Hazine garantisiyle yapılan yol, köprü, tünel, havaalanı ve demiryollarının ihale sözleşmelerini kamuoyuyla paylaşmayı gerektirir. Çünkü meşru olmak aynı zamanda kimin yanında olduğunuzla ilgilidir. Siz bilimden yana değilsiniz. Siz akıldan yana değilsiniz. Siz halktan yana değilsiniz. Siz maaşının 4'te 1'ini ulaşıma ödeyen asgari ücretlinin yanında değilsiniz. Siz prim günü sayısını doldurmuş olmasına rağmen emekli olmak için yaş sınırını bekleyenlerin yanında değilsiniz. Siz yıllardır çalışıp halen kadro alamayan karayolları işçilerinin yanında değilsiniz. İşte bu nedenle, bu bütçe meşru değildir, halkın bütçesi değildir. Şunu da eklemek istiyorum. Tarih şunu göstermiştir. Meşruluk krizi yaşayan iktidarlar bunu aşamazsa, çözüm üretemezse toplumlar kendi yollarını bulacaktır ve dengeyi yeniden kuracaktır, emin olun. Yapamadığınızı vatandaş yapacak, merak etmeyin.'

Bakmadan Geçme