Maşalacı, "Çözüm süreci tekerrür mü ediyor?
MHP Kastamonu il başkanı Hacı İbrahim Maşalacı basın açıklamasında bulundu.
Maşalacı; 'Ülkemizde son günlerde gerçekleşen ve üzerinde fazlasıyla durulmayan ve ülkemizin bekası için oldukça önemli bir kaç husustan bahsetmek istiyorum.
Hafızalarımızı kısaca tazeleyecek olursak, AKP hükümetleri tarafından 2005 yılında başlayan alt kimlik-üst kimlik tartışması, kürt meselesi, demokratik açılım süreci, Habur rezaleti, çözüm süreci, Temmuz 2013 yılında TBMM'de Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunun 35. Maddesinin değişmesi, (TSK yurt dışından gelen tehditlere karşı müdahale eder, yurt içindeki tehditler ise polis ve jandarma güçleri tarafından iç işleri bakanlığına bağlanmak üzere il valilikleri yetkilidir denilmiştir), yine çözüm süreci ile beraber hükümet yetkililerinin yaptığı açıklamalar ve Şubat 2015 tarihinde Dolmabahçe sarayının kapılarının AKP Hükümeti tarafından HDP'li heyete açılarak İmralı'daki bebek katili tarafından hazırlanan 10 maddelik mutabakat mektubunun kamuoyuyla paylaşılması gibi hususlar, icraat olarak gerçekleştirilmiştir.
Yapılan bu yanlış düzenleme ve atılan adımlar terör örgütünün şehir merkezlerinde hızla güçlenmesine, destek bulmasına, siyasal ve lojistik açıdan en güçlü dönemine ulaşmasına sebep olmuştur. Bu dönem içersinde ülkemizin dört bir yanı ateş çemberine dönmüş başta PYD, uzantısı YPG ve IŞİD Güney sınırımızı tamamen abluka altına almış ve o bölgede yaşayan Türkmenler yalnız bırakılmıştır.
Son zamanlarda IŞİD tarafından başta Kilis vilayetimiz olmak üzere bölgeye hemen her gün roketli saldırılar gerçekleşmekte sivil vatandaşlarımız, güvenlik güçlerimiz hayatlarını kaybetmektedir ve bölgede adeta dış savaş yaşanmaktadır. Ayrıca bölgedeki illerimiz boşaltılmaya başlanmaktadır.
Bu münasebetle özellikle 1 Kasım 2015 tarihinden itibaren ülkemizin Güneydoğusu ve Doğu Anadolu Bölgesinde MHP'nin de desteğiyle kararlı bir mücadele başlamış ve bölgenin teröristlerden arındırılmasında büyük başarılar sağlanmıştır. Bunun yanında da asker ve polis olmak üzere 550 civarında güvenlik görevlimiz şehit olmuştur. (Bu tarihten itibaren bölgedeki kontrol tamamen TSK'da olup, durum değerlendirmesini de İçişleri Bakanlığı yerine Genelkurmay Başkanlığımız yapmaktadır.)
Lakin yaklaşık 1.5 ay önce Sayın Cumhurbaşkanımız ABD'ye gitmiş ve bir takım ziyaretlerde bulunmuştur. Ülkeye döndüğünde de mutat olarak yaptığı muhtarlar toplantısında, muhtarlarımıza çözüm süreci ile ilgili olarak bir takım değerlendirmelerde bulunmuştur. Çözüm sürecinin dolaba kaldırıldığını, kısa zaman içersinde bölge tamamen teröristten arındırıldıktan sonra kaldığı yerden devam edebileceğini belirtmiştir.
Ülkemiz son günlerde hiç de alışık olmadığımız hatta bir ilk diyebileceğimiz tarihi bir olaya tanık olmuş ve 1 Kasım 2015 tarihinde yapılan genel seçimde yüzde 49.5 bir oy alan AKP Genel Başkanı Başbakan Sayın Ahmet Davutoğlu bir zaruretten ötürü Sayın Cumhurbaşkanı tarafından AKP Genel Başkanlığından ve Başbakanlıktan azledilmiş ve AKP Olağanüstü kurultay kararı almıştır.
Genel Başkanlığa ismi açıklanan Sayın ulaştırma bakanı Binali Yıldırım, ismi açıklanır açıklanmaz ilk ziyaretinin Diyarbakır ili, Dürümlü mezrasındaki patlamadan dolayı hayatını kaybeden vatandaşlarımız için taziye ziyaretinde bulunup bir takım açıklamalar yapmıştır. Yine Sayın Yıldırım AKP Genel Başkanı ve Başbakan olduktan sonra Sayın Cumhurbaşkanımızla birlikte aynı yere giderek tekrar taziye ziyaretinde bulunması oldukça manidardır. Ayrıca son birkaç gün içersinde başta Nusaybin olmak üzere bölgenin çeşitli yerlerinde 70'e yakın teröristtin teslim olduğu, teröristlerin köşeye sıkıştığı ve bölgenin kısa zaman içersinde teröristlerden tamamen arındırılacağı yazılı ve görsel medyada belirtilmekte, teslim olan teröristlerin aileleriyle buluşturulması ve göz yaşı sahnelerinin ekranlara yansıması, bölgede mücadele esnasında şehit olan güvenlik güçlerimizin ailelerinin ve bizlerin vicdanını sızlatmıştır. Teröriste hakkı yenmiş, aldatılmış ve aklı çelinmiş insan muamelesi de yapılamaz. Bunu yapan, buna kalkışan zulme ve işlenmiş cinayetlere ortak olmaktan kurtulamayacak, milletin bedduası ise üzerinden hiçbir zaman eksik olmayacaktır.
MHP kadroları olarak, ''Milli ve vakur mücadelemizin çağdışı, ırkçı, kafatasçı ve ilkel bir tepki olarak kötülenmesini dişimizi ve yumruklarımızı sıkarak sineye çektik, sabrettik. Türkiye'nin dibe vurduğunu, vahim gidişatın sonuç alması halinde; ortada ne üniter devletin, ne milli devletin, ne Türk milletinin birliğinin kalacağını korkusuzca söyledik. Böyle devam ederse Cumhuriyetle şekillenen temel yapılanma ve kurucu değerler sisteminin bütünüyle ortadan kalkacağının uyarısını yaptık. İç huzur, kardeşlik ve dayanışma ruhunun yara alacağını, tuzaklarla dolu çok sancılı bir döneme doğru girilmekte olduğunu yüksek sesle ifade ettik''.
Bölücü emel, tahrik ve hayallerin demokratikleşme kriteri olarak dayatıldığı bir ülke tablosunu tüm yönleriyle yaşadık. Bu süreç içinde, milli hassasiyetlere sahip çıkmayı, milli birliğimizi, kardeşliğimizi savunmayı ayıplayanların iftiralarıyla karşılaştık. Bu konudaki ikazlarımızı ve kapsamlı analizlerimizi geride kalan yıllardaki açıklamalarımızın tamamında bulmanız mümkündür.
Yukarıda Ülkemizde son günlerde yaşadıklarımızı kısaca özetledikten sonra; Sonuç olarak 2009 Ekiminde yaşanan Habur rezaletiyle başlayan çözüm süreci (çözülme süreci) tekerrür mü ediyor? Güney sınırımıza hergün roketler düşerken, tank ve top atışlarıyla IŞİD mevzilerini yok ettiğimizi hükümet tarafından kamuoyuyla paylaşılırken, neden o bölgeye taarruz için bir tane uçak havalandıramıyoruz? Oslo görüşmelerinin kamuoyuna sızmasından sonra Sayın MİT Müsteşarına verilen dokunulmazlık, bugün bölgede kararlılıkla mücadele eden güvenlik güçlerimize neden verilmiyor? Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgemiz de teröristle mücadele eden ve Vatan uğruna canlarını seve seve feda etmeye hazır olan evlatlarımız yarın yargılanacaklar mı?
Bir diğer sıkıntı ise bugün Almanya Federal Meclis'inde görüşülen ve oylaması yapılan sözde Ermeni soykırım yasa tasarısıdır. Yapılan oylamada Almanya 1915'te yaşanan hadiseye SOYKIRIM dedi.
Almanya diaspora tezlerinin yanında durmuştur. Bu karar sonucunda Türkiye-Almanya ilişkileri ağır bir yara almış, sonuç itibariyle karşılıklı güvensizlik derinleşmiştir. İki ülke arasında mazisi çok eskiye dayanan dostluk ve müttefiklik hukuku önemli düzeyde gölgelenmiş ve zedelenmiştir. Şerefli Türk tarihini çarpıtma ve saptırma yarışına Almanya'nın da katılmış olması büyük bir talihsizlik, gizlenemez art niyetliliktir. Almanya soykırım izi sürüyorsa, insanlığın ortak değer ve mirasına yönelik katliam örnekleri görmek istiyorsa ahlaken ve hukuken önce kendi geçmişine dikkatle bakmalıdır. Tarihimizin hiçbir döneminde soykırım kirliliği yoktur, kaldı ki aransa bile bulunamayacaktır. Toplu cinayetler, toplama kampları, gaz odaları, vahşi kıyım ve infaz örnekleri; hepsinden mühimi Hitler caniliği kesinlikle Türk milletinin onurlu mazisinde görülmemiş, yaşanmamıştır. MHP kadroları olarak kararı şiddetle kınıyor ve bu vahim yanlışlıktan acilen dönülmesini bekliyoruz.'
Hafızalarımızı kısaca tazeleyecek olursak, AKP hükümetleri tarafından 2005 yılında başlayan alt kimlik-üst kimlik tartışması, kürt meselesi, demokratik açılım süreci, Habur rezaleti, çözüm süreci, Temmuz 2013 yılında TBMM'de Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunun 35. Maddesinin değişmesi, (TSK yurt dışından gelen tehditlere karşı müdahale eder, yurt içindeki tehditler ise polis ve jandarma güçleri tarafından iç işleri bakanlığına bağlanmak üzere il valilikleri yetkilidir denilmiştir), yine çözüm süreci ile beraber hükümet yetkililerinin yaptığı açıklamalar ve Şubat 2015 tarihinde Dolmabahçe sarayının kapılarının AKP Hükümeti tarafından HDP'li heyete açılarak İmralı'daki bebek katili tarafından hazırlanan 10 maddelik mutabakat mektubunun kamuoyuyla paylaşılması gibi hususlar, icraat olarak gerçekleştirilmiştir.
Yapılan bu yanlış düzenleme ve atılan adımlar terör örgütünün şehir merkezlerinde hızla güçlenmesine, destek bulmasına, siyasal ve lojistik açıdan en güçlü dönemine ulaşmasına sebep olmuştur. Bu dönem içersinde ülkemizin dört bir yanı ateş çemberine dönmüş başta PYD, uzantısı YPG ve IŞİD Güney sınırımızı tamamen abluka altına almış ve o bölgede yaşayan Türkmenler yalnız bırakılmıştır.
Son zamanlarda IŞİD tarafından başta Kilis vilayetimiz olmak üzere bölgeye hemen her gün roketli saldırılar gerçekleşmekte sivil vatandaşlarımız, güvenlik güçlerimiz hayatlarını kaybetmektedir ve bölgede adeta dış savaş yaşanmaktadır. Ayrıca bölgedeki illerimiz boşaltılmaya başlanmaktadır.
Bu münasebetle özellikle 1 Kasım 2015 tarihinden itibaren ülkemizin Güneydoğusu ve Doğu Anadolu Bölgesinde MHP'nin de desteğiyle kararlı bir mücadele başlamış ve bölgenin teröristlerden arındırılmasında büyük başarılar sağlanmıştır. Bunun yanında da asker ve polis olmak üzere 550 civarında güvenlik görevlimiz şehit olmuştur. (Bu tarihten itibaren bölgedeki kontrol tamamen TSK'da olup, durum değerlendirmesini de İçişleri Bakanlığı yerine Genelkurmay Başkanlığımız yapmaktadır.)
Lakin yaklaşık 1.5 ay önce Sayın Cumhurbaşkanımız ABD'ye gitmiş ve bir takım ziyaretlerde bulunmuştur. Ülkeye döndüğünde de mutat olarak yaptığı muhtarlar toplantısında, muhtarlarımıza çözüm süreci ile ilgili olarak bir takım değerlendirmelerde bulunmuştur. Çözüm sürecinin dolaba kaldırıldığını, kısa zaman içersinde bölge tamamen teröristten arındırıldıktan sonra kaldığı yerden devam edebileceğini belirtmiştir.
Ülkemiz son günlerde hiç de alışık olmadığımız hatta bir ilk diyebileceğimiz tarihi bir olaya tanık olmuş ve 1 Kasım 2015 tarihinde yapılan genel seçimde yüzde 49.5 bir oy alan AKP Genel Başkanı Başbakan Sayın Ahmet Davutoğlu bir zaruretten ötürü Sayın Cumhurbaşkanı tarafından AKP Genel Başkanlığından ve Başbakanlıktan azledilmiş ve AKP Olağanüstü kurultay kararı almıştır.
Genel Başkanlığa ismi açıklanan Sayın ulaştırma bakanı Binali Yıldırım, ismi açıklanır açıklanmaz ilk ziyaretinin Diyarbakır ili, Dürümlü mezrasındaki patlamadan dolayı hayatını kaybeden vatandaşlarımız için taziye ziyaretinde bulunup bir takım açıklamalar yapmıştır. Yine Sayın Yıldırım AKP Genel Başkanı ve Başbakan olduktan sonra Sayın Cumhurbaşkanımızla birlikte aynı yere giderek tekrar taziye ziyaretinde bulunması oldukça manidardır. Ayrıca son birkaç gün içersinde başta Nusaybin olmak üzere bölgenin çeşitli yerlerinde 70'e yakın teröristtin teslim olduğu, teröristlerin köşeye sıkıştığı ve bölgenin kısa zaman içersinde teröristlerden tamamen arındırılacağı yazılı ve görsel medyada belirtilmekte, teslim olan teröristlerin aileleriyle buluşturulması ve göz yaşı sahnelerinin ekranlara yansıması, bölgede mücadele esnasında şehit olan güvenlik güçlerimizin ailelerinin ve bizlerin vicdanını sızlatmıştır. Teröriste hakkı yenmiş, aldatılmış ve aklı çelinmiş insan muamelesi de yapılamaz. Bunu yapan, buna kalkışan zulme ve işlenmiş cinayetlere ortak olmaktan kurtulamayacak, milletin bedduası ise üzerinden hiçbir zaman eksik olmayacaktır.
MHP kadroları olarak, ''Milli ve vakur mücadelemizin çağdışı, ırkçı, kafatasçı ve ilkel bir tepki olarak kötülenmesini dişimizi ve yumruklarımızı sıkarak sineye çektik, sabrettik. Türkiye'nin dibe vurduğunu, vahim gidişatın sonuç alması halinde; ortada ne üniter devletin, ne milli devletin, ne Türk milletinin birliğinin kalacağını korkusuzca söyledik. Böyle devam ederse Cumhuriyetle şekillenen temel yapılanma ve kurucu değerler sisteminin bütünüyle ortadan kalkacağının uyarısını yaptık. İç huzur, kardeşlik ve dayanışma ruhunun yara alacağını, tuzaklarla dolu çok sancılı bir döneme doğru girilmekte olduğunu yüksek sesle ifade ettik''.
Bölücü emel, tahrik ve hayallerin demokratikleşme kriteri olarak dayatıldığı bir ülke tablosunu tüm yönleriyle yaşadık. Bu süreç içinde, milli hassasiyetlere sahip çıkmayı, milli birliğimizi, kardeşliğimizi savunmayı ayıplayanların iftiralarıyla karşılaştık. Bu konudaki ikazlarımızı ve kapsamlı analizlerimizi geride kalan yıllardaki açıklamalarımızın tamamında bulmanız mümkündür.
Yukarıda Ülkemizde son günlerde yaşadıklarımızı kısaca özetledikten sonra; Sonuç olarak 2009 Ekiminde yaşanan Habur rezaletiyle başlayan çözüm süreci (çözülme süreci) tekerrür mü ediyor? Güney sınırımıza hergün roketler düşerken, tank ve top atışlarıyla IŞİD mevzilerini yok ettiğimizi hükümet tarafından kamuoyuyla paylaşılırken, neden o bölgeye taarruz için bir tane uçak havalandıramıyoruz? Oslo görüşmelerinin kamuoyuna sızmasından sonra Sayın MİT Müsteşarına verilen dokunulmazlık, bugün bölgede kararlılıkla mücadele eden güvenlik güçlerimize neden verilmiyor? Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgemiz de teröristle mücadele eden ve Vatan uğruna canlarını seve seve feda etmeye hazır olan evlatlarımız yarın yargılanacaklar mı?
Bir diğer sıkıntı ise bugün Almanya Federal Meclis'inde görüşülen ve oylaması yapılan sözde Ermeni soykırım yasa tasarısıdır. Yapılan oylamada Almanya 1915'te yaşanan hadiseye SOYKIRIM dedi.
Almanya diaspora tezlerinin yanında durmuştur. Bu karar sonucunda Türkiye-Almanya ilişkileri ağır bir yara almış, sonuç itibariyle karşılıklı güvensizlik derinleşmiştir. İki ülke arasında mazisi çok eskiye dayanan dostluk ve müttefiklik hukuku önemli düzeyde gölgelenmiş ve zedelenmiştir. Şerefli Türk tarihini çarpıtma ve saptırma yarışına Almanya'nın da katılmış olması büyük bir talihsizlik, gizlenemez art niyetliliktir. Almanya soykırım izi sürüyorsa, insanlığın ortak değer ve mirasına yönelik katliam örnekleri görmek istiyorsa ahlaken ve hukuken önce kendi geçmişine dikkatle bakmalıdır. Tarihimizin hiçbir döneminde soykırım kirliliği yoktur, kaldı ki aransa bile bulunamayacaktır. Toplu cinayetler, toplama kampları, gaz odaları, vahşi kıyım ve infaz örnekleri; hepsinden mühimi Hitler caniliği kesinlikle Türk milletinin onurlu mazisinde görülmemiş, yaşanmamıştır. MHP kadroları olarak kararı şiddetle kınıyor ve bu vahim yanlışlıktan acilen dönülmesini bekliyoruz.'