Erdoğan: Korkuyla büyük devlet olunmaz
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin alelade sıradan, pısırık, içine kapanık bir ülke olmadığını belirterek, 'Türkiye kelimelerden, kavramlardan, tabulardan, kabuslardan korkacak bir ülke hiç değildir.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin alelade sıradan, pısırık, içine kapanık bir ülke olmadığını belirterek, 'Türkiye kelimelerden, kavramlardan, tabulardan, kabuslardan korkacak bir ülke hiç değildir. Dilden korktular. Dili yasakladılar. Türküden, şarkıdan korktular, kasetleri, plakları yasakladılar.' dedi. Erdoğan, 'Korkuyla büyük devlet olunmaz. Kelimelerden, kavramlardan korkanlar kendi icat ettiği tabulardan, kendi imal ettiği kabuslardan korkanlar büyük devlet inşa edemezler.' diye ekledi.
KORKUYLA BÜYÜK DEVLET OLUNMAZ
Başbakan ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti'nin TBMM'deki haftalık grup toplantısında konuştu. Konuşmasında barış temelli, işbirliği temelli, güvenlik temelli olarak hem komşularla hem tüm dünya ülkeleriyle hiç tereddüt etmeden irtibat kurduklarını söyleyen Erdoğan, 'Eğer Türkiye kazanacaksa, bizim milletimiz kazanacaksa ilkelerimizi, sınırlarımızı, kırmızı çizgilerimizi, hassasiyetlerimizi dikkate alır, Türkiye'nin kazanacağı her meselede aktif oluruz. Korkuyla büyük devlet olunmaz. Kelimelerden, kavramlardan korkanlar kendi icat ettiği tabulardan, kendi imal ettiği kabuslardan korkanlar büyük devlet inşa edemezler. Küçük düşünerek büyük işler yapılmaz. Büyük düşünecek, büyük adımlar atacak, büyük hedeflere böyle ulaşacağız.' dedi.
Türkiye'nin alelade sıradan, pısırık, içine kapanık bir ülke olmadığını sözlerine ekleyen Başbakan Erdoğan, 'Türkiye kelimelerden, kavramlardan, tabulardan, kabuslardan korkacak bir ülke hiç değildir. Dilden korktular. Dili yasakladılar. Türküden, şarkıdan korktular kasetleri, plakları yasakladılar. Fikirden, yazıdan korktular sanatçıyı, yazarı sürgüne yolladılar. Kılık kıyafetten korktular, zulmettiler. Kimlikten korktular asimile etmeye çalıştılar. Büyük bir devletin böyle korkuları olamaz. Böyle korkularla hiçbir devlet hiçbir millet büyük iddia ve hedeflere sahip olamaz. Buradan aziz milletime soruyorum; bugüne kadar hangi yasak Türkiye'yi büyütmüştür. Bugüne kadar hangi yasak barışı sağlamıştır. Bugüne kadar hangi ret, inkar, asimilasyon politikası, hangi baskı, hangi zulüm Türkiye'ye fayda sağlamıştır. Hiçbiri…Tam tersine bütün bunlar Türkiye'yi zayıflatmış, geriletmiş içine kapatmış, sorunların birikmesine, içten içe çoğalmasına sebep olmuştur.' dedi.
BİRİ TÜRKÜ SÖYLEDİ DİYE ÜLKE BÖLÜNMEZ
Bugüne kadar ne yaptılarsa ve ne yapıyorlarsa Türkiye'yi normalleştirmek adına yaptıklarını savunan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: 'Türk'ten alıp Kürt'e vermiyoruz. Kürt'ten alıp Gürcü'ye, Çerkez'e, Roman'a vermiyoruz. Kimseye imtiyaz sağlamıyor. Hiç kimsenin hakkını sınırlandırmıyoruz. Tam tersine biz olması gerekeni, gecikeni, normali, meşru olanı yapıyor, hem kardeşliği büyütüyor hem Türkiye'yi büyütüyoruz. Artık şundan kurtulalım; biri türkü söyledi diye bu ülke bölünmez. Biri farklı kıyafet giydi diye bu ülke bölünmez. Biri farklı bir şey söyledi diye bu ülke bölünmez. Bu ülke toprağı, birliğe, kardeşliğe pamuk ipliği ile bağlı bir ülke değildir. 76 milyonun tamamına sesleniyorum; biz bin yıl boyunca birbirimizi anladığımız, birbirimizin açısını ve sevinicini hissede bildiğimiz için bir arada yaşadık. Diyorum ki bu ülkenin kuzeyi, güneyi, batısı köprü altında ensesine kurşun sıkılanların acısını anlamaya çalışsın. Dili yasaklamanın, türküyü yasaklamanın, kelimeleri, kavramları, kimlikleri yasaklamanın nasıl bir his olduğunu anlamaya çalışsın. Bu ülkenin doğusu da, batısı da, kuzeyi de, güneyi de vatan, bayrak, birlik, bütünlük, saadet hassasiyetlerini anlamaya çalışın. İşte Diyarbakır'da tek millet dedik. Tek bayrak dedik. Tek vatan dedik. Tek devlet dedik ve bütün orada on binlerce insan bizimle beraber hep aynı coşkuyu paylaştık. Acıları yarıştırmayalım. Acıların üzerinden konuşmayalım. Acılar üzerinden yürümeyelim. Bizi biz eden, bizi var eden, bizi kardeş eden nice değerimiz var biz onlara bakalım. Fakat muhalefet kalkıp da oralarda tek millet diyemiyor, tek bayrak diyemiyor, tek vatan diyemiyor ve Türk bayraklarıyla o meydanları dolduramıyor. Lafa geldiği zaman milliyetçilik diyor. Senin neren milliyetçi? Lafla milliyetçilik olur mu? Eser ortaya koyacaksın, eser. Her zaman söylüyorum ya 'eşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri.' Biz eserlerimizle konuşuyoruz.'
Diyarbakır'da AK Parti mitingine katılan Kürt sanatçı Şivan Perver'e de değinen Erdoğan, 'Şivan Perver, Diyarbakır'da Valilikte odaya girdiği zaman oda da bulunanların hepsi heyecanlandı. İçeriye giren Şivan Perver olarak değil, bir Kürt olarak değil, herkes bir insan olarak, bir sanatçı olarak, vatanından 38 yıldır uzakta olan ve o gün vatanına dönmüş biri olarak bakıyordu. Ve şuanda vatandaşlığı alınmış adeta bir misafir olarak bakıyordu. Böyle bir şey olabilir mi? Acaba bunu kimler yaptı. Bunun bedelini ödemesi gerekenler var herhalde. Aynı şeyi Ahmet Kaya'ya yaptılar. Ahmet Kaya'ya ödül töreninde biliyorsunuz o gün orada saldırdılar. Kimler saldırdı? Hani Gezi Parkı'nda bize saldıranlar kimlerse onlar orada Ahmet Kaya'ya saldırdı. Aynı… Şimdi o gün Ahmet Kaya'ya saldıran sanatçıların bir kısmı diyor ki 'ben o esnada tuvaletteydim', birisi diyor ki 'ben o an dışarıdaydım.' Ulan hepiniz oradaydınız be. Hepiniz oradaydınız… Hepinizin artık kaybedilemeyecek kamera kayıtlarında resimlerinizi biz izliyoruz, görüyoruz. Millete görüyor. Dürüst olun dürüst. 'Yalancının mumu yatsıya kadar yanıyor.' Sizinde artık mumunuz söndü. Hepinizi görüyoruz, ne olduğunuz meydanda. Ama bu milleti aldatamayacaksınız. Bu hissiyatı anlamak, empati kurmak zorundayız. Faili meçhul saldırıda öleninde yavrusu şehit olan annenin de hissiyatını anlamak zorundayız. Diyarbakır işte bunun için önemlidir. Diyarbakır 76 milyonun birbirini anladığını göstermesi bakımından önemlidir. Eğer o gün oraya 60 bini aşkın insan gelmişse bunun için geldi. Diyarbakır artık ortak acıların artık ortak sevinçlere döndüğünü göstermesi bakımından önemlidir. Diyarbakır bir kardeşlik diyarı olduğu için acıyla akan gözyaşlarını mutluluk gözyaşlarına tahvil ettiği için önemlidir. Rabbim hiçbir anneyi inanıyorum ki bu gözyaşlarıyla değil artık sevinç gözyaşlarıyla mutluluğa erdirsin ve Rabbim bu kardeşliği muhafaza etsin.' diye ekledi.
TÜRKİYE AYRIŞMIŞ, KAMPLAŞMIŞ, KUTUPLAŞMIŞ DEĞİL.
Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: 'Rabbim hiçbir anneyi hiçbir babayı acıyla gözyaşı dökenlerden değil tekrar ediyorum işte mutluluk gözyaşı dökenlerden eylesin. Şunu tekraren söylüyorum; hiç kimse bizden şehitlerimizin ruhlarını incitecek bir adım beklemesin. Biz şehitlerimizi ruhunu muazzep etmeyiz. Buna izin vermeyiz. Hiç kimsenin onurunun, umudunun, kimliğinin yaralanmasına göz yummayız. 76 milyon aynı sofranın etrafındayız. Hep birlikte bu sofranın ekmeğini büyütecek bu sofrada kardeşçe muhabbet edeceğiz. CHP'nin MHP'nin ve kusura bakmasınlar BDP'nin yöneticilerinin büyük bir kısmı maalesef daha öncede söylediğim gibi özellikle kendilerini ismen anmayacağım dedim. Çünkü onların çok sorunlu dil ve üslupları var ve bunlara da cevap vermeyeceğimi ifade ettim. Diyarbakır'daki tarihi sahnenin ardından yapılan son derece seviyesiz edep ve adap sınırlarını çokça aşan açıklamalara da asla cevap vermeyeceğim. Onlar benim gündemim de olmayacak. Aziz milletimin bir gerçeği görmesini burada arzu ediyorum. CHP, MHP ve BDP sanal korkularla tabanlarını kışkırtmaya çalışırken yalanı, iftirayı, hakareti bir siyaset yöntemi olarak benimserken biz ortaya çok somut eserler koyduk. Biz bölen değil yaptığı somut hizmetlerle birleştiren olduk. Biz ayrıştıran değil devasa yatırımlarla kucaklayan olduk. Ulaşmadığımız yer kalmadı. İşte Diyarbakır merkez yatırımları Bismil, Ergani oralardaki yatırımlar. Özellikle CHP ve MHP iktidar ortağı oldukları dönemlerde bu ülkeyi, ülkenin itibarını tabi CHP diyecek ki biz hiçbir zaman onlarla ortak olmadık siz zaten DSP ile adeta yavrusunuz. Olsan da olmasan da ayrı. Oldunuz. Geçmişte de oldunuz şimdi de oldunuz hala oluyorsunuz. Ülkenin itibarını, milletin onurunu ciddi şekilde zedelerken biz Türkiye'nin, bayrağımızın, pasaportumuz, paramızın dünyadaki değerini, itibarını arttıranlardan olduk. 11 yılın sonunda Türkiye geri gitmiş bir Türkiye değil üç kat büyümüş bir Türkiye'dir. 11 yılın sonunda Türkiye IMF'ye olan borcunu ödemiş, IMF'ye kredi açan bir ülke konumuna yükselmiş, 27,5 milyar dolar olan rezervlerini 134 milyar dolara yükseltmiş bir olan ülkedir. Hep kaçamak yapıyor. Tekrar ediyorum; biz hükümeti kimden devraldık. MHP'nin içinde olduğu MHP-DSP-ANAP. MHP şu rakamları hep inkar ediyor. Ya sen bize bunu 27,5 milyar dolardan devretmedin mi Merkez Bankası'nın döviz rezervini. Bunlar devretti. IMF'ye olan borç 23,5 milyar dolar değil miydi? 23,5 milyar dolardı. Bunu sen bize devretmedin mi, sen devrettin. Bunun neyini inkar edeceksin. Her şey kayıt altında. İnkar edilecek hiçbir yanı yok. Sizin bize bıraktığınız bu borcu biz ödedik. 23,5 milyar dolar borcu biz sıfırladık. Ha bununla da kalmadık 27,5 milyar dolar Merkez Bankası'nın döviz rezervi varken şimdi 134 milyar dolar Merkez Bankası'nın döviz rezervi var. Bunu buraya kim çıkardı, AK Parti iktidarı çıkardı. Yani Halep oradaysa arşın burada. Bunu yapan iktidar, gerçekleştiren iktidar bu. Neyi sağa sola kaçırmaya kalkıyorsun. 11 yılın sonunda Türkiye ayrışmış, kamplaşmış, kutuplaşmış değil. Her zamankinden daha bir, daha beraber, daha kardeş bir Türkiye'dir. Eğer bir bütünleşme, eğer biz şuandaki iktidara en ufak bir destek olmama sorunu varsa bu parlamentonun içindedir. Bu engeli çıkaran CHP'dir, MHP'dir, BDP'dir.'
ANAYASA ÇALIŞMALARI
Erdoğan, konuşmasında fiilen çalışmaları sona eren Anayasa Komisyonu'na da değindi: 'İşte buyurun anayasa meselesi. Ne oluyor anayasa meselesinde. Biz bütün inceliğimizle her türlü desteği verdik. Hep söylüyorum 326 milletvekiliyle biz üç temsilci verdik. 26 milletvekiliyle üç temsilci, 51 milletvekiliyle üç temsilci, 151 milletvekiliyle üç temsilci. Bu adil mi? Değil. Ama biz istedik ki üzümü yiyelim. Bu işi çözelim. Bakıyorsun 26 milletvekiliyle çıkıyor biz olmazsak anayasa olmaz diyor. Böyle bir anlayış böyle bir mantık olabilir mi? Bu komisyon zaten teamüllere dayalı olarak kurulmuş bir komisyon. Yani bunun asli komisyon gibi bunun bir görevi bir işlevi yok. Fakat faturayı gelip nereye kesmeye çalışıyorlar. AK Parti'ye kesmeye çalışıyorlar. Yok öyle 25 kuruşa simit ya var mı böyle bir şey. Şuanda çıkıyor anamuhalefet diyor ki 'buyurun 60 maddede dört parti mutabık kaldı biz çözmeye hazırız.' Bende öylemi peki arkadaşlarıma dedim ki gidin ziyaret edin. Ziyaret ettiler. Dediler ki değerlendirelim bir hafta sonra geldiler 'hayır' dediler. 4 partinin 4'ü de bu işe evet demesi lazım ki biz bunu halledelim. Şimdi buradan böyle bir süreçte 4 tane parti burada mutabık kalmışsa yani bunlardan diyelim ki 26 milletvekiliyle parlamentoda bulunan parti 'hayır biz istemezük' derse bu iş yapılmayacak mı? İmzaları var bu atmış maddenin altında. Gelin 60'ı halledelim komisyon yine çalışmalarına devam etsin. Ama mesafe aldığımızı millete gösterelim. Bunlara evet diyemediler. Bunların hepsi şuanda tutanaklarda var. Bu tutanakların hepsi halkımıza açıklanacak. Kim nasıl bir tutum içerisinde oldu bunları göreceğiz. Biz hep olumlu katkıda bulunduk. Sürece olumlu katkıda bulunuyoruz. Sayın Meclis Başkanı artık buna dayanılamayacak hale geldiği için oda ister istemez orada bir tavır koydu. Şimdi biz mektubunu bekliyoruz. Bakalım bu mektupta sayın Başkan bizlere ne bilgiler verecek, bizden ne talep edecek onu göreceğiz. Bizler tüm bu olanlarda hep samimi davrandık. Ama batı toplumunda muhalefet ülkenin menfaati olduğu zaman gelir desteğini verir. Ama bizim muhalefetin ülkenin menfaati de olsa 'ha bunun arkadasın da iktidar oy kazanacak. Dolayısıyla bizim bunu engellememiz lazım' der ve her zaman karşına dikilir. Dün söylediklerinin tam aksini yaparlar. Ama biz bu oyuna da gelmeyeceğiz. Çünkü bizim güvencimiz bir devam millettir. Biz aziz milletten aldığımız bu destekle bugüne geldik. Yarınlara da böyle yürüyeceğiz.'
KORKUYLA BÜYÜK DEVLET OLUNMAZ
Başbakan ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti'nin TBMM'deki haftalık grup toplantısında konuştu. Konuşmasında barış temelli, işbirliği temelli, güvenlik temelli olarak hem komşularla hem tüm dünya ülkeleriyle hiç tereddüt etmeden irtibat kurduklarını söyleyen Erdoğan, 'Eğer Türkiye kazanacaksa, bizim milletimiz kazanacaksa ilkelerimizi, sınırlarımızı, kırmızı çizgilerimizi, hassasiyetlerimizi dikkate alır, Türkiye'nin kazanacağı her meselede aktif oluruz. Korkuyla büyük devlet olunmaz. Kelimelerden, kavramlardan korkanlar kendi icat ettiği tabulardan, kendi imal ettiği kabuslardan korkanlar büyük devlet inşa edemezler. Küçük düşünerek büyük işler yapılmaz. Büyük düşünecek, büyük adımlar atacak, büyük hedeflere böyle ulaşacağız.' dedi.
Türkiye'nin alelade sıradan, pısırık, içine kapanık bir ülke olmadığını sözlerine ekleyen Başbakan Erdoğan, 'Türkiye kelimelerden, kavramlardan, tabulardan, kabuslardan korkacak bir ülke hiç değildir. Dilden korktular. Dili yasakladılar. Türküden, şarkıdan korktular kasetleri, plakları yasakladılar. Fikirden, yazıdan korktular sanatçıyı, yazarı sürgüne yolladılar. Kılık kıyafetten korktular, zulmettiler. Kimlikten korktular asimile etmeye çalıştılar. Büyük bir devletin böyle korkuları olamaz. Böyle korkularla hiçbir devlet hiçbir millet büyük iddia ve hedeflere sahip olamaz. Buradan aziz milletime soruyorum; bugüne kadar hangi yasak Türkiye'yi büyütmüştür. Bugüne kadar hangi yasak barışı sağlamıştır. Bugüne kadar hangi ret, inkar, asimilasyon politikası, hangi baskı, hangi zulüm Türkiye'ye fayda sağlamıştır. Hiçbiri…Tam tersine bütün bunlar Türkiye'yi zayıflatmış, geriletmiş içine kapatmış, sorunların birikmesine, içten içe çoğalmasına sebep olmuştur.' dedi.
BİRİ TÜRKÜ SÖYLEDİ DİYE ÜLKE BÖLÜNMEZ
Bugüne kadar ne yaptılarsa ve ne yapıyorlarsa Türkiye'yi normalleştirmek adına yaptıklarını savunan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: 'Türk'ten alıp Kürt'e vermiyoruz. Kürt'ten alıp Gürcü'ye, Çerkez'e, Roman'a vermiyoruz. Kimseye imtiyaz sağlamıyor. Hiç kimsenin hakkını sınırlandırmıyoruz. Tam tersine biz olması gerekeni, gecikeni, normali, meşru olanı yapıyor, hem kardeşliği büyütüyor hem Türkiye'yi büyütüyoruz. Artık şundan kurtulalım; biri türkü söyledi diye bu ülke bölünmez. Biri farklı kıyafet giydi diye bu ülke bölünmez. Biri farklı bir şey söyledi diye bu ülke bölünmez. Bu ülke toprağı, birliğe, kardeşliğe pamuk ipliği ile bağlı bir ülke değildir. 76 milyonun tamamına sesleniyorum; biz bin yıl boyunca birbirimizi anladığımız, birbirimizin açısını ve sevinicini hissede bildiğimiz için bir arada yaşadık. Diyorum ki bu ülkenin kuzeyi, güneyi, batısı köprü altında ensesine kurşun sıkılanların acısını anlamaya çalışsın. Dili yasaklamanın, türküyü yasaklamanın, kelimeleri, kavramları, kimlikleri yasaklamanın nasıl bir his olduğunu anlamaya çalışsın. Bu ülkenin doğusu da, batısı da, kuzeyi de, güneyi de vatan, bayrak, birlik, bütünlük, saadet hassasiyetlerini anlamaya çalışın. İşte Diyarbakır'da tek millet dedik. Tek bayrak dedik. Tek vatan dedik. Tek devlet dedik ve bütün orada on binlerce insan bizimle beraber hep aynı coşkuyu paylaştık. Acıları yarıştırmayalım. Acıların üzerinden konuşmayalım. Acılar üzerinden yürümeyelim. Bizi biz eden, bizi var eden, bizi kardeş eden nice değerimiz var biz onlara bakalım. Fakat muhalefet kalkıp da oralarda tek millet diyemiyor, tek bayrak diyemiyor, tek vatan diyemiyor ve Türk bayraklarıyla o meydanları dolduramıyor. Lafa geldiği zaman milliyetçilik diyor. Senin neren milliyetçi? Lafla milliyetçilik olur mu? Eser ortaya koyacaksın, eser. Her zaman söylüyorum ya 'eşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri.' Biz eserlerimizle konuşuyoruz.'
Diyarbakır'da AK Parti mitingine katılan Kürt sanatçı Şivan Perver'e de değinen Erdoğan, 'Şivan Perver, Diyarbakır'da Valilikte odaya girdiği zaman oda da bulunanların hepsi heyecanlandı. İçeriye giren Şivan Perver olarak değil, bir Kürt olarak değil, herkes bir insan olarak, bir sanatçı olarak, vatanından 38 yıldır uzakta olan ve o gün vatanına dönmüş biri olarak bakıyordu. Ve şuanda vatandaşlığı alınmış adeta bir misafir olarak bakıyordu. Böyle bir şey olabilir mi? Acaba bunu kimler yaptı. Bunun bedelini ödemesi gerekenler var herhalde. Aynı şeyi Ahmet Kaya'ya yaptılar. Ahmet Kaya'ya ödül töreninde biliyorsunuz o gün orada saldırdılar. Kimler saldırdı? Hani Gezi Parkı'nda bize saldıranlar kimlerse onlar orada Ahmet Kaya'ya saldırdı. Aynı… Şimdi o gün Ahmet Kaya'ya saldıran sanatçıların bir kısmı diyor ki 'ben o esnada tuvaletteydim', birisi diyor ki 'ben o an dışarıdaydım.' Ulan hepiniz oradaydınız be. Hepiniz oradaydınız… Hepinizin artık kaybedilemeyecek kamera kayıtlarında resimlerinizi biz izliyoruz, görüyoruz. Millete görüyor. Dürüst olun dürüst. 'Yalancının mumu yatsıya kadar yanıyor.' Sizinde artık mumunuz söndü. Hepinizi görüyoruz, ne olduğunuz meydanda. Ama bu milleti aldatamayacaksınız. Bu hissiyatı anlamak, empati kurmak zorundayız. Faili meçhul saldırıda öleninde yavrusu şehit olan annenin de hissiyatını anlamak zorundayız. Diyarbakır işte bunun için önemlidir. Diyarbakır 76 milyonun birbirini anladığını göstermesi bakımından önemlidir. Eğer o gün oraya 60 bini aşkın insan gelmişse bunun için geldi. Diyarbakır artık ortak acıların artık ortak sevinçlere döndüğünü göstermesi bakımından önemlidir. Diyarbakır bir kardeşlik diyarı olduğu için acıyla akan gözyaşlarını mutluluk gözyaşlarına tahvil ettiği için önemlidir. Rabbim hiçbir anneyi inanıyorum ki bu gözyaşlarıyla değil artık sevinç gözyaşlarıyla mutluluğa erdirsin ve Rabbim bu kardeşliği muhafaza etsin.' diye ekledi.
TÜRKİYE AYRIŞMIŞ, KAMPLAŞMIŞ, KUTUPLAŞMIŞ DEĞİL.
Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: 'Rabbim hiçbir anneyi hiçbir babayı acıyla gözyaşı dökenlerden değil tekrar ediyorum işte mutluluk gözyaşı dökenlerden eylesin. Şunu tekraren söylüyorum; hiç kimse bizden şehitlerimizin ruhlarını incitecek bir adım beklemesin. Biz şehitlerimizi ruhunu muazzep etmeyiz. Buna izin vermeyiz. Hiç kimsenin onurunun, umudunun, kimliğinin yaralanmasına göz yummayız. 76 milyon aynı sofranın etrafındayız. Hep birlikte bu sofranın ekmeğini büyütecek bu sofrada kardeşçe muhabbet edeceğiz. CHP'nin MHP'nin ve kusura bakmasınlar BDP'nin yöneticilerinin büyük bir kısmı maalesef daha öncede söylediğim gibi özellikle kendilerini ismen anmayacağım dedim. Çünkü onların çok sorunlu dil ve üslupları var ve bunlara da cevap vermeyeceğimi ifade ettim. Diyarbakır'daki tarihi sahnenin ardından yapılan son derece seviyesiz edep ve adap sınırlarını çokça aşan açıklamalara da asla cevap vermeyeceğim. Onlar benim gündemim de olmayacak. Aziz milletimin bir gerçeği görmesini burada arzu ediyorum. CHP, MHP ve BDP sanal korkularla tabanlarını kışkırtmaya çalışırken yalanı, iftirayı, hakareti bir siyaset yöntemi olarak benimserken biz ortaya çok somut eserler koyduk. Biz bölen değil yaptığı somut hizmetlerle birleştiren olduk. Biz ayrıştıran değil devasa yatırımlarla kucaklayan olduk. Ulaşmadığımız yer kalmadı. İşte Diyarbakır merkez yatırımları Bismil, Ergani oralardaki yatırımlar. Özellikle CHP ve MHP iktidar ortağı oldukları dönemlerde bu ülkeyi, ülkenin itibarını tabi CHP diyecek ki biz hiçbir zaman onlarla ortak olmadık siz zaten DSP ile adeta yavrusunuz. Olsan da olmasan da ayrı. Oldunuz. Geçmişte de oldunuz şimdi de oldunuz hala oluyorsunuz. Ülkenin itibarını, milletin onurunu ciddi şekilde zedelerken biz Türkiye'nin, bayrağımızın, pasaportumuz, paramızın dünyadaki değerini, itibarını arttıranlardan olduk. 11 yılın sonunda Türkiye geri gitmiş bir Türkiye değil üç kat büyümüş bir Türkiye'dir. 11 yılın sonunda Türkiye IMF'ye olan borcunu ödemiş, IMF'ye kredi açan bir ülke konumuna yükselmiş, 27,5 milyar dolar olan rezervlerini 134 milyar dolara yükseltmiş bir olan ülkedir. Hep kaçamak yapıyor. Tekrar ediyorum; biz hükümeti kimden devraldık. MHP'nin içinde olduğu MHP-DSP-ANAP. MHP şu rakamları hep inkar ediyor. Ya sen bize bunu 27,5 milyar dolardan devretmedin mi Merkez Bankası'nın döviz rezervini. Bunlar devretti. IMF'ye olan borç 23,5 milyar dolar değil miydi? 23,5 milyar dolardı. Bunu sen bize devretmedin mi, sen devrettin. Bunun neyini inkar edeceksin. Her şey kayıt altında. İnkar edilecek hiçbir yanı yok. Sizin bize bıraktığınız bu borcu biz ödedik. 23,5 milyar dolar borcu biz sıfırladık. Ha bununla da kalmadık 27,5 milyar dolar Merkez Bankası'nın döviz rezervi varken şimdi 134 milyar dolar Merkez Bankası'nın döviz rezervi var. Bunu buraya kim çıkardı, AK Parti iktidarı çıkardı. Yani Halep oradaysa arşın burada. Bunu yapan iktidar, gerçekleştiren iktidar bu. Neyi sağa sola kaçırmaya kalkıyorsun. 11 yılın sonunda Türkiye ayrışmış, kamplaşmış, kutuplaşmış değil. Her zamankinden daha bir, daha beraber, daha kardeş bir Türkiye'dir. Eğer bir bütünleşme, eğer biz şuandaki iktidara en ufak bir destek olmama sorunu varsa bu parlamentonun içindedir. Bu engeli çıkaran CHP'dir, MHP'dir, BDP'dir.'
ANAYASA ÇALIŞMALARI
Erdoğan, konuşmasında fiilen çalışmaları sona eren Anayasa Komisyonu'na da değindi: 'İşte buyurun anayasa meselesi. Ne oluyor anayasa meselesinde. Biz bütün inceliğimizle her türlü desteği verdik. Hep söylüyorum 326 milletvekiliyle biz üç temsilci verdik. 26 milletvekiliyle üç temsilci, 51 milletvekiliyle üç temsilci, 151 milletvekiliyle üç temsilci. Bu adil mi? Değil. Ama biz istedik ki üzümü yiyelim. Bu işi çözelim. Bakıyorsun 26 milletvekiliyle çıkıyor biz olmazsak anayasa olmaz diyor. Böyle bir anlayış böyle bir mantık olabilir mi? Bu komisyon zaten teamüllere dayalı olarak kurulmuş bir komisyon. Yani bunun asli komisyon gibi bunun bir görevi bir işlevi yok. Fakat faturayı gelip nereye kesmeye çalışıyorlar. AK Parti'ye kesmeye çalışıyorlar. Yok öyle 25 kuruşa simit ya var mı böyle bir şey. Şuanda çıkıyor anamuhalefet diyor ki 'buyurun 60 maddede dört parti mutabık kaldı biz çözmeye hazırız.' Bende öylemi peki arkadaşlarıma dedim ki gidin ziyaret edin. Ziyaret ettiler. Dediler ki değerlendirelim bir hafta sonra geldiler 'hayır' dediler. 4 partinin 4'ü de bu işe evet demesi lazım ki biz bunu halledelim. Şimdi buradan böyle bir süreçte 4 tane parti burada mutabık kalmışsa yani bunlardan diyelim ki 26 milletvekiliyle parlamentoda bulunan parti 'hayır biz istemezük' derse bu iş yapılmayacak mı? İmzaları var bu atmış maddenin altında. Gelin 60'ı halledelim komisyon yine çalışmalarına devam etsin. Ama mesafe aldığımızı millete gösterelim. Bunlara evet diyemediler. Bunların hepsi şuanda tutanaklarda var. Bu tutanakların hepsi halkımıza açıklanacak. Kim nasıl bir tutum içerisinde oldu bunları göreceğiz. Biz hep olumlu katkıda bulunduk. Sürece olumlu katkıda bulunuyoruz. Sayın Meclis Başkanı artık buna dayanılamayacak hale geldiği için oda ister istemez orada bir tavır koydu. Şimdi biz mektubunu bekliyoruz. Bakalım bu mektupta sayın Başkan bizlere ne bilgiler verecek, bizden ne talep edecek onu göreceğiz. Bizler tüm bu olanlarda hep samimi davrandık. Ama batı toplumunda muhalefet ülkenin menfaati olduğu zaman gelir desteğini verir. Ama bizim muhalefetin ülkenin menfaati de olsa 'ha bunun arkadasın da iktidar oy kazanacak. Dolayısıyla bizim bunu engellememiz lazım' der ve her zaman karşına dikilir. Dün söylediklerinin tam aksini yaparlar. Ama biz bu oyuna da gelmeyeceğiz. Çünkü bizim güvencimiz bir devam millettir. Biz aziz milletten aldığımız bu destekle bugüne geldik. Yarınlara da böyle yürüyeceğiz.'