Erdoğan: Er ya da geç bir Musa çıkar, zulmün hesabını sorar
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Mısır'da sadece insanların değil, insanlığın öldüğünü ve vicdanların kuruduğunu söyledi. Erdoğan, darbecilere de 'Er ya da geç bir Musa çıkar zulmün hesabını sorar.' diye seslendi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Mısır'da sadece insanların değil, insanlığın öldüğünü ve vicdanların kuruduğunu söyledi. Erdoğan, darbecilere de 'Er ya da geç bir Musa çıkar zulmün hesabını sorar.' diye seslendi.
Erdoğan, günübirlik bir çalışma ziyareti gerçekleştireceği Türkmenistan'a hareketinden önce Esenboğa Havalimanı'nda basın toplantısı düzenledi. Gündemdeki konulara ilişkin konuşan Erdoğan, Mısır konusunda sert bir açıklama yaptı.
Mısır'da Ramazan'ın başından itibaren süregelen çok ciddi bir katliamın askeri darbenin neticesi olarak süregelen katliamın farklı bir yönüne şahit olduklarını söyleyen Erdoğan, 'Burada demokrasi süreci içerisinde kendi oylarının akıbetini öğrenme mücadelesi içinde olan Mısır halkına karşı askeri darbeyi yapanların çok açık bir katliam yaptıklarını dünya televizyonlarından izleme fırsatı bulduk. Bunu bizim de bazı medya gruplarımız buna dahil, bunu gizlemek, bunu göstermeme gayreti içerisinde olup hatta Müslüman Kardeşler'in silah kullandığını söyleyecek kadar ileri giden bazı medya gruplarımız olmuştur. İnternet sitelerinde bunlar kayda girmiş daha sonra tepki alınca internet sitelerinden bunu düşmüşlerdir. Bu talihsizliktir. Çok açık net tanklarla zırhlı araçlarla sniperlerla orada 300 civarında Mısırlı kendi vatandaşını şehit eden, öldüren böyle bir darbe sözde yönetimine adeta sahip çıkma gayreti içerisinde olanlar var.' dedi.
'İLK GÜNDEN İTİBAREN OLAYI DARBE OLARAK NİTELENDİRDİK'
İlk günden itibaren bu olayı bir askeri darbe olarak nitelediklerini, 'Bu darbedir.' dediklerini belirten Erdoğan, Batı'nın tutumunu eleştirdi: Erdoğan, şöyle devam etti: 'Fakat Batı buna hiç bir zaman 'darbe' diyemedi hep müdahale demek suretiyle işi yumuşatmanın gayreti içine girdiler. Fakat bizimle telefon görüşmelerinde darbe ifadesine 'hayır' da diyemediler ama bunu açıklamaya gelince açıklayamadılar. Nitekim dün bütün bu gelişmelerden sonra bu darbeciler en sonunda 17.00 itibariyle olağanüstü hal ilan etmek durumunda kaldılar. Şimdi bir ay süreyle Mısır'ın geneline yakın böyle olağanüstü hal ilan edilmiş durumda. Bütün bunlar işleri çözer mi? Ben tabi çözdüğüne veya çözeceğine asla inanmıyorum. Niye inanmıyorum? Çünkü şehadete inanmış olan bu insanlar er veya geç Mısır'da bu demokratik haklarının neticesini de kazanacaklardır diye düşünüyorum. Batı bunu anlamak durumundadır, eğer Batı demokrasi testinden geçmek istiyorsa bunu anlamak zorundadır. Ama demokrasi testini kaybet noktasında veya demokrasinin sorgulanması gibi bir sürece karar vermişse o ayrı bir konu.'
Batılı ülkelerin Mısır konusunda samimi adımlar atmaması halinde artık demokrasinin dünyada sorgulanmaya başlayacağına inandığını kaydeden Erdoğan, 'Ben ülkemdeki muhalefete bakıyorum muhalefet iktidar Mısır sorununda çok daha farklı adımlar atabilir ve burada etkin olabilirdi gibi saçma sapan şimdi de Mısır üzerinden 'nasıl oy devşirebiliriz?' diye ana muhalefeti, yavru muhalefeti bu tür açıklamalar yapıyor. Hiç olmazsa gelin burada samimi davranın da 'ortak neler yapabiliriz' bunları konuşalım. Çünkü ne yaparsanız yapın, bugüne kadar hiç bir şey elde edemediniz. AK Parti iktidarını bu noktada köşeye sıkıştıramadınız. Çok değişik yollara girdiniz. Ve demokratik olmayan yollarla AK Parti iktidarını vurmak istediniz. Geldiğimizden beri bunu yaptınız, 10 yıldan beri bunu yapıyorsunuz ama Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, sevgili halkım buna hiçbir zaman müsaade etmedi. İşte 7 seçim geçirdik, şimdi 8'incisine gidiyoruz hala kamuoyu araştırmaları ortada. Üç tane genel seçim 2 tane yerel seçim 2 tane referandum yaptık, hepsi ortada. Bütün bunlara rağmen hala acaba illegalite bize ne kazandırır bunun gayreti bunun arayışı içerisinde olan bir yapı söz konusu.' diye konuştu.
'MISIR'DAKİ KATLİAMLARLA İLGİLİ SAĞLIKLI BİLGİ ALMAKTA ZORLANIYORUZ'
Mısır'daki katliamlarla ilgili sağlıklı bilgi almakta zorlandıklarını söyleyen Erdoğan, şöyle devam etti: 'Fakat 70 yıl otokratik bir rejimle idare edilmiş bir Mısır, 25 Ocak 2011'deki devrimle bu süreçten kurtulmuş artık bundan sonra halkın iradesi egemen olacak diye düşünürken bir yıl bile maalesef içerideki bu işe alet olan bir kesimle Batılı ve İslam dünyasındaki bazı kısmi diyorum. Ona da ülkelerin destekleriyle Mısır demokratik yönetimine karşı ne yazık ki böyle bir darbe yapılmıştır ve burada şunu da açık net söylemek zorundayım; biz inandığımız doğruları söylemediğimiz sürece ayakta kalamayız, inandığımız doğruları her zaman ve zeminde söyleyeceğiz çünkü haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır. Bizim böyle bir inancımızın gereği ilkemiz var. Bunu yapmak durumundayız. Efendim her doğru her yerde konuşulmaz, doğrudur, bu bir ziyasi manevra olabilir ama biz bir de inkar edilemez gerçekler var ki bunu söylemek gereğini yerine getirmek durumundayız. Zira bizim önümüze şehitlerin resimleri geldiği zaman o tabloları gördüğümüz zaman zerre kadar duygulanamıyorsak, buna karşı tavır koymak için sorumluluk hissedemiyorsak, o zaman bizim varlık nedenimiz ortadan kalkar. İnsan olduğumuzu unutmayacağız ve insan olarak da üzerimizde birçok sorumluluğun olduğunu bilmemizin gereğini de ortaya koymamız gerekir.'
Gerek Türkiye'de gerek diğer demokratik ülkelerde demokrasinin olgunlaşmasının, gelişmesinin, ileri standartlara ulaşmasının belli bir vakit aldığını hep gördüklerini kaydeden Erdoğan, şöyle devam etti: 'Bir sene tahammül edemediler, bir sene ekonomik ambargo uyguladılar Mısır'a. Sadece Türkiye ve Katar Mısır'ın yanında yer aldı ama dünya Mısır'a 'kalk bakalım ayağa kalkabilirsen' dedi. Buna IMF de dahil. IMF, 'seçimi yapın, seçimlerden sonra sizlerle konuşalım' dediler ve seçimi dahi yaptırmadılar Aynı şeyi Filistin'de yaptılar. Filistin'de de seçimlerden Hamas başarıyla çıktı, hemen süratle orada da ekonomik ambargoyu uygulamaya başladılar. Bırakın ekonomik ambargoya başlamayı hemen parlamento başkanın içeri aldılar, bakanlar kurulu üyelerinden bazılarını İsrail içeri aldı, bunlar hala içeride yatıyorlar. Neredeyse 7 - 8 yıl oldu. 30 kadar milletvekili ile beraber Hamas'ın milletvekilleri içerde yatıyor, seçimi kazandılar ve Filistin'de yönetimi onlara vermediler. Bunları vatandaşlarımın bir çoğu bilmiyor. Acaba Filisitin'de ne oluyor? Gerçekten Filistin'de demokrasi çalıştırıldı mı çalıştırılmadı mı? Bize batı sürekli olarak Hamas'ı bir terör örgütü olarak söyletmenin hep gayreti içerisine girdi ama biz hiçbir zaman Hamas'ı terör örgütü olarak değil tam aksine haklarının savunucusu olarak ifade ettik. Şu anda da öyle kabul ediyoruz öyle inanıyoruz. Eğer samimiyseniz güveniyorsanız buyurun seçim sandığı. Hayır. Hala seçimi Filistin'de yaptırtmıyorlar. Neden? Neticeyi görüyorlar onun için. Bundan dolayı da zaman zaman Gazze hep bombalanır, 15 günlük o süreci unutmadık unutturmuyoruz. Oralarda biliyorsunuz bin 500 civarında insan şehit oldu 5 bin civarında insan yaralandı.'
İSLAM DÜNYASI ÜZERİNDE DEVAMLI BİR TEZGAH VE TUZAKLAR ÇALIŞTIRILIYOR'
'Bakın, devamlı olarak İslam dünyası üzerinde bir tezgah çalıştırılıyor, tuzaklar çalıştırılıyor o tuzaklar bizler için de geçerlidir, Türkiye için de geçerlidir.' diyen Erdoğan, 'Onun için unutmayalım güçlü Türkiye'yi kimse istemiyor, onun için güçlü olmaya mecburuz. Önce kendi içimizde birbirimizi sevmeye mecburuz, dayanışma halinde olmaya mecburuz. Bunun için tırnaklarımızla kazıyacağız çalışacağız ve inşallah güçlü olan Türkiyeyi de bu şekilde inşa edeceğiz. demokrasi tabiatı gereği ortaya çıkan tüm sorunların yine demokrasi içinde çözülmesiyle gelişir olgunlaşır. Aslında demokrasinin kendi içinde aşamayacağı hiçbir sorun da yoktur. Eğer aklı selim ile düşünürsek bunu da görmemiz mümkün.' diye konuştu.
Dünyada bugüne kadar yapılan darbelerde demokrasiyi kurtarmanın bir bahane, bir mazeret, bir gerekçe olarak hep gösterildiğini söyleyen Başbakan Erdoğan, 'İşte bu darbe olayında da ne yazık ki asker Mısır'da güya demokrasiyi kurtartmak için böyle bir yola tevessül etmiştir gibi bir bahane ile karşımıza çıktılar, batının her zaman bu iki yüzlülüğün bir yansımasıdır. Darbeyi gerçekleştirenler milli iradeyi katletmekle tatmin olmamış ardından dün olduğu gibi yine milleti katletme girişimlerini başlatmışlardır. Açıkçası Mısır'da bugün ortaya çıkan manzara ne yazık ki otoriter ve baskıcı rejim günlerini dahi aratan bir ihtivaya bürünmüştür.' şeklinde kaydetti.
'MISIR'DA DARBE KARŞITLARI BÜTÜN KIŞKIRTMA VE BASKILARA RAĞMEN ASLA ŞİDDETE BAŞVURMADI'
Bütün tahriklere bütün kışkırtlamalara tüm baskılara rağmen Mısır'da darbeye karşı haklı tepki sergileyenlerin asla şiddete başvurmadıklarını, silah kullanmadıklarını vurgulayan Erdoğan, 'Bütün bu olaylar karşısında onlar sadece ölüm anında bile bakıyorsunuz zafer işaretleri yapmışlardır, şehadet parmakları ile sürekli olarak o anı gözlemlemişlerdir. Ve bütün bunların hepsini artık ekranlara izleme fırsatını gördük, bulduk. Mısır'da son derece haklı bir şekilde darbeyi protesto edenler oyuna sahip çıkanlar, milli irade hırsızlarına karşı seslerini yükseltenler şiddet tuzağına düşmemiş, darbecilere ve onların destekçilerine asla bahane vermemişlerdir. Tahrir Meydanı'nda toplanan bir avuç insan bahane edilerek darbe yapılmış, ancak Mısır'ın tüm şehirlerinde toplanan milyonlarca insanın sivil demokratik barışçı eylemleri çok ağır katliamlarla bastırılmaya çalışılmıştır.' ifadelerini kullandı.
'MISIR'DA SADECE DEMOKRASİ DEĞİL İNSANLIK HEDEF ALINMIŞTIR'
3 Temmuz'da Mısır'da askeri darbe gerçekleştirdiği günden beri Türkiye olarak bu darbeyi eleştirdiklerini, darbeye karşı yapılan demokratik, sivil, barışçıl gösterilerin haklı olduğunu her fırsatta ifade ettiklerini dile getiren Erdoğan, şunları dile getirdi: 'Fakat dünkü olayları bile hala müdahale olarak değerlendiren bir Batı ile karşı karşıyayız. Bizi Mısır'ın içişlerine karışıyor olmakla itham ettiler, 'Arapların içişlerine niçin karışıyorsunuz?' diye itham ettiler. Bizi, 'Arapların içişlerine niçin karışıyorsunuz?' diyenlere sesleniyorum; Suriye ile ilgili olduğu zaman Türkiyeden neden destek istediniz. Suriye Arap değil miydi? Ve burada Türkiye'nin tavrını övmek suretiyle Türkiye ile burada beraber burada çalışmayı arzu ettiğinizi siz söylediniz. Ama bilesiniz ki Mısır da bizim komşumuz, Akdeniz de bizim komşumuz. Ve biz Akdeniz'de müşterek çalışmaları her zaman onlarla yaptık. Tarihi noktada bağlarımız var, medeniyet noktasında bağlarımız var, külterel noktada bağlarımız var. Tabii ki buraya yönelik de söyleyeceklerimiz olacaktır. Gelinen noktada Mısır'da sadece demokrasi değil insanlık hedef alınmıştır. Mısır'da demokrasiye ölümcül bir darbe vurulmuş ardından insanlık can çekişmeye başlamıştır. Bir ülkenin ordusunu askerlerini polisinin ağır silahlarını kendi halkına çevirmesi meydanlarda adaleti beklemekten başka hiçbir şeyi yapmayan kendi halkını toplu halde katletmesi içişleridir diyerek asla görmezden gelinemez. Mısır'da sorun öyle bir noktaya gelmiştir ki bu katliamı işleyenler kadar artık bu katliama sessiz ve tepkisiz kalanlar da bu cinayetlerden sorumludur. Dünyanın gözü önünde binlerce masum insan ölürken, masum kadınlar çocuklar alçakça katledilirken, insanlar artık meydanlara kefenlerini giyip çıkarken, bunu görmezden gelmek, duymadım, görmedim, bilmiyordum demek doğrudan doğruya bu cinayetlere ortaklık etmektir. Bir defa Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) süratle toplanması gerekmektedir. Efendim filanca buna 'evet' veya 'hayır' der. Buna herkesin bir defa atılması gereken adımlar noktasında 'evet' demesi gerekir. Ha demiyor. Eğer demezlerse tarihi bir sorumluluk süreci başlar ve tarihe bunun hesabını evet demeyenler hiçbir zaman veremeyecektir.'
'DARBEYE DARBE DEMEYENLER MASUM ÇOCUKLARIN KATLEDİLMESİNDE PAY SAHİBİDİR'
BM Güvenlik Konseyi'nin kuruluş amacına uygun olarak, Mısır gibi bölgede çok önemli görevlere haiz bir ülke için bu olayları gözardı etmesinin mümkün olmayacağına işaret eden Erdoğan, 'Bu darbeyi görmezden gelenler eleştiremeyenler, hatta darbeye darbe deme onurunu göstermeyenler, o masum çocukların katledilmesinde pay sahibidirler. Kalbi olmak vicdanı olmak onuru olmak bir insan için bu darbe karşısında bu katliam karşısında dik durmayı sesini yükseltmeyi gerektirir. Susan, sessiz kalan, tepkisiz kalan herkesin her yönetimin her uluslararası kuruluşun tıpkı darbeyi yapanlar gibi ellerine yüzlerine o masum çocukların kanı bulaşmıştır. Binlerce insanın katlini önleyecek gücü, iradesi, imkanı varken bunu kullanmayanlar, katillerin hamisi olarak bu cinayetlerin failleridir, suç ortaklarıdır. Susmak onaylamaktır, hatta susmak fiilli teşvik etmek, o fiile ortak olmaktır.' ifadelerine yer verdi.
'ER YA DA GEÇ BİR MUSA ÇIKAR VE ZULMÜN HESABINI SORAR'
Batılı ülkeleri Mısır'daki katliama seyirci kalmakla suçlayan Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti: 'Buradan Batılı ülkelere açık açık sesleniyorum; Filistin'de, Gazze'de sustunuz, Suriye'de sustunuz ve hala susuyorsunuz. 100 bini aşkın insan öldürüldü. Hala susuyorsunuz. Türkiye'de bugün 400 bini aşkın sığınmacı var, hala susuyorsunuz. Mısır'da sustunuz, susuyorsunuz. Peki bu aşamadan sonra hangi yüzle demokrasiden evrensel değerlerden insan hak ve özgürlüklerinden bahsedeceksiniz. Bu aşamadan sonra demokrasi dediğinizde, insan dediğinizde, hukuk, adalet dediğinizde kimi inandıracaksınız? Gözümüzün önünde insanlar toplu halde katledilirken, bunu durdurmak elinizde olduğu halde tam tersine bunu teşvik ederken, artık ne yüzle insani değerlerden bahsedeceksiniz? Buradan uluslararası medyaya da sesleniyorum; Türkiye'de polisin hukuk dairesinde kullandığı biber gazını saatlerce canlı yayına taşıyan, yerli yabancı, uluslararası medyayı muhatap alarak konuşuyorum, günlerce Türkiye'de kışkırtıcı yayın yapan uluslararası medyanın acaba Mısır'ı görmesi, bir satır yayın yapması için daha kaç masum sivilin ölmesi gerekiyor. Fok balıkları ile ilgili saatlerce günlerce haftalarca yayın yapan uluslararası medyanın, Mısır'da Suriye'de Filistin'de ölen çocukları görmesi için acaba daha ne kadar kan akması gerekiyor. Mısır'da sadece insanlar ölmüyor aynı zamanda insanlık ölüyor, vicdan kuruyor, insani değerler, demokratik değerler tarihi nitelikte ağır darbeler alıyor. Bir kere Mısır'daki darbe yönetimine şunu hatırlatmak istiyorum; tarihte hiçbir zalim, zulüm ile abad olmamıştır. Mısır'ın darbeci yöneticileri bu dünyanın kudretli gibi görünen Firavunlarına dahi kalmadığını bilmeleri gerekir. Onlar bunu çok iyi bilirler. Er ya da geç bir Musa çıkar ve zulmün hesabını sorar.'
'ÜZERİLERİNE YAĞAN KURŞUNLARI GÜLÜMSEYEREK KARŞILAYAN MISIR HALKI DÜNYAYA ADETA DERS VERMİŞTİR'
Mısır'da Nobel Barış Ödüllü cumhurbaşkanı yardımcısının son derece geç ama haklı istifasının darbe yönetimi için bir örnek teşkil etmesi gerektiğini söyleyen Erdoğan, 'Bu katliamları gerçekleştirenler şeffaf ve adil bir şekilde yargılanmalıdır. 30 Haziran'dan bu yana başta cumhurbaşkanı Mursi olmak üzere tutuklanan siyasiler serbest bırakılmalıdır. Başta BM ve Arap Ligi olmak üzere uluslararası kuruluşlar daha fazla kan akmadan can kaybı olmadan bugüne kadar cesaretlendirdikleri darbecileri en azından bundan sonra derhal kınamalı katliamların durması için harekete geçmelidir. Mısır'ın 25 Ocak ile başlaan demokratikleşme umutları, bu darbe ile söndürülmemiş tam tersine güç kazanmıştır. Mısır halkının haftalardır süren direnişi takdire şayandır. Ramazan'da o sıcağın altında oruç tutarak namaz kılarak, ibadet ederek, şiddete asla prim vermeyerek devam eden kutlu direniş tüm dünyaya, dünya tarihine örnek teşkil edecek bir güzellik ve umut sergilemiştir. Kefenleri ile meydanı dolduran üzerilerine yağan kurşunları gülümseyerek karşılayan Mısır halkı dünyaya adeta ders vermiştir. Buradan Mısır halkını yürekten selamlıyorum. Allah'ın selamı rahmeti bereketi Mısır halkının üzerine olsun diyorum. Mısır halkı bilsin ki Türkiyenin selamları duaları onlarla beraberdir. Mısır halkı bilsin ki ülke yönetimleri olmasa bile uluslararası kuruluşlar medya olmasa bile dünya halklarının bölge halklarının kalpleri onlarla birlikte atmaktadır. Türkiye tarihin verdiği sorumluluk, ecdadından devraldığı miras gereği mazlumların dili sesi gönül yoldaşı olmaya devam edecektir. Bize her zaman hakkı söylemek yaraşır. Millet olarak tarih boyunca hep hakkı söyledik, hep hak mücadelesi içinde bulunduk. Bugün de Mısır için cesaretle hakkı söylüyor hakkı tavsiye ediyoruz.' dedi.
'MISIR KONUSUNDA OBAMA, PUTİN, CAMERON, MERKEL VE FRANSA CUMHURBAŞKANI İLE GÖRÜŞTÜM'
Erdoğan'a ardından Mısır için bir görüşme trafiği yürütüp yürütmediği soruldu. Erdoğan da 'Bu süreç içerisinde başta ABD olmak üzere Sayın Obama, Sayın Putin, İngiltere Başbakanı Cameron, Almanya Şansölyesi Merkel, Fransa Cumhurbaşkanı ile hepsiyle tek tek görüşmelerim oldu. BM Genel Sekreteri ile görüşmemiz oldu bu süreç içerisinde. Aynı şekilde Körfez ülkelerini devlet ve hükümet başkanları ile görüşmelerim oldu. Aynı şekilde dışişleri bakanım yoğun bir trafiği sürdürdü, sürdürüyor. Ve akil adamlar dedikleri bir heyetle bizi ziyarete geldiler. Bunlar bölgede daha önce devlet başkanlığı, başbakanlık yapmış insanlardan olşan bir 5 kişilik bir heyetti. Onlarla da bu süreci görüştük. Öyle zannediyorum onlar bu gelişmelerden sonra şimdi de şunu söylüyorlardır; 'biz demedik mi?' Böyle yaklaşşıyorlar olaylara; 'biz demedik mi?' Ne demek 'biz demedik mi?' Yani bizim dediğimizi yaparsanız, işte bunlar olmaz. Yahu burada sizin dediğiniz diye bir şey yok ki, ortada bir defa bir hak mefhumu var. Burada bu direnişi ortaya koyan insanlar haklı mı değil mi önce buna bakacaksınız. Darbe haklı mı değli mi önce buna bakacaksınız. Ama bunlar yapılana 'darbe' diyemediler bunlar sipariş üzerine ülkeleri dolaşan tiplerdi. Bunlar içinde arkadaşlarımız vardı. Kendilerine bu konular biraz da ağır tonda işledik, dedik 'ayıp ediyorsunuz.' Siz hakkı teslim temsil için burada olmanız lazım. Bakın biz sizin de bazı sıkıntılar yaşadığınızda yanınızda yer aldık. Sizlere yardımcı olmaya çalıştık. şimdiyse sizler bakıyoruz dün uğradığınızı bugün karşı tarafa aynı şekilde o muameleyi layık görüyorsunuz. Kusura bakmayın. Tüm bunları yaptık bu adımları attık, bundan sonra da atmaya devam edeceğiz. Ve kararlılığımızı Mısır'daki mazlum mağdur hakkını arayan oyunun hesabını soranların yanında olmalıyız, olacağız diye düşünüyorum.' şeklinde cevap verdi.
Erdoğan, günübirlik bir çalışma ziyareti gerçekleştireceği Türkmenistan'a hareketinden önce Esenboğa Havalimanı'nda basın toplantısı düzenledi. Gündemdeki konulara ilişkin konuşan Erdoğan, Mısır konusunda sert bir açıklama yaptı.
Mısır'da Ramazan'ın başından itibaren süregelen çok ciddi bir katliamın askeri darbenin neticesi olarak süregelen katliamın farklı bir yönüne şahit olduklarını söyleyen Erdoğan, 'Burada demokrasi süreci içerisinde kendi oylarının akıbetini öğrenme mücadelesi içinde olan Mısır halkına karşı askeri darbeyi yapanların çok açık bir katliam yaptıklarını dünya televizyonlarından izleme fırsatı bulduk. Bunu bizim de bazı medya gruplarımız buna dahil, bunu gizlemek, bunu göstermeme gayreti içerisinde olup hatta Müslüman Kardeşler'in silah kullandığını söyleyecek kadar ileri giden bazı medya gruplarımız olmuştur. İnternet sitelerinde bunlar kayda girmiş daha sonra tepki alınca internet sitelerinden bunu düşmüşlerdir. Bu talihsizliktir. Çok açık net tanklarla zırhlı araçlarla sniperlerla orada 300 civarında Mısırlı kendi vatandaşını şehit eden, öldüren böyle bir darbe sözde yönetimine adeta sahip çıkma gayreti içerisinde olanlar var.' dedi.
'İLK GÜNDEN İTİBAREN OLAYI DARBE OLARAK NİTELENDİRDİK'
İlk günden itibaren bu olayı bir askeri darbe olarak nitelediklerini, 'Bu darbedir.' dediklerini belirten Erdoğan, Batı'nın tutumunu eleştirdi: Erdoğan, şöyle devam etti: 'Fakat Batı buna hiç bir zaman 'darbe' diyemedi hep müdahale demek suretiyle işi yumuşatmanın gayreti içine girdiler. Fakat bizimle telefon görüşmelerinde darbe ifadesine 'hayır' da diyemediler ama bunu açıklamaya gelince açıklayamadılar. Nitekim dün bütün bu gelişmelerden sonra bu darbeciler en sonunda 17.00 itibariyle olağanüstü hal ilan etmek durumunda kaldılar. Şimdi bir ay süreyle Mısır'ın geneline yakın böyle olağanüstü hal ilan edilmiş durumda. Bütün bunlar işleri çözer mi? Ben tabi çözdüğüne veya çözeceğine asla inanmıyorum. Niye inanmıyorum? Çünkü şehadete inanmış olan bu insanlar er veya geç Mısır'da bu demokratik haklarının neticesini de kazanacaklardır diye düşünüyorum. Batı bunu anlamak durumundadır, eğer Batı demokrasi testinden geçmek istiyorsa bunu anlamak zorundadır. Ama demokrasi testini kaybet noktasında veya demokrasinin sorgulanması gibi bir sürece karar vermişse o ayrı bir konu.'
Batılı ülkelerin Mısır konusunda samimi adımlar atmaması halinde artık demokrasinin dünyada sorgulanmaya başlayacağına inandığını kaydeden Erdoğan, 'Ben ülkemdeki muhalefete bakıyorum muhalefet iktidar Mısır sorununda çok daha farklı adımlar atabilir ve burada etkin olabilirdi gibi saçma sapan şimdi de Mısır üzerinden 'nasıl oy devşirebiliriz?' diye ana muhalefeti, yavru muhalefeti bu tür açıklamalar yapıyor. Hiç olmazsa gelin burada samimi davranın da 'ortak neler yapabiliriz' bunları konuşalım. Çünkü ne yaparsanız yapın, bugüne kadar hiç bir şey elde edemediniz. AK Parti iktidarını bu noktada köşeye sıkıştıramadınız. Çok değişik yollara girdiniz. Ve demokratik olmayan yollarla AK Parti iktidarını vurmak istediniz. Geldiğimizden beri bunu yaptınız, 10 yıldan beri bunu yapıyorsunuz ama Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, sevgili halkım buna hiçbir zaman müsaade etmedi. İşte 7 seçim geçirdik, şimdi 8'incisine gidiyoruz hala kamuoyu araştırmaları ortada. Üç tane genel seçim 2 tane yerel seçim 2 tane referandum yaptık, hepsi ortada. Bütün bunlara rağmen hala acaba illegalite bize ne kazandırır bunun gayreti bunun arayışı içerisinde olan bir yapı söz konusu.' diye konuştu.
'MISIR'DAKİ KATLİAMLARLA İLGİLİ SAĞLIKLI BİLGİ ALMAKTA ZORLANIYORUZ'
Mısır'daki katliamlarla ilgili sağlıklı bilgi almakta zorlandıklarını söyleyen Erdoğan, şöyle devam etti: 'Fakat 70 yıl otokratik bir rejimle idare edilmiş bir Mısır, 25 Ocak 2011'deki devrimle bu süreçten kurtulmuş artık bundan sonra halkın iradesi egemen olacak diye düşünürken bir yıl bile maalesef içerideki bu işe alet olan bir kesimle Batılı ve İslam dünyasındaki bazı kısmi diyorum. Ona da ülkelerin destekleriyle Mısır demokratik yönetimine karşı ne yazık ki böyle bir darbe yapılmıştır ve burada şunu da açık net söylemek zorundayım; biz inandığımız doğruları söylemediğimiz sürece ayakta kalamayız, inandığımız doğruları her zaman ve zeminde söyleyeceğiz çünkü haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır. Bizim böyle bir inancımızın gereği ilkemiz var. Bunu yapmak durumundayız. Efendim her doğru her yerde konuşulmaz, doğrudur, bu bir ziyasi manevra olabilir ama biz bir de inkar edilemez gerçekler var ki bunu söylemek gereğini yerine getirmek durumundayız. Zira bizim önümüze şehitlerin resimleri geldiği zaman o tabloları gördüğümüz zaman zerre kadar duygulanamıyorsak, buna karşı tavır koymak için sorumluluk hissedemiyorsak, o zaman bizim varlık nedenimiz ortadan kalkar. İnsan olduğumuzu unutmayacağız ve insan olarak da üzerimizde birçok sorumluluğun olduğunu bilmemizin gereğini de ortaya koymamız gerekir.'
Gerek Türkiye'de gerek diğer demokratik ülkelerde demokrasinin olgunlaşmasının, gelişmesinin, ileri standartlara ulaşmasının belli bir vakit aldığını hep gördüklerini kaydeden Erdoğan, şöyle devam etti: 'Bir sene tahammül edemediler, bir sene ekonomik ambargo uyguladılar Mısır'a. Sadece Türkiye ve Katar Mısır'ın yanında yer aldı ama dünya Mısır'a 'kalk bakalım ayağa kalkabilirsen' dedi. Buna IMF de dahil. IMF, 'seçimi yapın, seçimlerden sonra sizlerle konuşalım' dediler ve seçimi dahi yaptırmadılar Aynı şeyi Filistin'de yaptılar. Filistin'de de seçimlerden Hamas başarıyla çıktı, hemen süratle orada da ekonomik ambargoyu uygulamaya başladılar. Bırakın ekonomik ambargoya başlamayı hemen parlamento başkanın içeri aldılar, bakanlar kurulu üyelerinden bazılarını İsrail içeri aldı, bunlar hala içeride yatıyorlar. Neredeyse 7 - 8 yıl oldu. 30 kadar milletvekili ile beraber Hamas'ın milletvekilleri içerde yatıyor, seçimi kazandılar ve Filistin'de yönetimi onlara vermediler. Bunları vatandaşlarımın bir çoğu bilmiyor. Acaba Filisitin'de ne oluyor? Gerçekten Filistin'de demokrasi çalıştırıldı mı çalıştırılmadı mı? Bize batı sürekli olarak Hamas'ı bir terör örgütü olarak söyletmenin hep gayreti içerisine girdi ama biz hiçbir zaman Hamas'ı terör örgütü olarak değil tam aksine haklarının savunucusu olarak ifade ettik. Şu anda da öyle kabul ediyoruz öyle inanıyoruz. Eğer samimiyseniz güveniyorsanız buyurun seçim sandığı. Hayır. Hala seçimi Filistin'de yaptırtmıyorlar. Neden? Neticeyi görüyorlar onun için. Bundan dolayı da zaman zaman Gazze hep bombalanır, 15 günlük o süreci unutmadık unutturmuyoruz. Oralarda biliyorsunuz bin 500 civarında insan şehit oldu 5 bin civarında insan yaralandı.'
İSLAM DÜNYASI ÜZERİNDE DEVAMLI BİR TEZGAH VE TUZAKLAR ÇALIŞTIRILIYOR'
'Bakın, devamlı olarak İslam dünyası üzerinde bir tezgah çalıştırılıyor, tuzaklar çalıştırılıyor o tuzaklar bizler için de geçerlidir, Türkiye için de geçerlidir.' diyen Erdoğan, 'Onun için unutmayalım güçlü Türkiye'yi kimse istemiyor, onun için güçlü olmaya mecburuz. Önce kendi içimizde birbirimizi sevmeye mecburuz, dayanışma halinde olmaya mecburuz. Bunun için tırnaklarımızla kazıyacağız çalışacağız ve inşallah güçlü olan Türkiyeyi de bu şekilde inşa edeceğiz. demokrasi tabiatı gereği ortaya çıkan tüm sorunların yine demokrasi içinde çözülmesiyle gelişir olgunlaşır. Aslında demokrasinin kendi içinde aşamayacağı hiçbir sorun da yoktur. Eğer aklı selim ile düşünürsek bunu da görmemiz mümkün.' diye konuştu.
Dünyada bugüne kadar yapılan darbelerde demokrasiyi kurtarmanın bir bahane, bir mazeret, bir gerekçe olarak hep gösterildiğini söyleyen Başbakan Erdoğan, 'İşte bu darbe olayında da ne yazık ki asker Mısır'da güya demokrasiyi kurtartmak için böyle bir yola tevessül etmiştir gibi bir bahane ile karşımıza çıktılar, batının her zaman bu iki yüzlülüğün bir yansımasıdır. Darbeyi gerçekleştirenler milli iradeyi katletmekle tatmin olmamış ardından dün olduğu gibi yine milleti katletme girişimlerini başlatmışlardır. Açıkçası Mısır'da bugün ortaya çıkan manzara ne yazık ki otoriter ve baskıcı rejim günlerini dahi aratan bir ihtivaya bürünmüştür.' şeklinde kaydetti.
'MISIR'DA DARBE KARŞITLARI BÜTÜN KIŞKIRTMA VE BASKILARA RAĞMEN ASLA ŞİDDETE BAŞVURMADI'
Bütün tahriklere bütün kışkırtlamalara tüm baskılara rağmen Mısır'da darbeye karşı haklı tepki sergileyenlerin asla şiddete başvurmadıklarını, silah kullanmadıklarını vurgulayan Erdoğan, 'Bütün bu olaylar karşısında onlar sadece ölüm anında bile bakıyorsunuz zafer işaretleri yapmışlardır, şehadet parmakları ile sürekli olarak o anı gözlemlemişlerdir. Ve bütün bunların hepsini artık ekranlara izleme fırsatını gördük, bulduk. Mısır'da son derece haklı bir şekilde darbeyi protesto edenler oyuna sahip çıkanlar, milli irade hırsızlarına karşı seslerini yükseltenler şiddet tuzağına düşmemiş, darbecilere ve onların destekçilerine asla bahane vermemişlerdir. Tahrir Meydanı'nda toplanan bir avuç insan bahane edilerek darbe yapılmış, ancak Mısır'ın tüm şehirlerinde toplanan milyonlarca insanın sivil demokratik barışçı eylemleri çok ağır katliamlarla bastırılmaya çalışılmıştır.' ifadelerini kullandı.
'MISIR'DA SADECE DEMOKRASİ DEĞİL İNSANLIK HEDEF ALINMIŞTIR'
3 Temmuz'da Mısır'da askeri darbe gerçekleştirdiği günden beri Türkiye olarak bu darbeyi eleştirdiklerini, darbeye karşı yapılan demokratik, sivil, barışçıl gösterilerin haklı olduğunu her fırsatta ifade ettiklerini dile getiren Erdoğan, şunları dile getirdi: 'Fakat dünkü olayları bile hala müdahale olarak değerlendiren bir Batı ile karşı karşıyayız. Bizi Mısır'ın içişlerine karışıyor olmakla itham ettiler, 'Arapların içişlerine niçin karışıyorsunuz?' diye itham ettiler. Bizi, 'Arapların içişlerine niçin karışıyorsunuz?' diyenlere sesleniyorum; Suriye ile ilgili olduğu zaman Türkiyeden neden destek istediniz. Suriye Arap değil miydi? Ve burada Türkiye'nin tavrını övmek suretiyle Türkiye ile burada beraber burada çalışmayı arzu ettiğinizi siz söylediniz. Ama bilesiniz ki Mısır da bizim komşumuz, Akdeniz de bizim komşumuz. Ve biz Akdeniz'de müşterek çalışmaları her zaman onlarla yaptık. Tarihi noktada bağlarımız var, medeniyet noktasında bağlarımız var, külterel noktada bağlarımız var. Tabii ki buraya yönelik de söyleyeceklerimiz olacaktır. Gelinen noktada Mısır'da sadece demokrasi değil insanlık hedef alınmıştır. Mısır'da demokrasiye ölümcül bir darbe vurulmuş ardından insanlık can çekişmeye başlamıştır. Bir ülkenin ordusunu askerlerini polisinin ağır silahlarını kendi halkına çevirmesi meydanlarda adaleti beklemekten başka hiçbir şeyi yapmayan kendi halkını toplu halde katletmesi içişleridir diyerek asla görmezden gelinemez. Mısır'da sorun öyle bir noktaya gelmiştir ki bu katliamı işleyenler kadar artık bu katliama sessiz ve tepkisiz kalanlar da bu cinayetlerden sorumludur. Dünyanın gözü önünde binlerce masum insan ölürken, masum kadınlar çocuklar alçakça katledilirken, insanlar artık meydanlara kefenlerini giyip çıkarken, bunu görmezden gelmek, duymadım, görmedim, bilmiyordum demek doğrudan doğruya bu cinayetlere ortaklık etmektir. Bir defa Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) süratle toplanması gerekmektedir. Efendim filanca buna 'evet' veya 'hayır' der. Buna herkesin bir defa atılması gereken adımlar noktasında 'evet' demesi gerekir. Ha demiyor. Eğer demezlerse tarihi bir sorumluluk süreci başlar ve tarihe bunun hesabını evet demeyenler hiçbir zaman veremeyecektir.'
'DARBEYE DARBE DEMEYENLER MASUM ÇOCUKLARIN KATLEDİLMESİNDE PAY SAHİBİDİR'
BM Güvenlik Konseyi'nin kuruluş amacına uygun olarak, Mısır gibi bölgede çok önemli görevlere haiz bir ülke için bu olayları gözardı etmesinin mümkün olmayacağına işaret eden Erdoğan, 'Bu darbeyi görmezden gelenler eleştiremeyenler, hatta darbeye darbe deme onurunu göstermeyenler, o masum çocukların katledilmesinde pay sahibidirler. Kalbi olmak vicdanı olmak onuru olmak bir insan için bu darbe karşısında bu katliam karşısında dik durmayı sesini yükseltmeyi gerektirir. Susan, sessiz kalan, tepkisiz kalan herkesin her yönetimin her uluslararası kuruluşun tıpkı darbeyi yapanlar gibi ellerine yüzlerine o masum çocukların kanı bulaşmıştır. Binlerce insanın katlini önleyecek gücü, iradesi, imkanı varken bunu kullanmayanlar, katillerin hamisi olarak bu cinayetlerin failleridir, suç ortaklarıdır. Susmak onaylamaktır, hatta susmak fiilli teşvik etmek, o fiile ortak olmaktır.' ifadelerine yer verdi.
'ER YA DA GEÇ BİR MUSA ÇIKAR VE ZULMÜN HESABINI SORAR'
Batılı ülkeleri Mısır'daki katliama seyirci kalmakla suçlayan Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti: 'Buradan Batılı ülkelere açık açık sesleniyorum; Filistin'de, Gazze'de sustunuz, Suriye'de sustunuz ve hala susuyorsunuz. 100 bini aşkın insan öldürüldü. Hala susuyorsunuz. Türkiye'de bugün 400 bini aşkın sığınmacı var, hala susuyorsunuz. Mısır'da sustunuz, susuyorsunuz. Peki bu aşamadan sonra hangi yüzle demokrasiden evrensel değerlerden insan hak ve özgürlüklerinden bahsedeceksiniz. Bu aşamadan sonra demokrasi dediğinizde, insan dediğinizde, hukuk, adalet dediğinizde kimi inandıracaksınız? Gözümüzün önünde insanlar toplu halde katledilirken, bunu durdurmak elinizde olduğu halde tam tersine bunu teşvik ederken, artık ne yüzle insani değerlerden bahsedeceksiniz? Buradan uluslararası medyaya da sesleniyorum; Türkiye'de polisin hukuk dairesinde kullandığı biber gazını saatlerce canlı yayına taşıyan, yerli yabancı, uluslararası medyayı muhatap alarak konuşuyorum, günlerce Türkiye'de kışkırtıcı yayın yapan uluslararası medyanın acaba Mısır'ı görmesi, bir satır yayın yapması için daha kaç masum sivilin ölmesi gerekiyor. Fok balıkları ile ilgili saatlerce günlerce haftalarca yayın yapan uluslararası medyanın, Mısır'da Suriye'de Filistin'de ölen çocukları görmesi için acaba daha ne kadar kan akması gerekiyor. Mısır'da sadece insanlar ölmüyor aynı zamanda insanlık ölüyor, vicdan kuruyor, insani değerler, demokratik değerler tarihi nitelikte ağır darbeler alıyor. Bir kere Mısır'daki darbe yönetimine şunu hatırlatmak istiyorum; tarihte hiçbir zalim, zulüm ile abad olmamıştır. Mısır'ın darbeci yöneticileri bu dünyanın kudretli gibi görünen Firavunlarına dahi kalmadığını bilmeleri gerekir. Onlar bunu çok iyi bilirler. Er ya da geç bir Musa çıkar ve zulmün hesabını sorar.'
'ÜZERİLERİNE YAĞAN KURŞUNLARI GÜLÜMSEYEREK KARŞILAYAN MISIR HALKI DÜNYAYA ADETA DERS VERMİŞTİR'
Mısır'da Nobel Barış Ödüllü cumhurbaşkanı yardımcısının son derece geç ama haklı istifasının darbe yönetimi için bir örnek teşkil etmesi gerektiğini söyleyen Erdoğan, 'Bu katliamları gerçekleştirenler şeffaf ve adil bir şekilde yargılanmalıdır. 30 Haziran'dan bu yana başta cumhurbaşkanı Mursi olmak üzere tutuklanan siyasiler serbest bırakılmalıdır. Başta BM ve Arap Ligi olmak üzere uluslararası kuruluşlar daha fazla kan akmadan can kaybı olmadan bugüne kadar cesaretlendirdikleri darbecileri en azından bundan sonra derhal kınamalı katliamların durması için harekete geçmelidir. Mısır'ın 25 Ocak ile başlaan demokratikleşme umutları, bu darbe ile söndürülmemiş tam tersine güç kazanmıştır. Mısır halkının haftalardır süren direnişi takdire şayandır. Ramazan'da o sıcağın altında oruç tutarak namaz kılarak, ibadet ederek, şiddete asla prim vermeyerek devam eden kutlu direniş tüm dünyaya, dünya tarihine örnek teşkil edecek bir güzellik ve umut sergilemiştir. Kefenleri ile meydanı dolduran üzerilerine yağan kurşunları gülümseyerek karşılayan Mısır halkı dünyaya adeta ders vermiştir. Buradan Mısır halkını yürekten selamlıyorum. Allah'ın selamı rahmeti bereketi Mısır halkının üzerine olsun diyorum. Mısır halkı bilsin ki Türkiyenin selamları duaları onlarla beraberdir. Mısır halkı bilsin ki ülke yönetimleri olmasa bile uluslararası kuruluşlar medya olmasa bile dünya halklarının bölge halklarının kalpleri onlarla birlikte atmaktadır. Türkiye tarihin verdiği sorumluluk, ecdadından devraldığı miras gereği mazlumların dili sesi gönül yoldaşı olmaya devam edecektir. Bize her zaman hakkı söylemek yaraşır. Millet olarak tarih boyunca hep hakkı söyledik, hep hak mücadelesi içinde bulunduk. Bugün de Mısır için cesaretle hakkı söylüyor hakkı tavsiye ediyoruz.' dedi.
'MISIR KONUSUNDA OBAMA, PUTİN, CAMERON, MERKEL VE FRANSA CUMHURBAŞKANI İLE GÖRÜŞTÜM'
Erdoğan'a ardından Mısır için bir görüşme trafiği yürütüp yürütmediği soruldu. Erdoğan da 'Bu süreç içerisinde başta ABD olmak üzere Sayın Obama, Sayın Putin, İngiltere Başbakanı Cameron, Almanya Şansölyesi Merkel, Fransa Cumhurbaşkanı ile hepsiyle tek tek görüşmelerim oldu. BM Genel Sekreteri ile görüşmemiz oldu bu süreç içerisinde. Aynı şekilde Körfez ülkelerini devlet ve hükümet başkanları ile görüşmelerim oldu. Aynı şekilde dışişleri bakanım yoğun bir trafiği sürdürdü, sürdürüyor. Ve akil adamlar dedikleri bir heyetle bizi ziyarete geldiler. Bunlar bölgede daha önce devlet başkanlığı, başbakanlık yapmış insanlardan olşan bir 5 kişilik bir heyetti. Onlarla da bu süreci görüştük. Öyle zannediyorum onlar bu gelişmelerden sonra şimdi de şunu söylüyorlardır; 'biz demedik mi?' Böyle yaklaşşıyorlar olaylara; 'biz demedik mi?' Ne demek 'biz demedik mi?' Yani bizim dediğimizi yaparsanız, işte bunlar olmaz. Yahu burada sizin dediğiniz diye bir şey yok ki, ortada bir defa bir hak mefhumu var. Burada bu direnişi ortaya koyan insanlar haklı mı değil mi önce buna bakacaksınız. Darbe haklı mı değli mi önce buna bakacaksınız. Ama bunlar yapılana 'darbe' diyemediler bunlar sipariş üzerine ülkeleri dolaşan tiplerdi. Bunlar içinde arkadaşlarımız vardı. Kendilerine bu konular biraz da ağır tonda işledik, dedik 'ayıp ediyorsunuz.' Siz hakkı teslim temsil için burada olmanız lazım. Bakın biz sizin de bazı sıkıntılar yaşadığınızda yanınızda yer aldık. Sizlere yardımcı olmaya çalıştık. şimdiyse sizler bakıyoruz dün uğradığınızı bugün karşı tarafa aynı şekilde o muameleyi layık görüyorsunuz. Kusura bakmayın. Tüm bunları yaptık bu adımları attık, bundan sonra da atmaya devam edeceğiz. Ve kararlılığımızı Mısır'daki mazlum mağdur hakkını arayan oyunun hesabını soranların yanında olmalıyız, olacağız diye düşünüyorum.' şeklinde cevap verdi.