Eğitim-Bir-Sen'den Anneler Günü Mesajı
Eğitim-Bir-Sen Kastamonu Şube Başkanı Orhan Sancaktaroğu anneler günü mesajı yayınladı
ANNE, ŞEFKAT VE MERHAMETİN TİMSALİDİR
Annelik, duygu dünyasına sahip bütün canlılar için şefkatin, merhametin, fedakrlığın, karşılıksız vermenin, esirgemenin en somut ifadesi olan yüce bir mefhumdur. Anneler, annelikle birlikte, ilahi sevkle, bir başkasını kendisinden daha fazla düşünme ve ona göre davranma şeklinde gelişen bir zihniyet değişimine uğrarlar. Evlat için de anne sığınaktır, en güçlü bağlarla gerçekleşen bir bağlanmadır; şairin 'Ana başta tc imiş/Her derde ilc imiş/Bir evlat pîr olsa da/Anaya muhtac imiş' dediği gibi, her yaşta ihtiyaç duyulan mercidir. Bütün bu süreçlerin, tanımlamaların dayanağı, Yüce Yaratıcının yaratma eylemini anne-baba üzerinden gerçekleştirmesi ve anne-baba-evlat arasında Yaratıcıya has duyarlılıkta ve güçte bir bağ oluşturmasıdır. Bu çerçevede, sebeb-i vücud olan anne-baba ile evlat arasındaki ilişkinin düzeyi de net ifadelerle belirlenmiştir: Evlat, anne öncelenerek, anne babaya iyilik yapmakla emredilmiş, anne-babaya 'öf' bile demekten men edilmiştir. Medeniyetimiz, Hazret-i Havva'dan bu yana kadını ve anneyi yüceltmiş, toplum içerisinde kadına ve hususen anneye imtiyaz sağlamıştır. Hz. Havva bir annedir. Hz. Meryem bir annedir. Hz. Sare bir annedir. Hz. Hacer bir annedir. Hz. mine bir annedir. Hz. Hatice bir annedir. Hz. Fatıma bir annedir. Medeniyetimizin yol göstericilerinin, öncülerinin eşlerini ve annelerini de bilmek ve onlara da saygı duymak şeklinde bir yerleşik ananeyi en mütekmil biçimde bize öğreten de kız çocuklarını diri diri toprağa gömme karanlığı içerisindeki bir toplumu aydınlatmakla işe başlayan İslam Medeniyeti'dir. Bu aynı zamanda tarih boyunca kadına ve anneye verilen büyük önemin göstergesidir. 623 yıl medeniyetimizi dünya sahnesinde temsil eden Osmanlı Devleti'nde de valide sultanlar saygın, belirleyici, istikamet tayin edici bir hüviyette olmuşlardır. İslam Medeniyeti dairesinde kadın hiçbir zaman erkekten ayrı düşünülmemiş, anne olan kadına daha fazla hürmet gösterilmiştir. Batı medeniyeti, kadın ve anne ile sorunlu bir medeniyettir. Sorunları perdelemek, vicdanları susturmak için de palyatif/geçici tedbirlerle samimiyeti kendinden menkul günler icat edilmiştir. Kadınlar Günü, Babalar Günü, Anneler Günü gibi günler bu nevidendir. Günlerin samimi bir niyetin ürünü olmayışlarının bir göstergesi de, bu günlerde tüketimin artmasına ilişkin oluşturulan atmosferdir. Bu yönüyle Anneler Günü, kapitalizmin tüketim çılgınlığını köpürttüğü yeni bir imkn olmaktan öteye bir anlam taşımamaktadır. Batı medeniyeti ile ilişkilerimizin gelişmesi, kendi medeniyet değerlerimizden uzaklaşmamız oranında mezkûr günler toplumumuzda da dikkate alınan, kutlanan ritüeller haline gelmiştir. Annesini Anneler Günü'nde elinde çiçeğiyle huzurevinde ziyaret eden bir evlat tablosu karşılaşılabilecek en acı tablolardan birisidir. Aslolan, cenneti annelerin ayakları altına koyan büyük medeniyetimizin birikiminin farkına vararak anneleri, babaları, kadınları, öğretmenleri bir ömür boyu baş tacı etmektir. Eğitim, sağlık, enerji, nüfus gibi konularda ileriye dönük projeksiyonlar yapamadığımız için bu konularda günlük politikaların oluşturulmasında yakın zamanlara kadar hep Batı'nın hazır reçeteleri kullanılmıştır. Bu meyanda, annelik kurumunu güçlendirmek, çalışan kadınları anneliğe özendirmek ve çalışan annelere çalışma hayatında çeşitli kolaylıklar sağlamak yerine nüfus planlamasına ve az çocuklu anneliğe heveslendirmek şeklinde Batı politikalarına paralel uygulamalar gerçekleştirilmiştir. Annelik, başlı başına maaş ödenmesi gereken bir toplumsal görevdir. Çalışma hayatındaki annelere devletin ve toplumun bakışı bu çerçevede olmalıdır. Çalışan annelerin çalışma şartlarının iyileştirilmesine yönelik bugüne kadar atılan olumlu adımları memnuniyetle karşılıyor, daha da geliştirilmesine ilişkin beklentilerimizi ifade ediyoruz. Üstad Sezai Karakoç, Anneler ve Çocuklar adlı şiirinin son dörtlüğünde, 'Kaçar herkesten/Durmaz bir yerde/Anne ölünce çocuk/Çocuk ölünce anne' diyerek evlatlar ile anneler arasındaki güçlü bağı ifade etmektedir. Hayatta olan annelerimizi, medeniyet öğretilerimiz çerçevesinde her zaman başımızın tacı eylemek durumundayız; vefat eden annelerimizi de, ardında sadaka-yı criye nevinden hayırlı evlat bırakmanın semeresiyle kabirlerinde muazzez eylemeliyiz. Bu duygularla tüm annelerin Anneler Günü'nü kutluyor, bütün annelere hayırlı uzun ömürler diliyoruz.
Orhan SANCAKTAROĞLU
Eğitim-Bir-Sen Kastamonu Şube Başkanı
Annelik, duygu dünyasına sahip bütün canlılar için şefkatin, merhametin, fedakrlığın, karşılıksız vermenin, esirgemenin en somut ifadesi olan yüce bir mefhumdur. Anneler, annelikle birlikte, ilahi sevkle, bir başkasını kendisinden daha fazla düşünme ve ona göre davranma şeklinde gelişen bir zihniyet değişimine uğrarlar. Evlat için de anne sığınaktır, en güçlü bağlarla gerçekleşen bir bağlanmadır; şairin 'Ana başta tc imiş/Her derde ilc imiş/Bir evlat pîr olsa da/Anaya muhtac imiş' dediği gibi, her yaşta ihtiyaç duyulan mercidir. Bütün bu süreçlerin, tanımlamaların dayanağı, Yüce Yaratıcının yaratma eylemini anne-baba üzerinden gerçekleştirmesi ve anne-baba-evlat arasında Yaratıcıya has duyarlılıkta ve güçte bir bağ oluşturmasıdır. Bu çerçevede, sebeb-i vücud olan anne-baba ile evlat arasındaki ilişkinin düzeyi de net ifadelerle belirlenmiştir: Evlat, anne öncelenerek, anne babaya iyilik yapmakla emredilmiş, anne-babaya 'öf' bile demekten men edilmiştir. Medeniyetimiz, Hazret-i Havva'dan bu yana kadını ve anneyi yüceltmiş, toplum içerisinde kadına ve hususen anneye imtiyaz sağlamıştır. Hz. Havva bir annedir. Hz. Meryem bir annedir. Hz. Sare bir annedir. Hz. Hacer bir annedir. Hz. mine bir annedir. Hz. Hatice bir annedir. Hz. Fatıma bir annedir. Medeniyetimizin yol göstericilerinin, öncülerinin eşlerini ve annelerini de bilmek ve onlara da saygı duymak şeklinde bir yerleşik ananeyi en mütekmil biçimde bize öğreten de kız çocuklarını diri diri toprağa gömme karanlığı içerisindeki bir toplumu aydınlatmakla işe başlayan İslam Medeniyeti'dir. Bu aynı zamanda tarih boyunca kadına ve anneye verilen büyük önemin göstergesidir. 623 yıl medeniyetimizi dünya sahnesinde temsil eden Osmanlı Devleti'nde de valide sultanlar saygın, belirleyici, istikamet tayin edici bir hüviyette olmuşlardır. İslam Medeniyeti dairesinde kadın hiçbir zaman erkekten ayrı düşünülmemiş, anne olan kadına daha fazla hürmet gösterilmiştir. Batı medeniyeti, kadın ve anne ile sorunlu bir medeniyettir. Sorunları perdelemek, vicdanları susturmak için de palyatif/geçici tedbirlerle samimiyeti kendinden menkul günler icat edilmiştir. Kadınlar Günü, Babalar Günü, Anneler Günü gibi günler bu nevidendir. Günlerin samimi bir niyetin ürünü olmayışlarının bir göstergesi de, bu günlerde tüketimin artmasına ilişkin oluşturulan atmosferdir. Bu yönüyle Anneler Günü, kapitalizmin tüketim çılgınlığını köpürttüğü yeni bir imkn olmaktan öteye bir anlam taşımamaktadır. Batı medeniyeti ile ilişkilerimizin gelişmesi, kendi medeniyet değerlerimizden uzaklaşmamız oranında mezkûr günler toplumumuzda da dikkate alınan, kutlanan ritüeller haline gelmiştir. Annesini Anneler Günü'nde elinde çiçeğiyle huzurevinde ziyaret eden bir evlat tablosu karşılaşılabilecek en acı tablolardan birisidir. Aslolan, cenneti annelerin ayakları altına koyan büyük medeniyetimizin birikiminin farkına vararak anneleri, babaları, kadınları, öğretmenleri bir ömür boyu baş tacı etmektir. Eğitim, sağlık, enerji, nüfus gibi konularda ileriye dönük projeksiyonlar yapamadığımız için bu konularda günlük politikaların oluşturulmasında yakın zamanlara kadar hep Batı'nın hazır reçeteleri kullanılmıştır. Bu meyanda, annelik kurumunu güçlendirmek, çalışan kadınları anneliğe özendirmek ve çalışan annelere çalışma hayatında çeşitli kolaylıklar sağlamak yerine nüfus planlamasına ve az çocuklu anneliğe heveslendirmek şeklinde Batı politikalarına paralel uygulamalar gerçekleştirilmiştir. Annelik, başlı başına maaş ödenmesi gereken bir toplumsal görevdir. Çalışma hayatındaki annelere devletin ve toplumun bakışı bu çerçevede olmalıdır. Çalışan annelerin çalışma şartlarının iyileştirilmesine yönelik bugüne kadar atılan olumlu adımları memnuniyetle karşılıyor, daha da geliştirilmesine ilişkin beklentilerimizi ifade ediyoruz. Üstad Sezai Karakoç, Anneler ve Çocuklar adlı şiirinin son dörtlüğünde, 'Kaçar herkesten/Durmaz bir yerde/Anne ölünce çocuk/Çocuk ölünce anne' diyerek evlatlar ile anneler arasındaki güçlü bağı ifade etmektedir. Hayatta olan annelerimizi, medeniyet öğretilerimiz çerçevesinde her zaman başımızın tacı eylemek durumundayız; vefat eden annelerimizi de, ardında sadaka-yı criye nevinden hayırlı evlat bırakmanın semeresiyle kabirlerinde muazzez eylemeliyiz. Bu duygularla tüm annelerin Anneler Günü'nü kutluyor, bütün annelere hayırlı uzun ömürler diliyoruz.
Orhan SANCAKTAROĞLU
Eğitim-Bir-Sen Kastamonu Şube Başkanı