'Dertlenmeye Değil, Dert Çözmeye Geliyoruz'

MHP Kastamonu Milletvekili Adayı Hayati Hamzaoğlu, iktidarın dertlenme değil, dert çözme yeri olduğunu söyledi.

  • 482
TAKİP ET

Hamzaoğlu, seçim çalışmaları kapsamında Küre, Çatalzeytin ve Tosya ilçelerini ziyaret etti. Ziyaretlerinde vatandaşlarla ve esnaflarla bir araya gelen Hayati Hamzaoğlu, 'Yatlara değil, uluslararası ticaret yapan gemilere ucuz mazot veriliyor' dedi.

AK Parti Kastamonu Milletvekili Mustafa Gökhan Gülşen'in açıklamalarına da değinen Hayati Hamzaoğlu, 'AK Parti yandaşı olanların ucuz mazot üzerinden ticaret yaptığını herkes biliyor. Bu ülkede mazot, lüks yat sahiplerine 1.20 kuruştan veriliyor. Bunun aksini ispat etsinler. Takiye yapma konusunda uzman olan AK Parti'liler yine konuyu saptırıyor. Mazotun fiyatı almış yürümüş çiftçi kontak kapatmış hala daha 'uluslararası ticarette rekabet' safsatasındalar. Madem öyle mazot fiyatlarını sabitle, uluslararası ve ulusal bütün alanlarda sabit fiyat ver. Çiftçi de, nakliyeci kamyoncum da rekabetin ve ticaretin içinde olsun. Bunu yapmaya cesaret edebilirler mi? Hayır, çünkü bunların işi gücü takiye yapmak. Çünkü bunların derdi, millet, köylü, çiftçi, kamyoncu, nakliyeci değil. Bunların derdi, kendi yandaşlarının ceplerine hizmet etmek' dedi.

'İKTİDAR DERTLENME DEĞİL, DERT ÇÖZME YERİDİR'

MHP iktidarında mazotun 1.75 kuruş olacağını vurgulayan Hamzaoğlu, 'Çiftçi ve kamyoncular MHP iktidarı ile rahat edecek. Mazotun fiyatı sabitlenecek. Öyle yandaşa farklı fiyat, çiftçiye, kamyoncuya farklı fiyat uygulamaları kalkacak. Çiftçimizin tarım girdisinden KDV alınmayacak' diye konuştu.

AK Parti Kastamonu Milletvekili Mustafa Gökhan Gülşen'in, 'Kastamonu'nun dertleriyle dertlenmek için hizmete talip olduk' şeklindeki açıklamalarına da tepki gösteren Hamzaoğlu, 'İktidar, dertlenme değil, dert çözme yeridir. Dertleri çözmek şöyle dursun, sürekli yeni dertleri milletin sırtına ekledikleri için böyle açıklamalarda bulunuyorlar. Çiftçinin, memurun, esnafın durumu ortadadır. Geçim sıkıntısı almış başını yürümüş gitmiş. Millet kan ağlıyor. Biz milletin dertlerini çözmek için uğraşıyoruz. Onlar istedikleri kadar dertler ile dertlenebilirler' şeklinde konuştu.

'KÖYLERİMİZE ARTIK GEREKEN YATIRIM YAPILAMIYOR'

12 yıldır Kastamonu halkının desteğiyle Türkiye'nin bir iktidar tarafından yönetildiğine dikkat çeken Hayati Hamzaoğlu, 'Bizim, sizlerin tercihine saygımız sonsuzdur. Fakat bu, bir hesap meselesidir. Köydeki muhtar gibi düşünün. Köyünüze seçtiğiniz muhtar, size hizmet ediyorsa, o köyde bir problem yoksa komşuları arasında ayrımcılık yapmıyorsa, adaletli davranıyorsa, yolu, suyu ve kanalizasyonu bitmişse bu muhtarı sizler, bir dahaki dönemde tekrar seçersiniz. Ama o muhtar, köydeki insanları ikiye, üçe parçalıyorsa, suyunu, elektriğini, yolunu, kanalizasyonunu unutup, insanlarla uğraşıyorsa, üstüne üstülük sizlere gelip, hizmet ediyorum diye yalan konuşuyorsa, siz o muhtarı bir dahaki dönem seçmezsiniz. Siyaset de böyle bir şeydir. Milletvekilliği seçmek için sandığa gittiğinizde iki önemli konuya dikkat çekiniz. Bunlardan birisi, bize emanet edilen bu cennet vatanının tümünü milli birlik ve beraberlik içerisinde yürütecek bir iktidarı seçeceksiniz. Hayati'nin, Emin Çınar'ın veya bir başkasının hatırına oy vermeyeceksiniz. Çünkü yarın, huzuru mahşerde bunun bir karşılığı, bunun bir vebali olduğunu unutmayınız. Bu ülke, ülkemize giren Yunanlıları İzmir'de denize döken dedelerimizle, ecdadımızla var olmuştur. Bu ülke, Çanakkale'de Conkbayırı'nda, dünya devletlerinin hepsinin saldırısı karşısında oluk oluk akan dedelerimizin kanlarıyla var olmuştur. Bu ülke, İnebolu'dan Kastamonu'ya kağnılarla mermi taşırken soğuk kış şartlarında donarak hayatını kaybeden Şehit Şerife Bacılarımız sayesinde var olmuştur. Biz, böyle bir ülkeyiz. Bu yüzden sizlerde, böyle bir ülkenin kimler tarafından yönetileceğini iyi inceleyip, vicdanınızda iyi muhasebesini yapmanız lazım. Herkesin evinde artık televizyon var, herkesin çocukları internet kullanıyor. Saklı, gizli kapılar ardında hiçbir şey kalmadı. Ancak, bunları bilmenize rağmen, bunlar için bir değerlendirme yapmazsak, o toprağın da altında Çanakkale'de şehit olan, İzmir'de Yunanlıları denize döken şehitlerimiz, yarın bizden huzuru mahşerde davacı olur. Birde, bize bu toprakları, bu vatanı emanet eden bu milletin, yarın da bizden sonrakilere emanet edecek olan torunlarımız da davacı olacaktır. Bizler, bu amaçla siyaset yapıyoruz' ifadelerini kullandı.

'TÜRKİYE'NİN ETRAFI ATEŞ ÇEMBERİ ALTINDA'

Türkiye'nin etrafının ateş çemberi altında olduğunu söyleyen Hamzaoğlu, şöyle konuştu:
'Bu kaynayan ateş, bizi çok yakından ilgilendiriyor. Bizim ülkemizi yöneten hiç kimse vatan haini değil. Bugün bizleri yöneten arkadaşlarımız da vatan haini değiller. Bugün, bizleri yöneten bu arkadaşlarımız da ülkemizin parçalanmasını ve bölünmesini tabii ki istemezler. Fakat bu ülkemizi, Allah korusun bir sıkıntıya sokarsak bundan sonra toparlamamız mümkün olmayacaktır. Komşu ülkelerimiz Suriye, Irak, Libya, Mısır, Lübnan, Büyük Ortadoğu Projesi'nin içerisinde olan devletler, oturduğu koltuğu kaybetmemek için ülkesinin üzerinde oynanan oyunlara göz yumdular. Şimdi Libya, Fransa'nın sömürüsü altında duruyor. Yine Irak, aynı şekilde yıllarca Saddam Hüseyin'in diktatörlüğüne hayır diyemediği için, bugün Amerika'nın ve İngiltere'nin sömürü altına girdi. Türkiye'ye baktığımız zaman son günlerde başkanlık sistemi konuşuluyor. Başkanlık sisteminde büyük bir arzu ve altında gizlenen olaylar var. Allah aşkına bizi de seçmeyin, bizlere de oy vermeyin ama bu, hiç problem değil. Biz, yine buradayız. Ama bu aziz vatan üzerinde oynanan oyunlara artık 'dur' diyelim. Başkanlık sistemi, federal yönetimle bölünen bir Türkiye'dir. Federasyonlara bölünmüş Türkiye'nin içerisinde Kürdistan vardır, Lazistan vardır, bunun gibi birçok bölgeler vardır. Allah, bu ülkeye başkanlık sistemini nasip etmesin.'

'KASTAMONU'DA FABRİKALARDA ARTIK SURİYELİ İŞÇİLER ÇALIŞIYOR'

Tosya'ya yaptıkları ziyaretlerde sanayi içerisinde birçok işyerinde Suriyeli işçilerin çalıştığını hatırlatan Hamzaoğlu, şöyle konuştu:
'Başka yerlere baktığımız zaman yine, birçok fabrikada, birçok işyerinde Suriyeli işçileri görüyoruz. Kastamonu'da da aynı şekilde Suriyeli işçileri, her tarafta görebiliyoruz. Bir tanesine sorduğumuzda, 'Suriye'de benim fabrikam vardı' diyor. Vatanını terk edip, Kastamonu'ya gelmiş ve buraya yerleşmiş. Ülkemiz, şimdi de böyle bir sıkıntıyla karşı karşıya kaldı. Bu sıkıntıyı oluşturan Almanya, Fransa, İngiltere gibi Avrupa devletleri başı çekiyor. Yani dedelerimizin elinden bu ülkeyi, topuyla, tüfeğiyle, silahıyla alamayan bu ülkeler, bizi böyle parçalayıp bizden intikamlarını almaya çalışıyorlar. Bunun için de zerre kadar yalan konuşuyorsam, zerre kadar iftira atıyorsam, Cenab-ı Allah bana bu kutsal görevi hiçbir zaman nasip etmesin. Dedelerimizden, silah zoruyla bu ülkeyi alamayan dış güçler, aynı zamanda PKK'yı da sürekli dinç tutmaya çalışıyor. Bu ülkede Türk-Kürt sorunu yoktur. Bu ülkede, dış güçlerin zoruyla, baskısıyla PKK'nın beslenmesiyle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde Kürt halkına baskı ve zulüm yaparak oluşturulan terör sorunu vardır. PKK, 2002 yılında istikrarlı ve kararlı bir mücadele sonucunda bitmişti. O dönemde hiç şehit gelmemeye başlamıştı. O dönemin Başbakanı Tansu Çiller, o dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşener, o dönemin genelkurmay başkanı ile birlikte teröre diz çöktürüp, yuvalarını dağıttılar. Bölücü terör örgütü PKK'nın başı olan bebek katili Abdullah Öcalan yakalanarak, Türkiye'ye teslim edildi. Ama istikrarlı ve kararlı mücadele, 2002 yılından sonra yerini başka bir meseleye bıraktı ve zamanla terör örgütü PKK yine hortladı. PKK, şu anda artık birçok ilimizde söz sahibi olacak konuma gelmiştir. 2011 yılında o dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan Kastamonu'ya geldiğinde, dönüş yolunda Başbakanı korumak için göğsünü siper eden polis memurunu tarihinde hiç işgal görmeyen Kastamonu'da şehit ettiler. Ilgaz Dağı'nda yaşamayı becerebiliyorlarsa, Kastamonu'ya kadar gelebiliyorlarsa, bizim artık görmediğimiz ya da göremediğimiz şu anda halkımızın içerisinde ne kadar terör yandaşı var, bunu bilemiyoruz. Bu ülkeye hizmet eden askerlerimizin, polislerimizin, güvenlik güçlerimizin, köy koruyucularımız ve insanlarımızın, intikamını yarım bırakmayacağız. İktidara geldiğimizde eskiden olduğu gibi yine kararlı bir mücadele sonucunda terörü yok edeceğiz. Teröristleri bu ülkeden def edeceğiz. 30 bin insanımız öldü. Hayatının baharında yavrularımızı, toprağa gönderdik. Devlet olarak da, millet olarak da söz vermiştik, kanın yerde kalmayacak demiştik. Ama biz ne yaptık. O şehidi öldüren teröristlerle müzakere masasına oturduk. O şehitlerimizi toprağa verenlerle, devletimizi aynı masaya oturttuk. Benim evim var, benim param var, benim köyüm var. Bana bir şey olmaz demeyin. Yarın bir gün başkanlık sistemi bu ülkeye geldiğinde, bu teröristler saklandıkları yerden çıkıp, mantar gibi türeyecekler. Ülkemiz, Büyük Ortadoğu Projesi'ne dahil edilecek. Başkanlık sistemine Allah rızası için karşı çıkın. Bu ülkenin bir parçası giderse, bu ülkenin bir toprağı kaybolursa, bu ülkede huzursuzluk çıkarsa, bunların bir daha telafisi veya geri dönüşü olmaz. Bunu sakın unutmayın.'

VEDAT YUNUS İKİZOĞLU (İHA)

Bakmadan Geçme