Çocuklarda sabit bakış epilepsi belirtisi olabilir
Avusturya Sen Jorj Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Osman Ayataç, beyindeki elektriksel uyarıların anormal ve düzensiz ortaya çıkışı sonrası oluşan epilepsi (sara) hastalığının çocuklarda baş dönmesi, gözleri belirli…
Avusturya Sen Jorj Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Osman Ayataç, beyindeki elektriksel uyarıların anormal ve düzensiz ortaya çıkışı sonrası oluşan epilepsi (sara) hastalığının çocuklarda baş dönmesi, gözleri belirli bir noktaya dikme ve sabit bakış gibi belirtiler gösterdiğini söyledi.
Epilepsinin oluş mekanizmasının tam olarak belli olmadığını, beynin belirli bölgelerinde ani elektriksel aktivite artışları gözlemlendiğini belirten Ayataç, 'Elektriksel deşarj çocukta baş dönmesi, kulak çınlaması, amaçsız el, kol ve bacak hareketleri, gözleri belirli bir noktaya dikme, sabit bakış, adalelerde kasılma ve gevşeme, vücutta titreme, yere düşerek kasılma, dili ısırma, idrar kaçırma şeklinde ve genellikle iki ile üç dakikalık bir süreç ve çocuğun yorgun bitkin bir şekilde kendine gelmesi ile sonuçlanır. Beyinin belirli bir bölgesinde oluşan bu elektriksel değişim kısmi nöbete sebep olur, bazen otuz dakika ve daha fazla süren nöbetler olur. Çocuklarda bu nöbetler öncesi huzursuzluk veya durgunluk olur.' şeklinde konuştu.
Epilepsi hastalarının zeka ile ilgili sorunlarının olmadığını ifade eden Ayataç, 'Epilepsi (sara) insanlık tarihi kadar eski bir hastalıktır. Yazılı belge ve arşivlerden, antik eser ve yapılardaki simgelerden bunu açıkça görmekteyiz.Julius Sezar, Büyük İskender, Napoleon Bonaparte, Dostoyevski, Dante, Alfred Nobel, Van Ghogh gibi ünlülerde epilepsi hastasıydı. Bu örneklerden de anlaşılacağı gibi epilepsinin zeka ile ilişkisi yoktur.' dedi.
Çağdaş teknolojinin getirdiklerinin yanında götürdükleri, tüm yaşam koşullarını ve hastalıkların görülme sıklığını etkilediği gibi epilepsi (sara) hastalığının toplumdaki durumunu ve görülme sıklığını etkilediğini söyleyen Ayataç, 'Globalleşen dünyamızda çevre ve atmosferin ileri derecede kirlendiği, radyasyon ve nükleer tehlikelerin büyük boyutlara ulaştığı, genetiği değiştirilmiş besinlerin bolca tüketildiği, katkı maddeli yiyecek ve içeceklerin sıkça tüketildiği, yaygın sigara ve tütün kullanılması, farklı enfeksiyon etkenleri, düzenli beslenmenin göz ardı edilerek fast-food beslenmenin hızla yaygınlaştığı, hormonal ve genetik mutasyon (değişim), endokrin sistemi (özellikle Tiroid hastalıkların hızla artması) bozan maddeler, aşırı stres, gerginlik, yaygın depresyon, az hareketli ve statik bir yaşam tarzı bu hastalığın görülme sıklığını arttırır' ifadelerini kullandı.
Bazı hastalıkların genetik yapı ile yakın ilişkili olduğunu aktaran Ayataç, 'Obezite, alerji, hipertansiyon, diabet (şeker hastalığı), kan yağlarında düzensizlik ve epilepsi genetik yapılı gruptan bir hastalıktır. Yaşam şekli, genetik özellik, çevre, beslenme, epilepsi hastalığı için önemli faktörlerdir.' diye konuştu.
İdyopatik epilepsinin genellikle nedeninin belli olmadığını kaydeden Ayataç şunları söyledi: 'Çocukluğun her evresinde (yenidoğan, oyun çocuğu, adolesan (ergenlik) dönemlerinde görülür. Yenidoğan ve bebeklik döneminde genellikle iyi seyreder.Ateşsiz ve tekrar etme özellikleri olan bu epilepsi nöbetleri, Hipoglisemi (kan şekeri düşmesi), katılma (soluk tutma), çocukların 3 ay ile 3 yaş arası sıkça geçirdikleri ateşli havalelerden, uykuda sıçrama, tiklerden, hipokolsemi (kanda kalsiyum düşmesi), irkilme, gece korkuları, zehirlenmeler, metabolik hastalıklar, travma, senkop, miğren den ayırt edilmelidir.'
'SARA NÖBETİNDE SU İÇİRMEK, KAŞIK İLE AĞZI AÇMAYA ÇALIŞMAK TEHLİKELİDİR'
Toplum da sara nöbeti geçirenlere uygulanan yanlış yöntemler olduğunu aktaran Ayataç, 'Nöbet esnasında su içirmek, alkol ve kolonyalı pamuk ile ağzı kapamak, soğan koklatmak, kaşık veya tahta ile ağzı açmaya çalışmak tehlikelidir.' şeklinde konuştu.
Sara nöbeti esnasında soğukkanlı olunması gerektiğini belirten Ayataç, 'Nöbet esnasında sakin kalmaya çalışmalı, çocuğu yere yatırıp başının altına yumuşak bir yastık konulmalı, çarpmaları önlemek için çevredeki tehlikeli eşyaları kaldırmalı, gözlük varsa çıkarılmalı, çocuk yan yatırılmalı, ağız temizlenerek soluk yolu açık tutulmalıdır.'
Osman Ayataç, 'Sonuç olarak kesin tanısı konmuş, düzenli kontrolleri yapılan, düzenli ilaç alan, aile, hekim ve çevre ile uyumlu bir yaşam, hastalığı hakkında yaş gurubuna uygun bilgilendirilen epileptik çocukların diğer çocuklardan farkı yoktur.' dedi.
Epilepsinin oluş mekanizmasının tam olarak belli olmadığını, beynin belirli bölgelerinde ani elektriksel aktivite artışları gözlemlendiğini belirten Ayataç, 'Elektriksel deşarj çocukta baş dönmesi, kulak çınlaması, amaçsız el, kol ve bacak hareketleri, gözleri belirli bir noktaya dikme, sabit bakış, adalelerde kasılma ve gevşeme, vücutta titreme, yere düşerek kasılma, dili ısırma, idrar kaçırma şeklinde ve genellikle iki ile üç dakikalık bir süreç ve çocuğun yorgun bitkin bir şekilde kendine gelmesi ile sonuçlanır. Beyinin belirli bir bölgesinde oluşan bu elektriksel değişim kısmi nöbete sebep olur, bazen otuz dakika ve daha fazla süren nöbetler olur. Çocuklarda bu nöbetler öncesi huzursuzluk veya durgunluk olur.' şeklinde konuştu.
Epilepsi hastalarının zeka ile ilgili sorunlarının olmadığını ifade eden Ayataç, 'Epilepsi (sara) insanlık tarihi kadar eski bir hastalıktır. Yazılı belge ve arşivlerden, antik eser ve yapılardaki simgelerden bunu açıkça görmekteyiz.Julius Sezar, Büyük İskender, Napoleon Bonaparte, Dostoyevski, Dante, Alfred Nobel, Van Ghogh gibi ünlülerde epilepsi hastasıydı. Bu örneklerden de anlaşılacağı gibi epilepsinin zeka ile ilişkisi yoktur.' dedi.
Çağdaş teknolojinin getirdiklerinin yanında götürdükleri, tüm yaşam koşullarını ve hastalıkların görülme sıklığını etkilediği gibi epilepsi (sara) hastalığının toplumdaki durumunu ve görülme sıklığını etkilediğini söyleyen Ayataç, 'Globalleşen dünyamızda çevre ve atmosferin ileri derecede kirlendiği, radyasyon ve nükleer tehlikelerin büyük boyutlara ulaştığı, genetiği değiştirilmiş besinlerin bolca tüketildiği, katkı maddeli yiyecek ve içeceklerin sıkça tüketildiği, yaygın sigara ve tütün kullanılması, farklı enfeksiyon etkenleri, düzenli beslenmenin göz ardı edilerek fast-food beslenmenin hızla yaygınlaştığı, hormonal ve genetik mutasyon (değişim), endokrin sistemi (özellikle Tiroid hastalıkların hızla artması) bozan maddeler, aşırı stres, gerginlik, yaygın depresyon, az hareketli ve statik bir yaşam tarzı bu hastalığın görülme sıklığını arttırır' ifadelerini kullandı.
Bazı hastalıkların genetik yapı ile yakın ilişkili olduğunu aktaran Ayataç, 'Obezite, alerji, hipertansiyon, diabet (şeker hastalığı), kan yağlarında düzensizlik ve epilepsi genetik yapılı gruptan bir hastalıktır. Yaşam şekli, genetik özellik, çevre, beslenme, epilepsi hastalığı için önemli faktörlerdir.' diye konuştu.
İdyopatik epilepsinin genellikle nedeninin belli olmadığını kaydeden Ayataç şunları söyledi: 'Çocukluğun her evresinde (yenidoğan, oyun çocuğu, adolesan (ergenlik) dönemlerinde görülür. Yenidoğan ve bebeklik döneminde genellikle iyi seyreder.Ateşsiz ve tekrar etme özellikleri olan bu epilepsi nöbetleri, Hipoglisemi (kan şekeri düşmesi), katılma (soluk tutma), çocukların 3 ay ile 3 yaş arası sıkça geçirdikleri ateşli havalelerden, uykuda sıçrama, tiklerden, hipokolsemi (kanda kalsiyum düşmesi), irkilme, gece korkuları, zehirlenmeler, metabolik hastalıklar, travma, senkop, miğren den ayırt edilmelidir.'
'SARA NÖBETİNDE SU İÇİRMEK, KAŞIK İLE AĞZI AÇMAYA ÇALIŞMAK TEHLİKELİDİR'
Toplum da sara nöbeti geçirenlere uygulanan yanlış yöntemler olduğunu aktaran Ayataç, 'Nöbet esnasında su içirmek, alkol ve kolonyalı pamuk ile ağzı kapamak, soğan koklatmak, kaşık veya tahta ile ağzı açmaya çalışmak tehlikelidir.' şeklinde konuştu.
Sara nöbeti esnasında soğukkanlı olunması gerektiğini belirten Ayataç, 'Nöbet esnasında sakin kalmaya çalışmalı, çocuğu yere yatırıp başının altına yumuşak bir yastık konulmalı, çarpmaları önlemek için çevredeki tehlikeli eşyaları kaldırmalı, gözlük varsa çıkarılmalı, çocuk yan yatırılmalı, ağız temizlenerek soluk yolu açık tutulmalıdır.'
Osman Ayataç, 'Sonuç olarak kesin tanısı konmuş, düzenli kontrolleri yapılan, düzenli ilaç alan, aile, hekim ve çevre ile uyumlu bir yaşam, hastalığı hakkında yaş gurubuna uygun bilgilendirilen epileptik çocukların diğer çocuklardan farkı yoktur.' dedi.