Babaş 'Türkiye'nin Yeni Kastamonu'sunu Ortaya Çıkaracağız'
AK Parti Kastamonu Belediye Başkan Adayı Tahsin Babaş, 'Bu şehri, atalarımızdan emanet, gelecek kuşaklardan ödünç aldık' dedi.Kastamonu'ya yapmayı planladıkları projeleri kentsel dönüşüm, trafik sorununu çözecek ve turizmi canlandıracak...
Kastamonu'ya yapmayı planladıkları projeleri kentsel dönüşüm, trafik sorununu çözecek ve turizmi canlandıracak kültürel projeler ve sosyal projeler adı altında gerçekleştireceklerini ifade eden Tahsin Babaş, 'Değişim projeleri, 21. yüzyıla uygun yeni Türkiye'nin yeni Kastamonu'sunu ortaya çıkaracak projeler. Kültürel projeler ise, mevcut Kastamonu'nun otantik yapısını bozmadan, mevcut yapının korunması ve ıslah edilmesi şeklinde olacaktır.
Göreve gelir gelmez ilk işim, en önemli ihtiyaçlarından biri olan altyapıyı baştan aşağı yenilemek, gerekli yerlerde tarihi yapıyı koruyup restore ederek onları geleceğe taşıyacak duyarlı ve çevreci bir belediyecilik yapmak ve kentsel dönüşümü de gerçekleştirmek olacaktır. Ayrıca, parklar, yeşil alanlar ve sosyal donatıları hayata geçireceğiz' diye konuştu.
Kastamonu Devlet Hastanesi Ek Hizmet binasına Kömürkara Sokak tarafından gelecek araçların kolayca ve zaman kaybetmeden ulaşımını sağlayacaklarını anlatan Tahsin Babaş, ayrıca bu sayede araç trafiğini rahatlatacak bir köprü yapımını da gerçekleştireceklerini kaydetti.
Tahsin Babaş, şöyle konuştu: 'Böylece, tüm sorunlarını hızlı bir şekilde çözerek modern, insanımıza yakışan, halkımızın rahat edeceği, gurur duyulacak bir mahalle haline getireceğiz.
Güneşi sevdiği için gölgeye kaçmayan, yağmuru sevdiği için şemsiyesini açamayan, rüzgarı sevdiği için penceresini kapatmayan, insanları için kapısını hiçbir zaman kapatmayacak olan bir belediye başkanı olacağım'
'AK PARTİ'NİN MİLLET TARAFINDAN HANGİ ŞARTLARDA İKTİDARA GETİRİLDİĞİNİ ASLA UNUTMAYACAĞIZ'
İnönü Mahallesinde gerçekleştirilen toplantıya katılan AK Parti Kastamonu İl Başkanı Av. Metin Çelik ise, '1990'lı yılların ikinci yarısında o günkü iktidar tarafından milletin menfaatine yönelik adımlar atılmaya çalışılmıştı. Güzel gelişmeler yaşanıyordu. Fakat 28 Şubat ortaya çıktı. O gün milletin oylarıyla gelen iktidara birileri tarafından nota verildi. Birileri çıkıp bazı taleplerde bulundu ve yapacaklarını söyledi. Hemen arkasından da bu taleplerin uygulamaları gündeme geldi. Sonuçta sizlerin oylarıyla gelen hükümet, postmodern bir darbeyle işten el çektirildi ve istifa etmek zorunda bırakıldı. Yaklaşık 16 yıl önce bu hadiseler oluyor. Arkasından 1999 seçimlerinden sonra üçlü bir koalisyon hükümeti kuruldu.. Daha önce ülkemiz acılar görmüştü. Fakat üçlü koalisyon döneminde ülkemiz, çok daha acı günler gördü. Koalisyon hükümetleri tutup kurumları, bakanlıkları paylaşırlar. Sağlık Bakanlığı senin, Maliye Bakanlığı benim diye bakanlıkları ve kurumları birbirleriyle paylaştılar. Muhtarlarımız, tutup İl Özel İdaresinden o dönem Köy Hizmetlerinden çalışma istediler. Buradan da tutup Ankara'ya gittiler bize şu kadar para lazım şu yatırımı yapacağız. Fakat Maliye Bakanlığını elinde tutan parti, diğer parti güçlenir, seçimlerde benim önüme geçer diye para vermedi. Buna benzer durumlar ülkemizde yaşandı. Bu bir gerçektir. O dönemde olanlar, o dönemi yaşayanlar bu gerçekleri çok daha iyi bilir. Bu dönemde bakanlıkları paylaşma, aslında o zaman bu ülkenin bölünmesiydi. Bütün bunların sonucunda Türkiye, hem ekonomik, hem de sosyal manada ciddi sıkıntılar yaşadı. Önceki Sayın Cumhurbaşkanımızın bir Anayasa defterini fırlatmasıyla da ekonomik kriz tüm ülkeyi sardı. Bir Anayasa kitapçığının fırlatılmasıyla dolar, 600 liradan 1400 liraya kadar çıktı. Bu artış sadece bir gecede yaşandı. Bir gecede parası olan parasına para kattı. Sen, ben, memur, işçi veya parası olmayan kaybederken, parası olan ise kazandı. Gecelik faizler rekorlar kırdı. Türkiye'nin 50 milyar doları batık bankalara gitti. Bugün Halk Bankasında yolsuzluk var diyorlar. Halk Bankasının o gün ki değeri 800 milyon dolardı. Yani Halk Bankasını özelleştirmeye kalktığınız zaman 1 milyar dolar dahi etmiyordu. Bugün Halk Bankasının değeri 25 milyar dolardır. Eğer Halk Bankasını özelleştirmeye kalksak tüm varlıklarıyla birlikte 25 milyar dolar ediyor. Sadece 11 yılda. Bir hükümet, yolsuzlukla Halk Bankasını bu kadar değerli hale getirebilir mi? Mümkün değil. Koalisyon hükümeti bu durum karşısında ne yaptı. Çıkıp bir toplantıda erken seçim istiyoruz dediler. Niçin erken seçim istiyorsunuz denildiğinde artık memur maaşlarını ödeyecek paramız kalmadı dediler. 1 milyar dolar için IMF kapılarında yatar kalkar olmuştuk. O dönem IMF'nin Türkiye Direktörü Cottarelli, Türkiye'de basında en çok yer alan adam olmuştu. Bizim Başbakanımızdan daha fazla Cottarelli konuşuluyordu. Fakat bugün IMF'nin Türkiye direktörünün ismini bilen var mı? Şahsen ben bilmiyorum' dedi.
Türkiye'nin büyük zorluklar içerisinde, ekonomik krizlerden Ak Parti iktidarıyla çıkarak bugünlere geldiğini hatırlatan Çelik, şöyle konuştu: 'MHP, DSP, ANAP, CHP, DYP gibi partiler vardı. O günün önde gelen siyasetçileri, o günün koalisyon hükümetinin Kastamonu'daki temsilcileri bugün adaydırlar. Elbette olabilirler. Bizim, insanların bu görevlere talip olmalarına hiçbir diyeceğimiz yok. Söylediklerimiz kesinlikle yanlış anlaşılmasın. Herkes demokratik ölçüler içerisinde her türlü göreve talip olabilir. Ama bizde siyaset yapıyoruz, o gün Türkiye ve Kastamonu ne durumda idi, bugün ülkemiz hangi duruma geldi ve Kastamonu hangi yatırımlarla tanıştı. Bunları da hatırlatacağız. Bu yüzden hiç kimse kusura bakmasın. Biz insanlarla uğraşmıyoruz, tek amacımız halkımızı doğru bilgilendirmektir' dedi.
HALKIN İRADESİYLE AK PARTİ, TEK BAŞINA İKTİDARA GELDİ
Yüzde 23 oy alarak iktidara gelen DSP'yi yüzde 1'lere kadar düşüren halkın iradesiyle AK Parti'nin tek başına iktidara geldiğini belirten Av. Metin Çelik, şunları kaydetti: 'ANAP, yüzde 5'lere geriledi, DYP, DSP ve MHP baraj altında kaldı, fakat AK Parti tek başına iktidara geldi. Bu milletimizin ferasetinin göstergesiydi. O gün halkımız, bu ülkeyi bu sıkıntılardan kurtaracak tek kişi Recep Tayyip Erdoğan'dır dedi. O günden sonra Türkiye Sayın Başbakanımızın liderliğinde her alanda ciddi adımlar attı. Sağlıkta, Ulaşımda atılan adımları hepimiz biliyoruz. O zaman Sayın Başbakanımız 15 bin kilometre bölünmüş yol yapacağız dediğinde bugün dedikleri gibi yine 'yapamazsınız' dediler. Bugün bize, Batı ve Doğu Bulvarları projelerini yapamazsınız diyorlar. Nereden geçeceğimizi soruyorlar. O günde bunları söylüyorlardı onların genel başkanları, 'nasıl yapacaksınız' diyorlardı. 80 yılda 6 bin kilometre yol yapmışsın. 5-6 senede nasıl bunun 3 katını yapacaksın diyorlardı. Ama bu iş gönül işi, bu iş sevda işidir. Bu sayın başkanımızda ve ekibinde var. O gün IMF'ye 25 milyar dolar borcumuz vardı. Bunun karşılığında kasamızda 25 milyar dolarımız vardı. 2013 Mayıs ayında Türkiye IMF'ye olan borcunu sıfırladı. Artık 2001'de 1 milyar dolar için kapısında yattığımız IMF'ye borcumuz yok. Kimseye karşı başımız önde değiliz. 5 milyar dolar da borç veririz dedik. IMF'ye borcumuz yok, hazinemizde ise 135 milyar dolar para bulunuyor. 5 buçuk katına çıkmış. Ekonomi çok kötü diyenlere en bariz örnektir. İçinizde memur ve işçi olanlar var. Tasarruf teşvik fonu diye bir şey vardı. Konut edindirme yardımı diye de bir şey vardı. Maaşlardan kesilen bu paralar unutturulmuştu. Böyle bir talep olmamasına rağmen devlet olmanın gerekliliği ile 14 katrilyon parayı, 3,5 katrilyonda KEY'den olmak üzere 17,5 katrilyon parayı bu ülkenin vatandaşına ödemiştir. Bu da bir gerçektir ve inkar edilemez. Toplanan paralar talep olmamasına rağmen hak sahiplerine kısa zamanda ödendi. Devlet adamı olmanın gerçek sorumluluğu zaten budur. Talep olmadan da bir takım hakları iade etmektir. Türkiye, 2013 Mayıs ayında 100 milyar dolarlık yatırımın arifesindeydi. Bunun içerisinde 3. Köprü, Kanal İstanbul ve Dünyanın 2. büyük Havaalanı var. Türkiye, bir taraftan borcunu öderken bir taraftan da ihracatını arttırıyor. Bir taraftan bölgesine hakim olmaya çalışıyor. Bir taraftan da Asya'ya, Afrika'ya açılırken bir taraftan da İran ile anlaşma yapıyor. Türkiye, Irak'ın yıllık 100 milyar dolar enerji gelirini Halk Bankası'na yatırmak üzere anlaşma yapıyor. Mayıs ayı önemlidir. Mayıs ayında 10 tane ağacın bir yerden bir yere alınması söz konusu olduğunda bunları bahane ederek ülkeyi karıştırmaya çalıştılar. Polise taş attılar, barikatlar kurudular. Uzun bir süre devam etti. Neydi bunların amacı? O zaman Başbakanımız yurtdışında bulunuyordu. Başbakan Yardımcımız Sn. Bülent Arınç, Gezi Parkında eylem yapanların başları ile ne istediklerine dair görüştü, talepleri dinledi. Ne dediler 'Kanal İstanbul'u yapmayacaksınız, Havaalanını yapmayacaksınız, 3. köprüyü de yapmayacaksınız' dediler. Ne alakası var? Gezi parkı ile bu isteklerin ne alakası var. Hedefleri Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan'ı Cumhurbaşkanı yapmamak. Her Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde ülkede karışıklık çıkarmak istiyorlar. Bugünde hedeflerinde yine bu var. AK Parti gitsin, Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olamasın, tek hedefleri amaçları şimdi bu. Türkiye kaybederse kaybetsin, onlar zaten bununla ilgilenmiyor. Halk kaybetsin istiyorlar. Onlar zaten baron. Dar gelirli, işçi, memur kaybetsin onlar için bir önemi yok. Ama inşallah halkımız bunların farkında olacaktır. Yolsuzluk varsa, hatası olan varsa cezasını çeker. Hükümete operasyon yapmak, hükümeti devirmeye çalışmak aynı şey değildir. Suçlu olduğu kesin olarak ispat edilene kadar herkes suçsuzdur. Hem Kastamonu'nun hem de Türkiye'nin aynı feraseti göstereceğine inanıyoruz'
Çelik, Belediyeciliğin Tahsin Babaş'ın işi olduğunu ve Tahsin Babaş'ın da arkasında belediyecilik alanında büyük tecrübesi olan AK Parti olduğunu ifade ederek, 'Yatırımlarımız her geçen gün artarak devam ediyor. 20 bin Kastamonulu Ramazan ayında Havalimanı açılışında Sn. Başbakanımıza sevgisini ve vefasını gösterdi. İnşallah bunu, sandıkta da gösterecektir' dedi.