Aşk Yazarı Çifci'nin Yazar Oğuz'la röportajı
Sitemiz köşe yazarı Aşk Yazarı Mustafa Çifci, Yazar Şevket M. Oğuz ile röportaj yaptı.
İnternet haber sitemiz Kastamonu Güncel'in köşe yazarlarından Aşk Yazarı Mustafa Çifci, Yazar Şevket M. Oğuz ile röportaj yaptı.
Aşk Yazarı Mustafa Çifci: Merhabalar kıymetli okur dostlarım. Bu hafta konuğumuz Dört Boş Kafes kitabının yazarı olan Şevket M. Oğuz ile birlikteyiz. Sizi tanımak için çok kısa kitaplarınızdan, yazdıklarınızdan söz eder misiniz?
Şevket M. Oğuz: Dört Boş Kafes benim ilk kitabım geçen sene basıldı. Bu kitaptan sonra Fizan adıyla ikinci bir kitabım daha olacak şu aşamada editör incelemesinde kapak düzeni ayarlandıktan sonra baskıya girecek. Bu iki kitabımda anı ağırlıklı kitaplar. Bu kitaplarım dışında ruhsal gelişim ile ilgili yazdığım makalelerim var bunları da en kısa zamanda toparlayacağım.
Aşk Yazarı Mustafa Çifci: Yazmak, yazabilmek nasıl bir şeydir?
Şevket M. Oğuz: Yazmak bir tutku ilk yazdıklarınız sayfaya döküldükten sonra başka işlerde uğraşırken içinizde bir eksiklik hissediyorsunuz sürekli bir şeyler yazmak istiyorsunuz. Bütün mesele ilk yazdığınız sayfayı doldurabilmek, sayfa dolunca arkasından sayfalar geliyor ve insan yazı aleminin içerisinde kayboluyor. İşte sorunuza cevap verirken bile ara vermesem sayfalar akıp gidecek, bir sorunuza bile belki de sayfalarca cevap yazacağım. Bu kadar yeter durmam gerek!
Aşk Yazarı Mustafa Çifci: Kitap yazma fikri nasıl ortaya çıktı?
Şevket M. Oğuz: Emekli olduktan sonra eşimin ısrarı ile kitap okuma kulübüne devam etmeye başladım. Burada okuduğumuz genellikle felsefe ağırlıklı kitapların etkisi ile önce ruhsal gelişim makaleleri yazmaya başladım. Okuma önceliği kitap kulübündeki arkadaşlarımdı. Zamanla benden günlük hayattan da yazılar yazmam istenildi. Ben de anılarımı yazmaya başladım. Çok beğenildi. Arkadaşlarımın teşviki ile ilk kitabım olan Dört Boş Kafes yayınlandı.
Aşk Yazarı Mustafa Çifci: Binlerce şiir, binlerce türkü var, size göre bunlar neyi anlatır?
Şevket M. Oğuz: Yazın edebiyatı şiirle başlamıştır. Herodot'un yazdığı İlyada ve Hesiodos'un yazdığı İşler ve Günler ilk yazılı mitolojik kahramanları anlatan eserlerdir. Bu eserler nazım eserlerdir. Daha sonraki yıllarda Yunus Emre ve Mevlâna da eserlerini nazım türünde yazmışlardır.
Şiirler öncelikle insanın yaratılışından başlamış daha sonra günlük yaşamdan sıyrılıp aşk şiirlerine ve tasavvufta da ilahi aşka yönelik olarak yazılmaya devam etmişlerdir. Bu arada Nazım Hikmet Sebahattin Ali gibi yazarlar düzene başkaldırı şiirlerini de ortaya çıkarmışlardır.
Binlerce şiir ve türkü, toplumun sevincini ve hüznünü yansıtır. Her biri, insanın iç dünyasına farklı bir pencere açar. Şiirler, aşkı, doğayı, özlemi, umudu ve insanın derin duygularını ifade eder. Türküler ise geçmişin hikayelerini taşır, coğrafyanın ruhunu yansıtır. Her biri, bir anıya, bir duyguya, bir yaşanmışlığa dokunur. Şiirler ve türküler, insanlığın ortak dilidir.
Aşk Yazarı Mustafa Çifci: Hızla geçip giden zamanın farkında mıyız?
Şevket M. Oğuz: Ben farkındayım ve yazarak üretken olmaya devam ediyorum. Ama yaşayanlar günlük yaşam mücadelesinin içerisinde zorunlu olarak fark edemiyorlar. Bir de günümüzde ağırlaşan hayat koşulları ne yazık ki toplumumuzu çok etkiliyor insanlar günlerin nasıl geçtiğinin farkına varamadan zaten çok kısa olan yaşamlarını tüketiyorlar.
Evet, yaş aldıkça zaman bize daha hızlı geçiyor gibi gelir. Bu algı, yaşlandıkça değişen hafızamızın etkisiyle oluşur. Gençlere göre, bizler bu algımız yüzünden geçmiş gelecek ve şimdiki zamanı algılamamız yaşa göre farklılaşır. Bu farkındalık yüzünden zaman daha hızlı akıyormuş izlenimine kapılırız.
Aşk Yazarı Mustafa Çifci: Teknoloji ile mutluluğun bağlantısı nedir?
Şevket M. Oğuz: Bugünler de dijital mutluluk diye bir kavram ortaya çıktı. Dijital mutluluk olarak da; “Sosyal ağlar, mesajlaşma ve e-posta, aile ve arkadaş ilişkilerini güçlendirebilir. Teknoloji, duygusal açıdan daha iyi hissetmeye yönelik oyunlar ve aktiviteler sunar. Bu uygulamalar insanların mutluluğunu artırabilir.” deniliyor. Ama bunları bilinçli olarak kullanmak gerekir. Bilinçli kullanım faydalı olmalarını sağlar ve bu sayede de mutlu olunur. Fakat bizler ne yazık ki günlerimizi sanki teknolojinin esiri gibi sürekli onları kullanarak geçiriyoruz. Çalışanlar ve emekliler olarak zaten sınırlı olan zamanımızı böylece boşa harcamış oluyoruz. Sınırlı zaman derken çalışanlar için mesai saati dışında kalan zamanı emekliler içinde ne zaman biteceği bilinmeyen ömrü kastediyorum. Sonuç olarak sınırlı zamanlarımızı kitap okuyarak hobi bularak kısa yürüyüşler yaparak düzenli uyuyarak geçireceğimiz yerde dijital mutluluk peşinde koşmamak gerekir diye düşünüyorum.
Aşk Yazarı Mustafa Çifci: Kastamonu demek sizin için ne anlama geliyor?
Şevket M. Oğuz: Benim için Kastamonu daha çok Taşköprü doğduğum değil ama atalarımın yaşadığı benim her fırsat bulduğumda gittiğim büyükbabamın anneannemin ve çok sevdiğim dayımın yaşadığı ocak anlamına geliyor. O ocak; içerisinde sevgi, arkadaşlık dostluk hoşgörünün dolu olduğu sıcacık ocak.
Yeşillikler içerisinde her şeyin doğal olduğu orada yediğim meyvenin kokusunu unutamadığım köylerinde kendir çektiğim dövene bindiğim traktör ile pancar taşıdığım kamyon ile Çaycuma'ya tomruk götürdüğüm sarımsak topladığım Taşköprü. Kışın pastırmalı pide yazın kuyu kebabı yediğim Taşköprü. Bayramlarda ayrı bir dostluğun yaşandığı her evin kapısının açık olduğu sabah kurulan bayram sofralarının akşama kadar kaldırılmadığı Taşköprü.
Bu yukarıda anlattıklarımı Dört Boş Kafes adlı kitabımda yazdım.
Aşk Yazarı Mustafa Çifci: Toplumda kitap okumama, okuyamama nedeni nedir sizce?
Şevket M. Oğuz: Bu sorunun cevabını önceki sorunuzda cevapladım. Dijital mutluluk.
Aşk Yazarı Mustafa Çifci: Yaşlılar neden kitap okumaz ya da sanatla uğraşmazlar da kahve köşelerinde takılırlar?
Şevket M. Oğuz: Türk toplum yapısının yetiştiriliş tarzı olarak yaşlılar atalarından gördükleri gibi yaşıyorlar. Önce yaşlı kadınları ele alalım. Yaşlı kadınlar emekli olduktan sonra ya torun bakarlar ya da sosyal bir etkinliğe -el sanatları belediyenin veya halk eğitimin açtığı beceri kursları- katılırlar bunlar çalışma hayatına atılmış kesimdir. Hiç çalışmamış ev hanımı olanlar ise yine ya torun bakarlar veyahut sürekli TV'de reality Show izlerler. Bu işleri yaptıkları için her iki kesimde okumaz ve müze gezmeye operaya gitmezler.
Hanımlar bir de evde erkek istemezler. Erkeklerde iki tip yaşlı kesim var. Birincisi muhafazakâr ikincisi laik kesim. Bu iki grupta evde istenmedikleri için kahvaltıdan sonra sokağa çıkmak zorundadırlar. Ev dışında dolaştıklarından kitap okuma mekanları yoktur. Küçüklüklerinden beri kütüphane kavramını bilseler bile büyük çoğunluğu hatta hemen hemen hepsi kütüphaneye gitmemişlerdir. Neyse biz gelelim birinci gruba bunlar namaz saatine kadar kahveye namaz saatinde de camiye giderler. İkinci grubun bir kısmı yine hanımların da gittiği el beceri kurslarına kalan zamanlarında ise kahveye veya yaşam evi denilen yerlere giderler. Yaşam evlerinde okuma kulüpleri oluşturularak okuma kültürü yaygınlaştırılabilinir.
Göz sağlığı, el becerilerinin zayıflaması veya fiziksel hareket zorluğu gibi faktörler, kitap okuma veya sanatla uğraşmayı zorlaştırıyor.
Aşk Yazarı Mustafa Çifci: Toplum nasıl gelişir, nasıl değişir?
Şevket M. Oğuz: Öncelikle önderimiz ve yol göstericimiz Atatürk'ün gösterdiği yolda ilerlemek gerekir. Toplum gelişiminde yeniden Atatürk Cumhuriyeti modeli örnek alınmalıdır. Rus din adamı ve vaiz Grigoriy Spiridonoviç Petrov'un Beyaz Zambaklar Ülkesinde kitabını her vatandaş okumalıdır. Bu kitabı Atatürk harp okullarında zorunlu ders kitabı olarak okunmasını istemiştir. Beyaz Zambaklar Ülkesinde kitabı Johan Wilhelm Snelman adlı bir Fin aydınının birkaç idealist öğretmen, din adamı, avukat ve memurla koca bir ülkeyi nasıl eğitim seferberliğine soktuğunu anlatıyor. Bizlerde yüz sene önce yapılmış olan bu seferberliği ve Atatürkçü Düşünce Derneğinin 2023 senesinde başlattığı 100. yılda yeniden Atatürk Cumhuriyeti manifestosunu uygularsak gelişir ve gelişim sonucunda da değişiriz.
Aşk Yazarı Mustafa Çifci: Sizi hayatta bir adım öne taşıyan şeylerin neler olduğunu düşünüyorsunuz?
Şevket M. Oğuz: Dürüstlük, verilen sözün yerine getirilmesi benim için olmazsa olmazlardır. Kişi bir kelime ederken kırk kez düşünmelidir verilen sözü mutlaka yerine getirmelidir. Yapılmayacak sözleri verip arkasından vazgeçmemek gerekir.
Hedef belirleyerek yaşamak ve hedeflerimi yapabilecek kapasiteye sahip olduğuma inanmak beni bir adım öne çıkarmıştır. İnsanlar ile iyi ilişkiler kurarak dost çevremi çoğaltmak beni toplumda sevilen ve sayılan bir kişi yapmıştır. Önderlik yapım sayesinde etrafımdakilere yön vermişimdir. Yaşanmış yıllara rağmen hala öğrenme merakında olmam da hayata zevkle bağlanmamı sağlamıştır.
Aşk Yazarı Mustafa Çifci: İnsan yalnız mıdır?
Şevket M. Oğuz: Teknolojik gelişmeler, insanların kendi kendilerine yeterliliklerini artırırken bir taraftan da yalnızlığı beraberinde getiriyor, modern yaşam anlayışı yalnızlaşan insanların sayısını da artırıyor. Bazıları yalnızlığı bir tercih, bazıları zorunluluk olarak yaşıyor. Türk toplumunda anne ve baba yaşlılıklarında en küçük çocuklarının yanında kalarak yaşarlardı. Fakat günümüzde bu imkânsız bir hale geldi. Yalnızlık hem çaresizlik hem de özgürlük içeriyor. Kişi kalabalık bir toplum içerisinde bile kendisini yalnız hissedebiliyor. Kalabalıklar içindeki yalnızlık hissi; kişinin bulunduğu ortamda kendisini farklı, anlaşılmamış, istenmeyen ve kabul edilmemiş hissetmesi veya o ortama ait hissetmemesi nedeniyle oluşuyor.
Yalnız kalmak aslında özgürleşmektir. Kişi zaman zaman dinlenmek, sakinleşmek, kendi içselliğine dönebilmek, bir konuya konsantre olmak için yalnız kalmak isteyebilir. Bu aslında yalnızlık değildir. Tek başına olmayı istemektir. Kişiler tercihlerini bu yönde yapabilirler.
Sonuç olarak baktığımızda insan yalnız olarak doğar ve yalnız olarak ölür.
Aşk Yazarı Mustafa Çifci: Aşk Yazarı olarak sormadan geçemem, doya doya bir aşk yaşadınız mı?
Şevket M. Oğuz: İnsan gençlik yıllarında karşı cinsten bir kişi ile aşk yaşayabilir. Aşk saman alevi gibidir. Belli bir süre sonra geçer. Bana göre sürekli olan sevgidir. Ben doya doya sevgiyi halen sevgili eşim ile yaşıyorum. Allah her ikimize de ömür verdiği sürece de yaşayacağız.
Aşk Yazarı Mustafa Çifci: Güzel ve keyifli bir sohbetti. Şevket M. Oğuz röportajınız ve samimi cevaplarınız için teşekkürler. Son olarak okuyucularımıza ne söylemek istersiniz.
Şevket M. Oğuz: Bu imkânı bana verdiğiniz için çok teşekkür ederim. Kastamonulu hemşehrilerim ile söyleşi yapmak çok özel bir duygu. Kalemdaşlarıma saygılar ve sevgiler sunuyorum. Okurları eksilmesin bollaşsın.
[Aşk Yazarı, Mustafa Çifci®- İstanbul, 06.05.2024]