Ahmet Özal: Babamın ölümünden sonra da ailemiz üzerinde operasyon devam etti
8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın şüpheli ölümüne ilişkin yürütülen soruşturma sonucunda önemli bulgulara ulaşılıp dava açıldı. Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın oğlu Ahmet Özal, Eylül ayında ilk duruşması yapılacak olan…
8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın şüpheli ölümüne ilişkin yürütülen soruşturma sonucunda önemli bulgulara ulaşılıp dava açıldı. Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın oğlu Ahmet Özal, Eylül ayında ilk duruşması yapılacak olan dava öncesi Cihan Haber Ajansı'na çarpıcı açıklamalarda bulundu. Ahmet Özal, babasının ölümünden sonra bile, Özal ailesi üzerindeki operasyonun devam ettiğini dile getirdi.
Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın oğlu Ahmet Özal, sadece babasının ölümünün değil, Mumcu, Kahveci, Eşref Bitlis Paşa'yı ortadan kaldıranların aynı el olduğunu iddia etti. Ahmet Özal, '19 sene boyunca bu olayı kimse ciddiye almadı. 1999 yılında milletvekili olduğumda babamın ölümünün araştırılması için Meclis Araştırma Komisyonu'nun kurulması için önerge verdim. 'Sadece babamın olayı değil, 93 yılı incelensin' demiştim. Hala 93 yılının incelenmesi gerektiğini söylüyorum. Uğur Mumcu, Adnan Kahveci, Eşref Bitlis Paşa ve babamın ölümü faili meçhul olarak tarihe geçti. CHP'lilere 'Uğur Mumcu sizin sevdiğiniz bir insandır ilgilenin' dedim oralı olmadılar. Cumhuriyet gazetesi bunu haber bile yapmadı. Kendi yazarlarıydı oysaki. Gerisini siz düşünün. Türkiye'de bu kadar yıldır televizyonlarda bağıra bağıra konuşuyorum. Uğur Mumcu'nun adını sayıklayarak başlıyorum, fakat Türkiye'deki sol düşünce yapısında olan insanlardan en küçük bir destek görmedim. Bu cinayetlerin hepsi aynı elden yapılmıştır. Babamınki ile Uğur Mumcu farklı değil. Hatta Ahmet Taner Kışlalı, Çetin Emeç, Bahriye Üçok'a kadar bunların hepsi aynı kalemden çıkmıştır.' ifadelerini kullandı.
'TURGUT ÖZAL'I RESİMDEN ÇIKARTARAK HER TÜRLÜ OYUNU OYNADILAR'
1993 yılında siyasette dizaynı yapıldığını söyleyen eski milletvekili Ahmet Özal, babasının öldürülmesinin en büyük sebebinin Kürt meselesini çözmek istemesi olduğunu belirtti. Ahmet Özal, şu ifadeleri kullandı: 'Turgut Özal'ın öldürülmesinin en büyük nedenlerden biri Kürt meselesidir. Babam siyasete dönmüş olsaydı Kürt meselesi bitmiş olacaktı. AB süreci de bu kadar uzamazdı. Belki de şu an birliğin içindeydik. Yan nedenleri de Orta Asya'da Türk devletlerinin birleştirilmesi projesi vardı. Türk devletleri birliği... Babamın ölümüyle o dönem fırsatı kaçırdı Türkiye. Ayrıca müthiş bir siyaset dizaynı yapıldı 1993'de. Düşünün, Özal'ı öldürmemiş olsalardı, Süleyman Demirel cumhurbaşkanı, Tansu Çiller'de başbakan olamayacaktı. Dolayısıyla 28 Şubat süreci yaşanmayacaktı. Babamın ölümünden sonra da operasyon aile üzerinde devam etti. Aile olarak siyasetten uzak durmamızı sağladılar. 'Turgut Özal'dan kurtulduk, bir de oğlu başımıza çıkmasın' dediler. Çünkü arkanda kitle taşıyabilme ihtimalinden korktular. Turgut Özal'ın resimden çıkartılmasıyla her türlü oyunu oynadılar. Bu oyun 2002'ye kadar sürdü. AK Parti de bu oyunu bozdu. Merkez sağ liderleri partilerini çökertti.'
'88 SUİKASTINI KİMLER YAPTIYSA, BABAMI ZEHİRLEYENLER DE ONLAR'
Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın öldürülmesinin arkasında uluslar arası bir gücün olmadığını söyleyen Ahmet Özal, 88 yılındaki suikastın arkasındakilerin bu işi organize ettiğini savundu. Ahmet Özal'ın tespiti şöyle: 'Turgut Özal'ın ölümünün uluslar arası bir operasyon olduğunu düşünmüyorum. Dış mihraklar lafına pek inanmıyorum. Bu iş içerden yapıldı. Dış mihraklar diyerek bu anlamda komplo teorisi aramak paranoyakça. Türkiye o kadar zayıf bir ülke değil. Babamın ölümü ile ilgili mesele incelenirken, bağlantılar, 88 suikastı ile birleşecek. O suikastın arkasında çıkanlar 2-3 sene sonra bunu yaptılar zaten. Babama birkaç suikast girişimi oldu. Dolayısıyla hem suikast hem de ölümüyle ilgili gerek kozmik odalarda, gerek devletin arşivlerinde, zamanında yapılmış bütün araştırmalar var. Bunlar zamanla ortaya çıkacak.'
'OTOPSİ HEYETİNDE SEVİL ATASOY'UN OLMASINI İSTEDİM AMA KABUL ETTİREMEDİM'
Adli Tıp Kurumu'nun feth-i kabir işlemi ve sonrasındaki otopsi heyetinde Prof. Dr. Sevil Atasoy'un olmasını istediğini ama kabul ettiremediğini söyleyen Ahmet Özal, 'tansiyon ilacından öldürüldü' tespitinin çok önemli olduğunu dile getirdi. Ahmet Özal, 'Gerek feth-i kabir gerekse otopsi sırasında Sevil Atasoy'un heyetin içinde yer almasını istedim. Fakat bunu kabul ettiremedim. Niye istemediler açıkçası çok merak ediyorum. Sayın Atasoy'un heyete girmesi lazımdı bence. Aslında yabancı adli tıpçıların da olmasını istedim. Fakat isteğim kabul edilmedi. Rusya, Avrupa, Amerika'da bu işin gerçekten uzmanlarını getirtmek istedim. Bu isteğim de kabul görmedi. Ama raporda bir yığın hataların yapıldığı ortaya çıktı. Ayrıca Sevil Atasoy'un 'tansiyon ilacıyla öldürüldü' tespiti çok önemli. Eğer sen birini öldürmek istiyorsan ve arkanda iz bırakmak istemiyorsan ne yaparsın? Tansiyon ilacı buna çok güzel bir örnek. Tansiyon ilacını fazla fazla verirsin ve adamı zehirleyerek öldürürsün. Ama ilginç olan Adli Tıp Kurumu bunu nasıl gözden kaçırıyor? Akıl alır gibi değil.' ifadelerini kullandı.
'ADLİ TIPTA BU İŞİ ENGELLEMEYE ÇALIŞTILAR'
Turgut Özal'ın cenazesinin çok büyük bir bölümünün bozulmadan kabirden çıkmasını 'Allah'ın bedeni sakladığı' şeklinde yorumlayan Ahmet Özal, bu olayda artık hiçbir şeyin gizli kalamayacağını kaydetti. Özal, şu ifadeleri kullandı: 'Soruşturma selametle tamamlanacak. Savcının elinde çok güçlü deliller olduğunu düşünüyorum. Kendisi kararlı ve düzgün bir insan… Adli Tıp'ta da bu işi engellemeye çalıştılar ama engelleyemediler. Bunun üstünü kapatmaya çalışsalar bile başarılı olamayacaklar. Neden olamayacaklar? Bir insanın vücudu öldükten 5 sene sonra kemik kalıyor. Babamın vücudunda 19 yıl sonra bile beyni dahil birçok organını yerinde buluyorlar. Eğer 19 sene çürümesi gereken bir ceset çürümediyse, bunu ancak Allah yapabilir. Allah bunu saklayıp senin önüne çıkarıyor. Dolayısıyla bu olayda artık gizli kalamaz. Eğer sen bunu gizlemeye çalışırsan, Allah'ın gazabına uğrarsın ve engelleyemezsin.'
'BAŞBAKAN'I DEVLETİMİZE ZARAR VERİRİZ DÜŞÜNCESİYLE YÖNLENDİRDİLER'
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Afrika seyahatine hareketinden önce kullandığı 'Özal'ı zehirlediler' sözünü de değerlendiren Ahmet Özal, Başbakan'ın 'devletimize zarar veririz' düşüncesiyle yönlendirildiğini iddia etti. Ahmet Özal, 'Sayın Başbakan Fas'a giderken basın toplantısında 'zehirlediler' kelimesini kullandı. Tayyip Bey bu konuda bir şey biliyor ki söyledi. Adli Tıp Kurumu başkan ve ekibi görevden alındı. Bunlar tesadüf değil herhalde. Başbakan bu işe ağırlığını verirse gerçekler ortaya çıkar. Hükümetten Tayyip Bey'e de 'bu konuyu kapatalım' diye baskı gelmiş olabilir. En yakınındaki isimler, hatta kabinedeki partili arkadaşları tarafından. Bazı bakanlar, yıllardır bakanlık yapıyor ya da önemli görevde bulunuyorlar. Bu isimler derin yapının adamlarıdır. Bugün Tayyip Bey'in yanındaki adamlardır bunlar. Onlar bir dönem babamın yanında da vardı. Bu isimler, 'devletimize zarar veririz' düşüncesiyle Tayyip Bey'i yönlendirmiş olabilirler. Amaç burada devlete zarar vermek falan değil, derin yapıyı korumaktır. Bence bir noktaya kadar Tayyip Erdoğan'ı tutabildiler. Bu olay ortaya çıkmazsa Başbakanımızın, Cumhurbaşkanımızın başına gelmeyeceğini kim söyleyebilir. Tayyip Erdoğan'ın 'zehirlediler' sözünden şunu anlıyorum: 'Bu olayın aydınlanması için sonuna kadar gidin' talimatı verdi.' şeklinde konuştu.
Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın oğlu Ahmet Özal, sadece babasının ölümünün değil, Mumcu, Kahveci, Eşref Bitlis Paşa'yı ortadan kaldıranların aynı el olduğunu iddia etti. Ahmet Özal, '19 sene boyunca bu olayı kimse ciddiye almadı. 1999 yılında milletvekili olduğumda babamın ölümünün araştırılması için Meclis Araştırma Komisyonu'nun kurulması için önerge verdim. 'Sadece babamın olayı değil, 93 yılı incelensin' demiştim. Hala 93 yılının incelenmesi gerektiğini söylüyorum. Uğur Mumcu, Adnan Kahveci, Eşref Bitlis Paşa ve babamın ölümü faili meçhul olarak tarihe geçti. CHP'lilere 'Uğur Mumcu sizin sevdiğiniz bir insandır ilgilenin' dedim oralı olmadılar. Cumhuriyet gazetesi bunu haber bile yapmadı. Kendi yazarlarıydı oysaki. Gerisini siz düşünün. Türkiye'de bu kadar yıldır televizyonlarda bağıra bağıra konuşuyorum. Uğur Mumcu'nun adını sayıklayarak başlıyorum, fakat Türkiye'deki sol düşünce yapısında olan insanlardan en küçük bir destek görmedim. Bu cinayetlerin hepsi aynı elden yapılmıştır. Babamınki ile Uğur Mumcu farklı değil. Hatta Ahmet Taner Kışlalı, Çetin Emeç, Bahriye Üçok'a kadar bunların hepsi aynı kalemden çıkmıştır.' ifadelerini kullandı.
'TURGUT ÖZAL'I RESİMDEN ÇIKARTARAK HER TÜRLÜ OYUNU OYNADILAR'
1993 yılında siyasette dizaynı yapıldığını söyleyen eski milletvekili Ahmet Özal, babasının öldürülmesinin en büyük sebebinin Kürt meselesini çözmek istemesi olduğunu belirtti. Ahmet Özal, şu ifadeleri kullandı: 'Turgut Özal'ın öldürülmesinin en büyük nedenlerden biri Kürt meselesidir. Babam siyasete dönmüş olsaydı Kürt meselesi bitmiş olacaktı. AB süreci de bu kadar uzamazdı. Belki de şu an birliğin içindeydik. Yan nedenleri de Orta Asya'da Türk devletlerinin birleştirilmesi projesi vardı. Türk devletleri birliği... Babamın ölümüyle o dönem fırsatı kaçırdı Türkiye. Ayrıca müthiş bir siyaset dizaynı yapıldı 1993'de. Düşünün, Özal'ı öldürmemiş olsalardı, Süleyman Demirel cumhurbaşkanı, Tansu Çiller'de başbakan olamayacaktı. Dolayısıyla 28 Şubat süreci yaşanmayacaktı. Babamın ölümünden sonra da operasyon aile üzerinde devam etti. Aile olarak siyasetten uzak durmamızı sağladılar. 'Turgut Özal'dan kurtulduk, bir de oğlu başımıza çıkmasın' dediler. Çünkü arkanda kitle taşıyabilme ihtimalinden korktular. Turgut Özal'ın resimden çıkartılmasıyla her türlü oyunu oynadılar. Bu oyun 2002'ye kadar sürdü. AK Parti de bu oyunu bozdu. Merkez sağ liderleri partilerini çökertti.'
'88 SUİKASTINI KİMLER YAPTIYSA, BABAMI ZEHİRLEYENLER DE ONLAR'
Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın öldürülmesinin arkasında uluslar arası bir gücün olmadığını söyleyen Ahmet Özal, 88 yılındaki suikastın arkasındakilerin bu işi organize ettiğini savundu. Ahmet Özal'ın tespiti şöyle: 'Turgut Özal'ın ölümünün uluslar arası bir operasyon olduğunu düşünmüyorum. Dış mihraklar lafına pek inanmıyorum. Bu iş içerden yapıldı. Dış mihraklar diyerek bu anlamda komplo teorisi aramak paranoyakça. Türkiye o kadar zayıf bir ülke değil. Babamın ölümü ile ilgili mesele incelenirken, bağlantılar, 88 suikastı ile birleşecek. O suikastın arkasında çıkanlar 2-3 sene sonra bunu yaptılar zaten. Babama birkaç suikast girişimi oldu. Dolayısıyla hem suikast hem de ölümüyle ilgili gerek kozmik odalarda, gerek devletin arşivlerinde, zamanında yapılmış bütün araştırmalar var. Bunlar zamanla ortaya çıkacak.'
'OTOPSİ HEYETİNDE SEVİL ATASOY'UN OLMASINI İSTEDİM AMA KABUL ETTİREMEDİM'
Adli Tıp Kurumu'nun feth-i kabir işlemi ve sonrasındaki otopsi heyetinde Prof. Dr. Sevil Atasoy'un olmasını istediğini ama kabul ettiremediğini söyleyen Ahmet Özal, 'tansiyon ilacından öldürüldü' tespitinin çok önemli olduğunu dile getirdi. Ahmet Özal, 'Gerek feth-i kabir gerekse otopsi sırasında Sevil Atasoy'un heyetin içinde yer almasını istedim. Fakat bunu kabul ettiremedim. Niye istemediler açıkçası çok merak ediyorum. Sayın Atasoy'un heyete girmesi lazımdı bence. Aslında yabancı adli tıpçıların da olmasını istedim. Fakat isteğim kabul edilmedi. Rusya, Avrupa, Amerika'da bu işin gerçekten uzmanlarını getirtmek istedim. Bu isteğim de kabul görmedi. Ama raporda bir yığın hataların yapıldığı ortaya çıktı. Ayrıca Sevil Atasoy'un 'tansiyon ilacıyla öldürüldü' tespiti çok önemli. Eğer sen birini öldürmek istiyorsan ve arkanda iz bırakmak istemiyorsan ne yaparsın? Tansiyon ilacı buna çok güzel bir örnek. Tansiyon ilacını fazla fazla verirsin ve adamı zehirleyerek öldürürsün. Ama ilginç olan Adli Tıp Kurumu bunu nasıl gözden kaçırıyor? Akıl alır gibi değil.' ifadelerini kullandı.
'ADLİ TIPTA BU İŞİ ENGELLEMEYE ÇALIŞTILAR'
Turgut Özal'ın cenazesinin çok büyük bir bölümünün bozulmadan kabirden çıkmasını 'Allah'ın bedeni sakladığı' şeklinde yorumlayan Ahmet Özal, bu olayda artık hiçbir şeyin gizli kalamayacağını kaydetti. Özal, şu ifadeleri kullandı: 'Soruşturma selametle tamamlanacak. Savcının elinde çok güçlü deliller olduğunu düşünüyorum. Kendisi kararlı ve düzgün bir insan… Adli Tıp'ta da bu işi engellemeye çalıştılar ama engelleyemediler. Bunun üstünü kapatmaya çalışsalar bile başarılı olamayacaklar. Neden olamayacaklar? Bir insanın vücudu öldükten 5 sene sonra kemik kalıyor. Babamın vücudunda 19 yıl sonra bile beyni dahil birçok organını yerinde buluyorlar. Eğer 19 sene çürümesi gereken bir ceset çürümediyse, bunu ancak Allah yapabilir. Allah bunu saklayıp senin önüne çıkarıyor. Dolayısıyla bu olayda artık gizli kalamaz. Eğer sen bunu gizlemeye çalışırsan, Allah'ın gazabına uğrarsın ve engelleyemezsin.'
'BAŞBAKAN'I DEVLETİMİZE ZARAR VERİRİZ DÜŞÜNCESİYLE YÖNLENDİRDİLER'
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Afrika seyahatine hareketinden önce kullandığı 'Özal'ı zehirlediler' sözünü de değerlendiren Ahmet Özal, Başbakan'ın 'devletimize zarar veririz' düşüncesiyle yönlendirildiğini iddia etti. Ahmet Özal, 'Sayın Başbakan Fas'a giderken basın toplantısında 'zehirlediler' kelimesini kullandı. Tayyip Bey bu konuda bir şey biliyor ki söyledi. Adli Tıp Kurumu başkan ve ekibi görevden alındı. Bunlar tesadüf değil herhalde. Başbakan bu işe ağırlığını verirse gerçekler ortaya çıkar. Hükümetten Tayyip Bey'e de 'bu konuyu kapatalım' diye baskı gelmiş olabilir. En yakınındaki isimler, hatta kabinedeki partili arkadaşları tarafından. Bazı bakanlar, yıllardır bakanlık yapıyor ya da önemli görevde bulunuyorlar. Bu isimler derin yapının adamlarıdır. Bugün Tayyip Bey'in yanındaki adamlardır bunlar. Onlar bir dönem babamın yanında da vardı. Bu isimler, 'devletimize zarar veririz' düşüncesiyle Tayyip Bey'i yönlendirmiş olabilirler. Amaç burada devlete zarar vermek falan değil, derin yapıyı korumaktır. Bence bir noktaya kadar Tayyip Erdoğan'ı tutabildiler. Bu olay ortaya çıkmazsa Başbakanımızın, Cumhurbaşkanımızın başına gelmeyeceğini kim söyleyebilir. Tayyip Erdoğan'ın 'zehirlediler' sözünden şunu anlıyorum: 'Bu olayın aydınlanması için sonuna kadar gidin' talimatı verdi.' şeklinde konuştu.